Selamünaleyküm arkadaşlar. Ülkece zor günler geçiriyoruz. Bu depremle hayatın ne kadar da pamuk ipliğine bağlı olduğunu anladık. Ayrıca milletimizin ne kadar güçlü olduğunu. Ben ne kadar Trabzon’lu olsam da o bölgede sevdiğim, hala itribatta olduğum arkadaşlarım var. Çok şükür onlardan bir kaçı iyi olsa da bazı arkadaşlarımdan hala haber alamadım. Deprem belgesinde olsak da olmasakda aynı endişeyi, korkuyu yaşıyoruz. Normalde bir sonraki aya kadar bölüm yayınlamayacaktım ancak bazı okuyucularım moral bulmak için okuyoruz deyince hikayeyi paylaşmaya karar verdim. Tamamen dolu bir beyinle yazdım arkadaşlar. İnanın ne yazdığımı bile hatırlamıyorum. Umarım hikayeden kopmamışımdır. Allah deprem bölgesinde olanlara yardım etsin. Dualarımız hep onlarla. Elimizden başka bir şey gelmiyor çünkü. Ölülerimize rahmet, yaralılarımıza şifa, geriye kalanlara da Allah sabır versin. Allah tekrarını yaşatmasın.
***
Genç kadın beşiğinde uyuyan meleğe hüzünlü gözlerle bakarken oldukça düşünceliydi. Bakışları yerde oynayan oğluna döndüğünde hafifçe gülümsedi. İki gündür konakta sular durulmuyordu. Beşikteki Araf’ın yerinde dönmesiyle derin bir iç çekti. Evin ile beraber çıktıkları alış verişi unutamıyordu. Genç kadının çekingen bir şekilde ihtiyaçlarını alması, Çisem’in Evin’e emrivaki yapmasıyla genç kadına güzel bir oda döşenmişti. İki gün önce abisinin düğününden geri dönmüşlerdi. Olaylı geçen düğünde kardeşi nişanı atmış, Asaf’a kapıyı göstermişti. Üstelik kayın babasının Asaf’a evlenmesi için baskı yapması sonucu işler hiç tahmin etmedikleri bir boyuta geçmişti.
Çisem kalabalık bir aileden gelmiyordu. Doktor bir babanın ve ev hanımı bir annenin büyük kızıydı. Abisi Cesur evlenmek için evden ayrıldıktan yirmi iki yıl sonra geri döndüğünde eski kocası olacak adamın gerçek yüzü ortaya çıkmıştı. Soner abisinin dönmesini bir tehdit olarak görüp ailesine ait olan hastanenin üzerine söz hakkı olmak istemiş ancak abisinin hastanenin çoğu hissesine sahip olduğunu öğrenmesiyle hastaneyi dolandırdığı anlaşılmıştı. Bununla yetinmeyip kendi üzerinden ailesinin servetine konmak için abisini öldürmeye çalışmıştı. Kız kardeşi Çisil hastanelerinde çalışan ve Erhan’ın da erkek kardeşi olan Asaf ile nişanlıydı. Abisinin düğününde Asaf’ın kıskançlığı Çisil’in sabrını taşırmış, Asaf’ın eline yüzüğü koymuştu. Bu durum sonrası küçük çaplı bir kriz yaşanırken Asaf’ı kuzeniyle evlendirmek isteyen babası Sevim Hanım’ın kesin itirazıyla karşılaşmıştı. Sevim Hanım kesinlikle Dicle’yi gelini olarak görmek istemiyordu. Asaf’ın, kardeşi Çisil’den vazgeçmeyeceğine emin olsa da içi sıkılmıştı. Birde Gürsel’in Evin ile evlenmeye karar vermesiyle Nusret iyice çıldırmıştı. Dicle’yi yeğeniyle evlendirmek isterken dul olan kızıyla evlenmek isteyen yeğeninin fikrini kabul etmiyordu. Bu duruma şiddetle karşı çıkıyordu.
Sıkıntıyla bir iç daha çekerek beşiğin başından hava almak için pencerenin kenarına geçtiğinde aşağıdan yükselen sesle başını iki yana sallamıştı.
“Aklın alıyor mu ağabey, dul kızımı oğluna nasıl istersin?”
“Sen kızını oğlumla evlendirmek istedin bende kabul ettim. Oğlum kızınla evlenecek işte daha ne istiyorsun?” Hesna Hanım Hikmet Beyin sözleriyle sinirlenmişti.
“Evin Gürsel ile evlenmeyecek. Dicle için konuşulmuştu evlilik konusu!” Hesna’nın sözlerine Sevim Hanım tek kaşını kaldırarak cevap vermişti.
“Buna sen karar veremezsin Hesna, Evin kabul ettiği anda bu düğün olacak. Ya Evin’in Gürsel ile evlenmesine ses çıkarmazsınız ya da diğer kızına zengin bir ağa bulursun. Çünkü senin senden bozma şeytan kızını hiçbir oğluma almam.”
“Haddini bil gelin, sen benim torunum hakkında ne dersin!” Nedret Hanım Sevim’e çıkışırken Sevim Hanım gözlerini kayınvalidesine dikerek konuşmuştu.
“Kırk yılı geçti bu konağa geleli. Bana yapmadığınızı bırakmadınız sesim çıkmadı ama çocuklarımın hayatına müdahale etmenize izin vermem. Hepsine söyledim, olurda biri Dicle ile evlenmeye kalkarsa hakkım helal değildir. Ne onlara ne kocama,” dediğinde Hikmet Bey üzgün bir şekilde karısına bakmıştı. Son zamanlarda karısı içindeki zehri kusmaya başlamıştı. Özellikle bu evlilik meselesi ortaya atıldığından beri…
“Kendine gel gelin, ağaların işine karışmayasın!” Nedret Hanım geri adım atmazken Sevim sinirle yaşlı kadına bakıyordu. Erhan iki gündür bitmeyen tartışmaya son noktayı koymuştu.
“Bu ailenin reisi benim, aşiretin başı da benim. Kimseye kardeşlerimin evliliği hakkında söz düşmez. Asaf’ın nişanı bozulsa da Çisil’e sevdalı. Ondan başkasıyla evlenmeyeceğini kesin dille söyledi. Onun üzerinde olan planlarınızı bozsanız iyi edersiniz. Gürsel Evin’i eşi olarak istiyor. Evin de kabul ederse kimse evlenmelerine mani olamaz. Aşiretin ağası ve ağabeyi olarak düğünlerini yapmak benim vazifem. Boş yere tartışıp duruyorsunuz.” Bir köşede gözleri yaşlı bir şekilde duran Evin’e bakan genç adam genç kadının perişan haline içi acımıştı.
“Evin, sen Hanım ağanın yanına çık. Seninle bu konuyu sonra konuşacağız.” Evin tartışmanın ortasından hemen kaçarcasına odadan çıkarken oldukça endişeliydi. Hızlı adımlarla üst kata çıkıp Çisem’in olduğu odaya doğru ilerlerken kolundan çekilmesiyle duraksamıştı. Bakışları kendisine öfkeyle bakan kardeşine değince yutkunmadan edememişti.
“Sakın bu evliliği kabul edeyim deme Evin, yoksa seni pişman ederim.” Dicle’nin sözleriyle genç kadının gözleri yeniden dolmuştu. Ailesi sanki düşmanıymış gibi davranıyordu. O evlenmek istemiyordu ki? Onun tek düşündüğü oğluna güvenli bir hayat sunmaktı. Araf’ın iyiliğinden başka hiç bir şey düşünmüyordu. Gözleri yaşlı kardeşinin nefret saçan gözlerine bakarak sormuştu.
“Neden bu kadar kötüsün? Ben sana ne yaptım Dicle, senin ablanım.”
“Varlığın sorun zaten,” diyen Dicle’yle dişlerini sıkmıştı. Kolunu tutan elden sertçe çekerek gözlerinde ki yaşa rağmen başını yukarıya dikmişti.
“Sakın bir daha benimle üstten konuşmaya kalkma Dicle. Bu zamana kadar bir şey söylememiş olmam seni yanıltmasın.” Dicle ablasının sözleriyle ileriye atılırken Evin kendini savunmak için hazır bekliyordu. Ne annesi ne babası ne de kız kardeşi hiçbir zaman yanında olmamıştı. Bazen evlatlık olduğunu bile düşünüyordu.
“Ne oluyor burada?” Çisem Evin’in yukarıya çıktığını görünce bir süre odaya gelmesini beklemiş, ancak genç kadın gecikince ona bakmak için odadan çıkmıştı. İki kardeşi karşılıklı birbirine öfkeli bir şekilde bakarken görünce araya girme isteği doğmuştu.
“Yok bir şey yenge. Bazıları haddini fazlasıyla aşıyor.” Evin genç kadına bakmadan cevaplarken Dicle alayla Çisem’e dönerek konuşmuştu.
“Çok merak iyi değildir Hanım ağam!” derken sesinde ki alay hemen seziliyordu.
“Öyle mi? O zaman senin iyiliğin tehlikede demektir.”
“Bu konağa da Hanım ağalığa da fazla alışmazsan iyi edersin. Asaf nasıl kardeşini şutladıysa yakında Erhan da seni bu konaktan gönderecek.” Çisem kızın sözleriyle yavaş bir şekilde Dicle’ye doğru yürümüştü.
“Birincisi Asaf benim kardeşimi senin deyiminle şutlamadı. Aksine nişanı atan kardeşimdi. Nişan atılmış olsa da fazla heveslenme derim çünkü ikisi yakında barışacaktır. İkincisi o zehirli dilini ailemin üzerinden çekmezsen yakında yaşlı bir adamın karısı olmanı sağarım ona göre.” Çisem kızı tehdit ederken oldukça ciddi görünüyordu. Tamamen blöf yapsa da Dicle’nin bunu anlayacağını sanmıyordu. Hiç kimsenin sevmediği biriyle evlenmesine sıcak bakmazdı. Ama bunu Dicle’nin bilmesine gerek yoktu.
“Bunu yapamazsın?”
“Kim demiş? Bildiğim kadarıyla burada en yetkili kadın benim. İstersem Erhan’a söyler sana acil bir koca bulmasını isterim. Ne benimle ne de Evin’le uğraştığını görürsem bunu yaparım. Ne baban ne de çok güvendiğin annen hiçbir şey yapamaz.” Dicle gözlerini büyüterek Çisem’e bakarken genç kadın Evin’e dönerek “Hadi biz odaya geçelim,” dedi. Evin şaşkın bir şekilde Çisem’in odasına geçerken Dicle öfkeyle ikilinin arkasından bakmıştı.
Dicle odaya girdiğinde ilk işi hala uyuyan oğlunun beşiğinin başına gitmek olmuştu. Gözleri yerde uyuya kalan Cihangir’e kayınca mahcup bir şekilde Çisem’e döndü.
“Cihangir yerde uyuya kaldı yenge, ben Araf’ı odaya götüreyim.”
“Bırak Araf’ı şimdi. Cihangir gayet rahat uyuyor. Biz seninle konuşalım.”
“Ne konuşacağız ki?” Çisem kızın elinden tutarak onu salon olarak kullandığı odaya çıkarmıştı. İkili karşılıklı otururken Evin elleriyle oynayarak gözlerini kaçırmaya başlamıştı.
“Ne düşünüyorsun Evin?”
“Hangi konuda?” Çisem kızın kaçamak cevaplarına gülümsemişti.
“Hangi konuyu sorduğumu gayet iyi biliyorsun Evin, bana kaçamak cevaplar verme.”
“Yenge…” Evin’in gözleri dolarken Çisem yerinden kalkarak kızın yanında ki boşluğa oturmuştu.
“Sen benim kardeşimden de küçüksün Evin. Senin ablan sayılırım. Bana açık olmanı istiyorum. Gerçek düşüncelerini söylemeni istiyorum. İnan sen istemezsen kimse seni bu evliliğe zorlayamaz.”
“Ben bir daha evlenmeyi düşünmüyordum Çisem abla, ne diyeceğimi bilmiyorum.”
“Gürsel’i pek tanımıyorum ama eğer Asaf’a ya da Erhan’a benziyorsa evlenmek senin için daha iyi olacaktır. Karar verirken Araf’ın iyiliğini düşün Evin. Eğer kabul edersen bu konaktan kurtulmuş olacaksın. Sen de Araf’ta daha güvende olacak.” Evin başını kaldırarak genç kadına bakarken Çisem onun bu açıdan düşünmediğini anlamıştı.
“Konaktan ayrılmak mı?” Çisem gülümseyerek başını sallamıştı.
“İstersen Gürsel ile konuşuruz. Eminim senin okumana da izin verir. Onun yanında buradan daha güvende olursun. Geçen gün olanları düşün, bu konak Araf için güvenli değil. Üstelik tanımadığın biri de değil evleneceğin kişi.”
“Ama…”
“Hem Sevim anne gibi senin arkadan duracak bir kayın validen olacak.” Evin’in aklının karıştığı belli oluyordu.
“Bilmiyorum, korkuyorum. Hem nasıl olur? Gürsel daha önce hiç evlenmedi, genç ve…” Evin söyleyeceklerini fark edince susmuştu. Çisem onun ne söyleyeceğini anladığında genç kadının sözlerini devam ettirdi.
“Gördüğüm kadarıyla yakışıklı da…” Evin başını eğerek kızaran yüzünü saklamaya çalışmıştı.
“Sence neden benimle evlenmek istedi?” Çisem kadının sorusuyla duraksamıştı.
“Bilmiyorum, bunu ona sorman gerek.” Evin başını sallayarak susmuştu. Birkaç dakika sonra odaya giren Erhan’ı gören Evin hemen ayağa kalkmıştı. Erhan sıkıntıyla iki kadının karşısına geçip oturdu.
“Ne oldu?” Çisem merakla kocasına sorarken Erhan’ın bakışları ayakta başı eğik bir şekilde duran Evin’e dönmüştü.
“Otur Evin, konuşalım.” Evin hemen otururken Erhan derin bir nefes aldı. Aklındakileri toparlaması gerekiyordu.
“Ağam…”
“Ne düşünüyorsun?” Erhan’ın direk sorusuyla Evin susmuştu. Erhan genç kadına bakarak devam etmişti.
“Bak Evin, bu durum benimde hoşuma gitmiyor. Eşin yeni öldü sayılır ve kısa zamanda zor günler yaşadın. Uzun süre evlenmek istemeyeceğinin de farkındayım ama reddetmeden önce iyice düşünmeni istiyorum. Gürsel’i en az benim kadar iyi tanıyorsun. Oğluna ve sana sahip çıkacağına eminim. Bu yüzden kararını Araf’ı da düşünerek vermelisin.” Erhan sözlerini bitirirken genç kadının sessiz kalmasıyla Çisem yerinden kalkarak sormuştu.
“Ben kendime kahve yapacağım sizde ister misiniz?” Çisem’in amacı ikiliyi yalnız bırakmaktı. Erhan’ın Evin’i ikna edeceğine emindi. Genç kadın odadan çıkarak mutfağa inerken gözü sürekli konaktaki hareketliliğe takılıyordu.
“Yine ne çeviriyorlar acaba?” diye kendi kendine konuşan genç kadın mutfağa girdiğinde çalışan kadınla onu görünce susmuştu.
“Neden sustunuz?” Çisem şüpheyle iki kadına bakarken ocağa doğru ilerleyerek kahve yapmak için gerekli malzemeleri almıştı.
“Hanım ağam biz yapsaydık.”
“Ben hallediyorum, siz nede sustuğunuzu söyleyin? Ne konuşuyordunuz?” Çisem’in ciddi ifadesiyle iki kadında gerilmişti.
“Kendi aramızda sohbete diyorduk hanımım.”
“Bir sorun varsa bana söylemelisiniz arkadaşlar. Önceden bileyim ki çözüm bulabileyim.”
“Ben söyleyeceğim abla…” çalışanlardan genç olan kız ileri çıkarken diğeri onu uyarmıştı.
“Bizi ilgilendirmez Ceylan,” derken Çisem genç kıza dönmüştü.
“Sen ona bakma Ceylan, ne oluyor?” kadının kaş göz yapmasına rağmen Ceylan genç kadına yaklaşarak önce mutfağın kapısına bakmış kimsenin olmadığını anladığında da sessizce Çisem’e cevap vermişti.
“Hanımım az önce büyük salondan çıkarken Nedret Hanım ağamla Hesna Hanım konuşurken duydum. Evin hanımı Gürsel ağamla evlendirmemek için hemen başkasıyla evlendirmek istiyorlar.” Çisem duyduklarıyla dişlerini sıkarken öfkesine hakim olmaya çalışıyordu.
“Emin misin bu duyduğuna Ceylan?”
“Eminim Hanım ağam. Hem de evlendirecekleri adamı da tanıyorum.” Çisem bu kez bakışlarını diğer kadına çevirmişti.
“Bunu duyduğunuzda neden hemen bana gelmediniz?”
“Hanım ağam biz çalışanız. Size söylediğimizi duyarlarsa işimizden oluruz. Buradan başka gidecek yerimiz yok.” kadın oldukça korkmuş görünüyordu.
“Sizi kimse kovamaz. Erhan ve ben istemediğim sürece kimse sizi bu evden gönderemez. Bunu aklınıza tutun ve bir daha böyle bir olaya şahit olursanız hemen bana geleceksiniz. Şimdi söyleyin kim bu adam?” Çisem iki kadının açıklamasını dinledikten sonra içi öfkeyle dolmuştu. Bir anne ve babaanne nasıl oldurdu da torunlarının hayatını bu şekilde karartmaya çalışırdı. Üstelik ortada küçük biçare bebek vardı. Bu iki kadının insan olduğuna inanamıyordu. Kahveleri yapıp hızlı adımlarla odasına çıkarken oldukça sinirliydi.
“Ne oldu?” Erhan karısının kararmış ifadesini görünce yine bir şey olduğunu anlamıştı.
“Bu iki kadınla nasıl bunca yıl yaladınız? Bunlar nasıl insanlar? Allah’ım ben kimlerin içine düştüm böyle?” Çisem salonda dolanarak söylenirken Erhan tek kaşını kaldırarak karısına bakmıştı. Kollarını bağlayıp geriye yaslanırken Çisem’in sakinleşmesini beklemişti. Bir süre sonra Çisem salonda ses olmadığını fark edince susarak kendisini izleyen Erhan’a dönmüştü.
“Sakinleşti mi?” Çisem kocasının sorusuyla başını iki yana yaslayarak Erhan’ın karşısına geçip oturmuştu.
“Gürsel’i hemen buraya çağırman gerekiyor. Evin’le hemen konuşmalı ve bu nikah kıyılmalı.”
“Neden bu kadar gerginsin?” Erhan merakla genç kadına bakıyordu.
“Çünkü çok sevgili babaannenle yengen Evin’i başka bir adamla evlendirme hazırlıkları yapıyor. Madem kızı evlendireceksiniz bırakın Gürsel ile evlensin değil mi?” dediğinde Erhan’ın kaşları çatılmıştı.
“Bunu nereden öğrendin?”
“İkisi konuşurken Ceylan duydu.” Erhan başını sallayarak yerinden kalkmıştı.
“Kiminle evlendirmek istediklerini de duymuş mu?” Çisem kocasının sakinliği karşısında gerilmeye başlamıştı. Adamın gözlerinde ki tehlikeli pırıltılar genç kadının hoşuna gitmemişti.
“Erhan sen iyi misin?” genç adamın bakışlarındaki soğukluğu ilk kez görüyordu Çisem. Ne söyleyeceğini bilememişti. Adamın adını verirse acaba kötü bir şey yapar mıydı?
“Evin, buraya gelir misin?” Evin’in kucağında Araf ile odadan çıkmasıyla Erhan’ın bakışları ona dönmüştü.
“Buyur ağam?”
“Hazırlan Ankara’ya gidiyorsunuz. Gürsel ile hemen evleneceksin.” Evin adamın sözleriyle şoka uğrarken Çisem de aynı şaşkınlığı yaşıyordu.
“Ama ağam…”
“İtiraz istemiyorum. Korkma, istemediğin bir şey olmayacak. Gürsel ile ben konuşurum. Şimdilik nikahınız kıyılacak. Sonradan siz kendi yolunuza bakarsınız.” Evin çaresiz bir şekilde Çisem’e bakarken Çisem kıza başını sallayarak “Git hazırlan,” dedi. Evin gözleri dolu bir şekilde odadan çıkarken Çisem kocasına dönerek sormuştu.
“Ne yapmayı planlıyorsun? Onları hemen evlendirecek misin?”
“Böyle olması ikisi içi daha iyi. Eğer dediklerin doğruysa babaannem bu nikahın olmaması için her şeyi yapacaktır.”
“Emin değilim Erhan, kızı biranda Gürsel ile evlendirmek bana doğru gelmiyor.”
“Sen merak etme, Gürsel bu konuda oldukça hassastır. Onunla konuşacağım. Evin onu eşi olarak kabul edene kadar onu bir şeye zorlamayacak.”
“Umarım öyle olur.” Çisem genç kadının hazırlanmasına yardım etmek için odadan çıktığında Erhan da kardeşini aramaya karar vermişti. Telefon numarasını aradığında genç adam kısa bir süre telefonun açılmasını beklemişti.
“Abi Hayırdır?”
“Evin ile hemen evlenmeniz gerekiyor?” telefonun karşı tarafında kısa bir sessizlik olduktan sonra genç adam sormuştu.
“Sorun ne abi?”
“Amcamlar evliliğinize karşı çıkıyor. Bu gün babaannemlerin Evin’i başkasıyla evlendirmeyi planladıklarını öğrendim.”
“Ne planlıyorlar?” Gürsel’in sesi oldukça sert çıkmıştı. Öyle ki Erhan o sesin konağın içinde yankılandığını düşünmüştü.
“Duydun, Evin’i hemen oraya getireceğim.”
“Gerek yok ben konaktayım!” diyen ses yeniden genç adamın kulağına yankılanmıştı. Hızlı adımlarla odasından çıkarak kardeşinin yüksek sesle konuştuğu salona geçmişti.
“Gürsel, geleceğini neden söylemedin?” Erhan kardeşine sarılırken genç adamın öfkeli gözleri başköşede oturan babaannesiyle yengesine takılmıştı.
“Evin ile konuşmaya geldim.”
“Hoş gelmişsen torun,” diyerek elini kaldıran Nedret Hanım Gürsel’in elini öpmesini beklerken genç adam yerinden bile kıpırdamamıştı.
“Hoş geldin Gürsel,” Hesna da adamın buz gibi gözlerinden nasibini alırken Sevim Hanım telaşla salona girerek oğluna bakmıştı. “
“Oğlum, ne zaman geldin?”
“Nasılsın anne?” Gürsel Sevim Hanım’ın elini öperken yaşlı kadın Erhan’a dönerek sormuştu.
“Oğlum amcanın yanında biriyle geldi. Sen kim olduğunu biliyor musun?” Erhan annesinin sorusuyla tek kaşını kaldırırken bakışları tedirgin olan babaannesi ve yengesine takılmıştı.
“Bilmiyorum anne, ama tahmin edebiliyorum.” Erhan hızlı adımlarla salondan çıkarken Gürsel de peşinden gitmişti.
“Ne oluyor abi?”
“Anlayacağız Gürsel, gelmen iyi oldu.” Erhan öfkeli bir şekilde amcasının olduğunu düşündüğü ve ailedeki erkeklerin kullandığı salona girerken amcası ve yanında ki iki kişi adama dönmüştü.
“Hayırdır amca, imamın burada ne işi var?” Erhan amcasının yanında ki adamı ve yakınlardaki cami imamını görünce duraksamıştı.
“İşimiz vardı Erhan, sana hesap mı vereceğim?” Nusret Gürsel’i görünce duraksamıştı. Onun görmeyi beklemediği yüzünden belli oluyordu. Salonun kapısı açılıp içeri Dicle’nin zorla soktuğu Evin’i gören Erhan kaşlarını çatarken Dicle iki genç adamı görünce yutkunmadan edememişti.
“Evin hayırdır bacım?” Evin ağlayarak Erhan’a bakarken korkudan titriyordu.
“Ağam yardım et.”
“Amca ne oluyor?” Nusret Bey başını kaldırarak meydan okurcasına Erhan’ın yüzüne bakmıştı.
“Kızımı evlendiriyorum, sen bu ile karışma Erhan.”
“Kime sordun da evlendiriyorsun? Dicle’yi evlendiriyorsan sorun yok ama benim herkese nişanlım olarak duyurduğum Evin için bu adamı buraya getirdiysen sorun büyük amca. Şimdi söyle, kim evleniyor?” Gürsel’in sert sesi salonda yankılanırken Çisem nefes nefese salona girmişti. ,
“Erhan kafayı yemiş bunlar, Evin’i bu adamla evlendirmek istiyorlar. Engel olamadım, odanın kapısını kilitlemiş bu şeytan.” Dicle’ye doğru ilerlerken Erhan karısının kolunu tutup kenara çekmişti.
“Doğru mu bu?” Dicle yutkunarak babasının yanına doğru ilerlerken Erhan soğuk bir sesle baba kıza bakıyordu.
“Kız benim değil mi Erhan, istediğime veririm.”
“Size bu kadar rahat davranma cesaretini kim verdi amca? Ne zamandan beri kendi başınıza iş çevirir oldunuz? Yoksa beni babamla mı karıştırıyorsun?” Erhan’ın sakin ama soğuk sesi ortamın gerilmesine neden olmuştu. Evin korkudan farkında olmadan Erhan’ın yanına doğru ilerlerken Gürsel genç kadına içi giderek bakmıştı. Onun bu kadar çaresiz kalması Gürsel’in canını acıtıyordu. Evin her zaman narindi ve hep iyi niyetinin kurbanı olmuştu.
“Nusret ağa kızın rızası bu nikaha yok mu?” Evin imamın sorusuyla hızla başını iki yana sallarken Nusret kaşlarını çatarak adama bakmıştı.
“Benim sözümün üzerine söz söyleyemez.”
“Olmaz ağa, kızın rızası yoksa bu nikahı kıyamam. Allah katında vebali büyüktür.” Hoca yerinden kalkıp kapıya yönelirken Erhan araya girmişti.
“Hocam hazır gelmişken şu nikahı kıyalım.” Evin ve Gürsel’e kısa bir bakış atarken Gürsel onaylamak için başını sallarken Evin’e dönerek “Evin sen ne dersin?” dediğinde Evin genç adamın gözlerine dikmişti ıslaklarını. Karşısına iki seçenek vardı. Ya Gürsel’in merhametine güvenecekti ya da babasının ikinci kez kurbanı olmasına izin verecekti. Ağlayarak adamı onayladığını bile fark etmemişti.
“Erhan buna iznim yoktur.”
“Kızın rüştünü tamamladı amca, istediği kişiyle evlenebilir. İlla kızını bu adamla evlendirmek istersen Dicle’yi ver. Evin Gürsel ile evlenecek.” Erhan’ın kati konuşmasıyla Nusret geri adım atmak zorunda kalmıştı.
“Kızım rızan var mı?” İmam Evin’e sorarken genç kız hızla adamı onaylamıştı.
“Var hocam,” dediğinde Gürsel derin bir nefes almıştı.
“O zaman şahitler karşısına nikahınızı kıyalım.”
“Biz şahit olmayız bu duruma,” diyen Nusret yine şaşırtmamıştı. Kapıdan içeriye giren Hikmet Bey araya girmişti.
“Ben ve oğlum şahit oluruz. Başka bir sorun yoksa nikahı kıyalım.” Nusret Bey abisinin sözleriyle inanmazca ona dönmüştü.
“Abi sen ne dersin? Oğluna dul kadın almak mı istiyorsun?” Hikmet Bey kardeşine öfkeli bir şekilde bakmıştı.
“Oğluma yeğenimi alıyorum Nusret. Senin kızını alıyorum. Dul veya değil, Gürsel kabul ettikten sonra bana laf düşmez. Oğullarımın her zaman arkasındayım.” Nusret yine istediğini alamayınca hızla salondan çıkmıştı. Getirdiği adam ve Dicle de onların peşinden çıkarken Erhan hemen araya girmişti.
“Hocam şu nikahı hemen kıyalım. Yoksa başımız çok ağrıyacak.” Evin ve Gürsel yan yana otururken Erhan ve Hikmet beyin şahitliğinde nikahları kıyılmıştı. İkili dua edilirken salona kızgın bir şekilde babaanne girmişti.
“Hikmet sen ne edersin? Nasıl bana sormadan bu nikaha evet dersin?” yaşlı adam başını iki yana sallayarak babasına bakmıştı.
“Anne bu sefer senin dediğin olmaz… Bu sefer senin yanında değilim.” Evin ve Gürsel ayaklanarak yan yana dururken Hikmet beyin elini öpmüştü. Çisem köşede sessizce olanları izlerken Nedret hanımın kararmış yüzünü görünce şaşırmıştı. Nasıl bu kadar nefret dolu olabiliyorlardı bilmiyordu.
“Benim bu nikaha iznim yoktur.”
“Senden izin istemedim babaanne. Nikahımız kıyıldı. Gayri Evin benim Allah katında karımdır. En kısa sürede hükümet nikahını da kıyacağız.” Evin’in şaşkın bakışları altında kadının elini tutarak salondan çıkarırken genç kadın utançla başını eğmişti. Çisem genç adamın çıkışına gülümseyerek bakmıştı. Erhan karısına salondan çıkması için gizli işaret verirken Çisem sessizce salonu terk etmişti. Odasına çıkarak uyuyan oğlunun yanına otururken hayatının ne kadar hareketlendiğini düşünmeden edememişti.
***
Genç kadın sessizce adamın peşinde ilerlerken Gürsel üst kata çıktığında duraksayarak Evin’e baktı.
“Senin odan hangisi?” genç adamın sorusuyla gerilen Evin yutkunarak odasını göstermişti. İkili odaya girdiğinde beşiğinde oynayan Araf’ı sesi yankılanmıştı kulaklarına. Gürsel kadının elini bırakıp hızla beşiğe doğru ilerlemişti. Kendi kendine oynayan bebeği görünce içi ezilmişti.
“Maşallah aslanıma ne kadar büyümüş.” Uzanarak Araf’ı kucağına alırken sevimli sesler çıkararak Araf’ın gülmesini sağlıyordu. Evin şaşkınlıkla ikiliyi izlerken Gürsel’in az önce nikahları kıyılmamış gibi rahat olmasına inanamıyordu.
“Nasıl bu kadar rahat olabiliyorsun? Aldığın sorumluluğun farkında mısın?” Gürsel kadının sorusunu duyunca naif sesin sahibine dönmüştü.
“Geç otur Evin, konuşalım.” Evin tedirgin bir şekilde yatağının üzerine otururken Gürsel de kucağında bebekle odada ki koltuğa oturmuştu.
“İçin rahat olsun Evin, senden istemediğin bir şey içinde talepte bulunmam. Bu konakta yaşamanızı istemiyordum bu şekilde sizi yanıma alma fırsatım oldu.”
“Ama neden?” Evin adamın sözlerine şaşırmıştı. Gürsel kadının duru yüzüne bakarak gülümsemişti.
“Küçükken arka bahçede ağaçtan düştüğün günü hatırlıyor musun? O gün sana ne söylemiştim?” Evin genç adamın bahsettiği günü hatırlayınca yutkunmadan edememişti. O günü elbette hatırlamıştı. Ağaçtan düşmesine rağmen babasından da sıkı bir dayak yemişti.
“Beni her zaman koruyacağını söylemiştin. Kolunu keserek yemin etmiştin.” Gürsel utanarak başını eğip sallamıştı.
“Özür dilerim Evin, evlendirildiğini öğrendiğimde çok geç olmuştu. Önceden haberim olsaydı evlenmene izin vermezdim.”
“Ben pişman değilim Gürsel. Eğer evlenmeseydim kucağında ki meleğin annesi olamazdım.” Gürsel bir kez daha genç kadının güzel kalbine imrenmişti. Evin o kadar naif bir kalbe sahipti ki Gürsel onu incitmekten korkuyordu. Diğer kardeşlerinin aksine genç adam huy olarak tamamen annesine çekmişti. “Benden çekinmeni istemiyorum Evin. Bundan sonra sen ne istersen o olacak. Yarın buradan birlikte gideceğiz.” Evin genç adama gözleri yaşlı bir şekilde bakarken yüzünde rahatlamanın verdiği bir gülümseme vardı.
“Sana yük olmamak için elimden geleni yapacağım Gürsel. Allah senden razı olsun. Kendim için değil, oğlum için…” Gürsel kucağında ki bebeği hafif kaldırarak yüzünü bebeğin karnına gömüp sevmeye başlamıştı. Araf sesli bir şekilde gülmeye başladığında Evin oğlunun neşesiyle gülümsemişti. Daha önce onu bu derece güldüren biri olmamıştı. Kendisi de dahil oğlunu asla bu kadar güldürememişti.
“Ne sen ne de Araf bana yük olmaz Evin. Bunu aklından çıkar. Hem bende evde yalnız sıkılıyordum. En ihtiyacın olanları al şimdilik. Ankara’ya gidince oradan gerekli olanları alırız.”
“Nasıl olacak Gürsel, babamlar izin vermez gitmeme.”
“Senin hesap vereceğin tek kişi kocan olarak benim Evin, baba ya da başkası değil.” Genç kadın adamın sözleriyle bakışlarını kaçırmıştı.
“Neyse ben yorgunum, burada mı kalalım yoksa benim odaya mı geçelim?” Evin adamın sözleriyle duraksamıştı.
“Aynı odada mı kalacağız?” Gürsel genç kadının büyüyen gözlerine gülümseyerek baktı.
“Sence başka bir odaya geçsem bizimkiler ne yapar?” Evin yutkunarak oturduğu yerden kalkmıştı.
“Ben…” Gürsel genç kadın gibi yerinden kalkarak kucağında ki bebeği annesine vermişti.
“Aramıza Araf’ı yatırırsak bir sorun olmayacaktır.” Evin mahcup bir şekilde genç adama bakarken ne söyleyeceğini bilememişti. Bir daha hiç evlenmeyi düşünmemesine rağmen evlenmişti. Hem de çocukluğunda hayran olduğu adamla evliydi. Odanın kapısının tıklatılmasıyla ikili kapıya dönmüştü. Genç adam kapıyı araladığında abisini görünce duraksadı.
“Bir şey mi istiyorsun abi?” Erhan kardeşinin arkasından kucağında Araf ile kendisine bakan genç kadına bakarak Gürsel’e dönmüştü.
“Seninle konuşmamız gereken bir konu var, acil!” Gürsel genç kadına kısa bir bakış atıp “Birazdan gelirim siz yatıp uyuyun,” dedi. Gürsel abisiyle birlikte onun dairesine geçerken salonda Cihangir ile oturan Çisem’i görünce duraksamıştı.
“Hoş geldin Gürsel, olaylardan seni karşılayamadık.”
“Hoş buldum yenge, nasılsın?” diye soran genç adama başını iki yana sallayarak cevap verdi.
“Sanki bir savaşın ortasında kalmış gibiyim. Sakin hayatım birden tepetaklak oldu.” Gürsel genç kadının sözlerine gülerken abisinin asılan suratına karşı konuşmuştu.
“Günay aşiretinin vardır öyle etkileri. Sen rahat ol, farkında değilsin ama elinde olan güçle birçok şeyin üstesinden gelebilirsin.” Çisem gözlerini kısarak genç adama bakmıştı.
“Neyse bu konuyu sonra konuşuruz. Şimdilik konumuz Evin, ne yapmayı planlıyorsun?”
“Yarın buradan ayrılacağız.”
“Olmaz, önce resmi nikahı kıyın.” Erhan’ın ani itirazına Çisem de hak vermişti.
“Abin haklı Erhan, resmi nikah olmadan buradan Evin’i götürmene izin veremem. Madem onu yanına almak istiyorsun hemen nikah işlemini başlat.” Gürsel’in yüzü duyduklarıyla asılmıştı.
“İki günlük iznim var yenge, iki günde nasıl halledeyim.” Erhan başını iki yana sallamıştı.
“Sen hazırlığını yap yarın öğleye nikahınızı kıyar sonra da yola koyulursunuz.”
“Nasıl olacak o?” Gürsel’in sorusuyla genç adam kardeşinin ensesine vurmuştu.
“Bazen kim olduğunu unutuyorsun Gürsel, polis olduğuna emin misin?” Gürsel’in yüzü asılmıştı.
“Neyse ben asıl konuya girecektim unutturdun. Seninle Araf hakkında konuşmam gerek.” Gürsel dikkatle abisine bakarken Çisem yerinden onları yalnız bırakmak için yerinen kalktığı sırada Erhan’ın uyarısıyla yeniden oturmuştu.
“Araf’a ne olmuş? Onu kendi çocuğum gibi büyüteceğime emin olabilirsin abi. Hiçbir ihtiyacı esik olmayacak.”
“Bu yüzden onu nüfusuna almanı istiyorum.” Çisem şaşkınlıkla genç adama bakarken Gürsel’in de ondan farkı yoktu.
“Nüfusuma mı? Araf’ın nüfus kaydı yapılmadı mı?” Gürsel yerinden kalkarken merakla abisine baktı. Erhan olumsuz anlamda başını sallarken sıkıntıyla nefesini dışarıya vermişti.
“Dedesi çocuğu aileye kabul etmek istemiyor. Amcam da miras kalır diye kendi nüfusuna almadı. Ama bilmiyor Evin’in tüm hakkını ondan söke söke alacağım.”
“Bunlar nasıl insanlar ne demek aile kabul etmiyor. Hiç mi Allah korkuları yok.” Gürsel sinirle salonda dolanmaya başlamıştı. Cihangir’in dikkatle onu izlediğini gören Erhan “Otur yerine sesine de hakim ol Gürsel. Bebeği korkutacaksın,” dediğinde genç adamın bakışları Cihangir’e dönmüştü.
“Eğer istemezsen Araf’ı kendi nüfusuma kayıt edeceğim haberin olsun.”
“Olmaz öyle şey. Onu ben büyüteceğim, yarın ilk iş nüfus kağıdını çıkarmak olacak.” Genç kadın iki kardeşin rahat konuşması karşısında şaşkındı. O kadar doğal sorunları konuşuyorlardı ki sanki sıradan bir konudan bahsediyor gibiydiler.
“Evin’e sordunuz mu?”
“Evin’in itiraz edeceğini sanmıyorum. Ayrıca Araf’ın sağlık kurumlarından yararlanması için acil kimliği çıkmalı.”
“Başka bir şey yoksa ben odama gidiyorum. Yoldan geldim çok yorgunum.” Gürsel kapıya yöneldiğinde Erhan’ın sesini duymuştu.
“Gürsel, sana güveniyorum. Beni mahcup etme,” dediğinde genç adamın neyi kastettiğini ikisi de biliyordu. Yeni evlileri oldukça zor günler bekliyor gibiydi ama ikisi de bu zorlukların üstesinden el ele vererek geleceklerdi.
***
Umarım biraz olsun kafanız dağılmıştır. Deprem bölgesine destek için Google playda yayınladığım E-kitaplarımın satışından gelecek tüm geliri bağışlayacağım arkadaşlar. E-kitap almak isteyenler için bir önceki paylaşımdaki E-kitap linklerinden ulaşabilirsiniz. Allah’a emanet olun!
6. BÖLÜM <<<<<<<———–>>>>>>>>> 8. BÖLÜM
Bölüm süper olmuş özlemişim Çisem bunların özellikle 3 kişi var babane, amca, yenge bu üçlünün canını okumasını çok isterim
Şu babanne ve evinin ailesi başlarına bir şey gelsede lal olsalar karaktersizler
Bölüm harikaydi emeğine sağlık Yazarcigim ❤️evlendiler kurtulacak Evin sonunda :’) cidden üvey mi Evin ya kardeşi anne baba hepsi düşman babaannesi kandirdilar desem bunca zaman yaşı var neyin nefreti bu bari babaanne duzelse ya:/ Erhanin babası artık karşı çıkmaya başladı çok sevindim ❤️ ay keşke Çisem dediğini yapsa Dicleyi evlendirse djskskskjdjx
Bölüm çok iyi geldi kopma felan olmamış merak etme teşekkür ederiz Yazarcigim ❤️ Herkese geçmiş olsun Allahim sabır versin.
Bulunduğumuz durum gerçeten herkes için ćok zor Rabbim tüm insanlıģınyar ve yardımcısı olsun . Elinize emğinize sağlık guzel bir bölümdü şu süreçte bir nebzede anlık bile olsa kafamızı dağıttığınız için.
Çok mutlu oldum evin ile gulselin evlenmesine
Kitabınız şu kaos ve sıkıntılı günlerde ilaç gibi geldi keşke imkanınız oldukça yazmaya devam etseniz ve belki bu hafta bir bölüm daha yazabilseniz
Çok güzeldi şu sıkıntılı zamanlarda iyi geliyor farklı şeyler görmek ☺️
bize güzel bir değişiklik oldu sorunlar dan biraz olsun uzaklaştık teşekkürler
Eveett çok çok güzel yazıyorsun soluksuz 6 bölümüde bitirdim eline emeğine sağlık
7 miş:))
Teşekkür ederim. Okurken keyif almanıza sevindim
Hikmet bey sonunda karısının ve ailesinin yanında. Gürsel ve evin güzel olacak Evinin okuması için onu destekeyecektir.
Hikmet Bey’in annesi nasıl bir anne ki bir oğlunu ve ailesini korurken diğerinin ailesinden nefret ediyor.
Evinin kardeşi ve ailesinin yaptıklarını çektğini okumak isterim
Bölüm böyle bir günlerde iyi geldi.
[…] 7. BÖLÜM <<<<<<<——–>>>>>>> […]
Muhteşemdi ellerinize emeğinize sağlık