Bölüm hakkında bir şey söyleyemeyeceğim. Sadece iyi okumalar!
Genç kız yorgun bir şekilde sınıftan çıkarken etrafına bakınmadan hızlı adımlarla biraz olsun dinlenmek için kantine doğru ilerlemeye başlamıştı. Derslerine alışmıştı. Sınıfta birkaç kişiyle de arkadaş olmuştu ancak önceden edindiği tecrübelerle çok fazla samimi olmayı doğru bulmuyordu. Masalardan birine kitaplarını bırakarak tost almak için büfeye doğru ilerlerken adımları geri geri gider gibiydi. Bedenen değil ama beyni çok yorulmuştu. İnsan anatomisini öğrendikçe bir kez daha şükrediyordu. Allah’ın kudretini yeniden keşfediyordu. Karışık tostuyla birlikte çayını alıp masasına doğru ilerlerken masada oturan kişiyi görünce duraksamıştı. Kendisine gülümseyerek bakan adamı görünce tek kaşını yukarı kaldırmıştı. Masaya yaklaştığında elindeki çayı masaya bırakıp sandalyesini çekip oturdu.
“Babam seni işten atacak.” Kızın sözlerine gülen adam omzunu silkmişti.
“Bana iş mi yok. İstersem burada senin hocan olarak da gelebilirim.” Ayşem adamın kendine olan güveni karısında gülümsemeden edemedi.
“Sakın öyle bir şey yapmaya kalkma. Birde seni hocam olarak görmek istemiyorum.” Kızın sözleriyle Serdar’ın yüzü asılmıştı.
“Şu dediğine bak, ben izin günümde koşa koşa sana geleyim sen beni görmek istemediğini söylüyorsun.”
“Ne yapmamı bekliyorsun Serdar, boynuna mı atlayayım? Hem sen buraya gelirsen ben derslerime odaklanamam. Dikkatimin dağılmasını istemiyorum.” Az önce yüzü asılan genç adamın yüzü birden aydınlanmıştı.
“Dikkatini dağıtacak kadar aklını karıştırıyorum yani öyle mi?” Ayşem tostundan bir ısırık alarak gözlerini kaçırmıştı. Serdar kızın cevap vermeyeceğini anladığında “Ben bir çay alayım,” diyerek yerinden kalktı. Çayını alıp yeniden geriye döndüğünde ise Ayşem tostunu yarılamıştı.
“Öğleden sonra çok dersin var mı?” Ayşem lokmasını yutarak genç adama cevap vermişti.
“İki dersim var, neden sordun?”
“Hangi dersler?” Ayşem genç adama cevap verirken Serdar başını sallayarak onu onaylamıştı. Öğle arası bittiğinde Ayşem dersine giderken Serdar da kızın bölüm binasına girmesiyle arkasını dönüp arabasına doğru ilerlemişti.
“Serdar, hayırdır seni buraya hangi rüzgar attı?” genç adam eli arabanın kolunda kalmış bir şekilde kendisine seslenen kişiye dönmüştü. Gördüğü kişiyle yüzü aydınlanırken hafif gülümsedi.
“Hocam nasılsınız?” birkaç adımda hocasının yanına giderek elini sıkarken adam başını iki yana sallayarak “Buralara kadar geldin bizi görmeden mi gidecektin?” diye sordu. Mahcup olan genç adam hafif gülümsemişti.
“Meşgulsünüzdür diye hocam, yoksa sizi de görmeyi çok istiyordum.”
“Öyle mi hadi gidelim o zaman vaktin varsa önce derse girelim sonra birlikte çay içeriz.” Serdar adamın isteğini kabul ederek birlikte binadan içeriye girmişti. Ders yapılacak sınıfa girdiklerinde ise oluşan uğultu hemen kesilmişti. Öğrenciler hocalarının yanında ki genç adamı görünce birbirini dürterek sessizce konuşurken Serdar’ın bakışları arka sıralarda oturan genç kıza takılmıştı. Bu kadar şanslı olabileceğini düşünmemişti.
“Sende boş bir yer bul Serdar, özlemişsindir benim dersimi?” dediğinde başını sallayarak direk Ayşem’in olduğu sıraya geçmişti. Genç kız adamın oturmasıyla önünde ki kitaptan başını kaldırarak ona baktı. Serdar’ı gördüğünde ise gözleri şaşkınlıkla büyüdü. Mavi gözleri çakmak çakmak olurken dişlerinin arasından “Senin derste ne işin var?” diye sormuştu.
“Eski hocamla karşılaştık, dersten sonra çay içeceğiz.”
“Tesadüf yani,” dediğinde genç adam başını sallayarak tahtaya dönmüştü. Ayşem not defterini çıkararak hocanın dediklerini not alırken arada Serdar’ın kendisine olan bakışlarına göz devirmeden edemiyordu.
“Önüne döner misin?”
“Seni izlemek daha keyifli, bu fırsatı kaçıramam.”
“Hocaya şikayet ederim seni,” Ayşem’in çıkışla genç adam gülümsedi.
“Sen öyle biri değilsin,” dediğinde hocanın sesi duyulmuştu.
“Hayırdır Serdar, öğrencimi rahatsız mı ediyorsun?” dediğinde Ayşem gülmemek için yanağının içini ısırırken Serdar diken batmış gibi hemen toparlandı.
“Olur mu öyle şey hocam, neden rahatsız edeyim?” dediğinde adam cevap vermişti.
“Bilmem buradan öyle görünüyor. Kızım seni rahatsız mı ediyor?” Ayşem gülümseyerek başını iki yana sallamıştı.
“Yok hocam, rahatsız etmiyor.”
“Öyleyse derse odaklanın.” Adam dersine devam ederken Ayşem kaşlarını çatarak genç adama bakmıştı. Onun yüzünden ilgi odağı olmuştu. Ders bitmek üzereyken hoca masasının kenarına yaslanarak genç adama bakmıştı.
“Bu günlük bu kadar arkadaşlar. Dağılmadan önce size birini tanıtmak istiyorum. Serdar buraya gelir misin?” genç adam hocasının çağrısıyla oturduğu yerden kalkarak adamın yanına geçmişti.
“Arkadaşlar Serdar benim eski öğrencilerimden. Şuanda bir hastanede kadın doğum uzmanı olarak görev yapıyor. Bakmayın genç olduğuna işinde oldukça başarılıdır. Hatta üniversitemize derse girmesi için çok dil döktük ama kabul etmedi. Birçok şehirde tecrübesini paylaşmak için konferansa çağırıldı. Sizlerde onun gibi işinizi severek yaparsanız güzel yerlere gelebilirsiniz. Serdar sen bir şey söylemek ister misin?” genç adam hocasının sözlerinden mahcup olsa da hafif gülümseyerek söze başlamıştı.
“Bende sizin gibi bu sıralarda dirsek çürüttüm. Çok çalıştım, öyle ki iki üç gün hiç uyumadan pratik yaptığımı bilirim. Özellikle ellerinizi hızlandırmaya çalışın. Cerrah olmak isteyenler için el kasları çok önemli. Şimdiden başlamalısınız. Biliyorum yolun başındasınız ancak ne kadar erken başlarsanız sizin için o kadar iyi. Mesleğinizi sevin, çünkü bizler elimizde insan hayatının önemini tutuyoruz. Tabi taktir Allah’tandır ancak elimizden geleni yaparak bu taktire bizler de vesile oluyoruz. Yeter ki sizler mesleğinizin önemini kavrayın. Umarım sizler benim olduğum yerden çok daha yukarda yerlerde olursunuz. Hocamızı kızdırmadan mezun olursunuz. Şimdiden hepinize başarılar arkadaşlar,” diyerek sözünü bitirdiğinde öğrencilerin bazıları gülerek genç adama bakmıştı.
“Çıkabilirsiniz arkadaşlar,” diyerek öğrencilerin çıkmasına izin veren hoca Serdar’ı da yanına alarak odasına doğru ilerlemeye başlamıştı.
“Anlat bakalım Serdar Efendi, öğrencimi nereden tanıyorsun?” Serdar hocanın sorusuyla yutkunmuştu.
“Kendisi çalıştığım hastanenin sahibinin kızı,” diyen Serdar’a imalı bir şekilde kaşını kaldırarak bakmıştı.
“Sadece o kadar olmasa gerek, kıza nasıl baktığını gördüm.” Serdar gülümseyerek bakışlarını çekmişti.
“Haklısınız hocam, Allah nasip ederse ilerde hayatımı birleştirmek istediğim kişi.”
“Senin adına sevindim çocuk. Çay içersin değil mi?” Serdar başını sallarken adam çay söyleyip yeniden Serdar’a dönmüştü. İkili uzun süre vakalar hakkında konuştuktan sonra genç adam izin isteyerek adamın yanından ayrılmıştı. Ayşem’in ikinci dersinin bitmesine az kaldığını görünce kıza kısa mesaj çekerek arabanın içinde beklemeye başladı.
Ayşem son dersinden çıkarak önce lavaboya uğramış elini yüzünü yıkayarak kendine gelmeye çalışmıştı. Serdar’ın onu beklediğini bildiği için fazla oyalanmamaya çalıştı. Hızlı adımlarla çıkışa yönelirken oldukça heyecanlıydı. Serdar’ı ne zaman görse heyecanına engel olamıyordu. Bir şekilde belli etmemeye çalışsa da kalbinin atışını yavaşlatamıyordu. Serdar’ın onun durumunun farkında olmaması ise Ayşem içi oldukça önemliydi. En azından bir süre daha duygularını içinde yaşamaya kararlıydı.
“Çok beklettim mi?” arabanın ön kapısını açarak içeri girdiğinde Serdar iç çekerek Ayşem’e baktı.
“Gelecek olan sensen ben hep beklerim,” diyen adamla Ayşem utanarak bakışlarını kaçırmıştı.
“Gidelim mi?” Serdar arabayı çalıştırırken oldukça yavaş kullanıyordu. Ayşem bu durumdan sıkılarak yanında ki adama döndü.
“Neden kaplumbağa hızında gidiyoruz? Çok yorgunum, biran önce dinlenmek istiyorum.”
“Seninle biraz daha vakit geçirmeye çalışıyorum Ayşem!” diyen adamla genç kızın içi ezilmişti.
“Madem öyle bir yerde durup yemek yiyelim o zaman? Eve gidince direk yatarım.” Serdar’ı gözleri parlamıştı kızın sözleriyle.
“Gerçekten mi?” adamın heyecanla sorması Ayşem’i güldürdü.
“Bazen çocuk gibi davranıyorsun Serdar, hadi yemek yemeye gidelim.” Serdar sinyal vererek arabayı döndürürken Ayşem şaşkınlıkla genç adama bakmıştı.
“Neden döndük?”
“Yemek yiyeceğiz ya.”
“Restoran bu tarafta ama…” diyen genç kız Aylin’in restoranından bahsediyordu.
“İlk kez benimle yemek yemeyi kabul ettin sence ablamın mekanına gider miyim?” Serdar’ın sözlerine şaşıran Ayşem adamın gülümsemesiyle gülümseyerek başını iki yana sallamıştı. Geriye yaslanarak yolu izlemeye başladığında Serdar kızın daha önce görmediği bir mekanın kapısında arabayı park ederek Ayşem’e döndü.
“Hadi gidelim.” İkili yan yana mekanın kapısından içeri girdiğinde genç adam çocuk gibi heyecanlıydı. Bazen yaşadığı duygular yüzünden kendine inanamıyordu. Boş masalardan birine geçtiklerinde garson hemen yanlarına gelmişti. Ayşem menüye göz atarak siparişini verirken Serdar gülümseyerek onu izliyordu.
“Siz ne alırdınız?” Serdar garsonun sorusuyla kendine gelmişti.
“Hıı…” Ayşem genç adamın dalgınlığına gülerken Serdar kızın gülüşüne hayranlıkla bakıyordu.
“Siparişinizi sordum beyefendi.” Garsonun yeniden sormasıyla Serdar Ayşem’e bakarak “Hanımefendi ne aldıysa aynısı,” diyerek işin içinden sıyrılmıştı. Adam yanlarından ayrılırken Ayşem onaylamaz bir şekilde başını iki yana salladı. İkili sohbet eşliğinde yemeklerini yerken zamanın nasıl geçtiğini anlamamışlardı.
***
Adam yorgun bir şekilde eve geldiğinde salonda oturan annesi ve karısını görünce yüzünde bir gülümseme oluştu. Aylin ve annesinin bu kadar iyi anlaşıyor oluşuna bayılıyordu. Salondan içeriye selam vererek giren genç adam önce annesinin yanaklarını öpmüş sonra da karısının şakağını öperek yanına oturmuştu.
“Ne yapıyorsunuz bakalım?” Aylin’in elindeki sarı renkte örgüye benzeyen şeye bakarak duraksamıştı. Aylin yüzünü asarak elindeki örgüyü kaldırıp kocasına gösterdi.
“Annen bana örgü örmeyi göstermeye devam ediyor ama bak çok beceriksizim. Bir türlü yapamadım,” dediğinde Cesur dayanamayarak karısını kollarının arasına çekip sıkıca sarılmıştı.
“Elbet öğrenirsin Aylin, daya yedi ayın var,” dediğinde Aylin iç çekerek başını yukarı kaldırıp kocasına baktı.
“Zaman nasıl geçecek bilmiyorum.” Ayşem Hanım karşısında ki manzaraya bakarak gülümsemişti. İçinden oğlu ve gelini için şükrediyordu. Tüm çocuklarını evlendirmişti şimdi ise torunlarını seviyordu.
“Aç mısın oğlum, istersen masayı hazırlayalım?”
“Yok anne, babamlar yok mu?” diyerek yaşlı kadına baktığında kadın gülümseyerek başını sallamıştı.
“Bu gün onun kıraathane günü, arkadaşlarıyla kahveye gitti.” Aylin kadının sözlerine gülerek karşılık vermişti.
“Babamın bu kadar kahveci olabileceğini bilmiyordum. Neredeyse her gün gidiyor.”
“Emekli oldu ya boş duramaz. Arkadaşlarıyla sohbet ederek vakit geçiriyor işte.” Ayşem Hanım genç kadına cevap verirken Cesur etrafına bakarak “Ayşem odasında mı?” diye sordu.
“Ayşem daha gelmedi oğlum, hastaneye gelmiştir diye düşünmüştük. Hastaneye gelmedi mi?” Cesur rahatsız bir şekilde yerinde kıpırdanırken ne zamandır kızıyla vakit geçirmediğini kavramıştı. Kasabada biran olsun ayrılmadığı kızıyla arasına mesafe girmeye başlamıştı ve bu durum Cesur’un canını sıkıyordu. Belki hastanede çok yoğundu ama o her zaman Ayşem’e vakit ayırmaya dikkat eden baba olmaya çalışmıştı. Şimdi ise hastane işleri yüzünden kızını ihmal ediyordu. Bu duruma bir çözüm bulması gerekiyordu.
“Gelmedi, gelseydi mutlaka bana uğrardı.” Huzursuz olan genç adam telefonunu çıkararak kızını aradı. Telefon birkaç kez çaldıktan sonra meşgule düşerken Cesur’un kaşları iyice çatıldı.
“Meşgule düştü. Başına bir şey gelmesin?” Cesur yerinden kalkarak kapıya yönelirken evin zilinin çalmasıyla hızla dış kapıyı açmaya gitmişti. Kapıyı açtığında karşısına kızını görünce büyük bir rahatlama yaşayan genç adam kızının arkasında duran Serdar’ı görünce kaşlarını çatmıştı.
“Siz birlikte miydiniz?” Ayşem babasının davranışına anlam veremezken geriye çekilerek adamın yüzüne bakmıştı.
“Bir şey mi oldu baba?”
“Neredeydin? Neden haber vermeden ortadan kayboluyorsun? Merak ettim seni,” dediğinde ters bakışlarını Serdar’a gönderiyordu.
“Okuldan sonra bir yerde yemek yedik baba, merak edecek bir şey yok.”
“Ben seninle yemek yiyecektim, neden dışarıda yedin ki?” Ayşem şaşkınlıkla babasına bakarken onun bir kez bile kendisine bakmadan Serdar’a kötü bakışlar attığını görünce kıkırdamadan edememişti.
“Çok acıkmıştım baba, seninle de çay içeriz.” Cesur kolunu kızının omzuna atarak Serdar’a nispet yapar gibi salona doğru yürürken Serdar ikilinin arkasından şaşkın bir şekilde bakmıştı. Eniştesi resmen kızını ondan kıskanmıştı. Gözleri keyifle büyürken yüzünde kocaman gülümsemeyle ikiliyi takip ederek salona girmişti. Selam vererek ablasının yanına oturan genç adam Cesur’un kendisine nispet yaptığı gibi ablasına sırnaşarak kolunu omzuna atmıştı.
“Nasılmış benim güzel ablam?” Aylin tek kaşını yukarı kaldırarak kardeşine bakmıştı. Serdar’ın kendisine değil de imalı bir şekilde kocasına baktığını görünce gülmemek için yanağının içini ısırdı.
“Çok şükür, siz birlikte miydiniz?”
“Evet, okula hocalarıma uğramıştım. Gelirken de Ayşem’e yemek yedik,” derken sesindeki ima Cesur’u daha da kamçılamıştı.
“Yasaklıyorum!” Cesur’un yüksek çıkan sesiyle herkes ona bakmıştı.
“Ne?” Ayşem şaşkınlıkla babasına bakarken Aylin inanmaz bir şekilde kocasına döndü.
“Neyi yasaklıyorsun?” Aylin’in sorusuyla Cesur kaşlarını çatarak Serdar’a bakmıştı.
“Kardeşinin kızıma on metreden fazla yaklaşmasını yasaklıyorum.” Serdar adamın sözlerine kahkaha atarken Ayşem şaşkınlığı büyüyerek babasına döndü.
“Baba sen ciddi misin?” Cesur omzunu silkerek bakışlarını kızına döndürmüştü.
“Hiç olmadığım akdarıyla. Ne zaman arkamı dönsem sülük gibi sana yapışıyor. Bu durumdan hiç hoşlanmadım.” Ayşem Hanım baba kızın konuşmasını dinledikten sonra kendini tutamayarak kahkaha atmaya başlamıştı.
“İlahi oğlum hiç güleceğim yoktu. Bu yaşta kızına yasak mı getiriyorsun. Hem sen başkalarının kararlarına her zaman saygı duyardın.”
“O kız babası olmadan önceydi. Ben anlamam, başka bir adamın kızıma benden daha yakın olmasına izin veremem. Bir daha benden izinsiz kızımın yanına gitmeyeceksin.” Serdar omzunu silkerek adama cevap vermemişti.
“İşte atarım seni Serdar, zaten hastanede bir süredir göremiyorum seni,” dediğinde Serdar kendini tutamayarak gülmüştü.
“Yapar mısın öyle bir iyilik? Malum bu gün hocam bana üniversitede öğretim görevlisi olmam için teklifte bulundu. Hazır açık pozisyonda varmış, bende Ayşem’in hocası olarak okulda çalışırım.” Cesur’un gözleri dehşetle büyürken hızla yerinden kalkmıştı.
“Bak çocuk gözüme batmaya başladın.”
“Cesur otur yerine, saçmalıyorsun artık.” Ayşem Hanım oğluna çıkışırken Ayşem olanları şaşkınlıkla seyrediyordu. Babasını ilk kez böyle görüyordu. Resmen onu kıskandığı için Serdar’ı tehdit ediyordu. Bakışları Aylin’e döndüğünde kadının konuşulanları umursamadan elindeki örgüyle ilgilendiğini görünce gülümsemeden edememişti. Aylin pek beceremese de pes etmiyordu. Yerinden kalkarak Aylin’in yanına geçip oturdu. Yanında ki hareketlilikle bakışları genç kıza dönen Aylin gülümseyerek “Sence oluyor mu?” diye sorunca Cesur ve Serdar şaşkınlıkla ikisine baktı.
“Biz burada ciddi bir konu konuşuyoruz siz orada örgü mü tartışıyorsunuz?” Cesur’un çıkışmasıyla Aylin kocasına bakmıştı.
“Ne var bunda, nasıl olsa söylediklerinin hiç birini yapmayacaksın. Neden dert edeyim,” dediğinde Cesur yenilmişlikle nefesini dışarıya vererek yerine oturmuştu. Onun bu hareketine gülen diğerleri Servet beyin gelmesiyle konuyu dağıtmıştı.
“Bu halin ne Servet?” yaşlı adamın üzeri toz içindeydi. Ayşem Hanım yerinden kalkarak keyifli olan adamın yanına gitmişti.
“Biraz çalıştık Ayşem, merak etme bir şey olmadı.”
“Nerede çalıştın, inşaatta mı?” Ayşem Hanım etraf toz olmasın diye kocasını merdivenlere yönlendirerek odaya çıkarmaya çalışmıştı. Herkes şaşkınlıkla giden ikilinin arkasından bakarken Ayşem dayanamayarak babasına sormuştu.
“Sence nerede çalıştı baba?”
“Bilmem kızım dedenin işlerine akıl ermez.” Genç kız odasına gitmek için izin isteyerek yerinden kalktı. Çok yorgundu ve biran önce yatıp uyumak istiyordu. Ayşem’in odasına çekilmesiyle Serdar da evine gitmek için ayaklanmıştı. Ablasıyla dalaşırken Cesur’a baş selamı vererek evden ayrıldı.
“Hayatım yorulmadın mı hadi bizde odamıza çekilelim.” Cesur karısının elindeki örgüyü alarak kenara koyarken Aylin gülümseyerek ona bakmıştı.
“Sabahtan beri uzanıyorum Cesur, ne yorulmasından bahsediyorsun?”
“Bilmem sanki iki büklüm duruyordun orada?” Aylin’i oturduğu yerden kucağına alarak merdivenlere yönelen genç adam kadının itirazıyla karşılaşmıştı.
“Cesur ne yapıyorsun? Bir yerini inciteceksin,”
“Bir şey olmaz, sen sıkıca tutun bana yeter.” Aylin kollarını adamın boynuna dolayarak başını omzuna yaslamıştı. Çocuk gibi kucakta taşınmak kadının uykusunu getirmişti. Odaya girdiklerinde Cesur karısını usulca yatağın üzerine bırakırken dolaba yönelerek önce karısının pijama takımını alıp giyinmesine yardımcı olmuş, sonra da kendi üzerini değiştirerek karısının yanına uzanmıştı.
“Doktor randevun ne zaman?”
“İki gün sonra, sende geleceksin değil mi?” Cesur karısının kollarının arasına çekerek başını göğsüne yaslamıştı.
“Elbette geleceğim, seni yalnız bırakacağımı düşünmedin değil mi?”
“Teşekkür ederim hayatım,” diyen kadın iyice kocasına sığınmıştı. İkili bir süre sonra uykuya dalarken düşüncelerinde sadece bebeklerinin sağlıklı olması dileği vardı.
****
Genç kadın sessiz bir şekilde mutfakta dolanırken bir yandan da olan eksikleri not etmeye çalışıyordu. Sabah erkenden uyanmış ve güzel bir kahvaltı hazırlamak için kolları sıvamıştı. Dolap ağzına kadar doluydu. Çaydanlığın düdüğü çalınca yerinde zıplayan genç kadın parmağıyla damağını kaldırarak kaşlarını çatıp ocağa bakmıştı.
“İlk iş düzgün sessiz bir çaydanlık almak olsun.” Listesinin en üstüne büyük harflerle çaydanlık yazarken gülümsemeden edememişti. Birden içinde bulunduğu durum onu şaşırtmıştı. Hala inanamıyordu, kendi evi için alışveriş listesi oluşturduğuna inanmakta güçlük çekiyordu.
Beline dolanan kollarla yerinde zıplarken hemen yanağına konan öpücükle gülümsemeden edemedi. Uzun zamandır bu kadar mutlu hissetmemişti. En önemlisiyse çok huzurluydu ve bu huzurun bozulmaması için dua ediyordu.
“Sevgili karıcım kendi kendine ne konuşuyordu?” Çisil kocasının sözlerine kıkırdayarak başını geriye çekip Asaf’a bakmaya çalıştı.
“Şu çaydanlığa alışamadım, her öttüğünde korkuyorum.” Asaf kollarını geri çekerek karısını kendisine çevirmişti.
“Eve bir yardımcı alalım mı? bu şekilde daha az yorulursun.” Çisil başını iki yana sallayarak itiraz etmişti.
“Daha yeni evlendik Asaf, evime hemen yabancı birilerinin girmesini istemiyorum.”
“Sen bilirsin ancak iş ve ev seni zorlayacaktır. İstemezsen kalmaz evde, sadece gelir akşama gider.” Çisil kollarını genç adamın boynuna dolayarak iki yanağını öpmüştü. Geri çekildiğinde gözleri parlayarak genç adama baktı.
“Bak bunu düşünebilirim ama şimdi değil. Belki sonra, şimdi sadece seninle olmak istiyorum.” Asaf aşkla karısına bakarken evlendiklerinden beri Çisil’in kendisiyle daha açık konuşmasına alışmaya çalışıyordu. Karısı duygularını ifade etmekte daha rahat olmuştu. Bazen Asaf kendine şaşıyordu onun kadar açık davranamadığı için. Evlilik Çisil’e yaramıştı.
“Bu gün ne yapmak istersin, yarın işe gideceğiz malum?” Asaf’ın sorusuyla Çisil’in gözleri parlamıştı.
“Bu gün annemlere gidelim mi? iki haftadır onları görmedim çok özledim.”
“Gidelim tabi hayatım, daha önce isteseydin giderdik.” İkili iki haftalık tatillerini kıyı şeritleri gezerek geçirmişti. Balayında yıllık iznini de kullanan ikili iki gün önce tatilden dönmüştü.
“Geç geldik Asaf, dünde evi toparlamam gerekiyordu. Kahvaltıdan sonra çıkarız önce evin eksiklerini alır sonra da annemlere geçeriz.” Asaf karısının sözlerini dinlemekten çok gülümseyerek konuşan gözlerine odaklamıştı.
“Sen nasıl istersen hayatım,”
“Çabuk öğreniyorsun,” diyen genç kadın kocasına takılırken Asaf gülerek Çisil’i kollarının arasına çekip sıkıca sarılmıştı.
“Hala evlendiğimize inanamıyorum. O kadar inatçıydın ki biran seni kaybettiğimi sandım.” Asaf’ın sesi acı çeker gibi çıkarken Çisil’in de ondan aşağı kalır yanı yoktu.
“Bir daha ayrılmayalım Asaf, bir ikinci ayrılığı kaldıracak güçte değilim.” Genç kadının gözleri dolarken Asaf daha sıkı sarmıştı karısını.
“Öyle bir şey olmayacak.”
“Endişeleniyorum Asaf. Ne kadar annen arkamızda olsa da baban ve diğer büyüklerin bu evliliği onaylamayacaktır.”
“Bunları düşünerek kendini üzme Çisil, bu şekilde beni de üzüyorsun. Kimin ne dediği, neyi kabul ettiği bizi ilgilendirmez. Gün sonunda onlarla değil biz bize kalacağız. Birim kendi ailemiz var. Saygı duymayanları ikna etmekle hayatımızı geçiremeyiz. Çok şükür ikimizde aklı başında insanlarız. Elbet onlarda evliliğimizi kabul edecektir. Babanlardan bilmen gerekir.” Çisil genç adamın sözlerine kıkırdarken başını iki yana sallayarak geri çekildi.
“Hadi kahvaltıya oturalım, çay soğuyacak yoksa.” İkili neşeli bir şekilde kahvaltısını yaptıktan sonra birlikte ortalığı toplayarak hazırlanmak için odalarına çekilmişti. İkisi de sade ve sportif bir tercih yaparken alış veriş yapacakları için ayaklarına da spor ayakkabı geçirmişlerdi. Evden çıktıklarında Çisil duraksayarak etrafa bakınmaya başladı.
“Bu bahçede elden geçilmeli. Çok boş duruyor.” Asaf kolunu karısının beline atarak gülümsemişti.
“Senin halledeceğine eminim hayatım, hadi gidelim.” Çisil başını olumlu anlamda sallayarak arabaya binmişti. Birlikte büyük bir alışveriş merkezine giderek hazırladığı listeyi çıkarıp eksik olanları almaya başlamışlardı. Asaf listeyi görünce şaşırırken Çisil omzunu silkerek “Ne, hepsi gerekli,” dediğinde adam gülmeden edememişti. Oldukça yüklü bir alışverişten sonra Çisil’in gözü çaydanlıklara takılınca hızla o tarafa doğru ilerledi. Asaf karısının acelesine gülerken Çisil çoktan istediği boyutta iki tane çaydanlığı almıştı.
“Bunlara gerek var mıydı?”
“Neden, evdeki beni sürekli korkutuyor. Bunlar yeter bize.” Küçük boy çaydanlığı göstererek “Bu ikimiz için,” dedi. Diğer daha büyük boy olanı da misafirler için aldığını söylemişti.
“Bir tane de çaycı alalım mı? Daha kolay olur kalabalıkta.” Çisil düşünür gibi yaparken gülümsemişti.
“Haklısın, onu da sonra alırız. Bu gün çok açıldık, maaşlar bitti.” Kadının sözlerine kahkaha atan Asaf başını sallayarak “Haklısın karıcım, zaten bizde maaşla geçinen iki memurduk,” dediğinde Çisil kaşlarını çatmıştı.
“Sen bana paranla hava mı atıyorsun.”
“Ne haddime karıcım, siz benim patronumsunuz.” Çisil elini çenesine koyarak düşünür gibi yapmıştı.
“Haklısın senin patronunum,” dediğinde genç adam yeniden kahkaha atmıştı.
“Hadi bunları arabaya koyup yukarıca birer kahve içelim,” dedi Asaf. Poşetleri arabanın bagajına yerleştiren genç adam bagaja sığmayanları da arka koltuğa bırakmıştı. Çisil kocasına yardım ederken işleri bittiğinde ikisi de yeniden asansörle alışveriş merkezinin en üst katına çıkarak sohbet eşliğinde kahvelerini tüketmişlerdi. İkisi de her dakika birbirini daha iyi tanıyor ve her bir özelliğini keşfettikçe daha mutlu oluyordu. Bazı yönlerden birbirine o kadar benziyorlardı ki ikisi de bundan oldukça memnundu. İçtikleri kahve, okudukları kitap ve sevdikleri filmler… Sadece birkaç basit örnek olsa da duygusal olarak birbirine bu kadar benzemeleri ikisini de şaşırtmaya yetiyordu. Yeni bir serüvenin başrolüydü onlar. Artık kendi hikayelerinde ilerlerken acısıyla tatlısıyla tüm yaşadıklarını birlikte omuz omuza üsteleneceklerdi.
“Hadi kalkalım hayatım, aldıklarımızı eve bırakıp sonrada annenlere geçeriz.” Çisil başını sallayarak çantasını alıp ayaklanmıştı. Asaf hesabı öderken genç kadın geride durarak onu hesabı ödemesini beklemişti. Annesinden öğrendiği bir şey vardı ki kocasının görevlerini onun elinden almamaktı. ‘Ben yaparım değil, sen yap… Bu senin görevin benim değil demek yerine güzelce bunu yapabilir misin?’ gibi basit şeyler adamı hem teşvik ediyor hem de mutlu ediyordu. En basitinden küçük bir tamir işini siz yapabilseniz de bırakın eşiniz yapsın. Bu onlara, işe yaradıklarını hissettirir. Çisil yapısı gereği narin olsa da birçok konuda oldukça iyiydi. Zorda kaldığında başının çaresine bakacak kadar donanımlıydı ve bu konuda annesiyle babasına çok şey borçluydu.
“Geçende abim aradı, annen kendi topraklarını işletmesini istemiş.”
“Ne toprağı?” Çisil tek kaşını kaldırarak kocasına baktı.
“Antep’te annenin babadan kalma arazisi var sanırım.” Çisil başını sallarken Asaf devam etmişti. “Abim uzun zamandır güzel bir arazi arıyordu yeni tarım alanı oluşturmak için. Bu şekilde köylülere de iş imkanı olacaktı. Ayşem anne kendi arazisini işletmesini istemiş. Baba toprağı olduğu için satmıyor ama kira almayı da kabul etmiyor. Abim anneni ikna etmemi istedi.” Çisil gülümseyerek kocasına bakmıştı.
“Mümkün değil.”
“Anlamadım?”
“Annemi mümkünâtı yok ikna edemezsin. Dışarıdan nasıl görünüyor bilmiyorum ama annem hayatında görebileceğin en inatçı ve kararlı kadındır. Bir kez hayır dediyse asla kabul etmez.”
“İşim yaş diyorsun yani.” Çisil kocasını onaylarken evin güvenlik kapısını açarak arabayı bahçeye park etmişti. Birlikte paketleri eve taşıyan ikili dolaba koyulacakları el çabukluğuyla yerleştirdikten sonra diğerlerini öylece bırakarak yeniden evden ayrılmıştı.
“Annemi arasaydık keşke, evde olmayabilir.” Asaf’ın kendi annesine anne demesi Çisil’in çok hoşuna gidiyordu.
“Bu gün Pazar, normalde dernekte olurdu ama bu gün evdeymiş. Aylin hamile olduğu için onu pek yalnız bırakmak istemiyor.”
“Haklı kadın, zor bir hamilelik geçiriyor. Birinin yanında olması gerek,” diyen adamla Çisil hüzünlenmişti.
“Onlar adına çok mutlu oldum Asaf, gerçekten ikisi de mutlu olmayı sonuna kadar hak ediyor.”
“Bizde öyle,” diyerek uzanıp karısının elini alıp dudaklarına götürmüştü. Büyük eve kısa sürede gelen ikili evin zilini çaldığında genç kadın oldukça heyecanlıydı. Asaf karsının heyecanına gülümserken arabada unuttuğu paketi alarak karısının yanına dönmüştü.
“Bu ne?”
“Tatlı, elimiz boş mu gelseydik?” Çisil kocasının cevabıyla gözlerini kısarak ona baktı.
“Ne zaman aldın tatlıyı, ben neden görmedim?”
“Sen o sırada çaydanlıkla aşk yaşıyordun hayatım,” diyen adamla Çisil gözlerini devirmişti. Kapıyı açan çalışan kız Çisil’i görünce gülümseyerek “Hoş geldiniz Çisil Hanım,” dediğinde Çisil aynı şekilde genç kıza karşılık vermişti.
“Hoş buldum canım, annem evde mi?” kız olumlu bir şekilde cevap verirken genç kadın ayakkabılarını çıkararak kenardaki vestiyere koymuştu. Normal koşullarda ayakkabılarını kendine ait giyinme odasında ki ayakkabılığa koyardı. Bu durum kızın duraksamasına neden olurken iç çekerek arkasından gelen kocasına baktı. Asaf onun neden duraksadığını anlamasa da karısı gibi ayakkabılarını vestiyerin içine bırakarak misafir için bulundurulan terlikleri alıp ayağına geçirdi.
“Ben geldim güzel ailem,” diyerek salona giren Çisil annesinin mutlulukla yerinden kalktığını görünce hemen kollarını yaşlı kadının boynuna sarmıştı. Annesinin kokusunu derince içine çekerken “Oh be çok özlemişim kokunu,” dediğinde Ayşem Hanım duygulanarak kızının sırtını sıvazlamıştı.
“Hoş geldiniz evladım,” derken arkada duran Asaf’a bakıyordu. geri çekilen genç kadın annesinin elini öperken kenara çekilerek Asaf’ın da kadının elini öpmesini izlemişti.
“Hoş bulduk sultanım, babamlar yok mu?” Aylin’e de sarılan genç kadın oturmadan önce özlediği evine kısa bir göz gezdirmişti. Elinden gelse Asaf’i iç güveysi olarak bu evde oturmaya ikna ederdi.
“Abin hastanede, baban da bir işler karıştırıyor ama daha anlayamadık.”
“Hayırdır anne? Bir sorun yok değil mi?”
“Yok kızım, birkaç gündür üstü başı toz ebe geliyor. Nereye gittiğini de söylemiyor,” dediğinde Çisil gülümseyerek annesine bakmıştı.
“Merak etme anne, nasılsa yakında sana nereye gittiğini anlatır. Biliyorsun senden bir şey saklayamaz.”
“Öyle bekliyorum işte. Otursana evladım neden ayakta duruyorsun?”
“Anne siz oturun bende hastaneye gideyim. Cesur abiyle gelirim sonra.”
“Sen bilirsin, akşama mutlaka gel ama,” dediğinde Asaf karısına bakarak gülümsemişti.
“Karım burada anne, nasıl gelmem…” dediğinde Ayşem Hanım gülerken Çisil utanarak bakışlarını kaçırmıştı. Genç adam evden ayrılırken Çisil hemen annesinin yanına oturarak kollarını dolamıştı. Yaşlı kadın kızına karşılık verirken Aylin onları gülümseyerek izliyordu.
“Nasıl gidiyor kızım, var mı bir sıkıntın?” Çisil annesinin sorusuyla geriye çekilerek kadına bakmıştı. Başını iki yana sallayarak derin bir iç çekti.
“Çok şükür anne, bir sorun yok şimdilik. Asaf beklediğimden de ilgili bir eş oldu.”
“Henüz yolun başındasınız kızım. İyi gününüzde kötü gününüzde olacak. Önemli olan bu günleri birlikte atlatmanız. Sende ablanda birbirinize destek olacaksınız. Sevim Hanım iyi bir kadın, kocası çok konuşmasa da iyi birine benziyor ancak kardeşinin ve annesinin etkisinde çok kalıyor. Siz saygınızı eksik etmeden onların kalplerini kazanacaksınız. Ne kadar uzakta yaşasanız da onlar sizin büyüğünüz, aileniz Çisil. Sakın saygısızlık yapacak, kocası utandıracak bir şey yapma.”
“Anne sanki ben saygısız biriymişim gibi konuşuyorsun.” Aylin genç kadının sözlerine gülerken kendini tutamayıp araya girmişti.
“Saygısız değil de dilini tutamayan birisin Çisil. Korkarım biri ters bir şey söylediğinde alttan almak yerine ona aynı şekilde karşılık vermek gibi bir huyun var.” Çisil yengesinin doğru söylediğini biliyordu. Omzunu silkeleyerek “Onlarda hak etmesinler bende konuşmayayım,” dediğinde Ayşem Hanım onaylamaz bir şekilde kızına bakmıştı.
“Diline hakim ol kızım.”
“Zamanı gelince bakarız annecim. Eee Ayşem yok mu?”
“Odasında, yarın sunumumu neyi varmış çalışıyor.” Çisil yerinden kalkarak “Ben şuan bir bakayım, ne demek halası gelmişken odaya kapanmak…” diyerek salondan çıkmıştı.
“Kızı rahat bırak Çisil, akşama iner yanımıza.” Çisil annesinin uyarısını duymazdan gelerek merdivenlere yönelmişti. Her adımda yeni bir anı canlanıyordu gözünün önüne. Sanki yıllardır bu eve gelmemiş gibi özlemişti evini. İç çekerek Ayşem’in odasının kapasını çalmadan hızla odaya dalmıştı.
“Baskın var Ayşem Hanım,” diye bağıran genç kadın kızın korkuyla yerinde zıplamasına neden olmuştu.
“Hala kafayı mı yedin bu nasıl giriş?” Çisil yeğeninin çıkışına gülerken Ayşem damağını kaldırarak yerinden kalkmıştı.
“Hoş geldin halacım, nasılsın? Cicim günleri sonunda bitti mi?” Ayşem’in sorusuyla Çisil kaşlarını çatmıştı.
“Ne bitti mi?”
“Cicim günleri, yeni gelin pozları kesecek misin?” Çisil yüzünü buruşturarak genç kıza bakmıştı.
“Ayşem sen iyi misin güzelim, bu nasıl konuşma tarzı?” dediğinde Ayşem halasının ifadesine dayanamayarak gülmüştü. Çisil iğrenç bir şey görüş gibi bakıyordu etrafına.
“Neyse eniştem aşağıda mı? Yoksa seni iade mi etmeye geldi?”
“Kim kimi iade ediyor saçmalama. Kimse beni iade edemez.” Çisil kızarken Ayşem bu durumdan keyif almaya başlamıştı.
“Neden olmasın sana dayanmak çok zordur halacım,” dediğinde genç kadının saldırı pozisyonuna geçtiğini gören Ayşem gülerek hızla yanından geçip kapıya yönelmişti.
“Nereye kaçıyorsun gel buraya seni bacaksız.” Çisil genç kızın peşine koşarken kapının çalmasıyla Ayşem kapıya yönelip gelen kişiyi görünce de hızla arkasına saklanmıştı.
“Ne oluyor torunum?” Servet Bey genç kıza şaşkın bir şekilde bakarken görüş açısına Çisil girince yüzünde kocaman bir gülümseme oluşmuştu.
“Çisil, hoş geldin kızım. Neden geleceğini haber vermedin daha erken gelirdim.” Çisil babasını görünce hemen yumuşamıştı. Adamın üzerinde ki tozları görünce kaşlarını çatarak adama baktı.
“Hayırdır baba, bu ne hal?”
“Sorma kızım bir işe bulaştık ki sorma… Yakında anlatacağım ne olduğunu?”
“Bu yaşta gizemli mi takılıyorsunuz Servet Bey?” diyen genç kadın babasının boynuna sarılarak hasret gidermişti.
“Dur kızım üzerin tozlanacak.”
“Sorun değil babacım, nasılsa kıyafetim var odada.” Çisil babasının tozlu yanaklarından öperken Ayşem fırsattan istifade ederek hızla salona geçmişti. Babaannesinin yanına geçerek otururken bir yandan da halasının salona gelmesini bekliyordu. Genç kızın telefonu çaldığında dikkatleri üzerine çekmişti. Ayşem arayan kişiyi görünce gülümserken kulağına yankılanan kısık sesle duraksamıştı.
“Ne oluyor Gülsüm?” arkadan gelen sesler hiç hayra alamet değildi.
“Hastanede işler karıştı Ayşem, buraya gelsen iyi olur?”
“Neden? Bir sorun mu var?” Ayşem’in sorusuyla karşı taraftan büyük bir gürültü kopmuştu. Üstelik telefonda kapanmıştı. Ayşem endişeyle yutkunurken kendilerine merakla bakan kadınları korkutmamak için gülümsemeye çalışmıştı.
“Ne oldu Ayşem, neden yüzün beyazladı?”
“Önemli bir şey yok Aylin abla, hastanede elemana ihtiyaç varmışta beni çağırıyorlar.” Aylin kızın sözleriyle rahatlamıştı. “Ben gitsem iyi olacak,” diyen genç kız hızla odasına gidip hazırlanmıştı. Onu neyin beklediğini bilmeden evden çıkıp hastaneye doğru yola koyuldu.
****
Umarım beğenmişsinizdir. Biraz olsun kafanız dağılmıştır. Bu dönemi de atlatacağız inşallah.
60. BÖLÜM <<<<<<<————>>>>>>>> 62. BÖLÜM
[…] 59. BÖLÜM <<<<<<<———->>>>>>> 61. BÖLÜM […]
Bu serdar bir alem inşallah
Emeğine sağlık Yazarcigim ❤️. Aylin ve Cesur çok tatlılar ya 🙂 Ayşem açılıyor artık Serdara karşı bu hallerini seviyorum ❤️ Asaf ve Cisil de harikalar annesi haklı Cisil dilini tutamaz ama hak ederlerse de tutmasın yani 😀
Emeğine Sağlık yazarcım merakla bekliyorum bakalım Ayşemi hastanede ne bekliyor
Ellerinize emeğinize sağlık muhteşemdi
Ne oldu acaba merak ettim şimdi
Emeğine sağlık canım harikaydı
Ne oldu acaba? İyi yaptı söylemediği Aylin paniklerdi.
[…] 61. BÖLÜM <<<<<<<<<———->>>>>>>>>>>> […]