Gelincik Çiçeği 63. Bölüm

Merhaba arkadaşlar. Bölümün yarısını yazmıştım, diğer yarısını zorda olsa tamamladım. Bu hikaye bu zamana kadar yazdığım sayısız hikayelerden en uzunu oldu. 200 Bin kelimeyi çoktan geriye bıraktık ve ben bir 50 bin kelime daha yazabilecek kapasiteyi sanırım kendimde görüyorum. Bu yüzden fazla zorlamadan bir kaç bölümde hikayenin finalini vermeye çalışacağım. Salgın var arkadaşlar, kendinize dikkat edin. Maskesiz kalabalıklara girmeyin. Allah’a emanetsiniz. İyi okumalar!

***

Genç kadın sabah erkenden kuş sesleriyle gözlerini araladığında bedenine dolanan kolların varlığıyla gülümsemişti. Yerinde usulca dönerek uyuyan kocasının yüzüne bakmıştı. Genç adam o kadar huzurla uyuyordu ki kadın ister istemez iç çekmişti. Düğünleri olalı bir haftayı bulmuştu. Bu bir hafta boyunca Karadeniz kıyı şeritlerini gezmişler, bazen küçük pansiyonlarda bazen yayla evlerinde bazen de çadırda kalmışlardı. Şimdiyse kendi evlerinde kendi odalarında evlendikleri akşamın sabahından beri ilk kez gözlerini açıyordu. Dışarıda tam bir yaz havası vardı ve parlayan güneş kadife perdenin arasından ışık huzmesi olarak odaya giriyordu. Sessizce genç adamın kollarından sıyrılarak bir süre daha uyuyan yüzünü izlemişti. Duvardaki taş kolları olan saate baktığında sabahın yedisi olduğunu görünce gülümseyerek kocasını uyandırmadan yataktan kalktı. Bu gün evlerinde ilk kez kahvaltı yapacaklardı ve Alya bu kahvaltıyı evin arka kısmında bulunan deniz manzaralı küçük balkonlarında yapmak istiyordu. Üzerine uzun hırkasını geçirerek kenarda duran yazmasını başına takıp sessizce odadan çıkmıştı. Mutfağa geçince ilk işi çay suyunu koymak olmuştu. Mutfak penceresinden dışarıya baktığında Deniz annesinin de uyanmış olduğunu anlamıştı. Kadının perdeleri açılmış, bazı pencerelerde evin havalanması için aralanmıştı.

Alya çay suyunu koyduktan sonra kahvaltılıkları çıkarmak için dolabın kapağını açıp kahvaltılıkları çıkarıp masanın üzerine bırakmıştı. Sessizce masaya götüreceklerini hazırladıktan sonra kaynayan suyla çayını demleyerek yeniden pencereye gözü kaymıştı. Deniz annesi dışarıya çıkıp evin arkasına doğru ilerliyordu. Merakla kadını takip ederken elinde birkaç parça eşyayla yeniden evine girecekken dayanamayarak gülümsedi. Kadın o kadar naif hareket ediyordu ki bazen onun gerçekten bu kadar kibar olabileceğine inanamıyordu. Karadeniz kadını güçlüdür, heybetlidir ve yeri geldiğinde herkese kafa tutabilecek kadar cesaretlidir. Bu durum genelde onları daha kaba ve kavgacı hale getirse de asla geri adım atmıyorlardı. İnadı hiçbir şeye benzemedi. Annesi de öyleydi ancak Deniz annesi bunun yanı sıra oldukça kibar ve naifti. Kahvaltılıkları dizdiği tepsiyle birlikte arka balkona taşımaya başladığında temiz havayı içine çekti. Evini çok sevmişti. Rüstik bir havası vardı ve sabahtan akşama kadar evin içinde kalsa asla sıkılmazdı. Elindekileri bankonda ki masanın üzerine bırakıp yumurtayı hazırlamak için mutfağa dönmüştü. Ocağın başına geçtiğinde beline sarılan kollarla yerinde zıplamıştı.

“Cenk e yapıyorsun?” adam homurdanarak karısına cevap vermişti.

“Yine beni yalnız bırakıp kalkmışsın.” Adamın sesinden hala uyanamadığı belliydi. Alya gülümseyerek bir elini kaldırıp boynunda sokulan adamın yüzüne yaslamıştı.

“Kahvaltı hazırlıyordum, hadi gidip elini yüzünü yıka.” Cenk genç kadına biraz daha sarılarak derince kokusunu içine çekmişti.

“Bir daha benden önce kalkma yataktan,” dediğinde Alya başını iki yana sallamıştı.

“Oldu kahvaltıyı bundan sonra sen hazırlayacaksan neden olmasın.”

“Hazırlarım ne var bunda?” diye konuşan Cenk geri çekilerek karısını kendisine döndürmüştü. Genç kızın gözlerine içi giderek bakarken Alya utanarak bakışlarını kaçırmıştı.

“Kaçırma gözlerini benden. Bazen evlendiğimize inanamıyorum. Buna alışmam için yanımdan biran olsun ayırmak istemiyorum seni,” diyen adamla genç kadının yüzü iyice kızarmıştı.

“Hadi Cenk oyalama beni, daha çok işimiz var.”

“Ver bir yanak gideyim,” dediğinde Alya gözlerini kocaman açarak kocasına bakmıştı.

“Sen iyice edepsizleştin Cenk, hadi bırak beni.” Cenk kızın kocaman olan gözlerine muzipçe bakarak yüzünü avuçlarının arasına alarak usulca iki yanağını öpmüş sonrada alnından öperek geri çekilmişti.

“Seni alnıma yazan Allah’a şükürler olsun,” diyen adam genç kadının yutkunmasına neden olurken Cenk karısını mayışmış bir halde bırakarak mutfaktan çıkmıştı. Genç kadın kendine gelerek yumurtayı yaparken masanın üzerinde ki ekmek sepetinin boş olduğunu görünce yüzü asılmıştı. Ekmek almayı nasıl unutmuşlardı.

“Cenk?” genç adam karısının seslenmesiyle mutfağa girerken Alya yüzü asık bir şekilde genç adama baktı.

“Bir şey mi oldu hayatım?”

“Ekmek almayı unutmuşuz, yumurtayı da yapmıştım.” Cenk karısının şakağını öperek gülümsemişti.

“Üzülme ben alır gelirim şimdi, fazla uzun sürmez.” Alya adamın her fırsatta kendisine temas halinde olma isteğiyle mutlu oluyordu. Bazen bu davranışlarını büyüklerinin yanına yapacak diye endişelense de bir şey demiyordu. Cenk adeta karısına dokunmadan duramaz bir hale gelmişti. Üstelik bu bir haftalık kısa bir süre içinde olmuştu. Alya’nın bakışları karşı eve takılınca gülüşmeyerek iç çekti.

“Annemde vardır bence, onları da çağıralım kahvaltıya.” Cenk karısının baktığı yöne bakışlarını çevirirken gülümsemişti. “

“Bu bizim evimizde ilk kahvaltımız olacaktı, baş başa olsak olmaz mı?” dediğinde Alya omzunu silkti.

“Daha çok kahvaltı yapacağız Allah izin verirse Cenk. Hem ben annemleri özledim. Bir haftadır onları görmüyoruz. Hadi git çağır da gelsinler,” dediğinde Cenk karısının tepesini öperek “Emrin olur hayatım,” diyerek evden çıkmıştı. Beş dakika sonra Cenk elidne ekmekle eve gelirken yanında ne Deniz Hanım ne de Cemile vardı.

“Annemler nerede?” Cenk gülümseyerek karısına bakmıştı.

“Annem bizi baş başa bırakmak istedi. Kahvaltıdan sonra kahve içmeye bekliyormuş.” Alya başını sallayıp kocasının elinden ekmeği alıp mutfağa geçmişti. Birkaç dakika sonra temiz hava eşliğinde balkonda kahvaltılarını yaparken Alya mahremiyet olduğu için balkonunu çok sevmişti. Ön tarafı köy manzaralı olsa da arka kısmı yüksek kesimde oldukları için küçük bir orman ve deniz manzaralıydı. Üstelik o arazi kendilerine ait olduğundan kimse o kısma ev yapamayacağı için balkonunun mahremiyeti her zaman korunacaktı.

“Ne düşünüyorsun?”

“İlk geldiğimde balkondan denizin göründüğünü anlamamıştım.” Cenk başını sallayarak karısına bakmıştı.

“Akşam vakti gelmiştik, çok fazla dikkat edemedin. Ayrıca eşyaları da biz değil ailemiz yerleştirdi Alya. Ne zaman fark edecektin ki?”

“Haklısın, evimiz çok güzel oldu değil mi? bu evin bu kadar güzel olabileceğini hiç düşünmemiştim.”

“Senin elinin değdiği her şey güzel hayatım.” Alya biten çayları doldurmak için ayağa kalktığında Cenk karısını oturtarak kendisi çay doldurmaya gitmişti.

“Hatırlat da küçük bir tüp alalım bu şekilde çaydanlığı yanımıza alabiliriz.”

“Semaverde alırız, annem bahçede piknik yapmaya bayılır. Sende seversin.” Alya hevesle adama bakmıştı.

“Pikniğe gider miyiz? Ne zamandır ailecek gitmemiştik. Havalar biraz daha ısınsın çocuklar hasta olmaz hem.” Kadının heyecanına gülümseyen adam iç çekmişti. Alya karşısında oturup hiç konuşmasa bile onu izlemekten asla bıkmayacaktı.

“Neden bana öyle bakıyorsun?”

“Öyle güzelsin ki sana bakmaktan kendimi alamıyorum.” Alya homurtuyla başını önündeki kahvaltısına çekmişti.

“Düğünden sonra daha bir açık sözlü oldun sanki? Bazen büyüklerin yanına da bu şekilde konuşacaksın diye korkuyorum.”

“Konuşsam ne olacak ki? Karıma güzel söz söyledim diye kimse beni kınamaz sanırım.”

“Öyle de utanırım ben. Babamın annemin yüzüne bakamam.” Cenk çatalına batırdığı peyniri genç kadına uzatırken Alya dalgın bir şekilde peyniri ağzına atmıştı.

“Merak etme seni utandıracak bir şey yapmam. Bu an bana özel, bize özel kimseyi ortak edemem.” Adamın sözleriyle derin bir nefes alan Alya kahvaltının bitmesiyle masayı toplamaya başlamıştı. Cenk karısına yardım ederken el birliğiyle ortam toplanıp bulaşıklar makineye dizilmişti. Alya odayı toplamak için yatak odasına geçerken hala pijama ile olduğu için üzerine uygun kıyafet alarak banyoya geçmişti. Belden oturtmalı uzun bol çiçekli elbisesini giyerek başına hazır şallarından birini takarak salona geçtiğinde Cenk’in pencereleri açarak evi havalandırdığını görünce gülümsedi.

“Anneme geçelim mi?” Alya’nın sorusuyla genç adam karısına dönmüştü. Onu hazır bir şekilde görünce iç çekmeden edemedi.

“Yine çok güzel olmuşsun hayatım,” diyen adam karısının yanına giderek sıkıca sarılmıştı. Şalını hafif kenara çekip kendine alan açan Cenk burnunu karısının boynuna yaklaştırarak derin bir nefes aldı. Kadının kokusunu içine çekerken onunda kendisi gibi heyecandan titrediğini anlayınca keyifle gülümsemişti. Bu duruma şükretmeden duramıyordu.

“Hadi gidelim Cenk,”

“Gitmesek olmaz mı? Baş başa kalsak burada, evimizde…”

“Saçmalama Cenk, annem bizi bekliyor. Nasılsa biz her zaman birlikte olacağız.” Cenk somurtarak geri çekilirken Alya adamın ifadesine gülümsemişti.

“Gül bakalım sen karıcım gül, beni ne hallere düşürdün. Tabi gülersin…” Alya adamın sitemine daha çok gülerken dış kapıya giderken arkasında ki adama “Açtığın pencereleri kapat hayatım, malum evde olmayacağız,” dediğinde Cenk iç çekerek karısının dediğini yapmıştı. Ev iki katlı olsa da dışında veranda olduğu için açık pencerelerden kolaylıkla eve girilebilirdi. Normalde köylerde böyle bir durum olmasa da onların köyü şehre çok yakın olduğu için bu riski göze alamazlardı. Birlikte karşı eve geçerken onları pencereden gören Deniz Hanım hemen kapıya çıkmıştı. İkilinin kendisine doğru geldiğini görünce gülümseyerek onları bekledi. Alya kadının elini öpmek için eğilirken Deniz Hanım izin vermeyerek hızla genç kadını kollarının arasına çekmişti.

“Ah güzel kızım benim, ne kadar özlemişim…” dediğinde Cenk ikiliyi gülümseyerek izlemişti.

“Nasılsın anne, çok özledim seni.”

“Sanki yıllardır görüşmüyorsunuz, ne bu hasret?” diye onlara takılan Cenk annesinin kaşlarını çatarak çıkışmasına daha da gülmüştü.

“Sen sus bakayım, aldın gül gibi kızı bize göstermedin.” Cenk bir kolunu genç kadının beline dolayarak karısını kendine çekerken Alya gözleri büyüyerek kocasına bakmıştı.

 “Göstermem tabi, siz aylarca bizi hasret bırakmadınız mı?”

“Cenk!” genç kadın kocasını uyarırken Cenk omzunu silkerek “Yalan mı?” dedi. Deniz Hanım oğlunun gözündeki ışıltıyı gördükçe şükrediyordu.

“Hadi gelin içeri kahve yapıp içelim.”

“Cemile abla yok mu anne?”

“Cemile odasındaydı, birazdan gelir. Hadi geçin içeri,” diyen kadın ikiliyi eve alırken Alya mutfağa geçerek kahve yapmak istemiş ancak Deniz Hanım ona izin vermemişti.

“Ne yapıyorsun kızım?”

“Kahve yapacaktım anne,” diyen kızla kadın gelininin elini tutup onu oturtmuştu.

“Bu gün kahveler benden, sen dinlen biraz. Yoldan geldiniz…” dediğinde Alya mahcup olmuştu.

“Olur mu ama anne,” diye itiraz etmek istediğinde Cemile gülümseyerek mutfağa girmişti.

“Çifte kumrular hoş geldiniz? Nasılsın canım,” diyerek Alya’ya sarılan genç kadının keyfi odlukça yerindeydi.

“Hayrıdır abla yüzünde güller açıyor?”

“Sorma kızım kaç gündür böyle, sordum ama bana da söylemedi.” Cemile annesine gülümseyerek kadına oturmasını söylemişti.

“Hayırdır anne, Han aradı, birkaç gün sonra beni istemeye geleceklermiş.”

“Ay gerçekten mi? annesini ikna edebilmiş mi?” dediğinde Cemile mahcupça bakışlarını kaçırmıştı. En son müstakbel kayınvalidesiyle görüştüğünde kadın kendisini onaylamadığını ancak oğlunun mutluluğu içinde evliliklerine karşı çıkmayacağını söylemişti. Tabi bunda oğlunu kaybetmek istemediği düşüncesi de vardı.

“Şükür onayladı Alya, kadın oğluna biraz düşkün ama onun mutlu olması için onaylamak zorunda kaldı.” Deniz hanım iç çekerek konuştuğunda Cemile buruk bir şekilde annesine bakmıştı.

“Anne şu kadın hakkında konuşma lütfen, onu anlayabiliyorum. Beni tanımıyor. Hakkımda bildiği tek şey dul olmam. Ben eminim zamanla bana alışacaktır.”

“Elbette sana alışacak, seni sevecek. Benim kızım bir tanedir. Nerede senin gibi güzel gelini bulacak ki?” dediğinde Alya ikiliye gülmüştü.

“Anne gelinine haksızlık etmiyor musun?” diyen Cemile’yle kadın Alya’ya dönmüştü.

“O benim gelinim değil ki kızım, neden ona haksızlık edeyim?” diye soran kadınla Alya yerinden kalkarak kadına sıkıca sarılmıştı.

“Sen benim ikinci annem oldun, Allah senden razı olsun anne…” diyen genç kadın Deniz hanımın duygulanmasına neden olurken onları merak eden Cenk mutfağa girdiğinde kaşlarını çatmıştı.

“Biz kahve bekleyelim siz burada laklak yapın. Hiç oldu mu?”

“Senin işin yok mu oğlum, neden evde duruyorsun ki?”

“Ne işim olacak anne? Hem ben yeni evliyim, karımın yanında olmak istemek suç mu?”

“Cenk!” Alya’nın çıkışmasına Cemile gülerken Cenk masum bir ifadeyle “Efendim hayatım,” diye karşılık vermişti.

“Sen salona geçer misin Cenk, biz annemle konuşuyoruz.”

“Kocandan saklı neyin olacak ki?”

“Oğlum kadınlarında özel konuşacakları olamaz mı? Çok ayıp yapışık ikiz gibi karının peşine dolanmasana…” Annesinin çıkışmasıyla yüzü asılan genç adam karısının gülümsemesine neden olmuştu.

“Ne yapayım özlüyorum!”

“Cenk!” diyen genç kız adeta çığlık atarak kocasını protesto etmişti.

“Efendim güzelim,” diye karşılık veren Cenk onun bu çıkışını umursamazken Deniz Hanım ve Cemile ikilinin konuşmasına kahkaha atarak gülmeye başladı. Alya utançla yerin dibine girerken Cenk omzunu silkerek salona geri dönmüştü.

“Utanma kızım, çok tatlıydınız.” Deniz Hanım gelininin elini tutarken Alya derin bir iç çekti.

“Anne herkesin içinde bu şekilde davranırsa nasıl yüzünüze bakarım.”

“Rahmetli kocamda onun gibiydi. Yanında kim olursa olsun bana hep sevgiyle yaklaşırdı. Belki de bu yüzden eltimle hiç anlaşamadık. Kıskançlığından ne yapacağını şaşırmış her fırsatta aramızı bozmaya çalışmıştı.”

“Neyse ki Alya’nın eltisi yok, olmayacakta…” diyen Cemile hepsini güldürmüştü.

“Ama görümcesi var Cemile, benim görümcelerimde malum…” dediğinde Cemile surat asarak annesine baktı.

“Ben öyle miyim anne? Halalarıma benziyor muyum?”

“Allah korusun, çok şükür hiçbiriniz onlara çekmediniz.” Deniz hanımın kulağını çekip masaya vurması iki kadını da güldürmüştü.

“Kahveler hazır değil mi sıkıldım ben,” diye salondan bağıran adam onları güldürmüştü. Genç kadın kahveyi alarak kocasının yanına giderken hep birlikte salonda oturarak ailece sohbet etmeye başlamışlardı. Kocasının yanında oturan Alya arada Cenk’in temaslarını hissetse de belli etmemeye çalışıyordu. Tabi bu durum Deniz hanımın gözünden kaçmamıştı.

“Oğlum bırak da kız kahvesini rahat içsin.”

“Ne yapıyorum ki anne?” Alya utanırken yerinde rahatsızca kıpırdanarak bakışlarını kaçırmıştı.

“Neyse fazla oyalanmayın da dünürlere el öpmeye gidin. Annen seni özlemiştir Alya,” diyen kadınla Alya başını sallamıştı.

“Öğleden sonra gideceğiz anne, yapılacak bir şey varsa gitmeden yapalım.” Genç adam annesine sorarken Alya da hemen onaylamıştı.

“Evet anne, yapacak bir şey varsa yapalım.”

“Yok kızım şimdilik yapılacak bir şey yok.” çift bir süre daha oturduktan sonra evden ayrılmıştı. Hazırlanıp yola çıktıklarında Cenk arabayı babasının evine sürmek yerine meydana doğru sürmüştü.

“Nereye Cenk?”

“Elimiz boş mu gideceğiz hayatım, bir şeyler alalım öyle geçeriz eve.” Cenk’in düşünceli davranışı genç kadının çok hoşuna gitmişti. Kendisi akıl edemediği içinde kendi kendine kızmıştı.

“Haklısın, babam gül böreğini çok sever, anneme de baklava alırız.” Alya kendi kendine konuşurken Cenk gülümseyerek arabayı uygun bir yere park etmişti.

“Normalde ailen elinde baklama ile gelip seni almaları gerekmiyor muydu?” diye soran Cenk ile Alya’nın gözleri büyümüştü. Bu adeti babaannesinden duymuştu. Evlenen kız birkaç gün sonra baba evinden gelen kişilerle baba evine el öpmesine gidiyorlardı. Üstelik getirilen baklava tepsisine de harçlık koyuluyordu.

 “Bu adeti yapan kimse kaldı mı artık?”

“Bilmem, annem anlatırdı. Dedemler onlar evlendikten sonra dayımla ananem gelip annemi alıp eve götürmüş. Birkaç gün kalıp babam gidip almış annemi.”

“Bende annemde kalabilir miyim yani?”

“Hiç şansın yok hayatım, bundan sonra benden ayrı yatmayı unut.” Alya gülümseyerek başını çevirirken Cenk arabadan inerek karısının siparişlerini alarak geri dönmüştü. Birlikte yola çıkan ikili kısa sürede baba evinin önüne gelmişlerdi.

“Çok heyecanlandım.” Alya’nın sözlerine gülen genç adam başını iki yana sallamıştı.

“İlk kez gelmiyoruz Alya, bu kadar heyecanlanacak ne var?”

“Evet ama gerçek karı koca olarak ilk kez geliyoruz. Normal değil mi heyecan yapmam?” Cenk karısının arabadan çıkmasıyla kendisi de inmişti. Arka koltuğa koyduğu paketleri eline alarak karısının elini tutup binadan içeriye girdi. Alya farkında olmadan kocasının elini daha sıkı tutmaya başlamıştı. Kapıyı açan annesine gülümseyerek bakan genç kadın yaşlı kadının “Alya kızım?” diye sevinçle genç kadına sarılmasıyla ikilinin eli ayrılmıştı.

“Nasılsın annecim?”

“Hoş geldiniz çocuklar, gelin içeri hadi…” diyerek kenara çekilirken Cenk kadının mutluluğuna gülümseyerek eğilip kayınvalidesinin elini öpmüştü.

“Selamünaleyküm anne, nasılsın?”

“Sizi gördüm daha iyi oldum çocuklar.” İçeriden gelen bebek sesiyle Alya annesine dönmüştü.

“Arya burada mı?” Emine Hanım başını sallarken Alya üzerindeki tuniği çıkararak hızla salona geçmişti.

“Aşklarım benim… Siz teyzenizi mi karşılamaya geldiniz?” Arya ikizinin sesini duyunca gülerek ayaklanmıştı. Alya ikizine sıkıca sarılıp ikizlerden birini kucağına alırken Cenk karısını hemen uyarmıştı.

“Alya önce elimizi yüzümüzü yıkayalım, dışarıdan geldik.” Alya kocasının uyarısıyla hemen bebeği aldığı yere bırakırken Arya’ya mahcup bir bakış atmıştı. Bazen onların erken doğduklarını unutuyordu. Hızla banyoya geçip temizlenirken Cenk karısının acelesine gülümsemekle yetinmişti.

“Hanimiş teyzesinin kuzuları,” diyerek yeniden salona giren Alya ikizini güldürmüştü.

“Bende iyiyim Alya’cım sen nasılsın?”

“Ne o yarım elma yeğenlerimi mi kıskanıyorsun?”

“Saçmalama Alya, neden kıskanayım evlatlarımı?” Alya omzunu silkerek Selim’i kucağına almıştı.

“Selim hayatım…” diye bebeği sevmeye başlayan genç kadın annesinin gülümsemesiyle ona döndü.

“Nasıl Selim olduğunu anladın?”

“Çok basit tek kaşı abim gibi hep yukarıda,” diyen kızla kadınla gülmüştü. Emine Hanım başını sallarken Alya merakla sordu. “Ee Ecem nerede? Uyuyor mu yoksa?”

“Ecem dedesine gitti. Kemal baba Ecem’i görmek istedi.”

“İkizleri neden götürmediniz?”

“Konaktakilerde girip var, onları tehlikeye atamayız. Aras götürmeyelim dedi,” dediğinde Alya anlayışla kardeşine bakmıştı.

“İyi yapmışsınız. Keşke Ecem de gitmeseydi ona da bulaşabilir hastalık?”

“Söyledim ama Aras babasının iyi olduğunu söyledi. Başkasına yaklaştırmam diye söz verdirdi.” Cenk’in salona girmesiyle ikili toparlanmıştı.

“Hoş geldin Cenk nasılsın?”

“Şükür, siz nasılsınız?” Cenk karısının yanına oturarak Akın’a bakmaya başlamıştı. Bebeği biraz sevdikten sonra Emine hanıma döndü. “Anne babam nerede?” dediğinde kadın gülümseyerek adama cevap vermişti.

“Kahvehaneye gitti, gelir birazdan.”

“Babam bu aralar çok sık kahveye gitmiyor mu anne?”

“Ne yapsın kızım, emekli olduğundan beri eve sıkılıyor. Köye çıkalım diyorum en azından bağ bahçede vakit geçiririz ama kabul etmiyor. Torunlarından ayrılamazmış.” Kadının sitemine gülen Arya annesine tek kaşını kaldırarak sormuştu.

“Sen ayrılabilir misin Emine Hanım?” dediğinde yaşlı kadın iç çekmişti.

“Hepiniz gittiniz yuvanızı kurdunuz. Çok şükür gücümüz kuvvetimiz yerinde. Evde bir başıma kaldım, annem de gelmiyor.”

“Sıkılıyorsan bize gel anne, ikizlere beraber bakarız.”

“Olur mu öyle şey kızım, siz daha yeni evlisiniz.”

“Ne yenisin anne seneyi devireli çok oldu,” diyen Arya ile hepsi gülmüştü.

“Olsun, bana ihtiyacı olunca her zaman ama öylesine size gelemem. Hem babanda kızar öyle şeylere.” Arya annesine hak vermişti. Babasına göre herkes evini yuvasını bilmeliydi.

“Dayımlar nasıl, geldiler mi düğünden sonra.” Arya Adnan’ın sözünü duyunca kendini tutamayarak kahkaha atmıştı.

“Dayımın aklı bu aralar havalarda, ayakları yere basmıyor.” Alya şaşkınlıkla genç kadına bakmıştı.

“Hayırdır?” diye soran Cenk ile Emine Hanım gülerek başını iki yana sallamıştı.

“Gülten teyze hamile,” diyen Arya ile Alya ellerini ağzına koyarak çığlığını bastırmıştı.

“Şaka, gerçekten mi? Dayım baba mı olacak?” Emine Hanım iç çekerek gülerken Arya hızla başını sallayım ikizini onaylamıştı. ,

“Hem de ne baba, şimdiden karısını yerinden kaldırmıyor. Dün Gülten teyzeye ziyarete gittim oldukça bunalmış görünüyordu. Alya dayısının hareketlerini tahmin ederken gülmeden edememişti.

“Normal değil mi? yıllar sonra sen tut eski aşkını bul evlen birde çocuğun olsun. Dayım aklını kaçırmadıysa şanslı.”

“Öyle, çok şaşkınlar. Kızıyla aralarında birkaç ay var birde. Düşünsene Gülşen doğum yapacak sonra da kendi kardeşi doğacak.” Arya’nın sözleriyle gülen Cenk başını iki yana sallamıştı.

“Acaba küçük olan dayı mı yoksa teyze mi olacak? Efe bir şey söyledi mi?” Emine Hanım genç oğlanın adının geçmesiyle duraksamıştı. Başını iki yana sallayarak cevap verdi.

“Garip bir şekilde sakin karşıladı. Onun yaşında ki delikanlılar bu durumdan pek hoşlanmazlar ama Efe olgunlukla ‘hayırlı olsun’ demiş sadece.”

“İyi bari bunun için Gülten teyze üzülmedi.” Bir süre daha kadınların yanına kalan genç adam izin isteyerek babasının yanına gitmek için evden ayrılmıştı. Kocasını yolcu eden genç kadın salona girdiğinde annesi ve ikizinin tek kaşını kaldırarak kendisine imayla bakması karşısında duraksamıştı.

“Ne?”

“Nasılsın hayatım?” Alya annesinin sorusuyla duraksamıştı.

“İyiyim annecim, daha önce de belirttiğim gibi.”

“Onu sormuyorum Alya, ikinizin arasında sorun oldu mu?” diye sorunda Alya’nın gözleri büyümüştü.

“Anne! Bunu seninle konuşmayacağım.”

“Benimle konuşabilirsin ama değil mi?” Arya merakla ikizine bakarken Alya başını iki yana sallayarak onaylamaz bir şekilde ikizine bakmıştı.

“Saçmalama Arya, seninle de özle hayatımı konuşmayacağım. Ayrıca merak ediyorsanız iyiyim, çok şükür her şey yolunda.”

“Onu anladık canım, adamın eli üzerinde hiç inmiyor!” diye kıkırdayan Arya’ya kaşlarını çatarak bakan Alya ikizlerin yanına geçerek onları yok saymıştı.

“Siz ne zaman bana torun vereceksiniz?” Emine hanımın sorusuyla Alya ona dönmüştü.

“Anne daha öğrenciyim farkındasın değil mi?”

“Ne var yani, Arya da çalışıyordu.”

“Aynı şey değil anne, okul bitsin düşünürüz.” Alya’nın cevabına Emine Hanım gülmüştü.

“Hiç sanmıyorum, Cenk’in bebeklere nasıl baktığını gördüm. Yakında sizden de güzel haber gelir.” Alya annesinin sözleri ile gerilirken bu konu hakkında hiç konuşmadıkları için ne cevap vereceğini bilememişti. O Allah’tan gelen her şeyi kabul ederdi. Kendileri elbette önlemlerini alırdı ancak Allah nasip ederse karşı da gelemezdi. İç çekerek yeğenini sevmeye devam ederken içinden tek duası Allah’ın onlara hayırlısını vermesi yönündeydi.

***

Akşam olduğunda tüm aile üyeleri baba evinde toplanmıştı. Uzun bir masa kurulmuştu. Ahmet Bey dört çocuğuna ve onların eşlerine bakarken derin bir iç çekti. Çocukları ne zaman büyümüş ve aile kurmuştu! Yaşlı adam kendisine bakan karısıyla göz göze gelince hafif gülümsemişti. Kardeşler kendi aralarında atışırken damatları kızlarından gözlerin alamıyordu. Gelini Esma bir yandan çocuklarını yediriyor diğer yandan masada eksik olup olmadığını anlamak için sürekli masayı kontrol ediyordu.

“Esma kızım bırak artık birazda kendi karnını doyur.” Ahmet Bey evlendiğinden beri neredeyse tüm evin yükünü sırtlanmaya çalışan genç kadına sevgiyle bakarken genç kadın mahcupça bakışlarını kaçırmıştı. Büyük oğlu nasıl kardeşlerine kol kanat gerip evin ikinci babası olduysa gelini Esma da kocası gibi evi annesi olmayı üstlenmişti.

“Ben çok aç değilim baba, çocuklar yesin atıştırırım sonra.”

“Olmaz öyle şey çok zayıflamışsın zaten,” diyen adamla Selim karısına şefkatle bakmıştı. Onun neden zayıfladığını biliyordu. İç çekerek karısına bakıp yeniden aile üyelerine dönmüştü. Gülşen hamile olduğu için Serdar üzerine titriyordu. Selim kardeşine baktıkça acaba ben Esma’mı ihmal mi ediyorum diye düşünmeden edemedi.

“Baba, Esma bu aralar biraz rahatsız. Ondan bu kadar zayıfladı.”

“Hayırdır kızım, neyin var? Niye söylemiyorsun yardım ederdik sana…” Emine Hanım telaşla atılırken genç kadın utanarak bakışlarını kaçırmıştı.

“Öyle bir hastalık değil anne,” Selim gülümseyerek annesine bakıp devam etmişti. “Allah nasip ederse üçüncü evladımız olacak,” dediğinde genç kadın utanırken ikizler hızla yerinden kalkmıştı.

“Ay tebrik ederiz, çok sevindik abi. Allah sağlıkla kucağınıza almayı nasip etsin yenge,” diyen Arya ve Alya yengelerinin boynuna sarılırken sandalyede oturan genç kadının ayağa kalkmasını bile beklememişlerdi.

“Kızlar karımı boğacaksınız.” Ahmet Bey utanan gelinini daha fazla utandırmamak için gülümseyip “Allah sağlıkla kucağınıza almayı nasip etsin kızım. Yorma kendini, zaten iki çocukla ilgileniyorsun. Bir de bizim yükümüzü alma sırtına,” dediğinde Esma yüzünü asarak yaşlı adama bakmıştı.

“O nasıl söz baba, siz bana yük olmazsınız.”

“Babam haklı yenge, bu halinle kaç gündür bizimle ilgileniyorsun. Neden daha önce söylemediniz?” Serdar kaşlarını çatarak abisine bakmıştı. Gülşen hamile olduğu için çok halsiz düşüyordu. Bu yüzden Esma yengesi haftada iki gün onlara ev için yardıma geliyordu. Kadın hem halimeydi hem de iki çocuğu vardı.

“Ben iyiyim Serdar, çok şükür bu sefer sorunsuz geçiyor hamileliğim.” Genç kadın utansa da eltisinin dolu gözlerine dayanamamıştı. Gülşen hamilelikten dolayı çok duygusallaşmıştı. En küçük şeyde ağlıyor, hemen kendini kapatıyordu.

“Abla, keşke söyleseydin bize. Bu kadar yorulmana izin vermedik.”

“İyiyim dedim ya Gülşen, hadi önünde ki yemeği ye. Miden zaten iyi değil,” dediğinde Emine Hanım büyük gelinine bir kez daha hayran kalmıştı.

“Kızım isterseniz doğuma kadar burada bizimle kalın. Hem çocuklarla babanla biz ilgileniriz. Sende çok yorulmazsın ha ne dersiniz?” Selim sorarcasına Esma’ya bakmıştı. Karısının ne cevap vereceğini bilse de zorunlu hissetmemesi için Selim araya girdi.

“Anne biz bunu evde konuşalım, bir tartalım ona göre karar veririz. Bizimde kendimize göre düzenimiz var, hemen karar vermek olmaz.” Selim’e anlayışla bakan yaşlı kadın başını sallamıştı.

“Elbette evladım, siz düşünün.” Bakışları diğer gelinine dönünce şefkatle ona da bakmıştı.

“Zorlanıyorsan size de kapımız açık kızım,” diyen kadınla Gülşen gülümsemişti.

“Çok isterdim anne ama biliyorsunuz annem hamile onu bir başına bırakmak olmaz. Doktor bulantıların birkaç aya geçeceğini söyledi. O zamana kadar idare ederiz.” Ahmet Bey sessizce konuşulanları dinledikten sonra salonda hazırlanan yatakta uyuyan ikizlerden ses çıkınca Arya yerinden kalkmıştı. Aras’ta karısının peşinden kalkarken karı koca ikizleri alarak salondan çıkmıştı. Genç kadın bebeklerin karnını doyurmak için odaya geçerken Alya yerine oturarak karşısında oturan abisi ve yengesine bakmıştı. Erkek yeğeni kenarda oturmuş yemeğini yerken oldukça sessiz dururken bu sessizliğin göstermelik olduğunu biliyordu. Nitekim erkek yeğeni de kız yeğeni de oldukça yaramazdı.

“Hala sende kalabilir miyim?” Alya göz hapsine aldığı yeğeninin sorusuyla duraksamıştı.

“Elbette Ali, ne zaman istersen bende kalabilirsin.” Alya abisine merakla bakarken Selim omzunu silkeleyerek “Yeğenlerin sizi özlüyor. Arya ikizlerle meşgul ilgilenemiyor. Biliyorsun Eda da Ali de size düşkündü,” dedi. Alya mahcupça abisine bakarken Selim anlayışla gülümsemişti.

“İsterseniz Eda’yı da alabilirim. Sizde baş başa vakit geçirirsiniz. Yengem de dinlenmiş olur.”

“İlerde belki bu dediğin olur Alya, şimdiden yeni evlileri yormayalım değil mi?” Arya ve Aras birlikte kucaklarında bebeklerle salona girdiğinde konuşma bölünmüş olmuştu. Ecem yerinden kalkarak kardeşlerinin yanına giderken Eda da kıskanarak Ecem’in peşine takılmıştı.

“Hala bir tanesi benim kardeşim olsun mu?” Eda’nın masum sorusuyla Arya gülümserken Ecem iki kardeşine birden sarılarak “Olmaz,” dedi.

“Senin de kardeşin olacak Eda, yakında sende onu çok seveceksin.” Eda anne babasına bakarken Selim şaşkın bir şekilde kızına bakıyordu.

“Baba bende kardeş istiyorum.”

“Senin kardeşin var ya kızım, bak abin burada.”

“O abi, kardeş değil ki.” Eda’nın sözlerine masadakiler gülerken Aras kızının ikizleri vermek istememesine gülmüştü. Anlaşılan kızı kıskanç bir abla olacaktı. Keyifli geçen bir akşamın ardından Arya’lar hariç herkes evine dağılırken genç kadın arabada kocasına dönmüştü.

“Kızmadın değil mi?” Cenk karısının sorusuna şaşırmıştı.

“Neye kızmadım?”

“Sana sormadan çocukları bize çağırdım diye. Biran aklıma gelmedi,” diyen kız kocasına bakarken Cenk kaşlarını çatmıştı.

“O nasıl söz Alya, elbette kızmadım. Onlar senin yeğenin elbette halasında gelip kalacaklar.”

“Öyle de daha bir hafta oldu evleneli. Hemen çağırma olmadı sanki,” dediğinde Cenk karısının ifadesine gülmeden edememişti. Eve geldiklerinde Deniz hanımın ışığının yanık olduğunu görünce annesine uğramaya karar veren ikili el eve evin zilini çalmışlardı. Deniz Hanım kapıyı açarken ikiliyi görünce kocaman gülümsedi.

“Oğlum anahtarın yok mu neden zile basıyorsun?” dediğinde Alya kocasına kısa bir bakış atmıştı.

“Müsait olmazsınız diye anne, ne yapıyorsunuz bu saatte ayaktasınız.”

“Çay içiyorduk ablanla, hadi gelin içeri,” diyerek kenara çekildiğinde ikili sessizce eve girmişti. Gün yorucu geçerken gelecek günlerin daha güzel geçmesini umut etmişlerdi.

****

Umarım bölümü beğenmişsinizdir. Yorumlarınızı bekliyorum.

62. BÖLÜM <<<<<<————>>>>>>>>>>>> 64. BÖLÜM

28861cookie-checkGelincik Çiçeği 63. Bölüm

11 yorum

  1. Emeğine sağlık Yazarcigim ❤️yaa harika aile oldular yeni bir sürü bebek geliyor 😀 ❤️ Ahmeti merak ettim ne halde 🙁 :'(

  2. Emeğine sağlık yazarım, çok güzeldi yine. Çok şükür evlendiklerini okuduk sonunda :))

  3. Çok tatlı olmuş bizimkiler iyice dayıya bayıldım adam azmetti hem sevdiğini aldı hemde çocuğu oluyor emeğine sağlık güzel bir bölümdü

  4. Çok güzel bir bölümdü heryerden bebek haberi geldi bakalım bizim yeni evlillerin ne zaman gelicek çok tatlı bir çift oldular .Emeğinize sağlık

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir