S.S. Kalpler 9. Bölüm

Merhaba arkadaşlar. Öncelikle Tüm Müslüman Aleminin Beraat Kandili Mübarek olsun. Allah bu mübarek gecede hayırlı olan tüm dualarınızı kabul etsin. Beni de dualarınızda eksik etmezseniz sevinirim. Keyifli okumalar!

***

Çisem Narin’in koşarak yanına gelmesiyle dikkatini ona vermişti. Yanında ki kadının varlığını kısa bir an unuturken Erhan’ın sesiyle kendisine gelmişti.

“Hayatım, benim işçilerin yanına gitmem gerek, Cihangir uyuyor. Eğer istersen bu gün evde kal, yarın birlikte tarlaya gideriz.”

“Sorun değil Erhan, ben çocuklarla bu gün evde kalırım. Sen işinden geri kalma.” Gülfem ikilinin konuşmasını dinlerken imalı bir şekilde genç kadına bakmıştı.

“Sen tarla işinden anlar mısın ki tarlaya gideceksin?”

“Neden anlamayayım?”

“Ne bileyim, şehirli olduğunu söylemişlerdi. Sonra bakımlı tırnakların kırılmasın,” diyen kadına alaycı bir şekilde bakan Çisem sormuştu.

“Hani benden haberi yoktu? Erhan’ın evlendiğini duymamıştın,” dediğinde kadının yüzü morarmıştı. Erhan karısının yırtıcı bir kuş gibi avına odaklandığını görünce ortamı değiştirmek için elini karısının beline atarak şakağından öpmüştü.

“Geç kalmam ben, sen istediğin gibi takıl. Evin arka kısmına çok çıkmayın, su kuyuları var orada.” Çisem adamın sıcak dudaklarını hissedince susmak zorunda kalmıştı.

“Tamam sen bizi merak etme, kolay gelsin.” Erhan yeniden genç kadına kısa bir bakış atıp iki kadının yanından ayrılırken Çisem’in bakışları Gülfem’e dönmüştü.

“Seni davet etmek isterdim ancak yeni geldik. Daha yerleşmedik,” dediğinde Çisem’e kısa bir bakış atan kadın başını sallayarak cevap vermişti.

“Sorun değil, nasılsa buralardasınız.” Genç kadın cevap vereceği sırada eteğini çekiştiren küçük kıza dönmüştü.

“Anne ben acıktım,” diyen Narin’e şaşkın bir şekilde bakan Gülfem gözlerin büyüterek “Sana anne mi diyor?” diye sordu. Narin kadının sorusuyla korkup Çisem’in arkasına geçerken Çisem küçük kızın neden bu şekilde davrandığını anlamamıştı.

“Evet, bunda ne sorun var?” Çisem kaşlarını çatarken Gülfem bir şey söylememişti. Ardına dönerek hızla oradan giden kadının ardından şaşkın bir şekilde bakan Çisem küçük kıza dönerek hafif eğilip kızı kucağına aldı.

“Çok mu acıktın sen?” Narin hızla başını sallarken Çisem kızı alarak eve girmişti. Evin küçük mutfağına geçerek Narin için tost hazırlarken diğer aldıkları yiyecekleri dolaba yerleştirmeye başlamıştı.

“Cihangir ne zaman uyanacak?” Çisem dolabın kapağını kapatarak küçük kıza döndü.

“Çok yoruldu meleğim, uyanır birazdan. O da senin gibi acıkmış olmalı,” dedi. Narin başını sallarken yemeğini bitirerek sandalyeden aşağıya inmişti. Çisem akşam için ne yemek yapacağını düşünüyordu. Genç kadın fazla oyalanmadan akşam yemeğine girişirken Cihangir uyanmadan yemekleri hazır etmek istiyordu. Oğlu uyanırsa iki çocukla hazırlık yapamayacağını düşünmüştü. Narin için çizgi film açarken kendisi de mutfakta işlerini halletmeye başlamıştı. Arada mutfağın salona açılan kısmından küçük kızı kontrol etmeyi de unutmuyordu.

“Anne telefonun çalıyor,” diye seslenen Narin ile ellerini kurulayarak telefonu küçük kızdan almıştı. Arayan kişiyi görünce derin bir nefes alan genç kadın gülümseyerek telefona cevap verdi.

“Annecim nasılsın?” Çisem annesinin sesini duyunca onu ne kadar özlediğini hissetmişti. Daha önce ayrı evlerde yaşasalar da istediği zaman annesini görebiliyordu.

“Çok şükür anne, sen nasılsın? Babamlar nasıllar?”

“Çok iyiyiz, Aylin ile oturuyoruz. Kızımı özledim arayayım dedim. Bu aralar beni ihmal ediyorsun kızım.” Çisem annesinin sözlerine üzülse de haklı olduğunu biliyordu.

“Burası çok hareketli anne ne yapayım? Biliyorsun son olanları. Bu gün Erhan’ın kardeşi evlendi. Durumlar karışık.” Ayşem Hanım kısa bir süre sessiz kaldıktan sonra derin bir iç çekmişti. Ayşem Hanım baba tarafından görüşmese de kalabalık bir aileye sahipti. Kızı şuanda orada yalnızdı ve bu durum bazen içini acıtıyordu.

“Sen bir şekilde üstesinden gelirsin kızım korkma,” dediğinde Çisem de annesi gibi iç çekmişti.

“Çok kalabalıklar anne, bazen kendimi çok küçük gibi hissediyorum. Sonra oğluma bakıyorum, bana ihtiyacı olan kızıma bakıyorum kendimden utanıyorum.”

“Sen küçük değilsin Çisem, senin kocaman bir yüreğin var. Yoksa kendisine ait olmayan bir çocuğa annelik yapabilir miydin? Her zaman güçlü olacaksın diye bir şey yok kızım, arada tökezleyeceksin ama o tökezlemeden daha sağlam bir şekilde ayağa kalkacaksın. Babanla biz neler yaşadık bilmiyor musun? Koca ailede bir başımıza zorluklarla baş ettik. Abin doğana kadar ne dedelerin bizi görmek bile istemedi. Hoş abin doğduğunda da sadece onu isterlerdi bize yine yanaşmazlardı. Biz bir birimize kol kanat gerdik. Kimse olmasa da baban vardı, sende öyle Çisem… Kimse olmasa da kocan yanında, ondan destek almalısın.” Çisem annesine hak veriyordu. Erhan her zaman yanında olacaktı. Belki hiç bilmediği bir hayata adım atmıştı ancak kendinden ödün vermeyecekti. Doğru bildiğinden asla şaşmayacaktı sonucu ne olursa olsun o kendi doğrularında cesaretle yürüyecekti. Tek bir amacı vardı, iki çocuğunu bu toplumun ezmesine izin vermeyecekti.

“Haklısın annecim, ben yemek yapıyordum. Aylin ablaya selam söyle. Yakında inşallah oraya geleceğiz.” Bir süre daha ikili konuştuktan sonra odadan gelen ağlama sesiyle Çisem telefonu kapatıp odaya geçmişti. Narin’i oğlunun başında onu susturmaya çalışırken görünce gülümsemeden edemedi.

“Anne susmadı,” diye hayıflanan Narin’in saçlarını öpen genç kadın oğlunu beşiğinden alarak yatağın üzerine bırakmıştı. Gelen kokuyla yüzünü buruştururken ıslak gözlerle kendisine bakan Cihangir’e gülümseyerek baktı.

“Paşamız altını pislemiş ondan ağlıyor kızım. Hadi bana şuradaki bezlerden getir kardeşinin altını temizleyelim.” Narin hevesle annesinin dediğini yaparken Çisem küçük kızın ona iş buyurmasından ne kadar mutlu olduğunu bir kez daha anlamıştı. Bezi yanına bırakan küçük kızdan bu kez ıslak mendili istemişti. Narin hemen kadının dediğini yaparak ıslak mendili de alıp annesine vermişti. Çisem Cihangir’in altını temizlerken bir yandan da Narin’in bebeği oyalamasını izliyordu. İşi bitince oğlunun üzerini giydirerek kucağına alıp emzirmeye başlamıştı. Narin çocuğun annesini emişini sanki daha önce görmemiş bir heyecanla izliyordu. Karnı doyan oğlun omzuna yaslayarak gazını çıkardıktan sonra odadan çıkan üçlü mutfağa yönelmişti. Yemeklerin pişmesiyle Çisem Narin’e dönerek “Acıktın mı?” diye sormuştu. Narin başını olumsuz sallarken dışarıda ki güzel havayı değerlendirmek isteyen kadın “Gezmeye çıkalım mı?” diye sordu bu kez.

“Çıkalım, Cihangir’e montunu giydirelim mi yoksa üşür.” Çisem kızın sözlerine gülümseyerek cevap verdi.

“Yanımıza alalım ama şimdi giydirmeyelim. Bak dışarıda çok güzel hava var. Hadi senin de üzerini değiştirelim.” İki çocuğu hazırlayan genç kadın oğlunu ana kucağına koyarak bir elinde çocuklar acıkırsa diye aldığı poğaçalar diğer elinde Narin evden ayrılmıştı.

“Babamın yanına gidelim mi anne?”

“Babanın nerede olduğunu biliyor musun Narin?” Çisem küçük bir kızın yönlendirmesiyle hareket ettiği için kendine kızarken bir yandan da yön bulma duygusu iyi olduğu için geldikleri yolları aklında tutuyordu.

Narin genç kadının yanında zıplayarak ilerlerken arada kendilerine bakan kadınlar dikkatini çekmişti. Küçük kız Çisme’in elini sıkarak durunda Çisem de duraksadı.

“Ne dolu hayatım?”

“Babam orada anne,” diye konuşan kızla yakında duran kadınlar ellerini ağzına götürerek fısır fısır konuşmaya başlamıştı. Çisem köy halkının yabancı birine olan merakı diye düşünerek hafif gülümsemişti.

“Kolay gelsin hanımlar,” diyen Çisem Narin’in bir anda elinden çıkarak “Baba,” diye bağırmasıyla boş bulunmuştu.

“Narin dur!” diyemeden koşan küçük kız kadının korkmasına neden olmuştu. Karşıdan gelen inek sürüsünü gören genç kadın gözlerini büyütürken nasıl yaptığını anlayamadan kucağında ki oğlunu yanlarına gelen kadına hızla verip kızının peşinden koşmuştu. Çitleri geçmek üzere olan küçük kızı son anda yakalayıp geri çekerken Çisem’in gözüne onlara doğru öfkeli bir şekilde gelen boğa çekmişti. Titreyen kadın ağlana kızı kenara bırakıp açık olan çiti acele bir şekilde kapatarak hızla geri çekilmişti. koşan boğa önünün kesilmesiyle burnundan dumanlar çıkarırken Çisem hızla kenarda ağlayan küçük kıza dönerek “Yaralandın mı? Bir şey oldu mu sana?” diye sorarak kızın üzerini kontrol ediyordu. Ağlayan küçük kız kollarını annesinin boynuna dolarken Çisem koşarak yanlarına gelen kocasını görünce yutkunmadan edemedi.

“İyi misiniz?” Çisem mahcup bir şekilde adama bakarken üzgün bir şekilde gözlerini kaçırmıştı. Narin babasının sesini duyunca ağlayarak ona gitmek istemişti.

“Ben yanına gelecektim,” diyen küçük kız Erhan’ın iç çekmesine neden olurken titreyen Çisem güçlükle yerinden kalkmıştı. Karısının korktuğunu anlayan Erhan kolunu uzatarak genç kadını göğsüne yaslamıştı.

“Korkma artık, geçti kimseye bir şey olmadı.”

“Ama olabilirdi. Narin’i yakalayamasaydım yaralanabilirdi.”

“Bu senin suçun değildi Çisem, bilemezdin.”

“Daha sıkı tutmalıydım elini,” diyen genç kadın yutkunarak geri çekildi. Babasının kollarında az önce üzerlerine doğru öfkeyle koşan boğaya bakıyordu. Boğa kendi haline dönmüş otlamaya başlamıştı.

“Kötü inek,” diyen Narin sinirleri bozulan genç kadını güldürmeyi başarmıştı. Aklına oğlu gelince hızla geriye bakan genç kadın kalabalık bir gurubun dikkatle onları izlediğini görünce utanmadan edememişti. Yavaş bir şekilde oğlunu tutan kadının yanına giderek Cihangir’i almıştı.

“Teşekkür ederim,” diye sessizce konuşan genç kadın şaşkın bir şekilde kendisine bakan kadının kendine gelmesiyle duraksamıştı.

“Önemli değil Hanım ağam, biz sizi tanıtamadık. Kusur olduysa af ola.” Çisem kadının sözlerine şaşırırken Erhan yanlarına gelerek gülümsemişti.

“Köylüyle mi tanışıyorsun?”

“Senin yanına geliyorduk, Narin babasını görmek istedi.” Cihangir Erhan’ı görünce uzanarak ona gitmek istemişti. Narin bunu görünce babasının kucağından inerken genç adam gülümseyerek küçük oğlanı kucağına aldı. Narin hemen Çisem’in elini tutarken utangaç bakışlarla etraflarını saran insanlara bakıyordu.

“Anne korkuyorum,” diyen kızı kucağına alan Çisem derin bir nefes almıştı.

“Korkma hayatım baban burada, ben buradayım.” Narin kollarını genç kadının boynuna dolayarak başını boyun girintisine sokmuştu.

“Ahmet abi biz Hanım ağanla eve geçelim. Siz dediğim gibi yaparsınız.”

“Hayırlı olsun ağam, düğün olmayınca duyduğumuza inanmamıştık. Size de hayırlı oldun hanımım.” Ahmet denen adam onları tebrik ederken Çisem hafif baş sallamasıyla adamı onaylamıştı.

“Acil işin varsa hallet Erhan, biz çocuklarla dolaşmak istemiştik.”

“Ağam, Hanım ağam bizimle gelebilir. Siz isterseniz tabi…” kadınlar merakla Çisem’e bakarken Çisem utangaç duran kadınlara gülümseyerek bakmıştı.

“Onlar haklı, sen işini hallet biz kadınlarda kendi aramızda vakit geçiririz.”

“Emin misin?”

“Elbette, hadi git sen.” Erhan kucağında ki oğlanı yanında ki kadına uzatacakken küçük oğlan ondan ayrılmak istememişti. Gülen Erhan iç çekerek “Bende kalsın bari, fazla uzağa gitmeyeceğiz.”

“Engel olmasın sana?” Erhan başını sallayarak “Olmaz,” dedi. İkili yanlarından uzaklaşırken kadınlardan biri seslenerek “Hanımım bizde mola vermiştik. Bir çayımızı içer misin?” dedi.

“Elbette, hadi gidelim.” Çisem kadınların yönlendirmesiyle ilerlerken büyük bir çınar ağacının dibine kurulmuş olan yer sofrasını görünce gülümsemişti. Ailesiyle yaptığı piknikleri hatırlamıştı. Semaverde kaynayan çaydan bir bardak genç kadına uzatan on beş on altı yaşlarında ki kıza gülümseyen Çisem “Teşekkür ederim,” diyerek çayı almıştı. Narin oturan annesinin önüne geçerek sırtını genç kadının göğsüne yaslamıştı.

“Sende içer misin hayatım?” Narin kadını onaylarken küçük kıza da yarısı çay yarısı soğuk su olan ılıman bir çay ikram etmişlerdi.

“Hayırlı olsun yeniden ağam, çok sevindik. Erhan ağam bir tanedir. Diğer kardaşlarına pek benzemez.”

“Öyle mi ne konuda?” Çisem merakla sormuştu.

“Adaletlidir hanımım. Kimsenin hakkını yerde koymaz. Çok korktuk ağalığı kabul etmeyecek diye. Etmeseydi halimiz nece olurdu,” dediğinde Çisem şaşırmıştı.

“Başka biri ailenin başına geçerdi sanırım.””

“Öyle de bizleri düşünmezdi o geçecek kişi. Şimdi en azından bir umudumuz var. Duyduğumuza göre yakın şeherlerde arazi kiralayacağmış. O zaman bizde daha çok çalışacağız.” Genç kadın kelimeleri arada köylü ağzına çeviren kadına bakmıştı. Gözleri yeniden kendisine çay veren kıza takılmıştı.

“Senin adın ne?”

“Ceylan hanımım.”

“Okuyor musun?” Çisem’in sorusuyla kız gözlerini kaçırmıştı.

“Yok hanımım nerde? Babası okumasına izin vermedi. Geçen yıl okuldan aldı kızımı.”

“Neden? Kaça gidiyordun sen?”

“Lise sona geçecekti bu yıl. Ama okumayınca işte…” Çisem dişlerini sıkmıştı kadının sözlerine.

“Sen bir şey söylemedin mi?” kadın üzgün bir şekilde genç kadına bakmıştı.

“Bizim sözümüz geçmiyor ki. Kız en azından liseyi bitirsin diye çok dil döktüm ama kabul ettiremedim. Hem kızımın dersleri de çok iyiydi.”

“Sen okumak ister misin Ceylan?”

“Babam izin vermez ki.” kızın üzgün sesi Çisem’in içini acıtmıştı. Bu işe el atmayı kafasına koyan genç kadın durum hakkında biraz daha bilgi alırken kadınlardan birinin “Hah geldi,” diye hayıflanarak bir yere bakması dikkatini çekmişti. Bakışlarını kadının baktığı tarafa çeviren Çisem gördüğü kişiyle gülmeden edemedi.

“Onu tanıyor musunuz?”

“Tanımaz olur muyuz, ağamı evlendirmek istedikleri Gülfem…” diyen kadın sonradan kime cevap verdiğini hatırladığında endişeyle genç kadına dönmüştü. Çisem tek kaşını kaldırarak kadına bakarken kadın telaşla “Hanımım öyle demek istememiştim. Sen kusuruma bakma,” diye korkuyla kendini savunmaya geçmişti.

“Korkma kötü bir şey söylemedin. Erhan’ı biriyle evlendirmek istediklerini biliyordum ama bunun Gülfem olduğunu bilmiyordum. Sorun değil, bildiğim iyi oldu.”

“Kızmadın mı hanımım?”

“Neden kızayım, boş ver onu bana bir çay daha verir misin?” kadın hemen Çisem’e çay verirken Narin’in “Ay,” diye irkilmesiyle önünde oturan küçük kıza bakmıştı.

“Ne oldu hayatım?” Narin ağladı ağlayacak genç kadına bakarken “Yanlışlıkla oldu anne,” diyen kızın neden bahsettiğini anlamamıştı. Narin ayağa kalkarak kadına döndüğünde önüne dökülen çaya bakmıştı. Gözleri büyüyen Çisem hemen kızın üzerini çıkarmıştı. Elbisesi boydan boya çay lekesi olmuştu. “

“Yandın mı? Bir yerin acıyor mu?” Çisem hemen kızın atletini de kaldırıp karnında kızarıklık olup olmadığına bakmıştı. Herhangi bir kızarıklık olmadığını görünce rahatlayan Çisem Narin’e baktığında onun ıslak gözlerle kendisine baktığını görünce duraksamıştı.

“Neden ağlıyorsun miniğim? Canın mı yandı?”

“Çayı döktüğüm için bana kızmayacak mısın?” Çisem şaşkın bir şekilde küçük kıza bakarken ağlamak üzere olan kızı kollarına çekerek sıkıca sarılmıştı.

“Neden sana kızayım Narin, kaza bu. Önemli olan senin yaralanmamış olman. Canın yanıyor mu hadi söyle bana, yandı mı bir yerin?”

“Yok, acımıyor. Soğuktu zaten,” ikiliyi imrenerek izleyen kadınlar gülümseyerek araya girmişti.

“Endişelenmeyin hanımım çayı ılık vermiştim zaten. Şimdiye çoktan soğumuştur. Şekerli olduğu için belki leke kalır ama…”

“Kalsın sorun değil,” diyen Çisem etrafına bakınarak Narin’in üzerine örtecek bir şey bakınmıştı.

“Hanımım bunu sarın isterseniz. Hava soğumaya başladı hasta olmasın.” Kadının uyarısıyla kendisine uzatılan bebek battaniyesine bakmıştı. O ana kadar ağacın diğer tarafında duran bebek beşiğini görmediği için şaşırmıştı.

“Tarlaya bebeğini mi getirdin?”

“Evde bakacak kimse olmayınca mecbur getiriyoruz hanımım. Yedeği var bunu alın siz.” Çisem kadına teşekkür ederek battaniyeyi alıp kızı sarmaladı. Narin kıkırdayarak “Bebek gibi oldum,” dediğinde Çisem de ona katılmıştı.

“Sen zaten bebeksin güzelim. Hadi evimize gidelim yoksa hasta olacaksın.” Çisem kadınlara teşekkür ederek oradan ayrılırken Erhan’a doğru ilerlemeye başlamıştı.

Genç adam karısını göz kıskacına almış bir yandan da adamların dediklerini dinlemeye çalışıyordu. Kucağında ki oğlan genç adamın yüzüyle oynarken adamlar gülmemek için kendini tutuyordu.

“Ağam kucağınıza pek bir yakıştı.”

“Öyle mi? bak oğlum amcalar ne diyor.” Erhan bebeğe şefkatli bir sesle konuşurken Cihangir gülmüştü.

“Maşallah pek yakışıklı olacak.”

“Öyle amcası, Cihangir pek yakışıklı olacak. Buraların tozunu attıracak.” Genç adamın sözlerine herkes bir birine bakmıştı. Birçoğu bebeğin onun olmadığını bilse de cesaret edip konuşamadığı için sessiz kalmıştı.

“Hanım ağam ayaklandı, buraya geliyor.” Ahmet’in sözleriyle genç adam yeniden karısına bakmıştı. Kucağında battaniyeye sarılı olan kızını görünce tek kaşını kaldırıp onların kendisine yaklaşmasını izlemişti.

“Biz eve geçiyoruz Erhan, Narin’in üzeri ıslandı hasta olmasın.”

“Birlikte gidelim, bu günlük bu kadar yeter.” Çisem başını sallayarak önden giderken gözüne uzaktan onları izleyen Gülfem takılmıştı.

“Müstakbel Hanım ağa seni görmeye geldi sanırım.” Erhan genç kadının neden bahsettiğini anlamadığı için ona bakmıştı.

“Müstakbel Hanım ağa mı? Kimmiş o?”

“Gülfem ile evleneceğini biliyorum Erhan, saklamana gerek yok.” Erhan karısının sözleri ile duraksamıştı. Onun duraksamasıyla Çisem de durarak ona baktı. Adam o kadar şaşkındı ki Çisem biran yanlış bir şey mi söyledim diye şüphe etmişti.

“Kim söyledi bunu sana?”

“Kadınlar konuşuyordu? Sen… Sen bilmiyor muydun?” Çisem şaşkınlıkla kocasına bakarken Erhan kaşları çatılmış bir şekilde boş alana bakıyordu.

“Demek babaannemin planı buydu? Evlenmem için birini bulduklarını biliyordum ama evlenmeyeceğim için kim olduğunu hiç sormadım.”

“Çok ilgisizsin desene. Kadın köye geldiğimizi duyar duymaz hemen kapıya damladı. Sence bir planı mı var?”

“Ne gibi?”

“Kuma olmak gibi…” Erhan kadının sözlerine dayanamayarak kahkaha atmıştı.

“Kuma mı? Bunu nereden öğrendin?” Çisem ona ne söyleyebilirdi ki? Akrabalarıyla görüşmeseler de onlarda da bu kuma olayı olduğunu nasıl ona söyleyecekti. Onlar kalabalık akrabalar topluluğu içinde altı kişilik bir aileydi. Anne babası ve kardeşleri…

İkili çocuklarla eve geldiğinde Erhan burnuna gelen kokularla duraksamıştı. Çisem hızla küçük kızı odaya sokarken Erhan’a seslenerek “Şömineyi yakar mısın, çocuklar hasta olmasın,” dedi. Aralık kapıdan genç kadının kızının üzerini değiştirdiğini gören Erhan iç çekerek kucağında ki oğlana dönmüştü.

“Annen çok tatlı değil mi?” diye fısıldadığında gülümseyerek Cihangir’i yere bırakıp etrafını yastıklarla doldurmuştu. Şömineyi yakarak güvenlik demirini çekerken birkaç dakikaya evin ısınacağını biliyordu. Güneş batmaya başlamıştı. Pencereden dışarıyı izleyen genç adam ağaçların üzerindeki kızıllığı izlerken şükrediyordu. Karşısına Çisem’i çıkaran Allah’a şükretmekten başka bir şey gelmiyordu elinden.

“Acıktın mı?” Çisem’in sorusuyla genç kadına dönen Erhan hafif gülümsemişti.

“Yemek mi yaptın?” Çisem adamı onaylarken Narin’i oğlanın yanına bırakarak mutfağa geçmişti. Yemekler ılıdığı için ısıtmak için altlarını yakmıştı. Bu sırada küçük bir salata yapan genç kadın izlendiğini hissederek arkasını döndüğünde genç adamla göz göze gelmişti.

“Neden bana öyle bakıyorsun?”

“Geldiğimizden beri ilk kez huzuru hissettim. Hep burada kalsak ne güzel olurdu.”

“Sorumluluklarından kaçamazsın. Ayrıca bu gün kadınlarla konuşurken kızını okuldan alan bir babadan bahsettiler. Kızın okula dönmesini istiyorum. Gerekirse tüm masrafları ben karşılarım ama o kız okumalı. Yarın başka okuldan alınan çocuk var mı öğreneceğim haberin olsun.” Erhan genç kadının masayı kurarken ciddi bir şekilde konuşması karşısında gururla ona bakmıştı.

“Bu iş senin sorumluluğunda Çisem, nasıl adamlarla ben ilgileneceğim, kadınların sorumluluğunda senin üzerinde.”

“Anlamadım?”

“Anlaşılmayacak bir şey yok. Bu tarz sorunları sen halledeceksin. Halledemediğin zaman ben devreye gireceğim. Seni boşuna Hanım ağa yapmadım,” dediğinde son sözleri söylerken oldukça eğlendiğini belli etmişti.

“Komik mi?” Erhan omzunu silkerken gözleri yerden koltuğa tutunarak kalkmaya çalışan Cihangir’e takılmıştı.

“Bunu görmelisin,” diyen Erhan oğlanı işaret ettiğinde Çisem hızla oğluna dönmüştü. Çocuğu ayakta görünce gözleri kocaman açılan Çisem hızla mutfaktan salona geçmişti.

“Oğlum, sen ayaklanmaya mı başladın?” oğlana yaklaşmadan mutlulukla ellerini Cihangir’e uzatmıştı. “Gel annecim bana,” diyen kadın Erhan’ın diğer tarafa geçmesiyle Cihangir’in ona dönmesi Çisem’in kaşlarının çatılmasına neden olmuştu. Erhan hiç bir şey yapmadan sadece yerinde durarak oğlana bakıyordu. Yüzünde kocaman bir gülümseme varken küçük çocuk koltuğa tutunarak adama doğru birkaç adım atıp yere düşmüştü.

“Aferin aslan parçası,” diyerek çocuğu kucağına alan Erhan yüzü asılan karısına dönmüştü.

“Neden sana geldi, onun annesi benim.”

“Bende babasıyım,” diyen Erhan ile yutkunan genç kadın sessiz kalmıştı.

“Anne kardeşim yürümeye başladığına göre onunla dışarıda gezebilir miyim?” Narin’in araya girmesiyle Çisem ona bakmıştı.

“Bunun için çok erken hayatım, biraz daha büyüsün sokakta oynarsınız. Hadi yemeğe geçin,” diyen genç kadın adamın kucağında ki oğlunu alarak masaya geçmişti. Önce çocukları yedirmiş sonrada kendisi karnını doyurmuştu. Masayı topladıktan sonra bulaşıkları elle yıkayan genç kadın Erhan’ın ocağa çay suyu koymasıyla ellerini kurulayıp çayın yanına atıştırmalık bir şeyler hazırlamıştı.

Çisem dört gündür çok güzel vakit geçiriyordu. Sabah erkenden kalkıp kocasına ve çocuklarına kahvaltı hazırlıyor, Erhan işçilerin yanına giderken o da öğleye doğru evde hazırladığı börek ve poğaçaları alarak kadınların yanına gidip dertlerini dinliyordu. Bazılarına avukat olarak cevap verirken bazılarının da aile sorunlarını gidermek için tavsiyede bulunuyordu. Bu sırada çocuklarda yere serdikleri örtünün üzerinde oynayarak güzel vakit geçiriyordu. Arada kadınlarla tarlada çalışan Çisem oldukça eğlenmişti. Geri dönme zamanları geldiğinde kadınlar toplaşarak Çisem’i yolcu etmeye geldiğinde Erhan şaşırarak karısına baktı. Herkes elinde küçük hediyelerle karısına sarılarak ona veda ederken Çisem aynı samimiyetle onlara karşılık veriyordu. Sonunda arabaya geçtiklerinde Ceylan’a bakarak “Senin okulu halledeceğim endişelenme,” dediğinde Erhan kızın sevinçten yaşaran gözlerini görünce başını iki yana sallamıştı. Hareketli günler onu bekliyordu anlaşılan.

***

Genç kadın dar sokaklardan ilerleyen arabanın içinden etrafını izlerken garip bir şekilde sokakların kalabalık olduğunu fark etmişti. Daha öncede bu sokaklarda dolandığı için kalabalığı gark etmemesine olanak yoktu.

“Sence de çok kalabalık değil mi? Bir şey mi oldu acaba?” kadının sorusunu duymazlıktan gelen genç adam konağa yaklaştığında kalabalığın daha da arttığını gören genç kadın endişelenmeye başlamıştı.

“Erhan konakta bir şey mi oldu acaba? Baksana kalabalık konağa doğru gidiyor.”

“Kötü bir şey olduğunu sanmıyorum, öğreniriz gittiğimizde.” Çisem arkada duran iki çocuğa bakarken huzursuz olmuştu. Bu kadar kalabalığın arasına onları sokmak genç kadını huzursuz etmişti. Araba konağa yaklaştığında kalabalık iki yana ayrılarak onlara yol vermişti.

“Neler oluyor Erhan?”

“Konağa girelim anlatırım,” Çisem adamın bir şey söylemeyeceğini anladığında arabanın durmasıyla kapıları açan korumalar kenara çekilince genç kadın arabadan inip hemen arkada oturan oğlunu kucağına almıştı. Narin ürkek bir şekilde genç kadının yanına yaklaştığında Sevim Hanımın heyecanla onlara doğru gelmişti.

“Oğlum nerede kaldınız, herkes sizi bekliyor.”,

“Geldik anne bu kadar aceleye ne gerek var?” diyen adamı umursamayan kadın Çisem’in koluna girerek kadını hızla konağa sokmuştu. Çisem bir şey anlamadığı için kayınvalidesine ayak uydururken çocuklarla daireye girdiğinde salonda duran kadınları görünce kaşları çatılmıştı.

“Neler oluyor Sevim anne, bu kadınların odamda ne işi var?”

“Hazırlanman gerekiyor kızım, hadi torunumu bana ver de seni hazırlasınlar.” Çisem bir şey söyleyemeden kucağından alınan Cihangir ile duraksamıştı. Kadınlar Çisem’in koluna girerek onu yatak odasına sokarken genç kadının gözüne dolabın kapağına asılmış olan gelinlik takıldığında duraksamıştı.

“Hanımım hemen hazırlanmanız gerekiyor. Birazdan düğün başlayacak.”

“Düğün mü?” Çisem şaşkınlıkla kadınlara bakarken birden üzerindekilerin çıkarılmaya çalışmasıyla kendine gelmişti.

“Ne yapıyorsunuz?”

“Gelinliği giymenize yardım edeceğiz,” diyen kadınla geri çekilen genç kadın kaşlarını çatmıştı.

“Ben hallederim lütfen dışarıya çıkın.” Kadınları odasından gönderen Çisem ne yapacağını şaşırmıştı. Kendi kendine söylenirken neyin içine düştüğünü anlamaya çalışıyordu.

“Aa kızım hala giyinmedin mi?” Sevim Hanımın odaya girmesiyle genç kadın ona dönmüştü.

“Neler oluyor Sevim anne, bu düğün meselesi de nedir?”

“Aşiret Erhan ile senin düğününün olmadığı için seni kabul etmeyeceklerini söyleyince Erhan da düğün kurulmasını istedi.”

“Benim neden haberim yok?”

“Sana sürpriz olsun istedik. Her şey hazır sadece gelinle damat eksik.”

“Ama ben…”

“Hadi kızım giy şu gelinliği. Senin için özel hazırlattım.” Çisem dolaba asılı gelinliğe bakınca yutkunmadan edememişti. Gelinlik o kadar güzeldi ki Çisem onun özel dikim olduğunu hemen anlamıştı. Bir saat sonra hazır bir şekilde dairenin salonuna çıktığında aşağıdaki kalabalığın daha da arttığını görünce iyice gerilmişti. Erhan’ı da görememişti bu süre içerisinde. Elbet ona da bir çift lafı olacaktı.

Perdenin ardından aşağıda ki kalabalığa şaşkınlıkla bakıyordu. Asıl şaşkınlığı biranda üzerine giydirilen gelinlikle yaşamıştı. Genç kadın oğlunu emzirmek isterken üzerindeki gelinliğin varlığını kavramış ve yeniden duraksamıştı. Sıkıntıyla başını iki yana sallarken “Hazır mısın?” diye konuşan adama dönmüştü Erhan üzerinde damatlığıyla odaya girdiğinde genç yutkunmadan edememişti.

“Bu tam bi saçmalım, ne gerek vardı bu kadar tantanaya?” genç kadın dayanamayarak genç adama çıkışmıştı. Adam karısının çıkışına gülümseyerek karşılık verirken kadının yanına yaklaşarak dirseğini kırıp koluna girmesini bekledi.

“Misafirler sabırsızlıkla Hanım ağalarıyla tanışmayı bekliyor. Daha fazla bekletmeyelim değil mi?” Çisem sinirden yerinde tepinmek isterken odanın kapısı açılıp içeriye bu kez kayınvalidesi girmişti. Damatlık giydirilen oğlunu kadının kucağından alırken hemen onun ardından üzerinde gelinlik bulunan Narin şakıyarak konuşmuştu.

“Annecim bak gelin oldum ben, tıpkı senin gibi…” diyen kızla dikkatini Narin’e vermişti. Küçük kızın üzerinde kendi gelinliğinin aynısından vardı.

“Çok güzel oldun hayatım, çok yakıştı.”

“Ama sen daha güzel oldun,” diyen kız annesine hayranlıkla bakıyordu. Çisem ailesi yanında olmadığı için ilk kez üzülmüştü. Düğünü oluyordu ancak ailesinden kimse yanında değildi.

“Hadi gidelim, biz aşağıya inmeden eğlence başlamayacak. Hem amcamların yüzünü görmek için sabırsızlanıyorum.” Sevim Hanım oğlunu onaylamazken Erhan oldukça keyifliydi. İkili kol kola daireden çıkıp yavaş adımlarla konağın merdivenlerinden aşağıya inerken tüm gözler onların üzerindeydi. Erhan gelinin duvağını kapatmamıştı, bu şekilde herkese kolunda ki kadının kim olduğunu gösteriyordu. Merdivenlerden indikten sonra onlar için hazırlanan masaya doğru kalabalığın iki yana açılmasıyla ilerlemeye başladılar. İkili yerlerine geçince Erhan’ın işaretiyle davul zurnalar çalmaya başladığında genç kadın hemen oğluna bakmıştı. Küçük çocuğun bu sesten korkmasını istemiyordu. Bir süre süren halaylar, yöresel oyunlar konağın kapısında oluşan hareketlilikle duraksamıştı. kalabalık bir grup kapıdan içeriye girerken hemen ardında duran büyük arabayla herkesin bakışı gelen kişilere takılmıştı. Erhan gözlerini kısarak yerinden kalkarken Çisem de endişeyle yerinde doğrulmuştu. Susmuş kalabalık kendi arasında fısıltıyla konuşurken uğultu oluşmaya başlamıştı.

Arabadan inen yaşlı biri ağır adımlarla ikiliye doğru yürürken hemen arkasında duran diğerleri de onu takip ediyordu. Dış görünüşünden adamın önemli biri olduğu belli olsa da Erhan adamı tanıyamamıştı. Çisem adam yaklaşınca gözleri büyüyerek ona baktı. Erhan’ın yanından ayrılarak gelinliğinin eteğini tutup yavaş adımlarla yaşlı adama doğru ilerlemişti.

“Dayı!” Çisem şok olmuş bir şekilde yaşlı adama bakarken onun nasıl olup da Urfa’ya geldiğini düşünüyordu.

“Duyduk ki yeğenimizin düğünü var, gelmemek olmazdı değil mi Erhan ağa?” Erhan gözlerini kısarak adamı tanımaya çalışmış ama başarılı olamamıştı.

“Karımın dayısının başımızın üzerinde yeri var…” dediğinde adam genç adama gülümseyerek elini kaldırmıştı. Erhan büyüğünün elini öperken Çisem kendine gelerek hızla adamın elini öpmüştü. Aklı karma karışıktı. Dayısının orada olduğuna inanmakta güçlük çekiyordu.

“Ayşem düğünün olduğunu söyleyince bizde bir kendimizi göstererek dedik. Yeğenimizi sahipsiz sanmasınlar deye,” dediğinde Çisem yutkunarak bakışlarını kaçırmıştı. Annesi onu korumak için dayısına ricada bulunmuştu. Gözleri dolarken ağlamamak için kendisini tutmuştu.

“Bizden önce gelmişsin Yusuf Ağa,” Çisem babasının sesini duyunca hızla başını çevirmişti. Genç kadın konağın büyük kapısından içeirye giren ailesini görünce dayanamayarak ağlamıştı. Gelinliğin verdiği ölçüde hızlı adımlarla önce annesine sıkıca sarılmış sonrada babasının kollarının arasına girmişti.

“Siz nasıl geldiniz?”

“Erhan oğlum çağırdı bizde hemen yola çıktık. Seni böyle bir günde yalnız bırakamazdık değil mi?” Çisem’in keyfi yerine gelmişti. Cesur’un homurtusunu duyan Çisem babasından ayrılarak ağabeyine sarılmıştı. Ayşem ve Aylin genç kadına sevgiyle sarılırken sona Çisil kalmıştı. İki kardeş sıkıca birbirine sarılırken herkesin bakışı bu kez Asaf ağalarının nişan attığı Çisil’e dönmüştü. Genç kadının üzerinde ki yöresel kıyafet herkesi hayran bırakırken Ayşem Hanım Sevim hanımın kucağında kendi torununu görünce gülümseyerek kadına salam verip torununu almıştı.

“Düğünümüz devam etsin, hadi çalsın davullar.” Yusuf ağa işaret verirken Ayşem Hanım abisinin elini öperek teşekkür etmişti. Yaşlı adamın heybetli duruşu herkesin dikkatini çekse de Hikmet Bey ve Nusret Bey onları karşılayarak başköşede oturmalarını sağlamıştı. Çisem yerine geçerken Ayşem ve Çisil hemen yanına gitmişti.

“Hala çok güzel oldun,” diye konuşan Ayşem genç delikanlıların kıskacında olduğunun farkında değildi.

“Serdar gelmedi mi?”

“Ameliyatı vardı gelemedi. Çok tebrik ettiğini söyledi.”

“Neden bana haber vermedin Çisil? Kendi düğünümü düğün günü örendim.” Çisil gülerken bir çift gözün kıskacına girmişti. İzlendiğini hissetmiş gibi başını çeviren genç kız Asaf ile göz göze gelince kaşlarını çatmıştı. Hani Asaf düğüne gelmeyecekti? Anlaşılan bu birkaç gün zor geçecekti.

****

Umarım bölümü beğenmişsinizdir. Bir sonraki bölüm oldukça heyecanlı geçecek gibi. Yorumlarınızı bekliyorum.

Herkese sağlık, huzur ve bol hayırlı dualı bir gece temenni ediyorum.

8. BÖLÜM <<<<<<<<<—————>>>>>> 10. BÖLÜM

28920cookie-checkS.S. Kalpler 9. Bölüm

23 yorum

  1. Çok çok güzel olmuş, emeğine sağlık canım yazarım. Düğünü merak ediyordum öğreneceğiz inşallah. Bir sonraki bölümü sağlıkla okuyabilmeyi diliyorum. Allah sana ve bize hayırlı ömür versin hikayelerinin hepsini okuyalım.

  2. Emeğine sağlık Yazarcigim ❤️ya düğün de oldu sonunda Asaf ve Cisil küs burda 😀 oo dayısı da aşiret gibi ha ❤️:D kıyamam ya Narin nasıl korkuyor en ufak şeyde 🙁 minigimiz babasına yürüdü ilk ❤️

  3. Senin de kandilin mübarek olsun Rabbım hepimizin dualarını kabul etsin inşallah. Çok güzel bir bölümdü ellerine emeğine sağlık canım ben her zaman yorum yapamasam da hikayelerin hepsini büyük bir merakla okuyorum .Harika yazıyorsun.

  4. Emeğine yüreğini sağlık yazarcım <3 Gelecek güzel bölümleri sabırsızlıkla bekliyor olacağım.Bu bölüm çok tatlıydı okumaya doyamadım 🙂

  5. Ellerine emeğine sağlık yazarcım ama sanki çok geride kaldık çsil ile asafın şimdiki hallerine kadar sadece bu hikayeye hızla bölüm gelse olmazmı diğerlerine yetişse nasıl olur daha bu bölümde ayrılar ama şu anda diğer hikayende evliler aklım karışıyor

    1. Diğer hikaye final vermek üzere. Bu hikayede ikiliye de yer verilecek ancak ana karakter onlar olmadığı için akıl bu hikayeyi öne çekersem bu kez baş karakterlerin konusu havada kalacak. Bakalım iki hikaye için daha basit anlam bütünü oluşturmaya çalışacağım.

      1. Diğer hikayenin final yapacağını unutmuşum ben canım, şimdiden içime çöktü hüznü, yüreğine sağlık teşekkür ediyorum kendi adıma

  6. Muhteşem bir bölümdü emeğine yüreğine sağlık yazarcığım sabırsızlıkla bekliyorum devamını sürükleyici

  7. Çok tatlılar. Hanım ağamız kendisini bulmaya başladı eski eşi iyi ezmişti şimdi tam hanım ağa oldu düğün sürprizi güzeldi emeğine sağlık

  8. Diğer bölümü merakla bekliyorum. Çisil kadının açığını iyi ortaya çıkardı.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir