S.S. Kalpler 10. Bölüm

Herkese keyifli akşamlar arkadaşlar. Umarım bu bölümü beğenirsiniz. Yorumlarınızı bekliyorum.

****

Genç kadın etrafında olup bitenleri bir türlü takip edemiyordu. Tebrik için sıraya girenler, halay için çağıranlar, ailesi derken oturduğu yerde başı dönmüştü. Bir yanda Erhan’ın ailesi dizilmiş, diğer yanda kendi ailesi dizilmiş ortada oynayanları seyrediyorlardı. Çalışanlar misafirlere yemek dağıtmak için oldukça yoğun bir çaba harcıyordu.

“Ne zaman bitecek bu Erhan? Başım şişti resmen.” Erhan kulağına eğilip konuşan karısına dönerek hafif gülümsemişti.

“Biraz daha dayan, birkaç saate biter.”

“Birkaç saat mi? Erhan çocukları göremiyorum bile…” derken Erhan karısına oğlunun nerede olduğunu işaret ederek “Çocukların keyfi gayet yerinde Çisem,” dedi. Çisem adamın gösterdiği yöne baktığında oğlunu abisinin kucağında etrafa gülücük saçarken görmüştü. Cihangir tam bir dayı aşığı gibi Cesur’un dikkatini çekmeye çalışırken Cesur’un da onunla ilgilenmesi genç kadını duygulandırmıştı. Narin’i gözleri ararken onu da kayınvalidesinin yanında etrafa tedirgin bakışlar atarken görmüştü.

“Çisil senden bir şey rica etsem,” diyerek yanında ki kardeşine doğru sesini duyuracak yükseklikte bağırmıştı.

“Elbette, bir şey mi oldu abla?”

“Narin’i yanıma getirir misin? Çocuk korkmuş gibi görünüyor.” Çisil ablasının sözleriyle annesinin yanında oturan Sevim hanımım yanında ki küçük kıza bakmıştı. Küçük kız gerçekten de korkmuş görünüyordu. Kalabalığın arasından sıyrılmak kolay olmasa da küçük kıza ulaştığında önüne eğilerek gülümsedi.

“Narin, gelinin yanına gidelim mi?” diye sordu. Sevim Hanım bir zamanlar gelin adayı olan kıza buruk bir gülümsemeyle bakmıştı. Oğlu köşe başından Çisil’i göz hapsine almış, her hareketini izler olmuştu. Narin başını aşağı yukarı sallarken Çisil Sevim hanıma dönerek “Ben Narin’i ablama götüreyim Sevim teyze,”  dedi. Sevim Hanım başını sallarken kalabalıkta ezilmesin diye küçük kızı kucağına almıştı. Narin kollarını Çisil’in boynuna dolarken genç kız memnuniyetle gülümsemişti. Oldu olası çocukları çok severdi. Şimdi kollarında ki kızın yabancılık çekmeden ona güvenmesi Çisil’i mutlu etmişti.

“Çisil teyze, artık burada mı kalacaksınız?” Çisil kızın kendisine teyze demesiyle şaşırmıştı.

“Burada kalmamızı ister misin?”

“Dayım Cihangir’i götürmez değil mi?” Narin Cesur’un kucağındaki yeğenine bakarak gülümsemişti. Küçük oğlan halinden oldukça memnun görünüyordu. Anlaşılan bu durum Narin’i üzmüştü.

“Neden öyle söyledin hayatım? Annen buradayken Cesur dayın kardeşini götürmez.”

“Gerçekten mi?” Narin’in sevinmiş hali Çisil’in içini acıtmıştı. Küçük kız Cihangir’e fazlasıyla bağlanmış görünüyordu. Sonunda gelin ve damadın yanına ulaştıklarında Çisem gelinliğe aldırmayarak uzanıp kızını kucağına almıştı.

“Hayatım sen neden üzgün duruyorsun?” Narin omzunu silkerken bakışları yeniden dayısının kucağında oynayan oğluna takılmıştı.

“Cihangir’in yanına gitmek ister misin?” Narin yeniden omzunu silkerken Çisil babasının işaretiyle ablasına “Babamın yanına geçiyorum,” diyerek oradan ayrılmıştı. Genç kadın kardeşinin ilerleyişini takip ederek onun babasının yanına oturmasını izlemişti. Servet Bey bir yanına kızını diğer yanına torununu almış kartal gibi ikisini de sarmalamıştı.

“Hayırdır inşallah!” Çisem kendi kendine konuşurken Cesur karısının sesini duyarak ona bakmıştı.

“Bir şey mi oldu?”

“Babama baksana, kızları nasılda kanatlarının altına aldı. Acaba bir şey mi oldu?” Erhan genç kadının sözleriyle yaşlı adama bakmıştı. Adam resmen diğer ağalara kızlarıyla çaka satıyordu. Kızlarını kanatlarının altına alarak onlara ne kadar değer verdiğini gösteriyordu.

“Bir şey olduğunu sanmıyorum. Kısa sürede babanı tanıdım sayılır, bence birilerine kızlarıyla gurur duyduğunu göstermek istedi. Ayrıca dayının bu kadar biri olduğunu bilmiyordum.” Çisem omzunu silkerek konuşmuştu.

“Normalde bizimle alakası yoktur. Sanırım bu gün için özellikle annem çağırdı. Dayımın tahammül edemediği bir şey varsa o da kendi ailesinden olan birini ezmeye çalışmalarıdır. Belki onun için önemli değil ama bu durum itibarı için çok önemli.” Erhan kızın ne demek istediğini anlamıştı. Adam kendisi ezebilirdi ancak başkasına asla ezdirmezdi kafasında yaşıyordu.

“Gelmesi çok iyi oldu, amcamın dayına bakışını görüyor musun? Hala şoktan çıkamadı sanırım.” Erhan gülerken Çisem de ona katılmıştı.

“Sen onu boş ver de Asaf’a bak, nasıl kedinin ciğere baktığı gibi Çisil’e bakıyor.”

“Yaptığı hatanın farkında. Asaf kardeşinden vazgeçmeyecektir.” Çisem başını sallarken kucağındaki küçük kız kıpırdanmaya başlamıştı.

“Ne oldu hayatım?”

“Tuvaletim geldi anne,” diyen kıza üzgün bir şekilde bakan Çisem kocasına dönmüştü. Kendisi gelinlikle onu götüremezdi ama belki Erhan götürebilirdi. Kocasına sorarken Erhan elini sallayarak çalışanlardan birini çağırmıştı. Kızını ona emanet ederken Çisem bu durumdan hiç memnun kalmamıştı. Kardeşine baş işaretiyle küçük kızı gösteren Çisem Çisil’in yeniden kalkmasıyla rahat bir nefes aldı.

“Ne oldu?”

“Ortam çok kalabalık Erhan, kimseye güvenemem.” Erhan karısına hak verse de bir yanı böyle bir günde kızının güvende olduğunu düşünmeden edemiyordu.

“Ağam halaya alalım seni,” diye seslenen kişiye hafif baş selamı vererek “Siz oynayın ben böyle iyiyim,” dediğinde adam ısrar etmişti. Erhan fazla ısrara dayanamayarak yerinden kalkarken ceketini çıkarıp sandalyesinin arkasına asmıştı. Çisem adamın ayaklanmasıyla ona dönüp şaşkınlıkla “Oynayacak mısın?” dedi.

“Oynamazsak ayıp olur, sende gelmek ister misin?” Çisem gözlerini kısarak cevap vermişti.

“Bunu sormadığını varsayıyorum.” Erhan gülerek alana inerken bakışları Asaf’a takılmıştı. Başıyla gelmesini işaret ederken Asaf bir köşede keyifsiz olduğu için omzunu silkerek reddetmişti.

***

Genç kız küçük kızın ve onu götüren çalışanın peşine takıldığında dikkat çekmemeye çalışıyordu. Oraya ait olmadığını bağıran beline kadar inen sarı saçları ve gökyüzü kadar berrak mavi gözleriyle bunun mümkün olmadığının farkında değildi. Hızlı adımlarla konağın içine girdiğinde çalışan kızın Narin’i bir kapıdan içeriye soktuğunu görünce kapıya yaklaşıp beklemeye başladı. İçeriden su sesi gelince bir süre dışarısı kadar kalabalık olan konağın görebildiği kadar yerleri incelemişti. Taş duvarlar oldukça soğuk görünüyordu. Ablasının böyle bir konakta mutlu olup olamayacağını bilmiyordu ama kendisi asla mutlu olamazdı. Onun için evin için sıcacık olmalıydı. Kapı açılıp dışarıya çıkan ikili Çisil’i görünce duraksamıştı.

“Çisil teyze, ben acıktım.” Çisil kızın beline dolanan kollarını gülümseyerek geri çekip önüne eğilmişti.

“Küçük miden acıktı mı senin, ne yemek istersin?”

“Bilmem,” Narin yanında ki kıza bakarken Çisil’de başını kaldırıp kıza bakmıştı.

“Mutfak ne tarafta?”

“Hanımım biz hallederiz siz zahmet etmeyin.” Çisil ‘hanımım’ hitabını duyunca yüzünü buruşturmuştu.

“Bana hanımım demene gerek yok. Çisil abla ya da Çisil demen yeterli.”

“Ama siz Hanım ağamın kardeşisiniz. Biri duyarsa bize kızar.”

“Kimsenin kızacağını sanmıyorum. Bende acıktım hadi yemek yemeye gidelim.” Narin’in elini tutarak çalışan kızın kendisini yönlendirmesine izin vermişti. İkili mutfağa girdiğinde çalışanlar etrafta koşturup duruyordu. İkiliyi göreler kısa bir duraksama yaşadıktan sonra “Bir şey mi istediniz hanımım,” diye soran kıza göz devirmemek için kendini tutan Çisil başını sallayıp cevap vermişti.

“Biz açıktık da yemek yiyecektik. Siz işinize bakın ben hallederim.”

“Olur mu öyle şey hanımım biz hemen size yemek veririz. Burada mı yiyeceksiniz?”

“Evet,” diyen Çisil masaya geçip otururken Narin’i de yanına oturtmuştu. Kimseyi ikna edecek hali yoktu. Başı sesten kazan olmuş gibi ağrımaya başlamıştı. Birkaç dakika sonra önüne koyulan yemekle gülümseyen genç kız Narin’i yedirirken bir yandan da kendisi yemeye başlamıştı.

“Kız görmedin mi nasılda salınıyor konakta. Sanki konağın gelini…” Çisil mutfağın kapısında konuşmaya başlayan kişileri duymazlıktan gelmişti.

“O tren kaçtı duymadın mı Asaf ağam onu bırakmış. Birde Asaf ağamın gözüne girmek için süzülmeler falan…” Çisil duyduğu isimle kaşlarını çatarak kapıya dönmüştü. Konuşanları tanımıyordu ancak kendisini fark etmedikleri belliydi.

“Bence fazla heveslenme, ablası aşiretin Hanım ağası oldu. Elbet sürekli gelecekler buraya, Asaf ağamın aklını çelmeden bir şeyler yapsan iyi edersin.”

“Sen orasını düşünme, babaannemin vardır bir bildiği. Bu gün özellikle çağırdı Asaf’ı düğüne. Baksana diğer kardeşleri yok ama Asaf burada, sence neden?”

“Neden?” kızın sorusuna soruyla cevap veren diğeri Çisil’i güldürmeye yetmişti.

“Neden olacak, elbette bizim düğün için.” Çisil dişlerini sıkarak konuşanlara bakarken derin bir nefes almıştı. Bakışları korkuyla kendisine bakan çalışan kızlara gülümsemeye çalışmış ama başarılı olamamıştı. Narin’in tabağını bitirdiğini görünce kızın ağzını peçeteyle silen Çisil yerinden kalkarak kapıya yönelmişti. Arkası kendisine dönük olan kişiler hala onlar hakkında konuşmaya devam ediyordu.

“Anasıyla babasını gördün mü? Adam hiç çekinmeden kızını kolunun altına almış. Adam dediğin kıza o kadar yüz verir mi? Hele anası, nasılda üstten bakıyor bizimkilere,” Çisil kendi hakkında konuşulmasını umursamazdı ancak anne babasına edilen sözlere asla sessiz kalamazdı.

“Haddinizi bilin!” Çisil’in sert sesiyle iki kız hızla arkasını dönmüştü.

“Biri hakkında dedikodu yapıyorsanız önce etrafınızı kontrol etmelisiniz. O çamurlu ağzınıza kimi pelesenk yaptığınıza dikkat edin. Sen kim oluyorsun da benim annemle babama laf atıyorsun. Siz babalarınızın, kocalarınızın gözünde değersiz olabilirsiniz ancak benim babamda annem de değersiz değildir. Babam karısına da kızlarına da hak ettiği değeri verir. Bunu eleştiri malzemesi yapmak sizin haddinize değil.” Çisil konuşan kıza biraz daha yaklaşarak birkaç santimlik bay farkının avantajıyla kıza üstten bakmıştı.

“Sanırım aynaya bakmıyorsun, baksaydın çirkin kalbinin yansımasını yüzünde görebilirdin.” Çisil diğer kıza döndüğünde kızın yutkunmasıyla sinsice gülümsemişti.

“Sana gelince, Asaf ağan beni bırakmadı, ben vurdum bir yerlerine tekmeyi. Sizin aksinize benim kendime saygım var. Kadınım diye kimsenin malı değilim. Kendi isteklerim, düşüncelerim kararlarım var. Kimsenin aklına da ihtiyacım yok. Siz koca meraklısı olabilirsiniz, ben değilim. Şimdi kim istiyorsa Asaf ağanızı kocası olarak alabilir.”

“Ne oluyor burada?” genç adam bir süredir ortada görünmeyen kızı merak ederek konağın içine girmişti. Dışarıda davulların sesinden kimse kimseyi duymazken o kızı ararken Çisil’in sözlerini oldukça net duymuştu. Çisil’i amcasının kızıyla halasının kızının karşısında sinirli bir şekilde konuşurken bulunda dayanamayarak araya girmişti.

“Ağam şey…”

“Ne Dicle, yine ne karıştırıyorsunuz?” Çisil genç adamın sesini duyunca dişlerini sıkmıştı. Özellikle az önce Asaf ile evlenme hayali kuran kızın yanında onu görünce sinirleri daha da gerilmişti.

“Neden kızıyorsunuz Asaf Bey, müstakbel karınızla kavga etmemelisiniz.”

“Ne saçmalıyorsun sen Çisil, benim tem müstakbelim var o da kim biliyorsun.” Çisil omzunu silkerek yanında korkmuş duran kıza bakarak onu kucağına almıştı.

“Kiminle evlendiğin beni ilgilendirmez. Ama bir kez daha aileme laf edildiğini duyarsam sonu kötü olur. Biliyorsun elim ağırdır,” Asaf kızın yanından çekip gitmesiyle genç adam sinirle iki kıza dönmüştü.

“Ne dediniz de onu sinirlendirdiniz?”

“Ay ne diyeceğiz, kendi kendine kızdı.” Dicle hızla oradan giderken diğer kızda peşine takılmıştı. Asaf kızgın bir şekilde mutfaktaki çalışanlara döndüğünde herkes endişeyle etrafa dağıldı.

“Zeynep, abicim burada ne oldu?” Zeynep adamın kendisine soru sormasıyla gerilmişti.

“Şey Asaf ağam…”

“Korkma ne olduğunu açıkça söyle. Ne oldu da Çisil bu kadar sinirlendi.”

“Ağam, senin onu terk ettiğini söylediler. Sonrada buraya Nedret Hanım ağanın seni Dicle ile evlendirmek için çağırdığını söylediler. Hanım ağamın kardeşi onlara sinirlenmedi ama anasına babasına laf edince dayanamadı sinilendi.” Asaf duydukları karşısında sinirlenirken bunun babaannesinin planı olduğunu anlamıştı.

“Tamam sen işine dön hadi.” Genç adam hızlı bir şekilde mutfak bölümünden çıkarken etrafa Çisil’i bulmak için bakınıyordu. Büyük avluya çıktığında orta da oynayan abisini görünce duraksamıştı. Gözleri çok sevdiği ve saygı duyduğu Servet Bey ve Ayşem hanıma takılırken derin bir iç çekti. Karı koca asaletini gözler önüne seriyordu. Biliyordu ki bu düğünden sonra herkes bu aileyi konuşacaktı. Bakışları kalabalık bir şekilde kapıdan içeriye giren adamlara kayınca kaşlarını çattı. Davul sesi birden durunca Erhan arkasını dönerek gelen kişilere bakmıştı. Onların kim olduğunu elbette biliyordu. Amcasının keyiften dört köşe bir şekilde yerinden kalkıp gelenleri karşılamasına göz deviren Erhan masaya yönelerek sandalyenin arkasına asılan ceketini alıp üzerine geçirdi.

“Düğünüme hoş geldiniz, sizleri beklemiyordum.” Erhan yeniden adamlara dönerken öndeki kişi ileri çıkarak bakışlarını Çisem’e dikmişti. Bu durumdan rahatsız olan Erhan karısının önüne geçerken Çisem onu kenara çekerek adamın bakışlarına aynı şekilde karşılık vermişti. Kendisini korkutmaya çalıştığı o kadar belli oluyordu ki Çisem adamın bu çabasına içten içe gülmeden edemedi.

“Bir sorun mu var beyler?” Çisem’in sorusuyla Erhan gülmemek için kendisini tutmuştu. Karısı gelinliğinin yanlarını tutarak masanın arkasından çıkıp adamın karşısına dikilmişti. Durumdan tedirgin olan Cesur yerinden kalkıp kardeşinin yanına giderken adamın dik duruşu dikkat çekmişti. Çisem’in dayısıysa sessizce olanları izliyordu. Nusret Bey söze girerek sormuştu.

“Zeynel ağa nasıl oldu, ziyarete geldik ama içeri almadılar.” Adam Nusret’e kısa bir bakış atarak elini ceketinin cebine götürünce Erhan yeniden karısının önüne geçmek istemişti.

“Bir sorun mu var Çisem, ne oluyor?” Cesur kardeşine sorarken sesini kısmaya gerek duymamıştı. Herkes endişeli bir şekilde olanları izlerken adam cebinden çıkardığı kâğıdı Çisem’e uzatmıştı. Erhan almak isteyince sarılı kâğıdı geri çeken adam “Yalnızca Hanım ağaya vermem emredildi Erhan ağa,” dediğinde herkes pür dikkat onları izliyordu. Adamlar etrafa bakışlar atarken Çisem kocasının yanına geçerek elini uzatmıştı.

“Ne bu?” kâğıdı açıp içine baktığında kaşları istemsizce çatılmıştı.

“Zeynel ağa size düğün hediyesi gönderdi. Bir de yardımınız için teşekkür babında diye de belirtti.” Çisem tek kaşını kaldırarak adama bakmıştı. Elinde tuttuğu şey oldukça değerli olmalıydı.

“Ne bu?”

“Tapu ama nerenin tapusu anlamadım.” Çisem’in kayıtsız sözleriyle Erhan gülmemeye çalışmıştı.

“Bakabilir miyim?” Erhan tapu kâğıdına baktığında gözlerini büyütmüştü.

“Şaka mı bu? Bunu Zeynel ağanın gönderdiğine emin misiniz?” Çisem kocasının çıkışıyla ona dönmüştü.

“Ne oldu, işe yaramaz mı?” Erhan karısının sözleriyle bu kez kendini tutamayarak gülmüştü.

“Tebrik ederim Hanım ağam, Urfa’nın en önemli hanlarından birinde dükkan sahibi oldun.” Erhan’ın sözleri alanda yankılanırken kalabalık kendi kendine konuşmaya, hayretlerini dile getirmeye başlamıştı. Bahsedilen han içinde daha önce hiçbir kadının dükkan sahibi olmasına izin vermemişlerdi. Çoğu kişi bunun ne demek olduğunu biliyordu. Handaki bir çok dükkan Zeynel ağaya aitti ve adam Çisem’e desteğini belli etmek için kurallarını çiğneyerek ona bir dükkan vermişti.

“Nasıl olur bu? Zeynel ağa aklını mı kaçırdı?” Nusret Bey araya girerken Çisem adamın sözleriyle düğün başladığından beri ilk kez keyiflenmişti. Nusret ağa sinirlendiyse bu güzel bir iş hanı olmalıydı.

“Gelin Hanım, bu tapuyu kabul etmeyeceksin değil mi? Kabul etsen bile kocanın üzerine vermen uygun düşer.” Nedret Hanım araya girerken Çisem yaşlı kadına bakmıştı. Ayşem Hanım ve Servet Bey kadının sözlerine kaşlarını çatarken dayısı ayağa kalkarak kendini belli etmişti.

“Ne münasebet, hediye yeğenime gelmiştir. Ne yapacağına da kendi karar verir siz değil.” Çisem dayısının keskin sözleri karşısında gülümseyerek “Teşekkür ederim dayıcım, orayı ofis yapabilirim. Hem merkezi bir yere de benziyor.” Nedret Hanım kadının sözlerine sinirlenerek alanı terk ederken dayısı sesini yükseltmişti.

“Sanmayın ki yeğenimi hor görebilirsiniz. Canını sıktığınızı duyarsam tüm Mardin’i buraya yığarım. Kimse benim yeğenimi hafife almasın! Son olarak gelirken hoş olmayan şeyler duydum Nedret Hanım, eğer yeğenimin üzerine kuma getirmeye kalkarsan sülalendeki erkeklerin soyunu tüketirim.” Çisem şok olmuş bir şekilde dayısına bakarken bakışları hızla Erhan’a dönmüştü. Onunda şaşırdığı belli oluyordu. Anne Babası hızla ayağa kalkarken Servet Bey kayınbiraderine dönüp sormuştu.

“Kuma meselesi de nedir? Düğünde konuşulacak şey mi bu?”

“Ben anlamam damat efendi, duyduğumu söylerim. Hazır şehrin yarısı buradayken ben uyarımı yapayım. Yeğenimin üzerine kuma getireni de geleni de yakarım. Erkek torun istiyorsanız maşallah Hikmet beyin oğuldan çok neyi var. Birinden biri erkek torun verir.” Adam son sözlerini söyleyerek bastonuna dayanıp gelen adamlara dönmüştü.

“Buradan sonra Zeynel’i ziyaret edecektim. Yıllar var görmedim, hadi gidelim.” Adamlar şaşkınlıkla konuşan adamlara bakarken Ayşem Hanım abisinin yanına gelerek elini öpmüştü. Yaşlı adama yıllar sonra sarıldığında onun gerildiğini anlayınca derin bir iç çekmişti.

“Allah senden razı olsun abi, bana arka çıkmasan da kızıma arka çıktın ya ölsem de gözüm arkada kalmayacak.”

“Sende şu arazi meselesini konuşmamız için Mardin’e gel bir ara. Boş boş duruyorlar orada, bir işe yarasınlar.” Ayşem Hanım başını sallarken Çisem ve diğerleri adamın elini öperek onu yolcu etmişti. Çisem’den herhangi bir sorunda kendisini araması sözünü aldıktan sonra arabaya binerek düğün alanını terk etmişti. Erhan daha fazla dayanamayarak “Düğün bitmiştir arkadaşlar. Meydanda yemek verilecektir. Herkesi oraya gidebilir.” Erhan düğünü bitirirken Çisem rahat bir nefes almıştı.

“Çok şükür, anne hadi benim odaya çıkalım.” Çisil ve Ayşem genç kadınına yardım ederken Erhan ailenin erkeklerinin yanına gitmişti. Mahcup bir şekilde Servet Bey’e bakarken yaşlı adam Erhan’ın omzunu sıkarak destek olmak istemişti.

“Kusura bakma baba, böyle olacağını bilmiyordum.”

“Önemli değil evladım, sen kızıma sahip çık nasılsa gerisi hallolur.” Cesur kaşları çatılı bir şekilde Erhan’ın amcası ve yanında ki genç adamlara bakıyordu.

“Bunlar ne ayak?”

“Güç peşinde koşan birkaç kişi, onları dert etmemeye bak Cesur, ne ben nede kardeşin onlara fırsat vermeyeceğiz.”

“Para ve güç insana her şeyi yaptırır Erhan, dikkat etmelisin.”

“Merak etme Cesur, aileme kimsenin dokunmasına izin vermem.” Cesur genç adama başını sallayarak onay verirken kucağında ki bebek ‘ba…ba…” diyerek Erhan’a uzanmaya çalışmıştı. Bebeğin konuşması herkesi şaşırtırken Erhan şok olmuş bir şekilde küçük oğlana baktı.

“Ne dedin sen?” sevinçle bebeği kucağına alan Erhan, gözleri yaşlı bir şekilde kendisini izleyen annesine bakmıştı.

“Oğlum?”

“Anne duydun mu konuştu.” Sevim Hanım duygusal bir şekilde gülümserken “Duydum,” dedi. Çisem bu ana tanıklık edemediği için üzülen Cesur, yeğeninin Erhan’a baba demesine sevinmişti. Bebekler saf varlıklardı ve kendisine iyi davrananları severler, onlara bağlanırlardı. Anlaşılan yeğeni kendine baba adayını seçmişti.

“Yoldan geldiniz dünür, hadi yemek yiyip dinlenin.” Hikmet Bey araya girerken Servet Bey ve Cesur ona ayak uydurmuştu. Kalabalık dağılırken aile üyeleri de konağa girerek büyük salona geçmişti. Kadınlar ayrı bir salona erkekler ayrı bir salona dağılırken herkes anlaşmış gibi sessizdi.

***

“Ay abla burada nasıl yaşayacaksın? Etrafın çıyan dolu,” diyen Çisil ablasını güldürmüştü.

“Merak etme ben onlarla baş etmesini bilirim. Yardım edin de şu gelinliği çıkarayım.” Çisem ablasına yardım ederken Ayşem ve Ayşem Hanım salona geçerek oturmuştu. Sevim Hanım kızlarda düğün şerbeti isterken dünürünün karşısına geçip oturmuştu.

“Kusura bakmayın Ayşem, bu gün olanlara şahit olmanızı istemezdim.” Kadının mahcup oluşu Ayşem hanımı üzmüştü.

“Senin ne kusurun olacak Sevim, bende böyle bir ailede büyüdüm. Merak etme, olanları anlayabiliyorum.” Ayşem Hanım iç çekerken küçük Ayşem yerinden kalkarak odanın terasına çıkmıştı. Aşağıda büyük bir kalabalık sokaklara doluşmuş ilerlemeye çalışıyordu.

“Babaanne babam aşağıda mı kaldı?” Ayşem babaannesine sorarken yaşlı kadın ismini alan torununa sevgiyle bakmıştı.

“Onlar erkeklerle oturuyordur torunum. Burada genelde haremlik selamlık oturulur.” Ayşem başını sallarken Narin’in yanına gelmesiyle gülümseyerek ona baktı.

“Ben sana ne diyeceğim?” Ayşem anlamaz bir şekilde küçük kıza bakarken sormuştu.

“Bana ne mi diyeceksin? Ne söylemek istersin?” Narin elini çenesine koyarak hayranlıkla baktığı Ayşem’e cevap vermişti. Küçük parmaklarını sayar gibi açarak konuşmaya başladı.

“Cesur dayım, Çisil teyzem, Ayşem anane…” derken heyecanla kıza baktı. “Sende Ayşem ablam olur musun?”

“Elbette olurum canım,” Ayşem kıza sarılırken Narin kıkırdamıştı.

“Biliyor musun sen çok güzelsin Ayşem abla, burada benimle kalsana.” Sevim Hanım torununun sözlerine gülerken Ayşem de ona eşlik etmişti.

“Ama benim babam burada yaşamıyor. Hem benim okulum var. Sen büyüyünce benim yanıma gelirsin olmaz mı?” Narin düşünür gibi yaparak başını sallamıştı.

“Hem o zaman Cihangir de büyür değil mi?” Ayşem başını sallarken odadan çıkan iki halasını gören genç kız salona girmişti. Çisem yorgun bir şekilde kendini annesinin yanına bırakarak başını kadının dizlerine yatırmıştı. Ayşem Hanım hemen kızının saçını okşarken Çisil de diğer tarafa oturup başını geriye yasladı.

“Başım çatladı, çok gürültülüydü.” Çisil’in sözlerine gülen Sevim Hanım iki kıza da hak veriyordu.

“Öyle, bir daha düğüne katılmak istemiyorum.”

“Bu dediğin çok zor kızım, sen Hanım ağasın her düğüne katılman gerekiyor.” Çisem yüzünü buruştururken Çisil konuşmuştu.

“Sana acıyorum abla, bu eziyeti sürekli çekeceksin.” Çisem elini savurarak “Sus kız,” dediğinde iki yaşlı kadın onlara gülmüştü.

“Anne, Ayşem ablam bizimle kalsın mı?” Narin’in sorusuyla genç kadın kapattığı gözlerini açarak başında dikelen kızına bakmıştı.

“Güzel olurdu hayatım ama dayın onu burada bırakmaz.”

“Neden?”

“Çünkü kızını yanında ister,” dediğinde Narin’in yüzü asılmıştı.

“Babam beni yanında istemedi mi?” Çisem küçük kızın sorusuyla yerinde doğrulmuştu.

“O nereden çıktı?”

“Babam ben burada bırakıp gitti. Beni sevmiyor mu?” Sevim Hanım torununun sorusuna üzülürken Çisem hızla kızı kucağına alarak konuşmuştu.

“Olur mu hiç, baban seni çok seviyor hayatım.”

“O zaman beni neden burada bıraktı?”

“Çünkü baban orada yalnız yaşıyordu, işe giderken seni bakacak kimse yoktu küçüğüm. Buradaysa babaanne dede vardı değil mi?” Narin başını sallarken asılan yüzü gülmüştü.

“Şimdi giderse beni de götürür değil mi? Sen varsın artık, beni bakarsın değil mi anne?” Narin’in sorusu odadakileri duygulandırırken Çisem kızı daha da göğsüne bastırmıştı.

“Elbette bakarım hayatım, sen benim kızımsın. Ben nereye gidersem sende oraya geleceksin.”

“Söz mü?”

“Anne sözü!” diyen Çisem Narin’i ve diğerlerini güldürmüştü. Genç kadın annesine dönerek “Acıkmışsınızdır anne, kızlara söyleyeyim de size bir masa hazırlasınlar.”

“Ben söyledim kızım, birazdan hazır olur yemekler.” Sevim Hanım araya girerek gelinine konuşmuştu.

“Sevim teyze, şu eltin olacak kadın ne kadar suratsız öyle…”

“Çisil… Çok ayıp kızım!” Ayşem Hanım kızını uyarırken Sevim Hanım yüzünü buruşturarak kıza hak vermişti.

“Kıza kızma Ayşem, haklı. Bende bir elti var düşman başına. Neyse ki artık kızım yanımda olacak,” derken Çisem’e bakmıştı. Çisem kadına uzaktan öpücük atarken sevim Hanım kahkaha atmıştı. Ayşem Hanım kızıyla kayınvalidesinin anlaştığını görünce derin bir rahatlama yaşarken odaya gelen çalışan kızın haberiyle yemek için hep birlikte ayaklanmışlardı. Kadınlar bir yanda erkekler bir yanda yemekler yenirken Erhan küçük oğlanı kucağından indirmemişti.

Erkekler kendi aralarında iş konuşurken Servet Bey ve Hikmet Bey de çocukların durumunu konuşuyordu.

“Sen doktordun değil mi?” Cesur sorunun kendisine geldiğini düşünerek konuşan adama bakmıştı. Babası da başını adama çevirince genç adam sözü babasına bırakmıştı.

“Bir yeriniz mi ağrıyor?” Adam yaşlı adamdan cevap alınca ona dönmüştü.

“Cesur beye sormuştum ama neyse…” Cesur babasına saygısızca cevap veren adama kaşlarını çatarak bakmıştı.

“Babam ülkenin en iyi doktorlarından biridir. Ne şikayetiniz varsa ona söyleyebilirsiniz. Benden daha iyi anlayacağına eminim.” Adam şaşırarak yaşlı adama dönmüştü. Cesur’un doktor olduğunu duymuştu ancak gelinin babasının doktor olduğunu bilmiyordu.

“Baba oğul doktorsunuz he mi?”

“Kız kardeşimde doktor, kızım da doktorluk okuyor!” Cesur gururla konuşurken adam kaşlarını çatarak sormuştu.

“Kız kısmı okurmuymuş heç!” dediğinde Cesur dişlerini sıkarken Erhan keyifle cevap vermişti.

“Hastaneye gidince karılarınıza kadın doktor aramayın o zaman. Madem kız okumaz diyorsunuz, kadın doktoru da istemeyeceksiniz. Ayrıca Hanım ağanızın avukat olduğunu söylemekte fayda var. Yanlış yapanın gözünün yaşına bakmayacaktır.” Erhan’ın sözlerini Cesur onaylamıştı.

“Kardeşim diye söylemiyorum ama iyi avukattır. Şuana kadar kaybettiği dava yok. Özellikle iş hukukunu iyi bilir.” Servet Bey sessizce başını sallayarak oğlunu onaylamıştı. Yemekler yendikten sonra sohbet için şark köşesine geçen adamlar Erhan’ın ayaklanmasıyla ona dönmüştü.

“Ben oğlanı annesine vereyim, birazdan gelirim.” Erhan Cihangir ile salondan çıkarken Cesur babasına dönerek sormuştu.

“Ne zaman kalkarız baba?”

“Yeni geldiniz nereye kalkıyorsunuz?” Hikmet Bey sohbetinden hoşlandığı baba oğlu bırakmak istememişti.

“Malum hastaneyi boş bırakmaya gelemez. Biz bu gün geri döneceğiz.”

“Kalsaydınız keşke, en azından düğünün biteceği saate kadar kalsaydınız. Gelin kızımız üzülmesin gidişinize.” Hikmet Bey genç adamı ikna etmeye çalışırken Servet Bey ona hak vermişti. Saat oldukça ilerlemişti. Normalde düğün yatsıya kadar sürecekti ancak olaylar düğünün kısa sürmesine neden olmuştu.

“Hikmet Bey haklı oğlum, nasılsa uçakla gideceğiz biraz daha kalalım. Hem kardeşini de doğru düzgün görmedik.”

“Sen nasıl istersen baba,” Cesur adamın isteğini kabul ederken büyüklerin isteğiyle aileler büyük salona toplanmıştı. Sevim Hanım Ayşem hanımla sohbet ederken arada eltisi Hesna ve kayınvalidesi Nedret’in iğneleyici sözlerine maruz kalsa da umursamamıştı. Çisil ve Ayşem Çisem’in yanından ayrılmamıştı. Cesur ve babası ve Hikmet beyin konuşmasına arada katılırken çoğunlukla kardeşlerini göz hapsine almıştı. Kızını ve karısını sohbet ederken görünce derin bir iç çekti.

“Çisem, abicim biraz konuşalım mı?” Çisem abisine dönerken hafif gülümsedi.

“Konuşalım abi, istersen terasa çıkalım.” Cesur izin isteyerek ayaklanırken Çisem de onunla ayaklanmıştı.

“Kızım torunumu bana ver çocuk rüzgar almasın.” Servet Bey Cihangir’i kucağına alırken Ayşem Hanım da uyuklayan küçük kızı göstererek “Çisem, Narin’i yatır istersen kızım. Çocuk perişan oldu koltuk tepelerinde.” Çisem annesinin sözleriyle Narin’i almak için eğildiğinde Cesur ondan önce davranarak küçük kızı kucağına almıştı. Kapıya yöneldiğinde karısına kısa bir bakış atıp hafif gülümsemişti. Aylin de kocasına aynı karşılığı verdiğinde karşısında ki iki kadının onaylamaz bakışlarıyla karşılaşmıştı.

“Gördün mü anne, hiç edepte yok. Büyüklerin yanında nasılda cilveleşiyorlar.” Hesna sözde sessiz konuşmuş ama lafını da duyurmayı ihmal etmemişti. Ayşem Hanım kaşlarını çatarak ikiliye bakmıştı.

“Hesna Hanım, benim çocuklarımın terbiyesi de edebi de yerindedir çok şükür. Siz kendi çocuklarınızla ilgilenin lütfen.” Hesna yediği lafla yerinde rahatsız kıpırdanırken Ayşem Hanımın sert bakışları karşısında iyice gerilmişti. Yaşlı kadının mavi gözleri alev almış bir şekilde karşısında ki ikiliye bakıyordu. Geldiklerinden beri gelin kaynananın birlik olup evin diğer gelinlerine üstünlük taslama çabası hiç Ayşem hanıma göre değildi. Bu yüzden sözünü sakınmak istememişti.

“Ayşem bir şey mi oldu?” Servet Bey karısının saldırgan pozisyon aldığını görünce sormak istemişti. Biliyordu ki karısı bir şeye gerçekten kızdıysa ortalığı kasıp kavururdu.

“Yok bir şey Servet Bey, hanımlarla konuşuyorduk. Ne zaman kalkacağız bende onu soracaktım.”

“Bir iki saate kalkarız Hanım, siz sohbetinize devam edin.” Ayşem Hanım başını sallarken ifadelerinden çirkef oldukları belli olan üç kadını göz hapsine almışlardı.

“Çisem ile anlaşabiliyor musunuz Sevim? Kızım size karşı iyi değil mi?” Ayşem Hanım özellikle sorduğu sorunun cevabını bilse de sormadan edememişti.

“Çok şükür Ayşem, maşallah ay parçası gibi bir gelinim oldu.”

“Öyledir kızım. Benim can yoldaşımdı. Yaşına bakmadan annesine de kardeşine de yoldaşlık yaptı. Yuvasını da çekip çevirecektir inşallah.”

“Senin kızın çenesi pek çalışkan Ayşem Hanım, ne zaman susacağını bilmiyor.” Nedret hanımın sözlerine gülen kadın başını iki yana sallamıştı.

“Siz merak etmeyin Nedret Hanım, Çisem kiminle nasıl konuşacağını iyi bilir. Boşuna avukat olmadı benim kızım, sözlerle arası pek iyidir.” Kadın aldığı cevaptan hoşlanmazken Çisil üçüncü dünya savaşı izliyor gibi konuşmaları takip etmeye çalışıyordu.

“Annem bu kadını yer demedi demeyin. Baksanıza kadının kasılmaları padişah kadınında yok.” Çisil eğilerek Aylin’e konuşurken ikilinin arasına kalan Ayşem gülmemek için kendisini zor tutmuştu.

“Neyse ki Asaf oğlum erkenden gözünü açtı da diğer kızınla evlenmedi.” Çisil duyduğu sözlerle gözlerini kısmıştı.

“Yoksa kızının bir kusuru mu oldu?” Nedret hanımın sözlerini Hesna Hanım devam ettirirken Çisil öfkeyle yerinden kalkmıştı.

“Sanırım beni kendi kızınızla karıştırıyorsunuz. Çok şükür bir kusurum yok. Kusur sizin oğlunuzda olmasaydı yüzüğü eline vermezdim. Bana laf sokmaya çalışmak yerine, benim ahlakımı sorgulamak yerine amcasının oğluna kötü gözle bakan kızınıza terbiye verin. Bizde amca çocukları kardeştir, sizde bu şekilde olmaması tam bir rezillik. Kaldı ki evinizde misafiriz, bu yaşınıza gelmişsiniz misafire nasıl davranmanız gerektiğini bilmiyorsunuz. Yazık bir de Bey karısı olacaksınız.” Çisil’in ayağa kalkıp sinirle konuşması herkesin dikkatini çekmişti.

“Ne oluyor anne?” Hikmet Bey hızla yerinden kalkarken Çisil adam bariz nefretle bakmıştı. Asaf’la ayrılmasına en büyük etken babasını görüyordu.

“Yok bir şey oğlum, kızına doğru terbiye vermediklerinden sesi çok çıkıyor.”

“Ağzınızdan çıkanı tartında konuşun Nedret Hanım. Büyüğümüzsünüz dedim sustum. Geldiğimizden beri kızlarıma demediğiniz laf kalmadı ama sabrında bir sınırı var. Kimse benim kızlarıma laf edemez. Bir ayağınız çukurda, böyle giderseniz öldüğünüzde yanınızda kimseyi bulamayacaksınız.”

“Anne yine ne karıştırıyorsunuz? Misafire edilecek laf mı bu?” yaşlı kadın oğlunu umursamazken burnundan kıl aldırmayarak başını dikip konuşmuştu.

“Sen anana laf yetiştireceğine oğluna sözünü geçir de şu nişanı yapalım.” Hikmet Bey kaşlarını çatarak annesine bakmıştı.

“Ne nişanı?” adam oldukça öfkeliydi. Dünürlerinin yanında rezil olmuştu ve annesinin geri adım atmaya niyeti yoktu. Salona giren Asaf ortamın gergin olduğunu görünce babaannesinin yine bir şeylerin peşinde olduğunu anlamıştı. Çisil elleri iki yanda yumruk oluş bir şekilde öfkeyle yaşlı kadına baktığını görünce “Ne oluyor?” diye sormuştu. Çisil genç adamın varlığını görünce sinirle ona dönmüştü.

“Tebrik ederim Asaf Bey, kendine yakışanı bulmuşsun. Nişanın hayırlı olsun. Yalnız söylemeden edemeyeceğim, sevgili nişanlın tam bir çıyan. Sana da çok yakışacak.”

“Benim nişanlandığım falan yok. Bunu kaç kez söyleyeceğim.” Asaf genç kıza çıkışırken genç kız omzunu silkeleyerek” Ben ablama bakayım, burası kokmaya başladı.” Çisil’in sözlerine iki kadın şok olurken Servet Bey kızına gülmemek için kendisini zor tutmuştu. Öyle bir edayla sözlerini sonlandırmıştı ki Nedret hanıma ve Hesna hanıma çöp muamelesi yapmıştı.

“Abine söyle birazdan çıkarız, burada çok kaldık zaten.” Servet Bey salondan çıkan kızına gururla bakarken gözleri karısına döndüğünde yutkunmadan edememişti. Buradan biran önce ayrılmaları gerekiyordu yoksa karısı karşısında ki iki yaşlı kadını paralayacaktı.

“Ayşem… Ayşem karıcım,” diye yumuşak sesle seslenen adam karısına sesini duyuramayınca bu kez torununa seslenmişti. “Ayşem babaanneni dışarıya çıkar.” Ayşem dedesinin dediğiyle yerinden kalkarak yaşlı kadının koluna girerek odadan çıkarmıştı. Aylin de ikilinin peşinden giderken aileyle yalnız kalan Servet Bey Hikmet beye dönerek konuşmuştu.

“Hikmet, sana en değerlilerimden birini emanet ediyorum. Kızlarım benim her şeyimdir. Çisem üzülürse üzerim bilesiniz. Kızımın mutsuz olduğunu öğrenirsem sebebi olanlarda mutlu olamaz. Bana kalsa kızımı burada sizin aranızda bırakmazdım ama onun kararına saygı duymak zorundayım. Biz toparlanıp gitsek iyi olacak.” Servet Bey salondan çıkarken Hikmet Bey annesine ve yengesine dönmüştü.

“Rezil ettiniz beni dünürlere. Anne yaşlandıkça iyice kafayı yiyorsun. İkinizde elinizi çocuklarımın üzerinden çekin. Sesim çıkmıyor diye size onay verdiğimi düşünmeyin. Bu size son uyarım. Çocuklarımdan elinizi çekin. Kiminle isterler de onunla evlenirler. Asaf Dicle ile evlenmeyecek, bu böyle bilinsin.”

“Sen ne dersin Hikmet, ben evlenecekler diyorum evlenecekler o kadar.”

“Öyle bir şey olmayacak babaanne, boşuna heveslenme. Ben Çisil’den başkasıyla evlenmem. Şimdi hazırlanmam lazım malum patronum geri dönüyor. Yarın işe gitmem gerek.” Asaf kimsenin itirazına aldırmadan salondan çıkıp giderken Sevim Hanım iki kadına nefretle bakmıştı.

“Sizin yüzünüzden çocuklarıma hasret kaldım. Sizim yüzünüzden çocuklarım buraya dönmek istemiyor. Kına yakın,” diyerek hızla kocasının yanından ayrılan Sevim Hanım yaşlı adamın üzüntüyle arkasından bakmasına neden olmuştu.

“Allah sizi ıslah etsin, şu kadına yıllardır etmediğiniz kalmadı. Ama bundan sonra ne karıma ne çocuklarıma laf etmeyeceksiniz. Maymun gözünü açtı ana, ne kardaşıma ne sana müsamaham çok bundan sonra.

***

Bundan sonra ortalık fena karışacak gibi. Bakalım Çisem ne yapar. Erhan karısının üzülmemesi için neleri göze alacak. Ayrıca hikayenin seyride değişecek. Farkındaysanız bu hikayede bir çok çift var ve hepsine burada yer vereceğim. Arada Gürsel ve Evi, biraz Suat ve Yonca ve çokça Erhan ile Çisem okuyacaksınız. Tabi Çisil’i de unutmamak lazım. Umarım keyifli bir hikaye olur.

9. BÖLÜM <<<<<<<<<<<<—————>>>>>>>>>>>>> 11. BÖLÜM

29130cookie-checkS.S. Kalpler 10. Bölüm

15 yorum

  1. Oo ağa dükkan verdi ha 😀 aferin Cisil harika konuştun hadi bakalım Hikmet bey açtı gözünü şimdi ne yapacaksınız 😡 babaanne yaşlandıkça kafayı yemiş sanırım dndndndnd

  2. Severek okuyorum fakat bölüm aralığı epey uzun oluyor. Gelincik çiçeği bitince bölümler daha sık gelir umarım

  3. Kaleminize kuvvet her bölümü zevkle okudum. Yeni bölümü merakla bekliyorum. Teşekkür ederim.

  4. Ayşem hanımın kardeşi esti geçti bir Zeynel ağayla arkadaş çıktı ☺️
    Servet bey ,Ayşem hanımın içinden çıkan ejderhayı gördü resmen
    Eh Hikmet bey şu kardeş müsveddesini ailesiyle birlikte gönderir yakında
    Düğünden bir Karahanlı ailesi esti geçti

  5. Nusret nasıl kaldı öyle ya cisemi onaylamıyoruz diyecekler diye bekliyordu ama tam tersi oldu dayı bey de uyarısını yaptı biraz uslanırlar umarım ellerine emeğine yüreğine aklına sağlık yazarcım çok güzel bir bölümdü

  6. Hikmet bey çok geç kaldın gibi umarım bundn sonra erken davranıp onlara hald bildirirsin emeğine sağlık

  7. Zeynel agadan bu atağı bekliyordum çok iyi oldu herkes azının payını alacak
    Emeğine yüreğine sağlık canım harikaydı

  8. Düğün yapıldı. Tapuyu da aldı. Diğerlerini de okumak güzel olur. Sürpriz bir bölüm gelse hayır demem. 🙂

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir