Cesur 64. Bölüm

Keyifli okumalar arkadaşlar!


Hayaller güzeldir ancak hayata uygulamaya geldiğinde aslında o hayalin hiçte beklediği gibi olmayacağını fark ediyorsunuz. Tıpkı şuanda genç kızın hissettiği gibi… İnsanların hayatını kurtarmayı, onlara en iyi şekilde bakmayı hayal ediyordu ancak bazı şeylerin elinde olmadığı yüzüne bir tokat gibi çarpmıştı. Az önce bir doğumdan çıkmıştı ve ilk kez elinde bir bebe ölü doğmuştu. Bu durum genç kızı oldukça sarsarken aslında başından beri ölü bir bebeği doğurtacağını bilmek genç kızın içini yakmıştı. Bir anne düşünün ki ayarca karnında bebeğini kucağına alacağı günü beklesin. Bir anne düşünün ki ölü bebeğini saatlerce sancılar içinde doğurmaya çalışsın. Ayşem kadının dirayetine öyle hayran kalmıştı ki onun yerine kendisi ağlamak üzereydi. Bebeği kucağına aldığında morarmaya yüz tutmuş melek yüzüne baktığında kalbinin orta yerinden vurulmuş gibi hissetmişti. Doğum boyunca mücadele eden anne ise bebeğini görebilmek için yorgunlukla başını kaldırıp doktorun kucağında ki oğluna bakmaya çalışıyordu.

“Lütfen!” kadının ağlamaklı ve acı dolu sesi genç kızın kulağına geldiğinde yanağından aşağıya iri bir damla yuvarlanmıştı.

“Lütfen onu bana verin.” Ayşem doktora kısa bir bakış attıktan sonra cansız bebeği annesinin göğsüne yatırmıştı. Genç kadın bebeğinin kokusunu içine çekerken hıçkırarak ağlamaya başladı. Doğum boyunca sakin olan kadını sakinleştirmek o saatten sonra mümkün olmamıştı. Sonunda yorgunluktan baygın düşen kadın doktorun son işlemlerinden sonra normal odaya alınırken bebek babasına gösterildikten sonra soğuk dolaba konmuştu.

“Çok üzgünüm, bebeğiniz için çok geçti. Geldiğinde anne karnında ölü olduğunu biliyordunuz.” Adam yıkılmış bir şekilde doktora bakarken Ayşem adamın acısını daha fazla izleyememişti.

“Ne diyebilirim ki? Allah verdi, sonrada geri aldı.” Adamın sözleri Ayşem’i baştan aşağıya ürpertmişti. Doktor yutkunarak “Tekrar geçmiş olsun ve Allah sizlere ömür versin,” dediğinde adam buruk bir şekilde doktora bakmıştı. Ayşem bir tepki bekliyordu. Bir isyan, diğer hastalar gibi doktora saldırmasını bile bekliyordu ancak adam sadece başını sallamakla yetinmişti.

“Karım nasıl doktor, bebeğimizi gördü mü?”

“Evet, şuanda yorgun olduğu için uyuyor. Yanına gidebilirsiniz. Bu dönemde sinir krizleri geçirebilir, desteğinize ihtiyaç duyacaktır.” Adam başını sallayıp söylenen odaya doğru ilerlemişti. Bu gün okulun fakültesinde hastalarla ilgileniyordular. Ayşem daha önceden ebelik okuduğu için onu ihtiyaç olduğundan doğum katına almışlardı. Doktor genç kızın beyaza kesen yüzünü görünce ona dönmüştü.

“Sen iyi misin?”

“Bilmiyorum hocam, bu ilk kez başıma geliyor.”

“Bu mesleği yapıyorsan ölümlere alışacaksın Ayşem. Bütün hastaları kurtarmana imkan yok. Biz elimizden geleni yapıyoruz, yapacağız ama taktir bizim elimizde değil. Kendini toparla öğleden sonra başka bir doğum var.” Genç kız hocasının sözleriyle yutkunmuştu. Az önceki doğumdan sonra başka bir doğuma girmek istemiyordu. En azından şimdilik bunu yapmak isteniyordu. Hocası onu serbest bıraktığında hızla kantine giderek kendine koyu bir kahve almıştı. Sevmediği bir tadı damağına nakşederken düşüncesini sadece o tada odaklamaya çalışmıştı. Karşısında ki sandalyenin çekilmesiyle genç kız oturan kişiye bakmıştı. Daha önce görmediği bir öğrenci “Selamünaleyküm,” diyerek ona selam verdiğinde Ayşem kısa bir süre duraksadıktan sonra kızın selamını almıştı. Başında yeşil gözlerini ön plana çıkarak siyah bir örtü vardı. Kız elindeki çay bardağını masaya bırakarak Ayşem’e hafif gülümsedi.

“Benim adım Şura senin adın ne?” Ayşem kızın naif sesini saatlerce dinleyebileceğini düşünürken kendisine uzatılan elle düşüncelerinden sıyrılmıştı.

“Ayşem!” diyerek elini uzattığında Şura elini sıkıp geri bırakmıştı.

“Tıp öğrencisi misin? Fakültede daha önce seni görmemiştim.” Ayşem başını sallarken kız gülümsemişti.

“Evet, ilk sınıfım. Bu gün ilk kez hastanede uygulama görüyorum.” Ayşem’in sözlerine genç kız şaşırmıştı.

“Birinci sınıfların hastanede eğitim almaya başladığını bilmiyordum. Yeni bir uygulama sanırım.”

“Bilmiyorum,” Ayşem kahvesinden bir yudum daha aldığında damağındaki tatla yüzünü buruşturmuştu.

“Sevmiyorsan neden içiyorsun?”

“Kahveyi severim ancak bu biraz sert olmuş.”

“Anlıyorum, aklını kurcalayan ne? Bir süredir seni izliyorum çok dalgın görünüyordun.” Şura’nın sorusuyla Ayşem derin bir iç çekmişti. Gün içinde olanları anlattığında kadının başına gelenlere üzülen genç kız Ayşem’e bakarak “Allah’a teslimiyet her şeyden üstündür. Demek ki babanın da annenin de inancı kuvvetliymiş.” Ayşem kızın sözlerini bir süre düşündükten sonra bir şey söylememişti.

“Sen hangi bölümdesin?”

“Ben asistan doktorum. İnşallah seneye sınava gireceğim.” Ayşem şaşkınlıkla Şura’ya bakarken kız onun şaşkınlığına gülmüştü.

“Küçük gösteriyorum değil mi?” Ayşem başını sallarken Şura devam etmişti. “Minyon tipli olmanın faydaları işte.”

“Hangi alanda okudun?”

“Psikiyatri bölümündeyim. Sanırım senin hastana da biz bakacağız bir süre. Ama anlattığına göre fazla bir işimiz olmayacak.”

“Anlıyorum,” Ayşem kolunda ki saate bakarak yerinden kalkmıştı. “Benim gitmem gerek, umarım tekrar görüşürüz.”

“Elbette, muhakkak beklerim. Ben her gün buradayım hafta sonu hariç. Canın sıkılınca beklerim.” Ayşem hızla genç kızın yanından ayrılıp öğleden sonraki doğuma girmek için hazırlanmaya başlamıştı.

***

“Çok yoruldum!” genç kız eve girip odasına geçtiğinde çantasını yere atarak yatağın üzerine bırakmıştı kendisini. Bir süre öylece yatağın üzerine uzandıktan sonra aklına gelen şeyle yerinde doğrulup üzerini değiştirerek rahat bir eşofman takımı giymişti. Telefonunu eşofmanın cebine atarak sessizce odasından çıktı. Aynı katta bulunan koridorun en sondaki odaya doğru yavaş adımlarla ilerlerken oldukça gerilmişti. Biraz gerginlik, çokça heyecan yaşayan genç kız odanın kapısına geldiğinde birkaç kez tıklatmış ama içeride ses gelmeyince sessizce kapıyı aralayarak odaya girmişti. Kapıyı kapatıp arkasını döndüğünde ise yatakta uyuyan adamı görünce buruk bir şekilde gülümsedi. Usulca yatağın yanına yaklaşıp dikkatle genç adamı izlemeye başlamıştı. Derin bir iç çekerken kendine engel olamayarak yatağın kenarına oturup elini adamın saçlarına doğru uzatınca kısa bir süre duraksayıp kendine cesaret vermeye çalıştı. Daha erken gelemediği için kendine kızarken saçlarında ki teması hissederek gözlerini aralayan genç adam kıza gülümseyerek “Geç kaldın dedi.” Ayşem elini çekmek üzereyken Serdar hızla kızın elini kavramıştı.

“Ağrın var mı?” kızın sorusuyla Serdar başını sallamıştı.

“Var, burası çok ağrıyor,” diyen adam kızın elini kalbinin üzerine sabitlemişti. Ayşem elinin temas ettiği yere gözlerini dikerek hafif gülümsemişti.

“Söyle oraya çok ağrımasın,” dedi. Serdar kızın gözlerine bakarken Ayşem gözlerini kaçırarak iç çekmişti.

“Yemek yedin mi?”

“Seni bekledim.” Adamın sözlerine karşılık Ayşem başını kaldırarak ona bakmıştı.

“Neden?”

“Buradaki sayılı gönlerimde seninle olmak istiyorum.”

“Ama yemek yemen lazım, ilaçların var.” Serdar çocuk gibi omzunu silkerken Ayşem elini geri çekerek yerinden kalkmıştı.

“Hadi birlikte yemek yiyelim. Çok yoruldum ve açıktım.” Serdar yerinden doğrulurken Ayşem ona yardım etmek için öne atılmıştı. Normalde yardıma ihtiyacı olmasa da Ayşem’e daha yakın olabilmek için yardımını kabul etmişti. Yataktan kalkıp genç kıza yukarıdan bakarken Ayşem yutkunmadan edememişti.

“Hiç mi şansım yok?” Ayşem adamın sorusuyla kaşlarını çatmıştı.

“Anlamadım?”

“Beni kabul etmen için hiç mi şansım yok? Okulun var biliyorum, kafanın karışmasını istemiyorsun anlayabiliyorum ama bu belirsizlik beni nefessiz bırakıyor. En azından küçük bir umut versen istediğin kadar beklerdim.” Ayşem adamın sözleriyle dolan gözlerini kaçırmıştı. Kapıya doğru yürürken adamın durmasını sağlayarak ona dönmüştü. Bu gün olan olay onu çok sarsmıştı. Daha anne karnında ölen bir can, ölüm vaktinin ne zaman geleceğinin belirsiz olduğunu bir kez daha yüzüne vurmuştu. Bebek, genç yaşlı fark etmezdi. Ölüm vakti geldiğinde Allah emanetini geri alıyordu.

“Ne oldu?”

“Tamam,” diyen kız Serdar’a bakarken genç adam anlamaz bir şekilde ona bakmıştı. Gözlerini kısarak biraz geri çıkıp genç kızı daha rahat görmek istemişti.

“Neye tamam?”

“Tamam işte, kabul ediyorum. İlerde duruma göre evlenebiliriz!” dediğinde Serdar’ın gözleri şoktan kocaman olmuştu. Ayşem adamın ifadesine gülmemek için kendisini sıkarken Serdar ne söyleyeceğini bilememişti. Dili tutulmuş bir şekilde karşısındaki genç kıza bakarken yutkunarak isyan eden ciğerlerinde tuttuğu nefesini son anda dışarıya bırakmıştı.

“Ne?” Ayşem omzunu silkeleyerek odadan çıkarken hala kendisine gelemeyen Serdar kızın çıktığı kapıya bir süre daha şaşkın bir şekilde bakarak hızla peşinden gitmişti.

“Ayşem buraya gel, öyle ortaya lafı atıp kaçmazsın.” Ayşem gülerek merdivenlerden aşağıya inip salonda ki ailesinin yanına gittiğinde babaannesi torununa gülümseyerek kollarını açmıştı.

“Güzel torunum benim, ne zaman geldin sen?” Ayşem hanımın sorusunu Serdar’ın bağırtısı kesmişti.

“Bana bir şey söylemelisin. Öyle ağzına bir parmak bal çalıp kaçamazsın. Hemen açıkla.”

“Ne oluyor Serdar, nedir bu telaş?” Aylin kardeşine merakla bakarken Ayşem oldukça sakin bir şekilde karısında ki adama bakıyordu. Ayşem için her şeyin başı karar vermekten geçiyordu. Emin olup karar verdikten sonra uygulamak onun için hiç sorun olmamıştı. O babasından bu şekilde öğrenmişti ve verdiği kararın arkasında duracaktı.

“Ayşem Hanım az önce bir şey söyledi ve sonrada beni öylece bırakıp aşağıya indi.”

“Hayırdır kızım, neden bahsediyor Serdar? Ne söyledin de bu kadar delilendi?” Servet beyin sorusuna boş bulunarak genç kız cevap vermişti.

“İleride evlenebileceğimizi kabul ettiğimi söyledim,” diyen kızlar Serdar ilk duyduğu andaki gibi sok olurken Aylin “Ay!” diyerek sevinçle ellerini ağzına kapatmıştı. Ayşem Hanım gülümseyerek torununa bakarken Serdar gibi şaşıran Servet Bey yerinde huzursuzca kıpırdanmıştı.

“Kızım bu kadar açık sözlü olmasan mı? Karşında deden var senin,” dediğinde Ayşem bakışlarını kaçırarak yutkunmuştu. Serdar kızın ifadesine kahkaha atarken Ayşem gözlerini kısarak adama baktı.

“Çok gülme istersen her an vazgeçebilirim.”

“Söz ağızdan çıktı bir kere Ayşem Hanım, haftaya seni istemeye geliyoruz.” Adamın sözleriyle Ayşem şaşırırken Servet Bey yeniden homurdanmıştı.

“Saçmalama, ilerde dedim hemen demedim.”

“Biz adını koyalım da ilerde evleniriz. Abla ne lazımsa bana liste yap, haftaya kız istemeye gidiyoruz.” Aylin şaşkın bir şekilde kardeşine bakarken Serdar son sözünün saçma olduğunu düşünerek Ayşem hanıma dönmüştü. “Gelebilir miyiz Ayşem teyze.” Ayşem şaşkınlıkla kendisini duymazlıktan gelen genç adama bakıyordu.

“Cesur’a sormadan bir şey diyemem evladım. Önce babasına sormak lazım,” diyen yaşlı kadınla Serdar’ın yüzü asılmıştı.

“Ya abla…” diyerek Aylin’e döndüğünde genç kadın başını iki yana sallamıştı.

“Bana güvenme Serdar, Cesur ile aranıza giremem. Biriniz kardeşim biriniz eşim. Ben tarafsız kalmak istiyorum. Cesur kabul ederse abla olarak görevimi yaparım.” Serdar’ın asılan yüzü üzüntüyle dolarken Ayşem genç adamın üzülmesine dayanamayarak araya girmişti.

“Babamla ben konuşurum. Ama dediğim gibi okulum bitmeden evlenmek istemiyorum.”

“Sen kabul ettin ya ben beklerim. Hiç sorun değil, “ diyen adam kendine o kadar güveniyordu ki Ayşem onun sözlerine şaşırmadan edemiyordu. Servet Bey sessizce olanları izlerken içten içe bu durum karşısında memnundu. Serdar bildiği, büyümesini seyretti genç bir adamdı. Ayşem ise geç bulduğu torunuydu. Ailelerine katılmalarından bu yana torunu onun göz bebeği olmuştu. Saçının teline zarar gelse zarar vereni doğduğuna pişman edecek kadar Ayşem’e düşkündü.

“Neyse Cesur gelince bu konuyu yeniden konuşuruz. Hadi ikinizde yemeğinizi yiyin, sonra biraz dinlenin.” Yaşlı adam olaya son noktayı koyarken Ayşem ve Serdar salonda ki masada hazırlanan masaya geçmişti. Geç olduğu için diğer aile üyeleri babası hariç yemeklerini yemişlerdi.

“Babam neden hala gelmedi?”

“Onun hastanede işi vardır, Gülsüm de yanında.” Ayşem durumu anlayarak başını sallarken Aylin iç çekerek ikiliye bakmıştı. Cesur geldiğince küçük çaplı savaş çıkmazsa iyi olurdu. Çalışanlar sessizce ikiliye servis yaparken Ayşem Hanım kocasının işaretiyle peşinden giderek salondan ayrılmıştı.

***

Cesur öfkesine hakim olabilmek için elinden geleni yapıyordu. Sabahtan beri Gülsüm’ün ortaya çıkardığı hırsızlıkla uğraşırken toplantıya çağırdığı hastane müdürlerinin hepsini görevinden almıştı. Daha önceden Soner’in yapmış olduğu dolandırıcılık bile bu kadar canını sıkmamıştı. Hem hastaların cepleri soyulmuş hem de hastanenin ihtiyacı olanlar için ayrılan yardım hesabından para eksilmişti.

“Cesur Bey bu bizim suçumuz…”

“Kes sesini!” Cesur adamın itirazına karşılık öfkeyle elini masaya vurarak sesini yükseltmişti.

“Ama…”

“Sizi ne diye denetleme bölümünün başına koyduk. Adam yıllardır hem hastaneyi soydu hem hastaları. Siz ise buna göz yumdunuz. Nasıl olurda fark edemezsiniz.”

“Biz…”

“Siz işinizi doğru yapamadınız. Yeni mezun olmuş bir tecrübesiz bile adamın hesaplarla oynadığını anladı siz anlayamadınız öyle mi? Yoksa sizde mi bu işin içindesiniz?”

“Bizleri bu şekilde suçlayamazsınız.”

“Merak etmeyin, maliye polisi bu olayı araştıracak. Bu işte kimin parmağı varsa hepsi ceza alacak. Sizde kovuldunuz. Bu masada olan herkes kovuldu!” Gülsüm şaşkınlıkla genç adama bakarken bu kadarını beklememişti. Cesur neredeyse tüm yöneticilerin işine son vermişti.

“Cesur Bey bizi kovamazsınız.”

“Kim söyledi? Sizler görevinizi kötüye kullandınız. İsterseniz dava açın ancak zararlı çıkan siz olursunuz. Az çok iş hukukunu biliyorsunuz. Şimdi gidin masalarınızı toplayın. Ama unutmayın çantalarınız giderken güvenlik tarafından kontrol edilecektir.” Cesur muhasebe müdürünü polise teslim ederken diğer yandan da sessizce hastane hakkında soruşturma başlatıp başka usulsüzlük olup olmadığının araştırılmasını istemişti. Belki bu yüzden başı biraz ağrıyacaktı ama temiz bir sayfa açması için köklü bir değişikliğe gerek vardı. Cesur yerinden kalkıp sinirle toplantı salonundan çıkarken Gülsüm de koşarak onun peşinden gitmişti.

“Cesur Bey, şimdi ne olacak?”

“Hangi konuda?” Cesur yürürken genç kıza sormuştu.

“Neredeyse tüm müdürleri kovdunuz, hastanede yetkili kimse kalmadı. Hastanenin yönetimi nasıl olacak?”

“Yeni bir ekip kuracağım, güvenebileceğim kişilerden. Şimdi eve gidelim sonra konuşuruz.” Gülsüm saatine bakarken saatin geç olduğunu görünce başını sallamıştı. Çantasını almak için odasına giderken Cesur da kendi odasına giderek son dosyalarını toplayıp yanına almıştı. İkili on dakika sonra arabaya binerek eve geçtiklerinde genç adamın sinirli olduğunu gören aile Ayşem’in mevzusunu kısa süreliğine rafa kaldırmıştı.

“Ne oluyor oğlum, ne bu sinir?” Cesur babasının sözleriyle sıkıntılı bir şekilde saçlarını geriye atmıştı.

“Olan şey yıllardır yanımızdakiler tarafından soyulduğumuz baba. Bende hastanenin neden hesaplarında tutarsızlık olduğunu bir türlü çözememiştim. Bu gün nedenini öğrendim.” Servet Bey şaşkınlıkla oğluna bakmıştı. Soner hala hapisteydi. Onun olmasına imkan yoktu ama oğlunun ciddiyetini görünce doğruyu söylediğini anlamıştı.

“Kim?”

“Muhasebe müdürü yıllardır hastanenin kasasından para çalıyor. Diğerleri nedense bunu fark edemedi. Hastanedeki tüm müdürleri kovdum.”

“Ne yaptın?”

“Hepsini kovdum baba, onlara artık güvenmeme imkan yok. Bu yüzden yeni bir ekip kuracağım.” Aylin kocasına üzgün bir şekilde bakarken sessiz kalmayı yeğlemişti. Cesur karısını yanına giderek şakağından öperken “Nasıl oldun hayatım?” diye sordu. Aylin iyi olduğunu söylerken merakla kocasına bakmıştı.

“Nasıl anladın hırsızlık yaptığını?” Cesur Gülsüm’e bakarak karısını cevaplamıştı.

“Gülsüm anladı. Yeni mezun tecrübesiz biri bile hastanenin soyulduğunu anlayabiliyor ama yıllardır o hastanede yöneticilik yapan müdürler bir şey çakmıyor. Sizce de garip değil mi?”

“Polise haber verdin mi?” Cesur başını sallarken sıkıntılı bir şekilde karısının yanına oturmuştu.

“Ne yapmayı planlıyorsun? Hastanenin işlemesi için bölümlerin başına birini getirmen gerek.”

“Muhasebe işini dışarıdaki bir büroya vereceğim. Hastanedeki genel tahsilat işlerine Gülsüm bakacak.” Gülsüm adamın sözleriyle gözlerini büyütmüştü.

“Ama Cesur amca ben ne anlarım…”

“Madem anlamıyordun nasıl bu olayı piyasaya çıkardın. Şimdilik işi öğrenmen için sadece fatura ve tahsilat işinin başında olacaksın. Tecrübe sahip oldukça dışarıdan destek almayı bırakacağız. İlerde muhasebe bölümünün başına geçebilmek için çok çalışman gerekiyor.” Gülsüm şaşkınlıkla adama bakarken Servet Bey tek kaşını kaldırarak oğluna bakmıştı.

“Emin misin oğlum?”

“Merak etme baba, Gülsüm dışarıdan pek görünmese de oldukça zekidir. Sayılarla arasının iyi olduğunu çok iyi biliyorum.” Gülsüm yüzünü asarken babasının sesini duyan Ayşem salona girerek merakla sormuştu.

“Ne oldu? Hallettiniz mi sorunu?” Ayşem’in sorusuyla Cesur kızına dönmüştü.

“Sen biliyor muydun?”

“Gülsüm biraz bahsetmişti. Sana rapor sunmak için daha iyi kanıt arıyordu.”

“Hastanede pozisyon açıkları oldu, onları doldurmak için senin de yardımına ihtiyacım olacak.”

“Benim mi ben ne yapabilirim ki?” Cesur kızının şaşkın ifadesine gülümseyerek cevap vermişti.

“İleride bu hastane başına sen geçeceksin Ayşem, işleri şimdiden öğrenmen gerekiyor. Ben işi öğrenmeye başladığımda on iki yaşındaydım.” Ayşem babasının ciddi bir şekilde konuşması karşısında yutkunmadan edememişti. O hastanenin başına geçmek istemiyordu ki. O sade bir hayat sürüp mesleğini layığıyla yapmak istiyordu.

“Ama ben hastanenin başına geçmek istemiyorum ki baba.”

“Bundan kaçışın yok Ayşem, sende biliyorsun. Şimdilik personeli disipline edersen benim için yeterli olacaktır.”

“Ama benim okulum var,” diyen kız yardım ister gibi Aylin’e bakmıştı. Aylin kocasının koluna girerek dikkati kendi üzerine çekti.

“Ayşem haklı Cesur, okulu var. Nasıl hastanede personelin başında dursun?”

“Ne yapayım Aylin, şimdilik kimseye güvenemem.” Aylin başını sallayarak genç adama cevap vermişti.

“Benim tanıdığım birkaç güvenilir arkadaşım var. Onlara haber ederim, eğer hala iş arayan varsa hastaneyle görüşmeye gelirler. En azından personel müdürü ile pazarlama müdürünün yerine birini bulabilirim.”

“Güvenilir olduklarına emin misin Aylin? Sonradan onlarda…”

“Merak etme Cesur, güvenmediğim kimseyi hastaneye çağırmam. Hem bildiğim kadarıyla Asaf’ın çevresi de geniş. Ondan da yardım isteyebilirsin.”

“Genç bir kadro oluşturacağım. Tecrübesinin çok fazla olmasına gerek yok. Onlarla birlikte yeni bir hastane yönetim planı yapacağım.”

“İsterseniz benim Ankara’da yaşayan sınıf arkadaşlarım var. Onlarda başvuru yapabilir. Hepsi derslerinde oldukça başarılıydı ama büyük şirketler tecrübe istediği için iş bulmakta zorlanıyorlar.”

“İşletme okuyan kişiler lazım bana Gülsüm, muhasebede sana yardımcı iki kişi daha alacağız.” Gülsüm başını sallarken o akşam hastane hakkında ailecek kararlar almışlardı. Herkes odasına çekildiğinde Ayşem sıkıntıyla yatağına uzanmıştı.

“Ne oldu, neden durgunsun?”  Gülsüm odaya çekildiklerinden beri durgun olan kuzenine şüpheyle bakarken yatağa uzanan kıza sormadan edememişti.

“Bu gün Serdar’la evleneceğimi söyledim.”

“Ne yaptın?” Gülsüm heyecanla bağırırken Ayşem susması için hızla ağzını kapatmıştı.

“Sessiz ol herkesi buraya mı toplamak istiyorsun?”

“Sen ciddi misin? Serdar hocayla evlenecek misin?” Ayşem başını sallarken Gülsüm sevinçle kıza sarılmıştı.

“Senin adına çok sevindim Ayşem, ne zaman evleniyorsunuz?”

“Okul bittikten sonra,” diyen Ayşem’le yüzü asılmıştı.

“Çok varmış, bende hemen evleniyorsunuz sandım.”

“Babam eve o kadar sinirli gelmeseydi ona evlenmeye karar verdiğimizi söyleyecektik. Anlayacağın başka zamana kaldı bunu açıklamak. Şu hastane işi hallolsun babamla konuşacağım.”

“Sen ciddisin.” Ayşem hiç olmadığı kadar ciddiydi. Emindi, Serdar’ı seviyordu. Daha önce kimseye hissetmediği şeyleri genç adama karşı hissediyordu. Bu duyguyu kaybetmek istemediğine adı gibi emindi.

“Hiç olmadığım kadar ciddiyim Gülsüm, onun seviyorum. Neden bekleyeyim ki?” ikili bir süre daha konuştuktan sonra gün içinde neler yaptıklarının kısa özetini geçip uykuya dalmışlardı. Sabah olduğundaysa Cesur herkesten önce hastaneye gitmişti.

Hastanede yapılan araştırmalar, yeni insanlarla yapılan iş görüşmeleri ve yoğun hasta mesaisiyle geçen bir haftada Cesur hem karısının hem de kendi çevresinden güvenebilecekleri kişileri işe almış, bir aylık deneme sürecinde kendi fikirleriyle yönetime katkı sağlanmaları istenmişti. Onların işleri insanlarla birebir iletişim içinde olmaktı ve bu durumda her biri Çisil’in psikolojik testlerinden de geçmek zorundaydılar. 

“Baban geldi mi?” Serdar iki gün önce işe başlamıştı. Ayşem onun çalışması için erken olduğunu düşünse de genç adam yatmaktan sıkılmıştı. Bu hafta sadece hastalarını muayene etmiş, ameliyata girmemişti. Ayşem okuldan arda kalan zamanda soluğu genç adamın yanına alıyordu. Bu günde o günlerden biriydi. Babasının hastane dışında işi olmasını fırsat bilerek ilk Serdar’ın yanına gitmişti.

“Henüz gelmedi, neden sordun?”

“Hastane yavaş yavaş düzene giriyor. Şu bizim meseleyi konuşsak artık istiyorum.” Ayşem adamın sözlerine gözlerini devirerek karşılık vermişti.

“Ne bu acele, açmıyorum ya?” diye adamı azarlayan kız genç adamın omzunu silkmesini izlemişti.

“Fikrini değiştirmeden bu işe bir isim koymak istiyorum. Neden sürekli itiraz ediyorsun? Yoksa pişman mı oldun?” Serdar’ın ani çıkışıyla Ayşem kaşlarını çatmıştı.

“Sence bu kararı öylesine bir anda mı aldım ben? Ne zamandır düşünüyorum haberin var mı senin? Babama bile seni sevdiğimi söylemişken neden vazgeçeyim?” genç kız ağzından kaçırdığı şeyin farkına vardığında hızla elini ağzına kapatarak gözleri büyümüş bir şekilde kendisine şaşkınlıkla bakan adama bakmıştı.

“Ne dedin?”

“Ben m hiç bir şey…” genç adamın gözleri duyduklarıyla parlarken başını iki yana sallayarak gülümsedi.

“Söyledin, az önce bir şey söyledin. Yeniden söyle…”

“Saçmalama Serdar bir şey söylemedim. Ben gidiyorum.” Genç kız adamın odasından çıkmak üzereyken Serdar hızla önüne geçmişti.

“Benden kaçamazsın güzelim, az önce beni sevdiğini söyledin.”

“Söylediysem ne olmuş, sevmeden neden evlenmemize onay vereyim ki?” Serdar kızın açık sözlülükle sevgisini kabul etmesi karşısında donup kalırken Ayşem onun bu halini fırsat bilerek hızla odasından çıkmıştı. Bir eli kalbinin üzerinde kendi kendine saydırırken ardında aptallaşmış bir adam bıraktığından habersizdi.

***

Umarım bölümü beğenmişsinizdir. Yorumlarınızı bekliyorum.

63. BÖLÜM <<<<<<<——–>>>>>>>>> 65. BÖLÜM

29211cookie-checkCesur 64. Bölüm

11 yorum

  1. Şura iyi bir dost olacak gibi.
    Cesur esti geçti…
    Ayşemin kararı serdara kanat takıp uçurdu

  2. Aýşemcim yavaş gel yoksa evlenmeden Serdarın kalbine inecek şaşırmaktan bir hal olsu çocuk .Çok tatlısınız ayrıca inşallah evlilik süreciniz çok uzun sürmez .Gulsümede aferim bence oda işinde yükselip iyi yerlere gelecek geisi hayırlısı.Emeğinize sağlık çok güzel bir bölümdü .

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir