Merhaba arkadaşlar. Öncelikle hepinize Hayırlı Ramazanlar. Bir süredir baş ağrıları çekiyorum ve ekrana bakmakta zorlandığım için bölümleri yazamadım. İki gün önce başıma MR çekildi ve sonucu inşallah temiz çıkar diye dua etmekten başka birşey gelmiyor elimden. Sizleri de boşladım bu yüzden üzgünüm. Sizler nasıl bölüm bekliyorsanız bende yazmak için sabırsızlıkla bekliyorum. Çünkü yaptığım ve zevk aldığım en önemli şey yazmak ve ben yazamazsam kendimi eksik hissediyorum. Sizden dualarınızı bekliyorum. Keyifli okumalar!
****
Çoğu zaman hiç tanımadığınız bir ailenin içine girmek, hiç bilmediğiniz bir ortamda bulunmak insanın kendini sorgulamasına, içinde ki gücü kavramasına yardımcı olur. Genç kadın üç ayı geçkindir içinde bulunduğu aileyi çözmekte zorlanıyordu. Kocaman bir taş yığınının içine sıkışmış hissetse de kendisine ihtiyacı olduğunu düşündüğü kadınlara yardımcı olmak için bu taş yığınını yuvaya çevirmesi gerektiğinin farkındaydı. Ailesinden böyle öğrenmişti. Zamanında ailesiyle küçük bir evde kaldıklarında da, zamanla babası durumunu düzeltip büyük eve taşındıklarında da nasıl aile olabileceklerini ailesinden görerek öğrenmişti. Elindeki fincanı pencere kenarında ki büyük çıkıntıya koyarak omzunu pervaza yasladı. Dışarıda müthiş bir yağmur vardı.
“Ne düşünüyorsun?” genç kadın arkasından gelen sesle irkilerek sesin sahibine bakmıştı.
“Burasının taş duvarları olan bir hapishane olduğunu.” Genç adam karısının sözleriyle yüzünü asmıştı.
“Burada hapis olduğunu mu düşünüyorsun?” Çisem adamın üzüldüğünü anlayınca boğazını temizleyerek derin bir iç çekti.
“Ben böyle yaşamaya alışık değilim Erhan, bütün gün evde boş boş oturuyorum. Ben çalışmaya alışkınım…” dedi genç kadın. Onun sözleri adamın hafif gülümsemesine neden olmuştu. Çisem kocasının neden yakınması karşısında gülümsediğini anlayamamıştı. “Neden gülümsüyorsun? Burada ciddi bir şey söylüyorum.”
“Bende sana iş teklif edecektim. Şirkette iş hukukunda iyi olan bir avukat arıyoruz.”
“Sizin şirket mi?” Çisem gözlerini kısarak adama bakmıştı. Erhan karısına dönüp koyu sarı saçlarını kulağının ardına çekerken Çisem yutkunarak bakışlarını kaçırmıştı.
“Sizinkiler bir şey demesin? Malum ailede anladığım kadarıyla kadınların çalışılmasına pek sıcak bakmıyorlar.”
“Bunu nereden çıkardın? Unuttun mu kardeşlerim kendi işini yapıyor.”
“O zaman gelinlere böyle bir uygulama var…” Çisem gözlerini kısarak kocasına bakmıştı. Aklına gelen şeyle kaşlarını çattı. “Erkan’ın eşi de Ali’nin eşi de çalışıyor. O zaman bu yasak sadece bana mı özel?” dedi.
“Unuttuğun bir şey var karıcım, sen hepsinden daha çok hakka sahipsin. İstediğini yapabilirsin, her zaman ardında duracağım.” Çisem bir süre kocasına baktıktan sonra bakışlarını kaçırmıştı.
“Düşüneceğim. Hem yakında Ankara’ya gitmem gerek. Hastanenin tüm hukuk işleri bana aitti. Oradaki işleri toparlamam gerek.” Erhan anlayışla karısına bakarken başını sallayarak cevap vermişti.
“İşlerimi ayarlayayım gideriz birkaç gün sonra.” Çisem adamın sözlerine anlam veremese de bir şey söylememişti.
“Yarın bana hediye edilen şu dükkanı görmek istiyorum. Belki orada kendime bir alan oluştururum.” Erhan karısının ciddi olduğunu anlayınca duraksamıştı. O handa erkek egemenliği vardı ve karısı Hanım ağa da olsa ona karşı bir direniş olabilirdi.
“Emin misin? Biliyorsun orada kadınlara dükkan açtırmazlar.”
“Dükkan benim değil mi? istediğimi yaparım, kime ne?” Erhan Çisem’in kararlı duruşuna gülümserken hareketli günlerin onları beklediğini düşünüyordu.
“Sen bilirsin karıcım, sonradan uyarmadı deme de.”
“Merak etme kocacım, avukatta olsak birçok zorlukla uğraştık. Yani beni kolay kolay ezemezler.”
“Umarım, aksi olursa hayal kırıklığına uğrarım,” diyen adam kadını güldürmüştü. İkili bir süre daha sohbet ettikten sonra Narin koşturarak yanlarına gelmişti.
“Anne ben ne zaman okula gideceğim?” Narin’in sorusuyla genç kadın kocasına bakmıştı. Narin okul için küçük olsa da anaokuluna ya da yuvaya gidebilirdi. Maksat kendine arkadaş edinmesiydi.
“Okula mı gitmek istiyorsun?” Erhan koltuğa oturarak kızını kucağına almıştı. Küçük kız hızla başını sallarken Erhan karısına bakmıştı.
“Ne dersin Çisem, onu bir kreşe yazdıralım mı?”
“Sen bilirsin ancak Narin’in arkadaş edinmesi için güzel olabilir.” Erhan başını sallarken kızı için kreşleri araştıracağını söyleyerek kızı kucağında ayağa kalkmıştı.
“Cihangir uyuyor mu? Bu gün hiç uyanmadı sana da garip gelmiyor mu?” adamın sorusuyla Çisem hızla yerinden kalkarak odaya gitmişti. Nasıl olmuştu da oğlunun gün boyu uyumasından şüphelenmezdi. Daha önce hastalandığı için onu gözünün önünden ayırmaması gerekiyordu. Odaya girip hızla beşiğe yöneldiğinde Erhan da karısının peşinden odaya girmişti. Çisem oğlunun kontrol ederken olumsuz bir durum olmadığını görünce rahatladı.
“Neden hala uyanmadı?”
“Bilmem, abine mi sorsak?” Çisem başını iki yana sallayarak oğlunun burnunu sıkınca Cihangir huysuzlanarak kollarını gerinircesine yukarıya kaldırmıştı. Onun tepkisiyle genç kadın rahat bir nefes alırken Erhan da en az genç kadın kadar rahatlamıştı. Gözlerini aralayan küçük çocuk annesine gülümsese de Erhan’ı görünce kollarını ona doğru uzatmaya başlamıştı. Erhan çocuğun isteğini hemen yerine getirirken Çisem kaşlarını çatarak ikiliye baktı.
“Oğlum benden çok senin kucağına gelmek istiyor, neden dışlanmış hissediyorum?”
“Narin de seninle olmak istiyor ben bir şey diyor muyum?”
“Bilmem, hiç fark etmedim.” Erhan Cihangir’i severken Çisem ikiliyi yalnız bırakarak odadan çıkmıştı. Saatlerdir uyuyan oğluna mama hazırlamak için odadan çıkan genç kadın koridorda gördüğü çalışan kızlara günlük işlerini tamamladıklarında çekilebileceklerini söylemişti. İki gün önce konağın tüm çalışanlarını avluda toplayarak yapacakları işleri onlara belirtmişti. Bu durum başta Nedret Hanım olmak üzere diğerlerinin hoşuna gitmemişti. Kendi düzenlerini bozduğu için genç kadına sürekli laf sokan yaşlı kadının sözlerini umursamadıkça kadın daha bir bileniyordu. Üstelik dayısının boy gösterisinden sonra amca Nusret Bey de ona karışamaz olmuştu.
“Gelin Hanım nereye gidiyorsun bu kadar acele?” salonun kapısından geçen genç kadın kendisine seslenen Hesna hanıma kapıdan bakarak “Bana mı seslendiniz yenge?” dedi. Kadın hiç çekinmeden yüzünü buruştururken Çisem kadının memnuniyetsiz tavrını görmezden gelmişti.
“Ne bu acele diye sordum gelin… Peşinden biri mi kovalıyor?” Çisem kadının sözlerine imayla gülümseyerek sormuştu.
“Kim kovalayabilir ki yenge? Ne de olsa ben Hanım ağalarıyım.” Kadın ağzının içinden homurdanırken söylenmeden duramamıştı.
“Kızlara söyle yemeği hazırlasınlar, daha akşam yemeği hazır değil.”
“Eminim hazırdır yenge, herkesin eve gelmesiyle masa kurulacaktır.” Akşam yedide masa kurulur yemeğini yiyen ister sohbet etmek için salona çekilir ister odasına geçerdi. Bu ailede kimsenin kimseye tahammülü yok gibiydi. Çisem ailesinin sıcak akşam oturmalarını çok özlüyordu. Kayınvalidesi olmasa çekilecek gidi değildi bu konak. İzin isteyerek mutfağa inen genç kadın çalışanların oturduklarını görünce hafif gülümsemişti. Herkese kendi işini yamasını söylemişti. Bu yüzden biri diğerinin işini yapmadığı için daha az yoruluyorlardı.
“Hanımım bir şey mi istemiştiniz?” mutfak sorumlusu kadın hızla yerinden kalkarken genç kadın ona gülümsemişti.
“Sen otur abla, ben Cihangir’e mama hazırlayacağım.”
“Siz yorulmasaydınız ben hazırlardım.” Kadının atılmasıyla Çisem kaşlarını çatarak ona baktı.
“Sabahtan beri ilk kez oturuyorsundur, otur dinlen abla, birazdan masayı hazırlarsınız.”
“Ama kimse daha gelmedi,” diyen kadına Çisem omzunu silkmişti.
“Konağın kuralı akşam yedide yemek yeneceği değil mi? Saati biliyorlar, gelselermiş.” Genç kadının sözlerine gülümseyen diğer çalışan ağzını hızla eliyle kapatmıştı.
“Siz nasıl uygun görürseniz hanımım,” diyen kadın yerinden kalkarak yemekleri ısıtmaya başlamıştı.
“Yardımcı lazım mı abla, işlere yetişebiliyor musunuz?”
“Allah razı olsun kızım, her şey daha rahat hallediliyor şimdi. Kızlar da memnun işlerinden şimdilik çalışan lazım değil”.
“Peki, lazım olursa bana söylemeye çekinmeyin.” Çisem mamayı hazırlayıp mutfaktan çıkarken genç olan çalışana dönerek “Narin için tost yapar mısın? İçi bol olsun ama yemek yemeyecek bir ruh hali var sanki. En azından tostla karnı doyar.” Kız hemen kadının dediğini yapmaya koyulurken Çisem mutfaktan çıkıp odasına yönelmişti. Kısa sürede tüm çalışanların sevgisini kazanan genç kadın farkında değildi ancak konakta onun ağzından çıkacak tek kelimeyi emir sayacak kişiler bulunuyordu. Her zaman arkasını kollayan korumaları vardı. Elinde mama merdivenlerden yukarıya çıkan genç kadın sessiz olan konaktan hoşlanmamıştı. Bu şekilde sanki yeni bir olay çıkacakmış gibi hissediyordu. Üst koridora çıktığında konağın büyük bahçe kapısı gürültüyle açılırken genç kadın kimin geldiğini merak ederek üst balkondan aşağıya bakmıştı. Gördüğü ikili ile kaşları çatılan genç kadın merakla bir süre onları izledikten sonra odasına geçmişti.
“Ne oldu neden garip bir şekilde bakıyorsun?”
“Kardeşin geldi!” Erhan tek kaşını kaldırarak genç kadına bakmıştı.
“Ne var bunda, kardeşlerim arada konağı ziyaret eder zaten.”
“Ama yanında bir kadınla geldi,” dediğinde Erhan’ın gözleri büyümüştü.
“Kim?” Çisem kocasının ani sorusuyla yerinde sıçrarken Erhan karısının cevap vermesini beklemeden hızla odadan çıkmıştı. Erhan’ın ani çıkışıyla genç kadın endişelenirken odaya gelen çalışan kıza elindeki mamayı verip “Cihangir’i sen yedirir misin canım,” diyerek cevap vermesini beklemeden hızla kocasının peşinden çıkmıştı.
“Suat, neler oluyor burada?” Erhan’ın sert sesiyle genç kadın yutkunmadan edememişti. Daha önce kocasını bu kadar sert görmemişti.
“Nasılsın abi, bende seni görmeye gelecektim.” Suat abisinin sinirli olmasına aldırmayarak hızlı adımlarla yanına gidip sarılmıştı. Erhan gözlerini kısarak bir kardeşine bir de yanında getirdiği kıza kısa bakışlar atarak ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.
“Oğlum,” diye sevinçle şakıyarak yanlarına gelen Sevim Hanım oğluna sarılırken Suat annesinin elini öperek sarılmasına karşılık vermişti.
“Nasılsın ana, yemeğe yetiştik mi?” Suat’ın sözleriyle geri çekilen yaşlı kadın oğlunun arkasında mahcupça başı önde elleriyle oynayan kızı görünce duraksamıştı.
“Misafirin mi var evladım?” Suat genç kadının yanına giderek sırtından destek verip abisiyle annesinin önüne getirmişti.
“Size misafir getirdim anne, bir süre sizinle yaşamasını istiyorum.”
“Neden?”
“İşle alakalı abi, sonra ayrıntısıyla konuşuruz. Sadece şunu bilmeni istiyorum, Yonca benim size emanetim olacak, ona gözünüz gibi bakacağınıza eminim.” Çisem ‘Yonca’ adını duyunca hemen öne çıkmıştı.
“Çisil’in arkadaşı değil mi?” diyerek ortamın havasını değiştirirken Suat minnetle genç kadına bakmıştı.
“Öyle yenge, senin geleceğimizden haberin vardı sanırım.” Çisem başını sallarken Erhan gözlerini kısarak karısına bakmıştı.
“Benim neden haberim yok bu işten? Neyse misafirin başımızın üzerinde yeri var. İstediği kadar kalabilir.”
“Merak etmeyin uzun süre olmaması için elimden geleni yapacağım. Bu süre zarfında merkezdeki anaokulunda öğretmenlik yapacak.”
“Öğretmen misiniz?” genç kadın Çisem’in sorusuyla boğazını temizleyerek başını sallamıştı.
“Evet, öğretmenim. Sizi de zahmete sokuyorum ama Suat Bey beni buraya getirmekte oldukça ısrarlıydı.”
“Olur mu öyle şey kızım, elbet seni buraya getirecekti. Hem Çisem kızım da sıkılıyordu ona yoldaş olursun.”
“Öyle mi anne, karımın sıkıldığından benim neden haberim yok?”
“Evde durduğun mu var evladım, akşamdan akşama geliyorsun? Hafta sonu karını alda biraz gezdir.” Erhan annesinden azarı yerken Suat gülmemek için kendisini tutmuştu.
“Gel sana kalacağın odayı göstereyim. Bir süre idare edersin artık, rahat olmanı istiyorum. Bir şeye ihtiyacın olursa mutlaka bana haber vermelisin. Son olarak bu evde kim ne derse desin aldırış etme,” dediğinde Yonca şüpheyle Çisem’e bakmıştı. İkili anne oğulların yanından ayrılırken Sevim Hanım gelininin ardından hayranlıkla bakmıştı.
“Ne oldu anne, bakıyorum da Çisem yengeme çabuk alıştın.” Sevim Hanım oğlunun kulağını çekerek hesap sorarcasına konuşmuştu.
“Kız gittiğine göre söyle bakalım, kim bu kız? Bana bak bir haltlar karıştırıp başımızı belaya sokmadın değil mi?” Sevim hanımın sözlerine Erhan gülerken Suat annesinden kulağını kurtarmaya çalışıyordu.
“Ne alaka anne ya, bu durumu konuşacağız ama böyle uluorta değil. Hem babamın da burada olması lazım, önemli bir konu.” Sevim Hanım oğlunun ciddi olduğunu anladığında elini geri çekmişti.
“İyi o zaman yemekten sonra konuşacağız bu konuyu.”
“Çok yoruldum yemek ne zaman yiyeceğiz. İkimizde zor bir gün geçirdik.” Genç adam odasına giderek üzerini değiştirirken Erhan karısının peşinden giderek olanların ön fragmanını öğrenmek istemişti. Genç adam odaya girdiğinde karısını görmeyi beklerken oğluna güçlükle yemek yedirmeye çalışan kızı görünce duraksamıştı.
“Hayırdır Zeynep, yediremedin mi?” Cihangir oldukça hareketli ve neşeli bir çocuktu. Erhan’ı görünce ağzındaki mamayı gülerek dışarıya püskürtmüştü. Genç adam oğlanın sevimli hallerine dayanamayarak kızdan mamayı alıp “Ben yediririm, sen gidebilirsin,” dedi. Kız hızla odadan çıkarken Erhan’ın bakışları yerde serili bezin üzerinde tostunu yiyen kızına takılmıştı. Kızı neredeyse yemeğini bitirmek üzeriydi.
“Güzel miydi kızım?” Narin babasına ağzı dolu bir şekilde gülümseyip hızla başını salladı. Erhan kızının sevimli hallerine içi giderek bakarken mama sandalyesine elini vuran Cihangir yemek istediği için sesler çıkarıyordu. Erhan oğlana yemeğini yedirirken arada kızını kontrol ediyordu. Günün en sevdiği anı çocuklarıyla geçirdiği bu anlardı genç adam için. Tüm yorgunluğu bu iki yaramazla geçiyordu. İç çekerek biten mama tasını kenara bırakarak ıslak bezle oğlanın elini yüzünü silmişti. Narin meyve suyunu da bitirerek babasının yanına yaklaşmış aynı Cihangir gibi kendi eli ve yüzünü de silmesini beklemişti. Erhan iki çocuğu da kucağına alarak odadan çıkarken kızını yere indirip Suat’ın odasının kapısını göstererek “Git bak içeride kim var,” dedi. Narin gözleri büyüyerek hızla odadan içeriye dalarken yatakta sırt üstü uzanan amcasını görünce “Amca,” diye bağırıp yatağın üzerine atlamıştı. Suat sırtına ata biner gibi oturan yeğeninin sesine gözlerini aralarken homurdanarak kızı tuttuğu gibi kollarının arasına çekti.
“Seni küçük yaramaz seni, amcanın sırtına binersin öyle mi?” Narin kıkırdayarak amcasının elinden kurtulmaya çalışırken Erhan kucağında Cihangir’le kapıya yaslanmış bir şekilde kardeşiyle kızını izlemeye başlamıştı.
“Ya amca ya, sakalların batıyor.” Narin’in yakınmasıyla genç adam kızın karnını öpmeye başlamıştı. Kulaklarına dolan ağlama sesiyle geriye çekilen genç adam Erhan’ın kucağında ağlayan küçük oğlanı görünce gülümseyerek ona baktı. Erken Cihangir’i susturmaya çalışırken başarılı olamayınca hiç beklemedikleri kişi tarafından küçük oğlan susturulmuştu.
Kardeşinin ağlamasına dayanamayan Narin yataktan aşağıya atlayarak hızla babasının yanına gidip Cihangir’in elini tutmuştu.
“Ağlama kardeşim,” diyen küçük kız kendi gözlerinin dolmasını umursamadan boyu yetişemese de çocuğu susturmaya çalışmış ve bunda da oldukça başarılı olmuştu. Burnu akan küçük oğlan yeni çıkmış iki dişini göstererek Narin’e gülümserken Narin kıkırdayarak babasına baktı.
“Sümükleri aktı baba,” dediğinde Erhan kızına hayranlıkla bakmıştı.
“Bizim küçük Hanım kardeşine çok bağlandı anladığım kadarıyla.”
“Öyle, senin Narin’e bir şey yapığını sanmış olmalı, yoksa kolay ağlayan bir bebek değil.” Suat yerinden kalkarak oğlanın yanına gittiğinde Cihangir hızla başını Erhan’ın boynuna saklamıştı. Akan burnu genç adamın boynuna sürünürken Erhan gülümseyerek başını iki yana salladı.
“Sayende duşa girmem gerekecek küçük adam, çok sümüklüsünüz.” Suat abisinin boynuna sürülen şeyden tiksinmediğini gürünce şaşırmıştı. Kendisi olsa bu kadar rahat olacağını sanmıyordu.
“Abi rahatsız olmadın mı?”
“Neden?”
“Boynundaki şeyden,” dediğinde Erhan gülerek kardeşine bakmıştı.
“Baba olduğunda anlayacaksın Suat, küçük bir salya ona olan sevgini eksiltmez, ya da çocuğundan seni tiksindirtmez. Ben gidip duşumu alıp üzerimi değiştireyim. Sizde Narin’le aşağıya inin. Kızımı yalnız bırakma, malum misafiri gördükten sonra konakta küçük bir kargaşa çıkabilir.”
“Hadi git sen ben hallederim,” diyen adamla Erhan kendi odasına dönmüştü. Erhan dolaptan kendi kıyafetlerini aldıktan sonra beşiğinde duran küçük oğlana gözü takılınca gülümseyerek “Sende duş almak ister misin?” diye sordu. Çocuk onu anlamışçasına sesler çıkarırken Erhan oğlanın üzerini soyarak bezi üzerinde bırakıp banyoya sokmuştu. Önce küçük oğlanı yıkayıp hızla duş aldıktan sonra üzerine havlusunu sararak banyodan çıkmıştı.
Genç kadın Yonca’yı odasına yerleştirip dinlenmesini söyledikten sonra Cihangir’e bakmak için odasına geçtiğinde banyodan çıkan ikiliyi görünce gözlerini sonuna kadar açmıştı. Oğlu beline havlusunu sarmış bir şekilde duran Erhan’ın kucağında küçük bornozunun içinde gülücükler saçıyordu.
“Siz ne yapıyorsunuz?” genç adam karısını görünce omzunu silkerek “Oğlumla duş aldık,” dediğinde genç kadın yutkunmadan edememişti.
“Üzerini hemen giydirelim, hasta olacak yoksa,” diyen kadın yarı çıplak duran adamın yanında daha fazla kalmamak için aceleyle oğlunu alarak hızla diğer odaya geçmişti. Odaya girer girmez derin bir nefes alarak sakinleşmeye çalışan genç kadın kaşlarını çatarak “Bilerek yapmıyorsa bende bir şey bilmiyorum,” diye kendi kendine söylenen genç kadın gözünün önüne gelen görüntüyü yok etmek için başını iki yana sallamıştı. Cihangir onun bu hareketine gülerken Çisem gözlerini kısarak oğluna bakmıştı.
“Komik mi Cihangir Bey?” diye sorunca küçük çocuk annesine yeniden gülmüştü. Oğlunu iyice kurulayıp dolabından çıkardığı kıyafetleri hızla üzerine giydirerek mayışan bebeği kucağına sallayıp uyumasını sağlamıştı. Beşiğine yatırmak için odaya geçmesi gerekiyordu ancak buna cesaret edememişti. Erhan birkaç dakika sonra üzerine spor bir kıyafet giyerek elindeki baş havlusuyla saçlarını kurulayarak bulunduğu ara odaya geçmişti.
“Uyudu mu?” genç kadın adamın sesini duyunca ona bakmıştı. Genç adamın saçları dağınık bir şekilde alnına düşerken olduğundan daha karizmatik görünüyordu. Çisem kabul ediyordu ki kocası saatlerce izlenecek bir görüntüye sahipti.
“Evet uyudu, beşiğine yatırayım uyanmasın.” Genç kadının hızla yanından geçip gitmesiyle Erhan arkasından şaşkınca bakmıştı. Çisem ondan kaçıyormuş gibi davranıyordu ve bu durum Erhan’ın hiç hoşuna gitmemişti. Karısının kendisinden rahatsız olmasına izin veremezdi. Saçlarını kurulamayı bırakarak havlusunu kenara bırakmıştı. Odada bulunan dağınıklığı ağır bir şekilde toparlarken yemek saatinin geldiğini görünce Çisem’e haber vermek için peşinden odaya geçmek istediğinde ikili kapıda yüz yüze gelmişti. Ne Erhan ne de Çisem şaşkınlıktan geri çekilmezken genç kadın yutkunarak bir adım geri çekilmeyi güçlükle başarmıştı.
“Bir şey mi oldu?”
“Yemeğe inelim demek için gelmiştim. Hadi aşağıya inelim,” diyen adam geri çekilerek karısına yol vermişti. Çisem öne geçerken çaktırmadan bir elini hızlı atan göğsünün üzerine bastırmıştı. Küçük koridoru geçerek odadan çıkan ikili yan yana merdivenlerden aşağıya inerken arkalarından Suat ve Yonca’nın geldiğini görünce duraksamıştı. Yonca yorgun görünse de asıl yorgunluğu bilmediği insanların arasına karışacağı için ruhsal olarak yaşıyordu. Çisem kızın tedirginliğini anlayarak Yonca’nın yanına gelmişti. Suat polis olduğu için araştırdığı bir olayda tanık olan Yonca’yı koruma altına almak için en güvendiği yere, kimsenin kolaylıkla bulaşmak istemeyeceği ailesinin yanına getirmişti.
“Çekinecek bir şey yok Yonca, merak etme Sevim anne de Hikmet baba da sana sıcak davranacaktır. Tabi büyük anne ve amcanın ailesi için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Onlar kimseye iyi davranmıyor.” Erhan karısının sözleriyle gözlerini devirerek cevap vermişti.
“Öyle bir durumda sen onların hakkından gelirsin değil mi Hanım ağam?”
“Elbette, kimse benim misafirimi ezmeye kalkışamaz.” Çisem’in burnunu kaldırarak konuşması Suat’ı güldürmüştü.
“Bakıyorum da ailenin iplerini eline almayı başardın yenge, helal olsun sana. Ama dikkat et Nedret Hanım kendine karşı gelenlere acımasız olabilir. Sessiz olmasına aldanma, avını en ummadığı anda yakalar.”
“Gardımı düşürmememi istiyorsun yani.”
“Bence indirmemelisin.” Üçü birlikte yemek salonuna girdiklerinde bakışlar onlara dönmüştü. Suat Yonca’nın yanında dururken Nedret hanımın keskin bakışlarının hedefi olmuştu.
“Hoş gelmişsin torunum, geleceğini haber vermedin. Hayırdır?” diye araya giren amca Suat’ın göz devirmesine neden olmuştu. Suat adet gereği babaannesinin elini öperken amcasına cevap vermeyi de unutmamıştı.
“Evime gelmek için haber vermem gerektiğini bilmiyordum amca. Birkaç gün iznim vardı bende annemi görmeye geldim.”
“Yalnız gelmemişsin ama…” Hesna yengesi de işin içine girdiğinde Suat kadına bakarak imayla gülümsemişti.
“Sana da hoş bulduk yenge, size gelin getirdim daha ne istiyorsun?” Suat’ın sözleriyle Nedret Hanım sinirlenerek elini masaya vurmuştu.
“Ne demek gelin getirdim? Kimden izin aldın?” yaşlı kadının sert sözlerinden Suat etkilenmezken Çisem Yonca’nın kulağına eğilerek, “Merak etme babaanne herkese aynı davranıyor. Sadece sana özel değil,” dedi. Yonca sakin bir şekilde sessizce yerinde dururken Hikmet Bey oğlunun omzuna dokunarak hafif gülümsemişti.
“Hoş geldin oğlum, keşke haber verseydin hazırlık yapardık.” Genç adam babasının elini öperken sarılışına karşılık vermişti. Hikmet Bey çocuklarını özlüyordu. Hepsi konağı terk edip gitmişti ve bu zamana kadar yokluklarını hiç bu kadar yoğun hissetmemişti. Kendini işlerine o kadar kaptırmıştı ki çocuklarının yuvadan bir bir dağıldığını fark edememişti. Başkalarına baba olabilmiş ama kendi çocuklarına yeterli babalığı gösterememişti.
“Hoş buldum baba, sana bir emanet getirdim.” Hikmet Bey gelininin yanında sessizce duran Yonca’ya bakarak gülümsemişti.
“Emanetin başımızın üzerinde oğlum, hadi yemeğe geçelim.” Suat babasına gülümseyerek Yonca’ya bakmıştı.
“Yonca sen yengemin yanına otur, çekinmene gerek yok.” genç kız adama kısa bir bakış atarak Çisem’in yanındaki boş yere oturmuştu. Hala cevap alamayan Nedret Hanım sinirle torununa bakmıştı.
“Suat, misafirimiz kim söylemeyecek misin? Ortaya bir laf atıp kenara çekilmezsin. Kim olduğunu bilmediğimiz birini ailemize soktun.”
“Yonca benim bir tanıdığımın kızı babaanne, bir süre burada kalacak. Kendisi öğretmen, merkezdeki okulda öğretmenlik yapacak.” Kadın öğretmen lafını duyunca biraz yumuşamıştı.
“Öyle desene oğul, aklımızı alıyordun. Madem mürebbiyedir elbet misafirimizi en iyi şekilde ağırlayacağız,” diyen kadına şaşkın bir şekilde bakan Çisem kocasına eğilerek “Acaba öğretmen mi olsaydım?” diye sorunca Erhan kendini tutamayarak gülmüştü.
“Bence sen adaleti daha iyi sağlıyorsun, bırak öğretmenliği başkası yapsın karıcım.” Çisem yutkunarak önüne dönerken bir süredir adamın bakışlarının altında utanmadan edemediğini fark etmişti. Yemekler dağıtılmış herkes sessizce yemeğini yemeye başlamıştı. Arada Hikmet Bey oğluna sorular soruyor, Suat cevaplayıp kenara çekilirken bu kez Erhan’a işle alakalı sorular soruyordu.
“Baba sana söylemeyi unuttum. Birkaç gün sonra Ankara’ya gideceğiz. Çisem’in halletmesi gereken işler var,” diyen Erhan’a cevap babaannesinden gelmişti.
“Daha evleneli kaç ay oldu da sürekli baba evine gider durur gelin. Madem bu kadar çok özleyecekti ne diye evlendi.” Çisem kadını takmayarak yemeğine devam ederken Erhan karısının tavrına tek kaşını kaldırarak bakmıştı.
“Hayatım sana soruyor, bir şey söylemeyecek misin?” Erhan’ın ‘hayatım’ sözüne takılan genç kadın son lokmasını güçlükle yutarak kocasına hafif gülüşmeyerek cevap vermişti.
“Babaannen her zaman bir şey söylüyor hayatım!” diyerek son sözünü vurgularken Erhan mesajı almış bir şekilde gülümsemişti. “Yaşlılığına vererek cevap vermeyi uygun bulmuyorum. Ne de olsa yaşlı kadın kalbini kırmamak lazım,” dediğinde Suat içtiği suyu dışarıya püskürtmemek için güçlükle yutkunup öksürüğünü bastırmaya çalışmıştı.
“Saygısız ne olacak. Evlendiğin, bize gelin diye getirdiğin kadına bak,” diyen kadın Erhan’a çıkışmıştı.
“Babaanne sende bir karar ver, cevap versem saygısız, vermesem saygısız oluyorum. Üstelik ailemi özlediğim doğru ancak işlerimi toparlamak için Ankara’ya gitmem gerek. Malum hastanenin hukuk bölümünün başında ben vardım. Yerimi başkasına devretmem gerek,” dediğinde Hesna ve Dicle burun kıvırarak kadına bakarken Nedret Hanım torununa dönmüştü.
“Aşiretin Hanım ağası çalışmayacak değil m oğlum? Nerede görülmüş Hanım ağanın çalıştığı?”
“Neden? Siz boş boş oturdunuz diye ben neden oturayım. Onca yılı evde oturmak için okumadım ben. Bu gün Erhan bana iş teklif etti bende kabul ettim. Yakında şirketin avukatı olacağım. Ayrıca handaki şu dükkânı da kendime büro olarak açacağım.” Çisem’in sözleri masada bir uğultuya neden olurken genç kadın kocası arkasında olduğu için kimsenin itirazına kulak asmamıştı.
Yemek bitip sofra toplandığında genç kadın Yonca’yı yalnız bırakmamak için mecbur salonda aile üyeleriyle oturmak zorunda kalmıştı. Sessizce konuşulanları dinliyor, kendisine soru sorulduğunda cevap veriyordu. Mesleki bir alışkanlıkla üyelerini incelemekten kendini alamıyordu. Bazıları şüpheli davranıyor, bazıları ise üstünlük sağlamak için farkında olmadan diğerine baskı uyguluyordu. Özellikle amca ve yengenin baskın bir şekilde aile üzerinde etkisi vardı.
“Geç oldu, ben odama çekiliyorum. Yonca sende yorgunsundur seni de odana götüreyim.” Çisem yerinden kalkarken Yonca’nın da kalkmasını sağlamıştı. Genç kız ‘iyi geceler’ diyerek Çisem’le birlikte solondan çıkarken oldukça sessizdi.
“Çok gerildim!” Yonca merdivenlerden yukarı çıkarken kendini tutamayarak konuşmuştu. Çisem onun bu hareketine gülerek karşılık verirken “Merak etme yakında alışırsın,” dedi.
“Çok soru soruyorlar, yengenin bakışları beni delip geçiyordu.”
“Onun derdi başka sen merak etme, sana bir şey yapamaz. Dediğim gibi bir sıkıntın olursa benden yardım istemekten çekinme. İkimizde buraya yabancıyız, birbirimize destek olmalıyız. Hem kızımı da sana emanet edeceğim anlaşılan.”
“Kızın mı?” Çisem gülümseyerek başını sallamıştı.
“Evet, sen henüz görmedin. Normalde kreşe gönderecektik ama sen okulda olacağına göre seninle gönderebiliriz.”
“Anlıyorum,” diyen genç kız sessizleşmişti. Çisem yerinde durarak Yonca’ya döndü.
“Odana girdiğinde kapını kilitlemeni istiyorum Yonca, olmazda biri yanlışlıkla odana girmesin. Malum burası çok büyük bir konak ve konağa kimin girip çıktığı hala belli değil. Yakında buna da bir çözüm bulacağım.”
“Neden kilitleyeceğim ki?” Yonca anlayamamıştı bu isteği.
“Sen dediğimi yap, ayrıca yenge ve kızına karşıda dikkatli ol. Amaçlarını engelleyecek herkese bir kumpasları vardır.” Çisem’in sözleriyle gerilen genç kız odaya girer girmez kapısını kilitlemişti. Akşam boyunca yengeninde Dicle’nin de bakışlarından hoşlanmamıştı. Bu topraklarda neler dönebileceğini az çok öğrenmeye başladığında tedbirli olmakta fayda vardı. Zaman ne gösterecekti bilmiyordu ama iyi şeyler olmayacağını hissedebiliyordu. Çisem hayatta çok az şeye güvenirdi ve bu güvendiği şeyin başında hisleri geliyordu. Aynı kocasına çekildiğini hissettiği gibi…
***
Yorumlarınızda beni yalnız bırakmazsanız sevinirim. Teşekkür ederim. Ayrıca yazabilirsem yarın Gelincik Çiçeği, sonra da Cesur’u yazmaya çalışacağım. Sırayla üç hikayeyi de yazıp yayınlamaya çalışacağım. Anlayışınız için teşekkür ederim. Hayırlı sahurlar.
10. BÖLÜM <<<<<<——–>>>>>> 12. BÖLÜM
[…] 9. BÖLÜM <<<<<<<<<<<<—————>>>>>>>>>>>>> 11. BÖLÜM […]
Misafir geldi hoş geldi bakalım onunla nasıl uğrasacaklar emeğine sağlık canım harikaydı
Emeğine sağlık Yazarcigim ❤️ öğretmen hanımı iyi karşıladı babaanne şaşırdım inşallah yenge ve amcanın doldurusuna gelip kötü davranmaz. Bir planlar yapıyor bunlar fazla sessiz kaldılar bakalım ne çıkacak altından:/ . Yonca ve Suat nasıl olacak acaba Suat gidecek tekrar ilişkilerini sabırsızlıkla bekliyorum ❤️ çok geçmiş olsun Yazarcigim ❤️
Yuppi bölümm geldi
Çok geçmiş olsun Rabbım acil şifalar versin inşallah canım.Bölüm yine çok güzeldi ellerine emeğine sağlık.
Çok geçmiş olsun birkaç gün de özlrmişim bizimkileri emeğine sağlık
Çok geçmiş olsun emeğiniz için teşekkür ederim
Geçmiş olsun. Her zamanki gibi güzel bir bölümdü eline sağlık
Öncelikle geçmiş olsun Allah şifa versin, en çok merak ettiğim karakterlerden oldu Erhan ve Çisil heyecanla diğer bölümü bekliyorum. Yonca nasıl uyum sağlayacak sorunları düzeldi mi dava nasıl gidiyor hepsi ayrı ayrı merak konusu. Yeni bölümde görüşmek üzere hoşçakalın
Öncelikle cok geçmis olsun ackl şifalar dilerim .Bölüm herzamanki gibi çok güzeldi siz bencede hep yazmalısınız kaleminiz harika okadar sürükleyiciki kendinizi hemen kaptırırîyorsunuz ve nasıĺ sonu gelmis bittiği için uzülüyorsunuz .Emeģinize saģlık
Çok geçmiş olsun Rabbim şifa versin
Bu bölüm çok güzeldi yonca ile Suat’ın konağa gelmesi güzel oldu yeni bölümü sabırsızlıkla bekliyorum
Çok geçmiş olsun dikkatli ol lütfen
Misafir de geldi konak baya hareketlenecek gibi. Çişem yavaş yavaş erhandan hoşlanmaya başlıyor bakalım neler olacak.
Evvela çok geçmiş olsun canım yazarcım rabbim tez zamanda hayırlı sonuçlar almanı nasip etsin inşallah temiz çıkacak mr sonuçlarında, konak yine karışacak gibi suatın ani gelişi ve yanında misafir getirişi nasıl etki edecek merak ediyorum evet çisem ile Erhan arasında elle tutulur gözle görülür birşeyler bekliyorum ister istemez böyle bir beklentiye girdim yani yüreğine sağlık yeni bölümleri bekliyorum
[…] S.S. Kalpler 11. Bölüm […]
Çisem kendini sevdirdi.
Geçmiş olsun.
Muhteşemdi ellerinize emeğinize sağlık