Merhaba arkadaşlar. Final bölümüyle sizlerin karşısındayım. İnanın hikayeyi bitirmek hiç içimden gelmedi. Bu yüzden şimdiye kadar yazdığım en uzun bölüm olduğunu söyleyebilirim. Evladımdan ayrımlış gibi hissediyorum. Umarım güzel bir final olmuştur. keyifli okumalar.
Uzun ve kıvrak patika yoldan seri bir şekilde ilerlerken düşmemek için dikkatli olmaya çalışan genç kadın derin bir nefes almıştı. Bir süredir en sevdiği aktivite çıktığı bu doğa yürüyüşleriydi. Fırsat buldukça her hafta sonu arkadaşlarının köylerine gidiyorlar, güzel vakit geçiriyorlardı. Normalde kapalı olan ev hafta sonu kaçamağı için ideal bir yerdi. Kollarını iki yana açarak derin bir nefes aldı. Meşe ağaçlarının kokusunu içine çekerken ağaçlarda dans eden kuşların cıvıltısı onu gülümsetmişti. Birbiriyle haberleşen saka kuşları, ağaçları delmeye çalışan ağaçkakanın sesiyle karışıyordu.
“Hayatım ne yapıyorsun?” genç adam hızlı adımlarla karısına yetişirken Alya gülümseyerek ona döndü.
“Buradan ayrılmak zor olacak?” Cenk karısının yanına gelerek dar patikada hemen arkasında durmuştu.
“Öyle ama bizim orada daha güzel yerler vardır. Elbet birini keşfederiz seninle.”
“Annemin köyünde küçük bir dere yatağı vardı, onun etrafında da abimlerle piknik yapmayı severdik.”
“O zaman havalar güzel olduğunda gider birlikte de yaparız. Sen canını sıkma, ara sıra yine geliriz buraya. Hem sende biliyorsun bir ayağımız hep burada olacak.” Alya iç çekerek başını sallamıştı. Sonunda okulu bitirmişti. İki gün sonra yüksek lisans belgesini alacaktı. Bu dönem çok hızlı geçmişti genç kadın için. Beklenildiği gibi dereceyle okulunu bitirmişti. Asıl sürpriz olansa Akasya’nın da dereceyle bölümü bitirmiş olmasıydı. Üstelik Ahmet’in iş teklifini de kabule etmiş, birlikte yeni kurulacak tıbbı bitkiler yetiştirme seralarının başına geçeceklerdi. Eğer istenilen üretimi başarabilirlerse bölgeye yeni bir işleme fabrikası kurulacak ve bölge halkı için iş imkanı oluşacaktı.
“Hadi gidelim artık, namazdan sonra yola çıkacağız. Asya ve Sefa bizi bekliyor.” Genç kadın kocasının elini tutarak geriye dönmüştü. Geldiği yolu geriye doğru yürüyen ikili etrafa göz atmayı da unutmuyordu. Meslek alışkanlığı gördükleri her bitkiye bir yorum yapıyorlardı. Bilmediklerinin de Google de arama yapmak için resmini çekerek ilerlemişlerdi.
“Ahmet’le konuştun mu?”
“Akşama bize gelecek, son kez toplanalım istedik.” Cenk kafasını sallarken dün annesinin evinin eşyalarını toplayıp nakliyeye verdikleri için birkaç gün kendi evleriyle idare edeceklerdi. Neyse ki kendi dairelerine fazla bir eşya almamışlardı. Yola çıkarken onları da dayısının çift kabinine yükleyerek öyle memlekete döneceklerdi. Okul bittiği için Alya ve Cenk memlekete dönüş yapmaya karar vermişti. Cenk zaten geçici olarak üniversitede eğitim veriyordu. Asıl çalıştığı yer KTÜ Merkez kampüsüydü. Ayrıca Alya’nın da üniversitede çalışması için boş pozisyon açılmasını bekliyorlardı. Bu süre içinde de kendi işini yapmak için fırsat kollayacaktı. Belki bir fidanlık açabilirdi. Bitkilerle uğraşmayı seviyordu. Eve yaklaştıklarında Sefa ve Asya’yı onları beklerken bulmuşlardı.
“Bir şey mi oldu?” Alya genç kıza sorarken Sefa omzunu silkerek Asya’dan önce cevap vermişti.
“Okula uğramamız gerek, birazdan çıkacağız. Siz istediğiniz zaman çıkar evi kilitlersiniz,” dedi.
“Zaman var aslında bizde sizinle çıkalım. Öğleye evde oluruz.” Alya da kocasını onaylarken eve girip eşyalarını toplamışlardı. Alya kendi odalarını toplayıp kirlileri poşete koyarak yanına alırken Asya da evin geri kalanını kontrole etmişti. Eskiden sürekli yaşadığı eve şimdi arada sırada gelmek genç kızı oldukça üzüyordu. Babası öldükten sonra iki kadın köyde duramamışlardı. Bu yüzden zamanında şehir merkezinde aldıkları eve geçmişlerdi. Hep birlikte arabalarına geçerek yola koyulduklarında Alya midesinin bulandığını söyleyerek Cenk’e arabayı kenara çekmesini istemişti.
“Alya iyi misin?”
“Bilmiyorum Cenk, kahvaltı yapmadık ondan olabilir.”
“Bu böyle olmayacak, hemen doktora gidiyoruz. Sık olmasa da bu durum kendini tekrarlıyor.” Genç kadın kocasına hak vererek başını sallamıştı. Sefa Cenk’in durduğunu görünce telefon ederek neden durduklarını sormuş aldığı cevapla da yoluna devam etmişti. Bir saat sonra merkeze geldiklerinde Cenk arabayı hastaneye yönlendirmişti. Alya başını geriye yaslayarak gözlerini kapatırken Cenk onun bu halini gördükçe daha fazla endişelenmişti. Hastaneye geldiklerinde acilden giriş yapan genç adam orman bölgesinden geldiklerini söyleyerek zehirlenme olabileceğini doktora belirtirken Doktor kan tahlili yaptırarak beklemelerini söylemişti.
“Kantine gidip bir şeyler yiyelim mi çok acıktım ben!” Alya’nın sözleriyle genç adam karısının elini tutarak kantine doğru ilerlemeye başlamıştı. İkili karışık tost ve çay söylerken boş bir masaya geçip beklemeye başlamıştı. Birkaç dakika sonra siparişleri hazır olduğunda Cenk yerinden kalkarak tepsiyle birlikte siparişleri alıp geri dönmüştü. Alya tostunu yemeye başladığında Cenk şaşkınlıkla ona bakıyordu. Genç kadını ilk kez bu kadar iştahlı bir şekilde yemek yerken görüyordu. Henüz kendi tostundan bir ısırık alamadan Alya’nın bakışlarını yakalayınca duraksadı.
“Ne oldu?”
“Şey ben doymadım!” diyen karısıyla iyice şaşıran genç adam elindeki tostunu genç kadına uzatarak kendisi için yeni bir tost almak için yerinden kalkmıştı. Alya gözleri parlayarak kocasının tostunu yemeye başladığında Cenk’in masadan kalktığını bile fark etmemişti. Yarım saat sonra ikili yemeklerini yedikten sonra test sonuçlarının çıkmasına biraz daha olduğunu düşündükleri için hastane yakınlarındaki küçük mağazalara dolaşmaya karar vermişlerdi.
“Şuraya girelim mi? İkizlere hediye alalım,” diyen Alya neşeli bir şekilde bebek eşyası satan mağazaya girmişti. Arya’ın ikizlerine, dayısının oğluna ve abilerinin doğacak olan kızlarına hediye almak istemişti. Üç kadının da doğumuna sayılı günler kalmıştı. Bu yüzden onlara yeni doğan kıyafetleri alırken ikizlere bir örnek şortlu denizci takımı almıştı.
“Cenk bunun içinde ikizler çok sevimli görünecek değil mi?” eline aldığı tulum tarzı kıyafeti kocasına gösteren genç kadın Cenk’in hayran bir şekilde kendisine baktığını görünce duraksamıştı.
“Ne oldu? Neden bana öyle bakıyorsun?”
“Kıyafetleri görünce kendini kaybettin. Yeğenlerin çok şanslı, harika bir teyze ve halasın.”
“Yok canım, yeğenlerim benden çok Arya’yla oynamayı sever,” dediğinde Cenk karısının yüz ifadesinin değişmesiyle gülmüştü.
“Onları acıtarak sevdiğin için olabilir mi?”
“Ne yapayım, çocuk dediğin biraz hırpalanıp sevilecek. Yoksa sevmenin keyfi olmuyor.” Cenk başını iki yana sallayarak kolunda ki saate bakmıştı. Zaman çok çabuk geçmişti ve hastaneye dönmeleri gerekiyordu.
“Karar verdiysen alıp hastaneye gidelim. Sonuçlar çıkmıştır.” Alya elindeki küçük kıyafetleri kasaya bırakırken Cenk kıyafetlerin parasını ödeyerek poşetleri eline almıştı. Alya kocasının elini tutarak mağazadan çıkarken Cenk elindekileri arabaya bırakarak hastaneye geçmişlerdi. Sıranın kendilerine gelmesini bekleyen ikili doktorun asistanının isimlerini çağırmasıyla odaya girmişlerdi.
“Oturun lütfen,” diyen adamla Cenk gerilmişti. Alya ise bedeninde bir rahatsızlık hissetmediği için oldukça rahattı.
“Karımın neyi var Doktor Bey?” diye soran genç adam doktorun şaşkınlıkla Cenk’e bakmasını sağlamıştı.
“Karınızın nesi olduğunu bilmiyor musunuz?” adamın sözleriyle bu kez Cenk kaşlarını çatmıştı.
“Bilseydik buraya gelmezdik değil mi? Sabah kustu, normalde kolay hasta olmuyor. Dolayısıyla bu durum bizi endişelendirdi.” Adam şaşkınlıkla ikiliye bakarken Alya doktorun ifadesinden hoşlanmamıştı.
“Kusura bakmayın ilk kız böyle bir durumla karşılaşıyorum. Daha önce benzer olayları duymuştum ancak ilk kez benim başıma geliyor.”
“Doktor Bey bizi endişelendiriyorsunuz.” Alya yutkunarak adama bakmıştı. “Testlerde bir şey mi çıktı?” adam gülümseyerek genç kadına bakmıştı.
“Anlaşılan haberiniz yok, garip ama bu haberi vermek bana kaldı. Tebrik ederim Alya Hanım, hamilesiniz. Üstelik hamileliğiniz epey ilerlemiş durumda.” Alya şaşkınlıkla adama bakarken yutkunarak bir elini karnına götürmüştü.
“Mümkün değil, benim dönemlerim oldukça düzenli devam ediyor.”
“Bu gibi durumlarla karşılaşabiliyoruz. Hamilelik dönemi boyunca az da olsa adet gören hastalarımız oluyor. Sizin belirtileri anlamamanız çok ilginç. Bebeğinizin tekmesini hiç mi hissetmediniz?”
“Bebeğin tekmesi mi?” Cenk dalgın bir şekilde Alya’ya dönerken genç kadın da şaşkınlıkla kocasına bakıp başını iki yana sallamıştı.
“Öyle bir şey olmadı, olsaydı hissederdim. Hem bebek hemen tekme atar m ki?” genç kadının sorusuyla doktor gülerek ikiliye bakmıştı.
“Karımın karnı da çıkmadı, testlerde bir yanlışlık olmasın?” Cenk içinde yaşadığı sarsıntıları sakinleştirmeye çalışıyordu. Emin olmak zorundaydı. Eğer Alya hamileyse bu onun için daha önce tatmadığı bir sevinç olacaktı. Düşüncesi, ihtimali bile içinde çağanların taşmasına neden olurken gerçek olduğunu bilmek Cenk’e kalp krizi geçirtebilirdi.
“Elbette, testlerde bir sıkıntı yok. Beş aylık hamilesiniz!” dediğinde ikili yerinden kalkarak “Beş aylık mı?” diye sesini yükseltmişti.
“Dalga mı geçiyorsunuz?”
“Karım neredeyse doğuracak ve bizim bunu anlamadığımızı mı söylüyorsunuz?” Alya ve Cenk aynı anda konuşurken doktor geri yaslanarak başını ikiliye kaldırmıştı.
“Testlere göre böyle, sizi kadın doğum uzmanı arkadaşımıza yönlendireceğim. Daha önce kontrolden geçmediğiniz için acil bir şekilde doktora görünseniz iyi olacak. Ayrıca bebeğin hareket etmemesi durumunu da sorarsanız iyi olur.” Cenk yutkunarak karısına bakmıştı.
“Alya duydun mu?” Alya şoka girmişti. Şuanda hiç bir şey duyacak durumda değildi. Cenk karısının elini tutarak doktorun tarif ettiği kadın bölümüne giderken oldukça heyecanlıydı. Karısının beş aylık hamile olma olasılığını aklı almıyordu. Bu zamana kadar nasıl olmuştu da fark edememişlerdi. İkili hızlı adımlarla kadın doğum bölümüne giderken ekranda yanıp sönen isimle hızla içeriye girmişlerdi.
“Alya Hanım?” doktor genç kadını dikkatle süzdükten sonra Cenk karısının elini tutarak masanın önündeki koltuğa oturtmuştu.
“Az önce karımın beş aylık hamile olduğunu söylediler.” Cenk karısına bakarak hala düz olan karnını gösterip konuşmasına devam etmişti. “Sizce hiç hamile gibi duruyor mu?” dediğinde Alya kocasının konuşmasına ve yüz ifadesine gülmeden edememişti.
“Beyefendi anlıyorum sizi ancak muayene etmeden bir şey diyemem. Sizi yan tarafa alalım Alya Hanım.” Alya ultrason bölümüne geçerken Cenk’te hemen yanı başındaydı.
“Uzanım karnınızı açın lütfen,” diyen doktorun dediğini yapan genç kadın oldukça heyecanlıydı. Garip hissediyordu. Cenk karısına yardımcı olurken birkaç dakika sonra ekranda beliren görüntüyle ikili şaşkına dönmüştü. Gerçekten orada bir bebek vardı ve kendileri gibi tecrübesizlerin bile görebilecek kadar büyümüştü.
“Cenk!” Alya gözleri dolu bir şekilde kocasına bakarken Cenk’in hipnoz olmuş bir şekilde ekranda takılı kalan bakasılarını görmüştü.
“Bir yanlışlık yok Alya Hanım, sizin de gördüğünüz üzere hamilesiniz. Bebeğiniz oldukça sağlıklı,” diyen kadın birkaç tuşa bastıktan sonra ölçümler yapmış, sonrada kalp atışlarını dışarıya vermişti. Cenk karısının elini sıkıca tutarken Alya ağlamaya başlamıştı.
“Ama ben onun hareketini hiç hissetmedim. Bu kadar büyümüş ve ben bebeğimin varlığını hissedemedim.” Duygusallaşan genç kadın ağlarken Cenk onu teselli etmek için yüzünü ellerinin arasına almıştı.
“Ağlama hayatım, elbet Doktor Hanım bir şey söyleyecektir.”
“Merak etmeyin bebeğiniz oldukça sağlıklı. Ayrıca belirtmeliyim ki hamileliğiniz birçok kadına göre oldukça iyi ve sorunsuz ilerleyecek gibi.
“O kadar sorusuz ki doğuma kadar varlığını anlayamayacaktık.” Cenk’in sözlerine genç kadın gözlerini devirirken doktor gülmüştü.
“Karınızın iç karnı büyük olduğu için henüz bir şişkinlik görünmeyebilir. Bu aydan sonra çok olmasa da belirgin bir karnınız olacaktır.”
“Peki neden hareket etmiyor? Bir sorun yok değil mi bebekte?”
“Merak etmeyin, sizde bebekte gayet sağlıklısınız. Anladığım kadarıyla sağlıklı besleniyorsunuz. Bu yüzden beben gerekli beslenmeyi almış durumda. Bu şekilde beslenmeye devam ederseniz takviye almadan hamileliğinize devam edebilirsiniz.”
“Peki dikkat etmemiz gereken bir şey var mı?”
“Şu anlıkta sadece ağır kaldırmamaya dikkat edin. Bol bol yürüyüş yapabilirsiniz. Aynı şekilde yeme içmenize devam edin yeter.”
“Doktor Hanım biz birkaç güne uzun yolculuğa çıkacağız, karım için tehlikeli olmaz değil mi?”
“Sorun olacağını sanmıyorum. Dinlenerek giderseniz sizin için daha iyi olur. Cinsiyetini öğrenmek ister misiniz?”
“Cinsiyet mi? Cinsiyeti belli mi?”
“Alya Hanım bebeğiniz beş buçuk aylık, cinsiyet elbette belli. Hatta sizinki naz yapmadan kendini gösteriyor.” Cenk heyecanla doktora bakarken Alya’nın da ondan aşağı kalır yanı yoktu.
“Lütfen, öğrenmek istiyoruz.” Kadın gülümseyerek birkaç tuşa daha bastıktan sonra ekran görüntüsünün çıktısını alıp Cenk’e uzatmıştı.
“Kızınıza merhaba deyin Cenk Bey,” diyen kadınla genç adam donup kalmıştı.
“Kız mı? Sadece bir tane değil mi?” Doktor anlamaz bir şekilde genç adama bakarken Alya homurdanarak kocasına çıkışmıştı.
“Cenk saçmalama…”
“Doktor Hanım bir kez daha bakar mısınız? Belki kardeşi arkasına falan saklanmıştır.”
“Anlamadım?”
“Siz ona bakmayın, eşim saçmalıyor.”
“Neden öyle söylüyorsun karıcım. Bu zamana kadar hamile olduğunu anlamadık, belki kardeşini de saklamış olabilir. Doktor Hanım karım ikiz, daha geçen yıl ikizi ikiz bebek dünyaya getirdi. Belki bizimki de ikizdir.”
“Mümkün değil. Sizin için üzgünüm ama karınızın karnında tek bebek var,” dediğinde Cenk derin bir nefes almıştı.
“Çok şükür,” dediğindeyse Alya kaşlarını çatarak kocasına baktı.
“Cenk?”
“Bakma bana öyle Alya, Arya’nın neler yaşadığını sende biliyorsun. Senin sağlığın için tek çocuk yeterli,” dediğinde Alya derin bir nefes alarak karnını silip yerinde doğrulmaya çalışmıştı. Cenk karısına yardım ederken doktor birkaç uyarı daha yaptıktan sonra onları yolcu etmişti. İkili şaşkın bir şekilde hastaneden çıkarken Cenk olduğu yerde durarak karısına dönmüştü.
“Ne oldu?”
“Az önce baba olacağımı öğrendim değil mi? Rüya görmedim?” dediğinde Alya hala inanmakta güçlük çeken genç adamın koluna girerek başını omzuna yaslamıştı.
“Sen çok iyi bir baba olacaksın hayatım. Hadi eve gidelim. Annemler habere çıldıracak.”
“Akşama söyleyelim,” diyen genç adam karısına gülmüştü. “Akşam herkes toplandığında söyleyelim. Çok şaşıracaklar.” Alya kocasına hak verirken birlikte arabaya binip yola çıkmışlardı.
“Farkında mısın bu gün ilk kez aş erdim sayılır. İki tane tost yedim Cenk,” diyen kadına gülen adam başını sallamıştı.
“Bu sayılmaz çok acıkmıştın, canın bir şey çekiyorsa bana söylemekten çekinme karıcım.”
“Emin olabilirsin kocacım.” İkili yola koyulduklarında oldukça mutluydular. Alya’nın eli istem dışı karnına gidip geliyordu. Yüzünde kocaman bir gülümsemeyle etrafına bakıp duruyordu. Derin bir iç çeken genç adam uzanarak karısının elini tutmuştu.
“Bu gün hayatımda en mutlu olduğum ikinci gün oldu Alya, seni alnıma yazan Allah’a şükürler olsun!” diyen genç adam kızın dikkatini çekmişti.
“İlki neydi? Benim bebeğimi ikinci plana atan mutluluk ne ola ki?” diye soran genç kız gözlerini kısarak adama bakıyordu. İçinde hissettiği garip duyguyla bebeğini koruma içgüdüsü ortaya çıkmıştı. Zaman zaman anne olmayı elbette düşünüyordu ancak böyle plansız bir şekilde sürpriz olması genç kadını gafil avlamıştı. Kendini Cenk ile evlendiğinde tamamlanmış hissediyordu ancak bu gün anlamıştı ki tamamlanmışlık hissi asıl bebeğini öğrendiğinde gerçekleşmişti. İkizlerden sonra sürekli aklındaydı bebeğinin olması ancak okul yüzünden erteleyip duruyordu.
“İlki seninle evlendiğim gündü,” dediğinde Alya yüzünde gülümsemeyle adama bakmıştı. Avucunun içinde ki kocasının elini dudaklarına götürüp öperken Cenk başını iki yana sallamıştı. Alya arada Cenk’in elini öpmeyi seviyordu. Aynı Cenk’in de kendi elini sürekli öpmesi genç kadının içini eritiyordu. Onlar belki sürekli sevgi sözcükleri birbirine söylemiyorlardı ancak davranışlarıyla bunu sürekli belli ediyorlardı. Tek bir dokunuş, bir bakış ve içten bir gülümseme sevgilerini gün yüzüne çıkarıyordu.
Araba evin önüne durduğunda Cenk kısa bir duraksamayla birkaç gün önce boşalttıkları evin kapısına bakmıştı. Yarın o eve kiracı taşınacaktı. Üstelik taşınacak olan kiracılarda yabancı değildi. Sefa ve Asya evlendiklerinde yaşamak için Cenk’in boşalttığı evi tutmuşlardı. Bu onlar için büyük şanstı doğrusu. Ev hem aile apartmanıydı hem de komşularıyla iyi anlaşıyorlardı. Akasya ve Onur okuldan sonra hemen evlilik hazırlıklarına başlayacaktı. Aileler anlaşmış aralarında söz kesilmişti. İki ay sonra yeniden düğün için geri döneceklerdi. Asya ve Sefa’nın düğün tarihleri belli olmuştu sonunda. Birlikte teras kata çıktıklarında genç kadın kapıyı çalarken Cenk karısının elini sıkıca tutup kapının açılmasını beklemişti. Deniz Hanım kapıyı aralayınca kaşlarını çatarak ikiliye baktı.
“Evladım neden zile vuruyorsunuz, anahtarınız yok mu?” diye ikiliyi azarlarken Alya kadının hızlı bir şekilde salona dönmesine gülmüştü.
“Anlaşılan gündüz kuşağı izliyor annem, rahatsız ettik kadını.” Cenk omzunu silkerken karısının üzerindekileri alıp “Sen salona geç ben sana yiyecek bir şeyler hazırlayayım,” dedi. Alya kocasını onaylarken genç kadın salona geçerek Deniz Hanım’ın yanına oturup kollarını boynuna dolamıştı.
“Dur deli kız ne oldu?” Deniz Hanım evde tek kaldığı için iyice televizyona sarmıştı. Cemile geçen ay evlenip gitmişti ve garip bir şekilde kayınvalidesi kadının üzerine titre olmuştu. Düğünden sonra olanları genç kadının unutmasına imkan yoktu. Ahmet ve Aslı düğünde karşılaşmış, Aslı’nın yanında yeni nişanlısını gören Ahmet konuşmasa da genç kızı bakışlarıyla yerin dibine sokmuştu. Akasya bile genç adamdan daha fazla tepki göstermişti.
“Anne seni özleyemez miyim?”
“Ay evladım, özlersin elbette ne bileyim bu sarılışın sanki başka.” Alya kadına gülümseyerek yanaklarını sulu sulu öpmüştü.
“Akasya ne zaman gitti?”
“Sabah gönderdim kızı sizde abarttınız iyice. Ben tek kalabilirdim kızı da boş yere başıma diktiniz.”
“Öyle söyleme anne, son olanları biliyorsun. Yalnız kalmanı istemiyoruz. Hem bundan sonra hep bizimle olacaksın, sana ihtiyacım olacak.” Deniz Hanım kızın sözleriyle gözlerini kısmıştı.
“Ev üstüne ev olmaz kızım, herkes kendi evine.” Alya ve Cenk memlekete dönünce kocaman evde annesinin tek başına yaşamalarını istemedikleri için onlarla kalmasına ikna etmeye çalışıyordu. Son gelişen olayla bunu başaracağını biliyordu.
“Alya, hadi yemeğini ye.” Cenk küçük bir tepsiye hazırladığı ekmek arasını karısına verirken yanında da meyve suyu koymuştu.
“Kızım açsan sana yemek hazırlayayım. Akşama daha var diye yemek koymadım daha.”
“Yok anne, iyiyim böyle. Hem akşama misafirlerimiz var. Birlikte bir şey hazırlarız.”
“Sen yorumla ben dışarıdan bir şeyler alırım,” diyen Cenk’e ters bir şekilde bakan Alya, Deniz Hanım’ın radarına takılmıştı.
“Hasta mısın kızım? Ne bu ilgi alaka…”
“Aşk olsun anne ben karıma ilgi göstermiyor muyum?”
“Gösteriyorsun da bu gün bir tuhaf davranıyorsun.”
“Yok annecim sana öyle geldi. Gelirken biraz kötü oldum da ondan böyle davranıyor, değil mi Cenk?” Cenk karısının uyarısını aldıktan sonra susmuştu.
“Kızım iyi hissetmiyorsan sen dinlen ben hazırlarım ne gerekirse.”
“Olmaz öyle şey, birlikte hazırlayacağız,” diyen kızla ikili son konuşmasını yapmıştı. Alya yemeğini yedikten sonra odasına giderek üzerini çıkarıp daha rahat bir şeyler giymişti. Getirdiği kirli çamaşırlarla birlikte makineyi açan genç kadın mutfakta olan yaşlı kadının yanına geçti. Birlikte akşam için hazırlık yaparlarken kapının çalmasıyla genç kadın kapıyı açmaya gitmişti. Kapıda Cemile ve Han’ı gören Alya neşeyle genç kadına sarılmıştı.
“Abla hoş geldin, geçsenize içeri…”
“Siz geçin Alya, Cenk evde mi? Evdeyse söyle de Onur’a inelim.” Cenk kapıdan çıkmadan önce ablasını öpmüş karısına dönerek “Kendini çok yorma,” diye uyarıda bulunmuştu. İki kadın mutfağa geçerken Deniz Hanım kızını görünce duygulanmıştı. Cemile’nin yüzü ay gibi parlıyordu ve bu annesini oldukça mutlu ediyordu.
“Nasıl gidiyor abla, alışabildin mi?”,
“Çok şükür canım, daha yeniyiz ama Han üzerime titriyor. Kayınvalidem de pek değişti, korkmuyorum değil.” Cemile’nin sözlerine gülen Deniz Hanım başını iki yana sallamıştı.
“Kadının günahını alma Cemile, kadın oğlunu mutlu gördükçe elbette sana yumuşayacaktır. Kadının tek derdi oğlunun mutlu olması.” Cemile annesine hak verirken derin bir çekmişti.
“Keşke hep burada kalsaydınız. Sizi özleyeceğim.”
“Sizde taşınacaksınız abla, sanki burada kalacaksınız.”
“Öyle de ne bileyim buranın bende ayrı yeri var. Burada yeniden aile oldum. Yıllar sonra annemin yanında huzuru buldum.” Deniz Hanım yerinden kalkarak kısının başını göğsüne çekmişti.
“Sen mutlu olduktan sonra nerede yaşadığın önemli değil kızım. Biz her zaman yanında olacağız. Anne diyerek telefon etmen yeterli biliyorsun. Orada da senin bir evin var,” diyen kadın Alya’nın duygulanmasına neden olmuştu. Genç kadın yerinden kalkarak ikiliye sıkıca sarılırken birden ağlamaya başlamıştı. Cemile de Deniz Hanım da şaşkınlıkla Alya’ya bakarken Alya işi abartarak daha fazla ağlamaya başlamıştı.
“Kızım ne oldu?” Alya’yı sandalyeye oturtan kadın onu bir türlü susturamayınca endişelenerek Cemile’ye bakmıştı.
“Kalk Cenk’e haber ver bir şey oldu kıza,” diyen kadın Cemile’nin hızla evden çıkıp alt kata gitmesiyle Cenk’in nefes nefese mutfağa girmesi bir olmuştu.
“Alya hayatım ne oldu?” Alya içli içli ağlarken kocasına bakıyordu. Cenk kadının yüzünü avuçlarının arasına alarak yaşlarını silerken genç kadın kesik kesik cevap vermeye çalışıyordu.
“Bilmiyorum… Kendimi durduramıyorum Cenk… Bu kız benim canıma okuyacak…” dediğinde Cenk derin bir iç çekmişti. Deniz Hanım şaşkınlıkla ikiliye bakarken Cemile ve Han kapı ağzında donup kalmıştı.
“Ne kızı?” Deniz Hanım’ın sorusuyla Alya kadına dönmüştü. Hala ağlarken elini karnına koyarak, “Anne benim kızım olacak,” dediğinde Cemile kahkaha atarak elini ağzına kapatırken Han karısının omzuna kolunu atarak şaşkınlıkla donup kalan Deniz hanıma bakmıştı.
“Kızım sen ne diyorsun?” Cenk annesinin sözleriyle gülümseyerek akşam verecekleri haberi söylemeye karar vermişti.
“Deniz Hanım babaanne oluyorsun, hem de kız…” dediğinde adın oğlunu kenara fırlatarak kızın dibinde bitmişti. Cenk annesinin savurmasıyla kıçının üzerine düşerken şaşkınlıkla annesine bakmıştı.
“Doğru mu Alya, sen hamile misin?” Deniz Hanım dolu gözlerle gelinine bakarken genç kadın başını sallayarak onu onaylamıştı.
“Hem de cinsiyetini öğrendiniz öyle mi? Neden daha önce söylemediniz?” kadın kızgın bir şekilde oğluna bakmıştı.
“Bakma bana öyle anne, bizde bu gün öğrendik. Torunun kendini hiç belli etmedi,” Cemile kardeşinin sözleriyle gülmeye devam etmişti. Hala olacaktı. Yerde oturan kardeşini kaldırarak ona sıkıca sarılmıştı.
“Allah sağlıkla kucağınıza almayı nasip etsin kardeşim.” Cemile genç adama sarıldıktan sonra Han da onu tebrik etmişti. Alya gülümseyerek yanında sessizce ağlayan yaşlı kadına asıl bombayı patlatmıştı.
“Allah nasip ederse üç buçuk ay sonra babaanne olacaksın anne,” dediğinde kadın ikinci şokuna girmişti. Cemile de annesi gibi şok olurken bu kez Han kahkaha atarak “Çocuk doğunca haber verseydiniz,” diye dalga geçmişti.
“Kızım karnın hiç yok, çocuk eksik olmasın sakın?” diye söylenen kadına Cenk gülmüştü.
“Çok sağlıklı maşallah anne, doktor ikisinin de iyi olduğunu söyledi. Alya’nın iç karnı mı ne büyükmüş o yüzden fazla göbeği olmayabilir dedi.” Kadın sevinçle gelinine sarılırken Alya ıslak yanaklarını kurulamaya başlamıştı. Akşam vakti herkes toplandığında genç kadının hamile olduğu haberi hepsini mutlu etmişti. Ahmet bebeği geç öğrendikleri için onlarla dalga geçerken Akasya duygulanarak ağlamaya başlamıştı. Güzel bir akşamın ardından arkadaşları ertesi gün evi toplamak için yardıma geleceklerini söyleyerek evden ayrılmışlardı. O aksam Cemile ve Han da onlarla birlikte kalmıştı.
***
Sonbaharın ılık esintisi genç kadının yüzünü okşarken derin bir nefes çekti içine. İki tarafı ağaçlarla dolu yolda hızlı adımlarla ilerlerken oldukça mutluydu. Az önce belgelerini okula vermiş ve iş görüşmesi olumlu geçmişti. Elbette bunda daha önce kısa sürede olsa eğitimcilik yapmış olmasının da faydası vardı. Biraz daha ilerledikten sonra gözüne takılan görüntüyle yerinde kalmıştı. Az ilerde çimlerin üzerine yuvarlanan ikili onun mutluluk kaynağıydı. Yüzünde kocaman gülümsemeyle ikiliye doğru ilerlerken kendisini gören kocaman mavi gözler bulunduğu kollardan kurtularak kollarını iki yana açmış paytak adımlarla ona doğru kendince koşmaya çalışıyordu.
“Ayne!” Alya iki buçuk yaşındaki kızının peltek seslenişine dünyaları değişmezdi. Onu ilk kucağına aldığında sanki dünyayı kollarının arasına bırakmışlardı. Son aya kadar oldukça rahat bir hamilelik geçiren genç kadın son ayda ağrıyan beli ve ayakları yüzünden pek yerinden kalkamamıştı. Ona rağmen keyifli be kolay bir doğum gerçekleştirmişti.
“Annecim, sen beni görmeye mi geldin?” Cenk yattığı yerden doğrularak ikilinin kucaklaşmasını gülümseyerek izliyordu. Genç adamın tüm dünyası bu ikili olmuştu. Kızı doğduğundan beri elinden gelse onu pamuklara sarıp saklayacak kadar korumacı olmuştu.
“Ayne…” küçük kız kollarını annesinin boynuna dolayarak yanaklarını sulu sulu öpmüştü. Bu durumdan hoşlanan Amine aynı şekilde annesine karşılık veriyordu. Üzerinde uçuş uçuş olan turkuaz elbise ona dayısının hediyesiydi.
“Kıskanıyorum ama,” diyen Cenk ikilinin yanına geldiğinde ikisini birden kollarının arasına almıştı.
“Cenk onu neden buraya getirdin ki? Esiyor burası hasta olacak.”
“Ne yapayım karıcım, annemi isterim diye tutturdu. Hem buradan abinlere geçeceğiz. Tüm aile orada toplanacakmış.”
“Öyle mi? Benim neden haberim yok? Keşke annemi de getirseydin.” Annemin çarşıda işi vardı oradan gelecek. Hadi gidelim biz.” Amine’yi karısının kucağından kendi kucağına alıp Alya’nın elini tutarak arabaya doğru yürümeye başlamıştı.
“Nasıl gitti görüşme?”
“Haftaya yeni dönemde başlamamı söylediler. Artık iş arkadaşınım,” diyen Alya kocasını güldürmüştü.
“Aksi mümkün müydü karıcım? Seni asla kaçırmazlardı.”
“Baba bak meşe…” diyen küçük kızı ikilinin dikkatini çekmişti.
“Efendim kızım?” kızı az ilerdeki ağacı göstererek yeniden şakımıştı. “Mese bak… meşede kuş var,” dediğinde ikili şaşkınlıkla birbirine bakmıştı.
“Sen Meşe’yi nereden biliyorsun kızım?”
“Aynem gösterdi,” dediğinde Alya şaşkınlıkla Cenk’e bakmıştı.
“Peki bu ne kızım?” Alya emin olmak için kızına başka bir ağacı gösterdiğinde aldığı cevapla şaşkına dönmüştü. Cenk’te en az karısı kadar şaşkındı. Kızının cevapları onun zekasını annesinden aldığını kanıtlıyordu. Amine anne karnında ne kadar usluysa doğduğunda da çok usluydu. Çok ağlamazdı bu yüzden kaç kez onu hastaneye götürmüşlerdi ancak doktordan duydukları tek şey kızlarının çok sağlıklı olduğu ve kendilerinin de uslu bir çocuklarının olduğu için şanslı oldukları olmuştu. Arabaya gidene kadar Alya kızına daha önceden gösterdiği ağaçları sormuş, kızı da isimlerini doğru cevaplamıştı. Hep birlikte arabaya bindiklerinde Amine’yi arkadaki çocuk koltuğuna oturtarak Cenk direksiyona geçmişti.
“Nereye gidiyoruz?”
“Şelime’e…” küçük kız ellerini kaldırarak sevinçle bağırmıştı.
“Selim değil hayatım, Selim dayı…” küçük kız omzunu silkerken Cenk iç çekerek sormuştu.
“Neden tüm çocuklar senin abine bu kadar düşkün anlamıyorum.” Alya kocasının sitemine gülerken başını iki yana sallamıştı. Cenk haklıydı. Yeğenlerinin hepsi Selim abisine de Serdar abisine de hayrandı. Öyle ki Serdar abisinin kızı Sahra, Selim abisini görünce kendi babasını bile unutuyordu. Bu durum Serdar abisini ne kadar sinir etse de şikayetçi olmadığını biliyordu.
“Bilmem, belki de eğitimci olduğu için onlarla iyi anlaşıyordur.”
“Bizde eğitimciyiz ama hiçbir yeğeniz bize öyle koşturmuyor.” Alya kocasına gülerken başını pencereden dışarıya çevirmişti. Arabanın içini ilahi sesi doldurduğunda Alya başını geriye çevirip kızına bakmıştı. Amine ilahiye kendince eşlik ederken genç kadın gülümsemeden edememişti.
“Sence annemle duracak mı?”
“Annem onu oyalamayı biliyor. Hem ders saatlerin çok fazla değil, birkaç saat idare edebilir.”
“Öyle de ben şimdiden kızımı özledim galiba.” Alya kızıyla ilgilenmek için işine ara vermişti. Sütten kesilip biraz daha yemek yemesi düzene girince üniversitede açık olduğunu duymuş ve hemen başvuru yapmıştı.
“Merak etme arada yanımıza alırız, bir şey olmaz. Bu arada Arya yarın için ikizlere bakabilir miyiz diye sordu. Davası varmış, Aras’ın da toplantısı varmış.”
“Annemlere neden bırakmadı?”
“Annemler yaşlandı artık Cenk, ikizlerin ne kadar hareketli olduklarını biliyorsun. Onlara yetişemiyorlar.” Cenk karısına hak verirken başını sallayarak onu onaylamıştı.
“Arya ikisini de iyi idare ediyor ama ikizler yanında oldukça uslu duruyor.”
“Arya tecrübelide ondan.” Alya gülerek devam etmişti. “Oğlanlar aynı bizim gibi düşünüyorlar, biz eskiden nasıl yaramazlık yapıyorsak onlarda annelerine çekmişler. Arya’nın onları idare etmesine şaşırmıyorum. Çünkü çocuklarda kendi çocukluğunu görüyor olmalı.” Cenk gülerek karısına baktı.
“Seni o şekilde yaramaz düşünemiyorum.”
“Düşünsen iyi edersin, ben Arya’dan daha yaramazdım,” diyen genç kadın dikiz aynasından geriye bakarak kızıyla göz göze gelmişti.
“O zaman şanslıyız ki kızımız sana çekmedi, yoksa canımıza okurdu.” “Haklısın, annemin dediğine göre Selim abimin huylarını almış,” Alya’nın sözleriyle genç adam başını iki yana sallamıştı. Kayınbiraderini kıskanmadan edemiyordu. Özellikle kızının dayısına olan düşkünlüğü genç adamı kıskandırıyordu. Kızının kendisinden başka bir adamı sevmesine dayanamıyordu ama elinden bir şey gelmezdi. inkar edemeyeceği bir gerçek vardı ki o da Selim’in yeğenlerine olan sevgisiydi. Adam sevgisini çocuklardan hiç esirgemiyordu. Araba büyük evin bahçe kapısının önüne durunca ikili birkaç dakika karşılarında ki iki katlı eve bakmışlardı. Selim iki ay önce önceki evini satıp üzerine biriktirdiği parayla bu müstakil evi almıştı. Genişleyen ailesine daha rahat bir hayat sunabilmek için evi değiştirmesi gerekmişti. Ev dışarıdan eski görünse de içi tadilatla oldukça modern bir şekilde yeniden yapılmıştı. Biraz daha para biriktirdikten sonra dış cephesini de yenilemeyi aklına koymuştu ağabeyi. Ne kendisinden ne de diğer kardeşlerinden yardım almak istemediği için evin dış
cephesine dokunmamıştı.
“Ben Amine’yi alayım sen bagajdaki poşetleri al hayatım.” Alya kocasının dediğini yaparak çocuklar için aldığı atıştırmalıkları bagajdan alarak eve yönelmişti.
“Şelim…” evin kapısını açan abisine gülümseyen Alya, kızının ileri doğru atılıp dayısının kucağına geçişini gülümseyerek izlemişti. Onu asıl keyiflendirense kocasının homurdanarak kızına kıskanç gözlerle bakması olmuştu.
“Nasılsın abicim?” Alya abisinin yanaklarını öperken kızının itirazıyla karşılaşmıştı.
“Öpme onu,” diyen küçük kız herkesi güldürürken Alya yalancı kızgınlıkla “Bana bak küçük Hanım o benim abim, çekil bakalım aramızdan,” dediğinde küçük kız kollarını dayısının boynuna dolamıştı.
“Şuna baksana, kıskanıyorum ama…” Cenk gülümseyerek kayınbiraderini selamlarken hep birlikte içeriye geçmişlerdi. Amine de birkaç ay büyük olan yeğeni Ekin’i gören Alya kollarını açarak küçük kızı kucağına çağırmıştı.
“Halacım,” diyerek küçük kızı kucağına alıp yanaklarını öperken Ekin gülerek halasına karşılık vermişti. Eda da onlara katıldığında Alya iki yeğenini kucağına alıp sevmeye başlamıştı. Birkaç dakika sonra Arya ve ikizler gelmiş, dört yaşında ki ikizler ortalığı ayağa kaldırmıştı. Selim içinde sadece çocukların oyuncaklarının olduğu boş olan odaya çocukları gönderirken hepsini büyük oğluna emanet edip salona geçmişti. Tabi kucağında ki Amine dayısını bırakmak istemediği içim onunla birlikte salona gelmişti.
“Teyzecim, gelsene bana!” Arya yeğenini almak istediğinde küçük kız ona gitmemişti. Selim gülerek kız kardeşine bakarken Alya’ya dönerek “Bu kız aynı sen,” dedi. “Sende küçükken benim kucağımdan inmezdin, kollarım kesilirdi seni tutacağım diye,” dediğinde Alya anında cevap vermişti.
“Rahat yeri biliyorsak demek ki…” Esma yengesi gülümseyerek onları izlerken Aras’ın da gelmesiyle sohbet koyulaşmaya başlamıştı. Yarım saat içinde Serdar ve eşi, anne babası ve dayısı da aralarına katılmıştı. Ev oldukça kalabalık olmuştu. Ortalık çocuk sesleriyle şenlenirken köşelerine çekilmiş olan Emine Hanım ve Ahmet Bey çocuklarını ve torunlarını mutlulukla izlemeye başlamıştı. Dört çocukları vardı ve hepsi de yuvasını kurup mutlu bir şekilde yaşıyordu. Emine hanımın bakışları kardeşi Adnan Bey’e takılmıştı. Adamın kız olması beklenen bebeği doğumda erkek olarak doğunca ailede kısa çaplı bir kriz yaşanmıştı. Adnan Bey hevesle aldığı tüm kız kıyafetleri ve bebek eşyalarını başta ne yapacağını şaşırmış sonrada diğer yeğenlerinin kız çocuklarına vermişti. Şimdiyse karşısında üç yaşına girecek olan oğlunu dizine oturtmuş onunla büyük adam gibi konuşuyordu.
“Hala…” Serdar’ın kızı Alya’nın elini tutup dikkatini çekerken ne ara yanına geldiğini anlamadığı yeğenine bakmıştı.
“Efendim halacım?”
“Amine’ye söyle bende amcamın kucağında oturmak istiyorum.” Küçük kızın gözleri dolu dolu olmuş Alya’ya bakarken Cenk kızın ağladı ağlayacak durumuna dayanamamış onu kucağına almıştı.
“Amine birazdan uyuyacak, o zaman sen amcanın kucağına oturursun tamam mı?” Selim yeğeninin sözlerine gülümserken Serdar araya girerek konuşmuştu.
“Kızım baban burada neden amcana gitmek istiyorsun ki? Hadi gel babaya,” diyen Serdar kızının yüzünü asarak kollarını bağlamasına kaşlarını atmıştı. Selim’e dönerek “Sen bu çocuklara büyü mü yapıyorsun, neden hepsi sana gelmek istiyor. Kızımı senden koruyamayacak kıyım?” diye çıkışınca Selim kardeşini deli etmek için sadece gülümsemişti.
“Aişe gel canım amcanın kucağına. Burada sana da yer var, Amine sana bir şey söylemez değil mi Amine?” Selim o kadar tatlı bir şekilde sormuştu iki Alya da Arya da iki kızın yerine olmak istemişti. Amine dayısına hayranlıkla bakarak başını sallayıp kabul etmişti. Selim bir dizine Amine’yi diğerine Aişe’yi oturtarak ikisinin de saçını öpmüştü.
“Yenge sana acıyorum, şunlara baksana bir sürü rakibin var,” diyen Arya herkesi güldürmüştü. İkizler yerinden kalkıp abilerini iki yanına oturup ona sıkıca sarılmaya çalışırken bunalan çocuklar adamın kucağından inip babalarına gitmişti. Selim iki kız kardeşini de kolunun altına alarak gülümsemişti.
“Baba bunlar hiç büyümeyecek, çoluk çocuk sahibi oldular hala aynılar.” Ahmet Bey büyük oğluna gururla bakarken ölse de gözü arkada gitmeyeceğini düşünüyordu. Selim kardeşlerine yeri gelmişti kendinden daha çok babalık yapmıştı. Hep birlikte iki büyük masa kurulup yemeğe geçildiğinde şen şakrak bir akşam yemeği yemişlerdi. Deniz Hanım akşam yemeğine yetiştiğinde ailenin neşesiyle neşelenmiş, aldığı haberle günü daha bir güzelleşmişti. Cemile’si önceki evliliğinde yıllarca anne olamamışken bu gün ağlayarak annesine hamile olduğunu söylemişti. Genç kadın kendini kısır olduğuna o kadar inandırmıştı ki hamile olduğuna bir türlü inanamamıştı. Doğruluğuna emin olmak için iki üç doktora birden muayene olmuştu. Han mutluluktan havalara uçarken asıl mutluluğu kayınvalidesi yaşamıştı. Kadın Cemile’yi el üstünde tutmaya başlamıştı. Bazen genç kadın kendisini istemeyen kadının nereye gittiğini düşünmeden edemiyordu.
“Kızım birkaç gün sonra Cemile’nin yanına gideceğim. Siz idare edebilecek misiniz?”
“Neden anne, bir sorun yok değil mi?” Deniz Hanım gülümseyerek kendisine bakan aile üyelerine bakmıştı.
“Yok çok şükür. Cemile’m anne olacakmış. Bu sıralar yanında olsam daha iyi olacak.” Cenk şaşkınlıkla annesine bakarken kadını ilk tebrik eden Alya olmuştu. Genç kadın Cemile’nin anne olup olamayacağı korkusunu çok iyi biliyordu. Şimdi güzel haberi alınca oldukça sevinmişti.
“Çok sevindim anne, Allah sağlıkla kucağına almayı nasip etsin. Yemekten sonra arar tebrik ederim.” Diğer aile üyeleri de kadına iyi dileklerini sunarken Deniz Hanım duygusal bir şekilde onlara teşekkür etmişti.
Çocuklar oyun odasında bir bir uyumaya başladığında Cenk ve diğerleri evlerine gitmek için ayaklanmışlardı. Ahmet Bey ve Emine Hanım oğullarında kalacağı için diğer çocuklarını yolcu etmişti. Cenk uyuyan kızını koltuğuna usulca oturturken Deniz Hanım da torununun yanına geçerek oturmuştu. Eve doğru yola çıktıklarında kimsede ses çıkmamıştı. Araba yarım saat sonra ahşap evin önüne durduğunda Cenk kızını alıp önden giden karısını takip etmeye başlamıştı. Deniz Hanım karşıdaki boş evine kısa bir bakış atarak çocuklarını takip edip ahşap evden içeriye girmişti. Alya’nın hamile olduğunu öğrendiğinden beri onlarla kalmaya başlamıştı.
“Yardım et hayatım üzerini değiştirelim.” Alya kocasına sessizce konuşurken Cenk uyuyan kızını annesi üzerini değiştirebilsin diye dik tutmaya çalışıyordu. Kızının üzerini çıkarıp büyük beşiğine yatırarak gece lambasını açık bırakarak odadan çıkmışları. Salona geçtiklerinde Deniz hanımı koltuğa oturmuş bir şekilde ağlarken bulduklarında ikisi de endişelenmişti.
“Anne ne oldu?”
“Ne bileyim oğlum ablanı düşününce kendimi tutamadım. Yavrum anne olacak sonunda. Biliyorsun yıllarca çocuğu olmadığı için kızıma etmediğini bırakmamıştı o kör olasıcalar.”
“Öyle konuşma anne, bırak Alla’ından bulsunlar. Cemile abla artık çok mutlu, Allah ona anne olma mutluluğunu vermiş. Sen böyle yaparsan ona bir fayda sağlamazsın ki.”
“Haklısın kızım, hadi siz yatın. Ben biraz daha oturacağım,” diyen kadına itiraz eden Alya gülümseyerek kadına sarılmıştı.
“Ben bir çay koyayım balkon keyfi yapalım olur mu? Havalar hazır güzel değerlendirmek lazım.” Deniz Hanım başını sallarken Cenk üzerini değiştirmek için odasına geçmişti. Alya çay suyu koyarken o da üzerini değiştirmeye odasına geçtiğinde kocasını yatağında otururken bulmuştu.
“Cenk?”
“Gel güzelim,” diyerek karısına elini uzatmıştı. Alya kocasının yanına oturduğunda genç adam uzanarak karısının başında ki eşarbı çıkarmaya başlamıştı. Alya’nın başı sabahtan beri kapalı olduğu için bağlı olan saç dipleri acımaya başlamıştı. Genç adam acıtmadan saçlarını çözerken elleriyle de karısının başına masaj yapmaya başlamıştı. Mayışan genç kadın sırtını kocasına yaslarken Cenk dayanamayarak karısının yanağını öpmüştü.
“Bir şey mi oldu Cenk, neden durgunlaştın?”
“Bilmem, bu gün çok güzeldi. Bazen bu mutluluğumuz bozulacak diye çok korkuyorum.”
“Böyle konuşma, her zaman mutlu olamayız sende biliyorsun. Allah esirgesin ama bizim de kötü günlerimiz elbet olacaktır. Sen bu elleri bırakmadıkça biz bir şekilde her şeyin üstesinden geliriz.”
“Geliriz değil mi Alya’m?” Alya gülümseyerek yüzünü kocasına dönmüştü. Adamın yüzünü iki avucunun arasına alarak yeni çıkmış sakallarını avucunun içinde hissetmişti. Kocasının yanaklarını usulca öperken Cenk dikkatle karısını izliyordu. Alya ile evlendiğinden beri yüzü bir kez olsun düşmemişti.
“Seni çok seviyorum biliyorsun değil mi? Sevgimi dile vuramıyorum ama sen anlıyorsun değil mi?” Alya kocasının sözleriyle duygulanarak genç adamın gözlerine bakmıştı.
“Duygularımız karşılıklı Cenk hocam, bu sevgi dilerim hiç bitmez.”
“Allah’ın izniyle bitmeyecek. Ömrüm yettiği sürece daha da artacak.”
“İnşallah.” İkili Deniz hanımın seslenmesiyle salona geçerken önden giden Cenk’i bir süre izleyen genç kadın derin bir iç çekerek elini karnına götürmüştü.
“Orada mısın ufaklık?” diye kendi kendine sorarken hafif gülümsemişti. Alya bir süredir şüphelendiği durumun gerçek olup olmadığını anlamak için daha önceden aldığı testi yapmaya banyoya girmişti. Heyecanla testi yaparken yutkunarak sonucun çıkmasını beklemeye başladı.
“Hayatım nerede kaldın, seni bekliyoruz.” Banyonun kapısı tıklatıldığında yerinde sıçrayan genç kadın kocasına seslenmişti.
“Geliyorum, siz çayları doldurun.” Genç kadın testin sonucuna bakınca mutlulukla kocaman gülümsemişti. Bir elinde test, diğeri karnında mutluluktan ağlamaya başladığında içerideki kocasına bu haberi nasıl vereceğini düşünüyordu. Kızına kardeş gelecekti. Hanelerini yeni bir can, yeni bir bebek şenlendirecekti. Genç kadın testi peçeteye sararak ellerini yıkayıp banyodan çıktığında yüzünde kocaman gülümsemeyle salona geçmişti.
“Allah mutluluğunu arttırsın kızım, hayırdır güzel bir haber mi aldın?” Deniz Hanım gelininin sürekli gülümsemesi karşısında sormuştu.
“Amin annecim, inşallah hayırlı olur.” Kadının cevabına ikili birbirine bakarak sessizce “Ne oluyor?” diye sormuştu. Alya çayından bir yudum alırken Cenk yerinden kalkarak salondan çıkmıştı. Deniz Hanım televizyonu açarak gece dizisini izlerken birkaç dakika sonra elinde test çubuğuyla Cenk salona gelmişti.
“Alya bu nedir?” Alya kocasının sorusuyla başını çevirerek adama bakarken adamın elindeki çubuğu gözünde kendisine kızmıştı. Peçeteye sardığı ama çöpe atmayı unuttuğu test çubuğu kocasının elinde duruyordu.
“Ne ki o evladım?”
“Bilmem, banyodaydı…” Cenk merakla elindeki şeye bakarken Deniz Hanım oğluna dönerek “Ver bakayım,” dediğinde Alya alacağı tepkiyi gözlerini kapatarak beklemişti. O böyle olmasını istememişti ki? Kocasına sürpriz yapacaktı.
“Kızım hamile misin?” Alya Deniz Hanım’ın sorusuyla gözlerini aralarken kadının parlayan gözleriyle kendisine baktığını görünce yutkunmuştu.
“Hamile mi kim, Alya mı?” Cenk şaşkınlıkla annesine bakarken genç adam hızla karısına dönmüştü.
“Alya?” adamın sesi öyle bir çıkmıştı ki adeta gerçek olması için yalvarıyor gibiydi?
“Söyleyecektim ama bu şekilde değil,” diyen kızla genç adam hızla karısının yanına gidip önüne çömelmişti.
“Hamile misin?” Alya kocasının heyecanına gülümseyerek başını sallamıştı.
“Evet, evimize yeni bir can gelecek Allah nasip ederse.”
“Ne zaman anladın? Neden bana söylemedin?”
“Emin değildim Cenk, bu sabah midem biraz bulandı. Sadece emin olmak içi test yaptım. Pozitif çıktı. Yarın test yaptırıp sana söyleyecektim.” Genç adam karısına sıkıca sarılırken Deniz Hanım gözyaşları içinde ikiliye bakıyordu.
“Çok şükür Allah’a, çok şükür karıcım. Rabbim bize yeni bir emanet bırakacak.”
“İnşallah…” Deniz hanımın ağladığını gören Alya kocasından ayrılarak kadının yanına gidip ona sarılmıştı.
“Sen neden ağlıyorsun anne?” kadına sıkıca sarılırken Cenk hayatının en önemli kadınlarına sevgiyle bakıyordu.
“Mutluluktan kızım, bir torunum daha olacak başka ne isterim ki?”
“Öyle deme bak Cemile ablanın da bebeği olacak. Torunla üçleyecek yakında.” Genç kadının sözlerine gülen Deniz Hanım Alya’ya sıkıca sarılarak diğer kolunu da oğluna açmıştı. Cenk iki kadını da kollarının arasına alırken sürekli şükrediyordu. Alya için… Annesiyle bu kadar iyi anlaştığı için… Her şey için genç adam şükrediyordu.
“Ne düşünüyorsun?” genç adam kollarının arasında sessizce yatan karısının başını göğsüne yaslamış bir şekilde öylece karşısında ki duvarı izliyordu. Karısının sorusuyla kadının saçlarında olan elleri duraksamıştı.
“Bizi!”
“Bizi mi?”
“Seni, çocuklarımızı… Sence bu kez kız mı erkek mi olacak?” Cenk’in sorusuyla Alya yerinde doğrularak alttan kocasına bakmıştı.
“Sağlıklı olsun da fark etmez benim için. Sen ne istiyorsun?”
“Kızımız var, bir tane de oğlumuz olursa fena olmazdı,” dediğinde Alya gülmüştü.
“Ne olur bilmiyorum ama Amine kıskanç bir abla olacak gibi… Kuzenlerine yapmadığını bırakmıyor, kardeşine acımaya başladım.”
“Benim kızım kardeşlerine iyi bir abla olacak.”
“Kardeşlerine?” Alya gülümseyerek kocasına bakmıştı. Cenk karısının burnuna dokunarak alnından öperken gülümseyerek genç kadına cevap vermişti.
“Amine’ye bir kardeş yetmez. İlerde yeniden kardeş yaparız. Hem siz ne güzel dört kardeşsiniz. Bizim kızımızın ne eksiği var?” diye soran adama Alya gülmeden edememişti.
“Yarın doktora gittiğimizde bunu düşünürüz. Kendimi iyi hissediyorum ancak bu hamileliğim Amine’nin ki gibi kolay olmayacak gibi. Bulantılarım erken başladı. Amine de çok rahattım.” Alya iç çekerek yeniden kocasının göğsüne yatarken Cenk hemen karısının saçlarıyla oynamaya başlamıştı.
“Yarın hastaneye gideceğiz. Hadi uyu hayatım,” Cenk yan taraftaki ışığı kapatırken oda sokak lambasının ışığıyla kalmıştı.
***
“Kızım bende gelseydim sizinle.” Deniz Hanım ikilinin hastaneye gideceğini öğrenince onlarla gitmek istemişti.
“Anne Amine seninle kalacak. Biz hemen gidip geleceğiz. Boşuna hastanelerde yorulma sen.”
“O nasıl söz kızım, ne yorgunluğu. Hem torunumu görürdüm.” Genç kadın kadının sözlerine gülerek cevap vermişti.
“Bir sonrakine seninle gideriz olmaz mı anne? Hem daha kesin değil hamile olduğum.”
“Test pozitif çıktı ya kızım, nasıl belli değil?” Alya kadına sarılarak gülümsemişti.
“O testlerin yanlış çıkma olasılığı var Deniz sultan sende biliyorsun. Hadi biz oyalanmadan çıkalım.” Alya ve Cenk evden ayrılırken Deniz Hanım arkalarından dua ediyordu. İkili arabaya binerek fakültenin yolunu tutarken oldukça heyecanlıydı.
“Sence bu kez kaç aylıktır?” Alya kocasının sorusuna kahkaha atarken ilk bebeğini neredeyse doğuma yakın öğrendikleri için kocasına hak vermeden edememişti.
“Bu kez o kadar fazla olduğunu düşünüyorum. Bence erken fark ettim.”
“Umarım,” ikili hastaneye giriş yaparken hamilelik testi yapacağını söyleyerek kan vermeye gitmişti. Genç kız testi verirken acilden giriş yapıp ilk hamileliğinde olan durumu doktora bildirince adam acilden kadın doğuma giriş yaptırmıştı. İki saat sonra ellerinde hamile olduğunu kanıtlayan testle kadın doğum doktorunun karşısında oturduklarında adamın tek kaşını kaldırarak ikiliye bakmasıyla ikili yüzünü asmıştı.
“Yine mi geç anladık?” doktor ikilinin sorusuyla gülerken başını iki yana sallamıştı.
“İlk gebeliğinizin beşinci ayında öğrendiğinizi söylediniz. Testlere bakınca o kadar olmadı gebeliğiniz ancak ultrason ile bakmak daha kesin bilgi verir bize. Sizi yan tarafa alayım Alya Hanım.” Alya yerinden kalkarak sedyeye uzanırken Cenk karısına karnını açması için yardımcı olmuştu. İkili kesinleşen hamileliğin heyecanıyla bebeklerinin cinsiyetini öğrenip öğrenemeyeceğini merak ederken doktor yanlarına gelerek genç kadını muayene etmeye başlamıştı. Alya karnında ki soğuk jel ile ürperirken doktorun pür dikkat ekrana bakması ve kaşlarını yukarıya doğru kaldırmasıyla yutkunmadan edememişti. Kendisi de ekrana bakıyordu ancak bebeği Amine gibi belli olacak kadar büyümemişti henüz.
“Bir sorun mu var Doktor Bey?” adam birkaç tuşa basarak ortama kalp atışlarını yükseltirken Cenk ve Alya kaşlarını çatarak doktora bakmıştı.
“Bebeğimin kalbi neden böyle atıyor?” Alya endişeyle doktora bakarken adam gülümseyerek çifte bakmıştı.
“Ailenizde çoklu gebelik var mı?” diye sorduğunda Cenk yutkunarak doktora bakmıştı. Alya gözleri büyüyerek “İkiz mi?” diye sorduğunda doktor gülmüştü.
“Karım ikiz, kardeşinin de ikizleri var,” dediğinde karısının ikizlere hamile olası düşüncesi nabzını yükseltmişti.
“Öyle mi tebrik ederim Alya Hanım, yalnız bebekleriniz ikiz değil, üçüzler…” dediğinde Alya yanında büyük bir gürültü duymuştu. Genç kadın elinin boşalmasıyla yan tarafına baktığında kocasını boylu boyunca yerde görünce endişeyle çığlık atmıştı.
“Cenk!” yerinden doğrulmaya çalışarak kocasının yanına inerken doktor genç kadına yardım edip Cenk’i ayıltmaya çalışmıştı. Yerde oturan adam gözlerini hafif araladığında Alya’nın korkmuş bir şekilde kendisine baktığını görünce hafif gülümsedi.
“Doktor yanlış söyledi değil mi hayatım, bizim üçüzlerimiz olmayacak?” dediğinde Alya o anda anlamıştı doktoru ne dediğini. Merakla doktora dönerken “Üçüz mü?” diye sorduğunda doktor başını sallayarak ikiliye gülümsemişti. Bir doktor olarak bu onun ilk çoklu doğum hastası olacaktı. Tabi Alya onunla devam ederse.
“Evet Alya Hanım, üçüz bebekleriniz olacak.” Alya yutkunarak kocasına dönerken Cenk’in endişeyle kendisine baktığını görünce derin bir nefes almıştı. Şuanda güçlü olmak zorundaydı.
“Hadi kalk Cenk, daha bebeklerin durumuna bakmadık.” Alya şok olan kocasını kaldırarak odadan sandalyeye oturturken az önce kalktığı yere yeniden yatarak doktora sorular sormaya başlamıştı.
“Kaç aylıklar, durumları nasıl? Bebeklerimde bir sıkıntı var mı? Nelere dikkat etmeliyim?” gibi birçok soru sorarken doktor sabırla genç kadına cevap vermişti.
“Bebekleri üçüncü ayının sonundaydı. Sırtları dönül olduğu için cinsiyetlerini öğrenememişlerdi. Üstelik ikisi tek yumurta ikiziyken biri ayrı yumurtada görünüyordu. Bebeklerin ve annenin sağlığının iyi olduğunu öğrenen genç adam derin bir rahatlama yaşarken hala olana inanamıyordu. Akşam karısın dört çocuktan bahsederken resmen dört çocuk babası olacaktı. Karısıyla doktorun yanından çıktıklarında ikisi de şok olmuş durumdaydı. Ne söyleyeceklerini, ne yapacaklarını bilmiyorlardı. Genç adamın telefonu çalınca Cenk kendisine gelmişti. Annesi arıyordu ve Cenk şuanda ona cevap verecek durumda değildi.
“Neden açmadın?”
“Şuanda ona cevap verecek kadar kendimde değilim Alya.” Alya kocasına kısa bir bakış atarken bir eli sürekli karnındaydı.
“Üçüz olacaklar.” Dalgın bir şekilde kocasına bakarken Cenk başını sallayarak onu onaylamıştı.
“Öyle.”
“Üçüz bebek nasıl büyütülür ki?” Alya’nın sorusuyla Cenk kendine gelmişti. Karısını teselli etmesi gerekiyordu. Şuanda karısının korktuğuna emindi ama Alya dimdik ayakta güçlü duruyordu.
“Sağlıklı doğsunlar da Allah verir kolaylığını.”
“Cenk, dört yılda dört çocuk, farkında mısın?” Alya’nın sorusuyla Cenk kendini tutamayarak gülmüştü.
“Allah bereket versin,” diyerek işi şakaya vuran genç adam Alya’nın göğsüne vurmasıyla kahkaha atmıştı. Üzerlerinde ki şoku atlattıkça çiftin mutluluğu da katlanıyordu.
“Nasıl olacak Cenk, biz nasıl bakacağız onlara?”
“Yalnız değiliz ki hayatım, ailemiz var. Onlarda yardım eder bize.”
“Haklısın…” Alya kocasının koluna girerek gülümsemişti. Cenk karısının şakağına yandan dudaklarını bastırırken “Akşama bizimkileri yemeğe çağıralım, hepsine aynı anda söyleyelim,” dedi. Alya kocasını onaylarken yeniden arayan annesine bu kez cevap vermişti. Karısının hamile olduğunu söylemiş ama üçüz olduklarından bahsetmemişti.
İkili hastaneden çıktıktan sonra eksik olan birkaç şeyi almak için çarşıya geçtiklerinde Cenk karısının üzerine her zamankinden daha çok titrer olmuştu. Arada karısının karnına bakarak orada üç tane bebeğin olduğuna inanamıyordu. İşlerini halledip eve doğru yola koyulduklarında genç kadın ailesine haber vererek akşama onları beklediğini söylemişti. Cenk anne ve babasını almak için akşama doğru gidecekti. Hava çok güzeldi ve büyük olan bahçeye donatılan ışıklarla dışarıda masalar kurulmuştu. Bebeklerin şerefine Cenk mangal yapmayı teklif ederken Alya kocasının teklifini hemen kabul etmişti. Akşama doğru aile üyeleri bir bir gelirken Deniz Hanım ve Alya onları mutlulukla karşılamıştı. Çocuklar için özel olarak Deniz hanımın büyük salonu ayarlanmıştı. Hava güzel de olsa akşam çocuklar için serin sayılırdı. Cenk emine Hanım ve Ahmet beyi alıp geldiğinde Aras ve Serdar’da ailesiyle gelmişti. Erkekler hemen mangalın başına geçerken kadınlar el birliğiyle güzel bir masa kurmuşlardı. Cenk’in bakışları sürekli karısının üzerine dolaşırken Ekin’i kucağına aldığını görünce kaşlarını çatarak “Alya bir bakar mısın?” diyerek kucağında ki küçük kızı göstererek aşağıya indirmesini istemişti. Alya hamile olduğunu unutarak hafif gülümsemiş ve kocasının yanına kucağında kızla gitmişti.
“Hayatım dikkatli olman gerekiyor.”
“Cenk yapma lütfen, daha düne kadar Amine sürekli kucağımdaydı. Abartma istersen.”
“Abartmıyorum, lütfen daha dikkatli ol hayatım.” İkilinin fısır fısır konuşması Selim’in ve Serdar’ın dikkatini çekmişti.
“Bir sorun mu var gençler?” Selim’in sorusunu Serdar devam ettirmişti.
“Hayrola Alya, ne oluyor?”
“Önemli bir şey yok abi, konuşuyorduk.”
“Sessiz sessiz ne konuşuyorsunuz?” Selim dikkatle kardeşini incelerken Alya’nın tedirgin olduğun görünce kaşlarını çatmıştı. İleri doğru adımlayarak Cenk’e bakmadan kardeşini kolunun altına alıp adamın yanından uzaklaştırmıştı.
“Cenk canını mı sıkıyor? Kavga mı ettiniz?” Alya abisinin sorusuyla gözlerini büyüterek hızla itiraz etmişti.
“Elbette hayır, çok şükür bir sıkıntımız yok.”
“O zaman ne bu tavırlar. Geldiğimizden beri gözlerini üzerinden çekmedi. Arada kaş çatıp durdu, ne oluyoruz?” Alya abisinin dikkati karşısında yutkunurken başını iki yana sallayarak hafif gülümsemişti.
“Onun derdi başka abi, merak etme benim canımı sıkmadı.”
“O zaman derdini söyle de bilelim.” Alya abisinden nasıl kurtulacağını düşünürken Cenk’in masaya toplanan aile üyelerine seslenmesiyle bakışları kocasını bulmuştu.
“Sevgili ailem, buraya bakar mısınız?” Cenk’in hitabı herkesi güldürürken Alya başını iki yana sallayarak kızaran yüzünü saklamaya çalışmıştı.
“Hadi gidelim bakalım ne yumurtlayacak kocan olacak adam!” Alya abisinin kolunun altında masaya yaklaşırken masada mangal başında duran Aras yoktu sadece.
“Ne oluyor Cenk, bir sorun mu var?” Ahmet Bey merakla sorarken Alya utanarak abisinin arkasına geçmişti. Selim kardeşinin davranışına anlam veremezken Cenk karısını daha fazla utandırmamak için söze girmişti.
“Alya ile benim size bir haberimiz var. Normalde böyle toplu bir şekilde bu haberi vermek karımı utandırsa da bu sefer ki durum çok farklı. Sizin yardımınıza ihtiyacımız olacak.”
“Kötü bir şey mi oldu evladım?” Emine Hanım endişeyle abisinin arkasında saklanmaya çalışan kızına bakarken Arya ikizinin davranışından durumu hemen anlamıştı. Gözleri parlayarak “Ay hadi inşallah,” dediğinde Arya tüm dikkatleri üzerine çekmişti.
“Annelerim, babacım ve ailenin diğer sevgili üyeleri. Aramıza yeni canlar geliyor,” Cenk’in sözlerinin bitimiyle ortam büyük bir neşeye boğulurken Selim aradaki lafı cımbızla çeker gibi almıştı.
“Canlar derken? Bir tane değil mi?” Selim arkasında saklanan kardeşini yanına çekerek önde olan başını çenesinden tutarak kaldırmıştı.
“Alya’m güzelim neden başını eğiyorsun? Hadi söyle abine, Cenk neden bahsediyordu?”
“Abi bizim bebeklerimiz olacak!” Alya gözleri buğulu bir şekilde abisine bakarken Selim kardeşine sarılarak ona destek olmaya çalışmıştı. Arya ‘bebekler’ sözünü duyunca yerinden kalkarak sevinçle “Ay ikizler mi geliyor yine?” diye şakırken Alya’nın sessiz kalmasıyla bakışlar Cenk’e dönmüştü.
“Üçüzler geliyor baldız,” dediğinde herkes nefesini tutmuştu. Bir süre ortam sessizleşirken kendine ilk gelen Serdar olmuştu.
“Üçüz mü?” Serdar’ın sesi herkesin aklında yankılanırken endişeyle başlar Alya’ya dönmüştü.
“Kızım iyi misin? Neden ayaktasın sen, geç otur hadi…” Emine Hanım hızla yerinden kalkarak kızını oturturken Alya birden tüm aile üyelerinin yoğun ilgisine maruz kalmıştı. Herkes genç kadına bir şey söylemeye çalışıyor, elinde olanları yedirmek için uğraşıyorlardı.
“Yeter artık, bir sakin olun!” Ahmet Bey elini masaya vurarak ortamı yatıştırırken derin bir iç nefes almıştı.
“Kızı bir rahat bırakın. Kızım sen iyi misin? Doktor ne dedi?” Alya babasına minnetle bakarken Cenk doktorun söylediklerini bir bir aileye anlatmıştı. Alya ve bebeklerin sağlıklı olduğunu öğrenen aile rahat bir nefes alırken arada Ahmet beyin engellemeleriyle genç kadın yoğun bir akşam geçirmişti. Ailesi evden ayrıldığında geriye Deniz Hanım ve çekirdek aile kalmıştı. Gece boy genç kadını yerinden bile kaldırmamışlardı. İki abisi genç kadını arasına alarak arada Cenk’e kötü bakışlar atmıştı. Bakışları gören Alya kocası için üzülse de arada gülmeden edememişti. Anlaşılan doğum olana kadar kocasının ağabeylerinden çekeceği vardı.
“Çok yoruldum!” Alya evden uzaklaşan son arabanın ardından bakarken kendi kendine söylenmişti. Sözleri biter bitmez kendisini kocasının kucağında bulan genç kadın çığlık atarken kollarını hızla kocasının boynuna dolamıştı.
“Cenk ne yapıyorsun?”
“Yorulan karımı eve taşıyorum.”
“Belin ağrıyacak hayatım, hem anneme de ayıp oluyor.”
“Bana bir şey olduğu yok kızım, taşısın elbet.” Deniz Hanım son lafını söyleyerek eve girerken genç kadın başını kocasının boynuna yaslayarak adamın kokusunu derince içine çekmişti.
“Seni çok seviyorum kocacım,” diyen genç kadın kocasından aynı karşılığı almıştı. Onlar hayatlarına dört çocukla eğitimci bir aile olarak devam ederken genç kadın yıllar sonra iki kız iki erkek çocuğuna yeni ikiz kardeşleri dahil olmuştu. Alya üç doğumda altı çocuk sahibi olarak mutlu bir şekilde yaşarken Aras’ın yoğun isteği üzere Arya’nın da iki çocuğu daha olmuştu.
Türk ailesinin dört çocuğu mutlu bir şekilde hayatlarına devam ederken kardeşler gün geçtikçe birbirine daha da bağlı bir şekilde yaşamışlardı. Onların bu bağlılığı eşlerine de sirayet etmiş, onların ailesini de bu samimi sıcak aileye katmıştı. Her hayata bir eşi, alnına yazılmış olan bir hayat arkadaşı olarak doğardı. Ama iyi ama kötü, her canlının bir eşi vardır. Önemli olan o eşi zamanında bulup hayatımıza dahil edebilmektir. İnsanın doğacağı ve öleceği zaman bellidir. Bu iki zaman arasında geçen süreyse bizlerin nasıl bir hayat yaşamayı tercih edeceğimiz zaman diliminden oluşuyor. Mutlu olmayı da mutsuz olmayı da kendi tercihlerimizle başarırız. İmtihan dünyasında sabır gösterdiğimiz sürece Allah her kuluna mutluluğu bahşedecektir.
Yeter ki sağlık olsun, yeter ki huzur olsun! Gerisi bir şekilde halledilebilir sorunlardır.
Son!
Umarım finali beğenmişsinizdir. Güzel bir serüvenin daha sonuna geldik. Hikaye boyunca bir hatamız olduysa af ola. Beni yorumlarıyla yalnız bırakmayan tüm okuyucularıma çok teşekkür ederim. Alya’nın hikayesini sıkılmadan okuyan herkese çok teşekkür ederim. Her başlangıcın bir soru vardır ve hikayemizde burada sona ermiştir. Bu bölümde rekor yorum istiyorum arkadaşlar. Hikayenin başından sonuna kadar olan düşüncelerinizi yazarsanız sevinirim. Özellikle sizler ne hissettiniz, şöyle olsaydı daha iyi olabilirdi dediğiniz bir durum oldu mu? Hepsini yazarsanız çok sevinirim. Bir sonraki serüvende görüşmek üzere En güzele emanetsiniz.
65. BÖLÜM <<<<<<<—————-
[…] 64. BÖLÜM <<<<<<<<———->>>>>>>>>>> FİNAL […]
Muhteşem bir final olmuş yüreğime sağlık ❤️
Şu dönemde böyle aile hikayesi yazman ailenin toplumun en önemli yapılması olmasını vurgulayan çok güzel ve aşk tabiri bana göre hiç bir kusuru yok ekleme ve çıkarma olmaz harika bir finaldi yeni yeni hikayelerini merakla bekleyen okuyucun
Harikaydı emeğine sağlık Yazarcigim ❤️ ama 1 ek bölüm olarak Ahmet ileriki hali ,Akasya ve Onurdan bir sahne Asya ve Sefadan bir sahne olarak yayinlanirsa çok sevinirim onları merak ettim :)❤️ ah Aslı ailene karşı gelmediğin için ne hale geldiniz 😡
Yazarcim Ahmet öksüz kaldı keske onunda mutlulugunu okusaydik
Ya çok güzeldi ellerine emeğine sağlık
Daha az çocuk beklenemezdi
Herkes mutlu
her satırda tebessüm ederek okudum eline emeğine sağlık
Final tek kelimeyle mükemmel olmuş ellerine sağlık
İnanmıyorum altı çocuk vay bee
Çok güzel bir hikayeydi çok severek okudum emeğine yüreğine sağlık
O kadar güzel bir kitap ki ellerine emeğine yüreğine aklına sağlık yazarim ne eksik ne fazla hersey tam olmasi gerektigi gibiydi kalemin cok guzel o yuzden senden okumayi seviyoruz biz seni uzup kirdiysak sabirsizlanarak bölüm sorarak özür dileriz
Çok güzel bir finaldi emeğine sağlık canım mutlu sonlara bayılırım. Yeni hikâyelerde buluşmak üzere
Çok güzel emeğine yüreğine sağlık yazarcığım aileye sahip olmak ve kıymet bilmek kaleminden dökülen her kelime anlamı var finalde muhteşem di
Ellerinize sağlık emeğinize teşekkür ederim. Çok beğenerek okudum sevinçleri ile sevindiğim bir final olduğu için ayrıca teşekkür ederim. İnşallah artık Cesur ve Sevgiye Susamış Kalplere daha çok bölüm gelebilir. Başarılar
En başından beri çok severek okuduğum bir hikayeydi. Finali de harika olmuş bence, emeğine sağlık canım
Emeğine sağlık Her çarşamba akşamımızı güzelleştirdiğin için çok teşekkürler Yep yeni hikayelerde görüşmek dileğiyle kalemine yüreğine sağlık 🙂
Ilk kelimesinden son kelimesine kadar severek okudum.. kah güldüm, kah sinirlendim. Yeri geldi onlarla mutlu oldum, yeei geldi şimdi ne olacak diye merak içinde yeni bölümleri bekledim.. guzel bir final ile bitti. Ellerine sağlık bizleri bu güzel hikayeyi okumaktan mahrum etmediğin içinde çok teşekkürler..❤️
Baştan sona muhteşemdi ellerinize emeğinize sağlık…özleyeceğim Alya ve cenk ikilisini romantiklik zirve yapmış bir eserdi bir tek ahmet için üzüldüm
Çok güzel uzun ve harika bir final olmuş emeğine sağlık
Teşekkür ederim
Cok guzel bir hikaye dedi baştan sona kadar teşekkür ederim
Harika br hikaye tesekur ederim
Güzel bir bölümdü bir hayat hikayesi daha bitti zevkle keyifle okudum teşekkürler emeğin için .. ben sadece ahmetin de güzel günlerini okumak isterdim
Muhteşwm bir bölüm olmuş yazacım bittiģi için üzgünüm inşâllah yeni hikayelerinde görüşürüz
Eline sağlık. Geçmiş olsun.
Yüreğine sağlık yazarım☺️ öyle güzel bir hikayeydi ki severek okudum.
Çok güzel bir kitaptı severek okudum. Finali de çok sevdim aileyi böyle görmek çok güzeldi. İkizler üçüzler hep birlikte. Ellerinize sağlık
Muhteşem, kelimesinden daha büyük olağan üstü desem oda Yetersiz kalacak gibi sen bambaşkasın sevgili yazar kalemine yüreğine sağlık kardeşim finali okumam bu güne nasip miş ben kitabı okudum bitirdim sanarken tekrar okumak istedim Alya ve arya yı özledim derken asıl finali okumamışım ya ben çok çok güzeldi teşekkür ederim bana bu zevki tattırdığın için….