Merhaba arkadaşlar. Öncelikle iyi dileklerde bulunan tüm okuyucularıma çok teşekkür ederim. Sonuçlarım çıktı. Beyinde araknoid kist varmış arkadaşlar. Doktor tehlikeli olmadığını söyledi ancak büyüklüğü ve tedavisi konusunda beyin cerrahisine göstermemde fayda olacağını da söyledi. Dediğine göre çoğunlukla doğuştan oluşan, nadiren de darbeyle olan bir kistmiş. Büyümesi gözlem altında tutulduğu sürece bazılarına müdahale bile gerekmiyormuş. Şimdilik müdahale edilecek bir büyüklükte değil ancak kesin olarak Beyin cerrahının görmesinden sonra belli olacak. İnşallah bunun da üstesinden geleceğiz. Allah’ın izniyle… Bölüme gelirsek bu bölüm Evin ve Gürsel üzerine oldu. Sade ve kafa toplayıcı bir bölüm oldu. Umarım beğenirsiniz. Keyifli okumalar!
***
Birkaç ay önce…
Genç kadın geride bıraktığı yolları izlerken oldukça gergindi. Kucağında oğluyla yeni bir hayata doğru ilerlerken korkmamasının tek nedeni yanında ki adama güveniyor olmasıydı. İç çekerek arabayı kullanan genç adam bakmıştı. Araf ile birlikte arkada oturuyordu. Bebek koltuğunda huysuzlanan oğlunu kucağına alıp düşünmeye başlamıştı.
“Acıktın mı?” Evin duyduğu soruyla başını hafif sallamıştı.
“Bir yerde durabilir miyiz? Araf’ın da altını değiştirmem gerek.” Gürsel genç kadının sözleriyle dikiz aynasından ona bakmıştı.
“Neden daha önce uyarmadın, arabayı kenara çekerdim.” Evin utanarak bakışlarını kaçırmıştı.
“Ben…” genç kadın ne söyleyeceğini bilememişti. Gürsel bir bakışından tanıdığı kadının üzerine gitmemek için susarken gördüğü tabelayla “Birazdan mola vereceğiz,” dedi. Evin sessizliğini koruyarak kucağında ki oğlunun gerdanına dudaklarını bastırmıştı. Özel gereksinimi olsa da Araf duyuları oldukça gelişmiş bir çocuktu. Annesini kokusundan tanıyor, kendisine kötü davranacak olan kişileri hemen algılıyordu. Araba dinlenme tesisine durduğunda genç kadın merakla etrafına bakınmaya başlamıştı.
“Hadi inelim, hem yemek yeriz hem ihtiyaçlarımızı gideririz.” Evin üzerini düzelterek genç adamın açtığı kapıdan inerken Gürsel uzanarak Araf’ı kendi kucağına almıştı. Evin uzun süreli yolculuğa alışık olmadığı için sersemlemiş gibi duruyordu. Daha önce Urfa’dan dışarıya adım atmamıştı.
“Hadi önce Araf’ın altını değiştir.” Gürsel genç kadını lavaboların olduğu kısma götürerek “İçeride bebek bakım odası vardır, sen gir ben seni burada bekliyorum,” dedi. Evin tedirgin bir şekilde lavaboya girerken kenarda bebek alt alma masasını görünce o tarafa yönelmişti. Oğlunun altını değiştirirken içeri girenler oğlunu gördüğünde yüzlerine beliren acıma hissinden hoşlanmamıştı.
“Vah yavrum,” diyen yaşlı bir kadına bir şey söylememek için kendisini tutarken oğlunu hızla değişerek kapıda bekleyen Gürsel’e vermişti.
“Sen Araf’ı alır mısın, ben lavaboya gireceğim” dediğinde Gürsel genç kadının yüzünden içeride bir şeyler olduğunu anlamıştı.
“Elbette, sen keyfine bak.” Genç adam kucağında ki bebekle kapı önünde dolanırken bir yandan da Araf’ı seviyordu. Kendilerine olan bakışları umursamazken birkaç dakika sonra lavabodan çıkan kadını görünce ona doğru yürümüştü.
“Hadi bir şeyler yiyelim sonra yola çıkarız. Zaten çok fazla yolumuz kalmadı.” Evin duyduğuna sevinmişti. Araba yolculukları ona göre değildi. Birlikte yemek yedikten sonra yeniden yola çıktıklarında Gürsel yolda atıştırmalık için marketten aldıklarını arkada oturan kadına uzatmıştı.
“Bunlar ne?”
“Acıkırsanız yersiniz. Çok bir şey yemedin zaten. İçinde meyveli sütte var, Araf’a içerebilirsin.” Evin adama başını sallayarak poşeti almıştı. Araf’ın uyuklamaya başladığını gören genç kadın çocuğu koltuğuna oturtarak rahat bir şekilde uyuyabileceği bir pozisyonda yatırmıştı. Üzerini örttükten sonra geriye yaslanıp gözlerini yumdu.
“Uykun geldiyse uyu Evin, vardığımızda ben seni uyandırırım.” Genç kadın adamın sözlerini beklermiş gibi hemen uykuya dalarken Gürsel kadına kısa bir bakış atarak iç çekmişti. Arkada oturan kadın ve çocuk onun ailesi olmuştu ve onları korumak için elinden geleni yapacaktı.
“Şişşt uyu güzelim, bir şey yok.” genç kadın hissettiği sarsıntıyla hafif gözlerini aralamış ama sonra genç adamın ninni gibi gelen sesiyle yeniden dalmıştı. Gürsel eve vardıklarında Evin’i derin uykuda görünce kadını uyandırmadan kucağına alıp eve doğru yürümeye başlamıştı. Evin kapısı açıldığında tek kaşını kaldırarak kendisine bakan ağabeyini görünce dudaklarını kıpırdatarak “Arabadan Araf’ı alır mısın?” dedi. Asaf kardeşinin sessizce söylediği şeyle başını sallayıp kapıyı geriye kadar açıp adamın içer girmesine yol vermişti. Gürsel karısını yeni evinin merdivenlerinden yukarıya çıkarak odasına götürüp yatağına yatırıp üzerini ince bir örtüyle örtmüştü. Sessiz bir şekilde odanın kapısını aralık bırakarak aşağı içerken salonda kardeşlerini kendisine imalı bir şekilde bakarken bulunca duraksadı.
“Sizin burada ne işiniz var?”
“Kardeşimizin evlendiğini duyduk bizde tebrik etmeye geldik.” Kız kardeşi Naz’ın sözlerine gözlerini deviren genç adam abisi Erhan’a dönerek sormuştu.
“Abim mi haber verdi?” Erkan kardeşine sarılarak sırtına birkaç kez vurmuştu.
“Umarım ne yaptığını biliyorsundur Gürsel, üzerine aldığın sorumluluk çok büyük.” Gürsel elbette sorumluluğunun büyük olduğunu biliyordu ama genç adam korkmuyordu.
“Ne yaptığımı, neyi neden yaptığımı biliyorum,” diyen genç adam salona kucağında Araf ile birlikte giren Asaf’ı görünce ona doğru ilerlemişti. Farklı sesler duyan küçük çocuğun korktuğu belli oluyordu.
“Ay şunun tatlılığına bak, ne kadar büyümüş,” diyen kız kardeşi Azra ileri doğru çıkarak Asaf’tan bebeği almak istemiş ama Gürsel ona izin vermemişti.
“Onu korkutma Azra, size alışmasını bekleyin.” Gürsel küçük çocuğu kucağına alıp yanaklarını öperek “Hala çok ses çıkarıyor değil mi aslanım,” diye sorunca çocuğun ağzında ilk kez ‘baba’ sözü çıkınca ortalık sessizleşmişti. Yeni çıkmaya başlayan dişlerinden akan salyalarla etrafa gülücük saçan Araf, kardeşlerin şok olmasına neden olmuştu.
“Sana baba mı dedi o?” Gürsel erkek kardeşi Ali’nin sorusuyla ona bakmıştı.
“Öyle mi dedi?”
“Oğlum duymadın mı? Çocuk senin kucağındayken baba dedi.” Merdivenlerden gelen seslerle herkesin bakışı o tarafa dönmüştü. Uyku mahmuru bir şekilde salona giren genç kadın kalabalık kardeşleri görünce duraksamıştı. Hepsinin kendisine dönen bakışlarından utanırken Erkan öne çıkarak genç kıza sarıldı.
“Hoş geldin Evin, hayırlı olsun demeye gelmiştik.”
“Hoş bulduk abi, sağ ol.” Genç kadının bakışları diğer kardeşlere kayarken onlardan biri tepki bekliyordu. Her biriyle çocukluğu iyi geçse de o daha çok Gürsel ve Suat ile anlaşırdı. Diğerlerinin ağırlığını her zaman üzerinde hisseder, bir şey olursa destekleneceğini bilirdi.
“Ay şimdi sen benim yengem mi oldun?” Gül’ün öne çıkmasıyla erkekler gözlerini devirmişti. Aralarında en neşeli olan Gül ve Naz’dı ancak bu kez Gül onlardan önce davranmıştı.
“Merhaba Evin, umarım çok mutlu olursunuz.” Erkan’ın eşi araya girerken Evin yeni eltisine başını sallayarak teşekkür etmişti. Genç kadın başta çekingen davransa da herkesin sıcak karşılamasıyla kısa sürede ortama ayak uydurmaya başlamıştı.
“Neyse biz kalkalım siz yol yorgunusunuz.”
“Kalsaydınız abi,” diyen Gürsel ile Asaf elini kardeşinin omzuna atarak “Bu akşam bende kalacaklar. Başka zaman sizde kalırlar,” dedi. İki yan taraftaki ev Asaf’ın büyük eviydi. Gürsel daha mütevazi bir ev seçmişti. Hem bu seçimi daha çok Evin ve Araf’ın rahat edebileceği bir tercih olmuştu. Abisine ev aradığını söylediğinde ona burayı tavsiye etmişti. Hem ileride eşleri birbirine daha yakın olurmuş, Asaf kardeşini bu şekilde ikna etmişti. Herkes evden ayrıldığında Evin genç adama dönerek “Keşke gitmeselerdi çok geç oldu,” dediğinde Gürsel gülerek karısına “Çok uzağa gitmediler, iki ev ötede kalacaklar,” dediğinde Evin şaşırmıştı.
“Asaf abi yakında mı oturuyor?”
“Evet, neyse hadi yatalım çok yorulduk.”
“Araf’ın çantasını getirdin mi?” Evin genç adama sorarken Gürsel olumsuz anlamda başını sallayarak karısına cevap vermişti.
“Hadi siz yukarı çıkın ben çantaları getireyim.” Evin adamın dediğini yaparak yukarıya çıkmıştı. O kadar yorgundu ki yeni evini inceleyecek takati yoktu. Odaya girerek oğlunun üzerini değiştirmeye başlamıştı. Birkaç dakika sonra odaya Gürsel elinde çantalarla girmişti.
“Aç mısın? Bizimkiler mutfakta yemek hazırlamışlar istersen atıştırabiliriz.” Evin adamın sorusuna hafif gülümseyerek cevap vermişti.
“Allah razı olsun ama aç değilim. Ayrıca kardeşlerinin hiçbir tepki vermemesi şaşırttı beni.”
“Onlar seni seviyor Evin, sana karşı bir suçlama yönetmezler. Kaldı ki sen benim karımsın, sana saygı duymak zorundalar.”
“Kimseyi buna zorlayamazsın Gürsel,” diyen kadının gözleri dolmuştu. Elinde değildi, bazen bu şekilde duygulanıyordu. Gürsel genç kadının elini tutarak kendisine dönemsini sağlamıştı.
“Bu şekilde davranma Evin, sen benim karımsın. Kimse seni suçlamıyor, herkes seni seviyor. Bende seni seviyorum,” dediğinde Evin yutkunarak adama bakmıştı. Genç adamın bahsettiği sevginin aşk olduğunu düşünmüyordu Evin. Buruk bir şekilde gülümseyerek başını adamın göğsüne yaslamıştı.
“Sana yük olmamak için elimden geleni yapacağım,” derken adam kadının sözlerine kızmıştı.
“Bunu sakın bir daha duymayayım. Sen bana asla yük olmazsın.” Evin geri çekilerek genç adamın yüzüne bakmıştı.
“Teşekkür ederim.”
“Baba…” Evin gözleri büyüyerek adama bakarken hızla oğluna dönmüştü.
“Duydun mu?” Araf’ın konuşmasıyla genç adam gülümseyerek yatağın üzerinde ki bebeği almıştı.
“Bu iki etti, bizimki dillenmeye başladı anlaşılan.” Evin gözleri yaşlı bir şekilde genç adama bakarken Gürsel kadını kolunun altına alarak “Hadi uyuyalım,” dediğinde Evin yutkunmadan edememişti. Genç adamın ‘uyuyalım’ sözüne karşılık bir şey söyleyemeyen genç kadın adamla aynı odada uyuyup uyumayacağını düşünüyordu. Gürsel odada ki iki kapıdan birini açarak içeriye girerken Evin onun banyoya gittiğini düşünmüş ancak birkaç dakika içinde üzerini değiştirerek odaya girdiğini görünce duraksamıştı.
“Banyo şurası, kullanmak istersen banyo havluları giyinme odasında ki dolapta. Eşyalarını istediğin gibi yerleştirebilirsin.” Evin adamın hiç çekinmeden oğlunun yanına uzandığını görünce dilinin ucuna kadar gelen soruları yutmak zorunda kalmıştı. Evin üzerini değiştirmek için bavulunu alarak giyinme odasına geçmişti. Üzerine kısa kollu uzun geceliklerinden birini giyerek odaya döndüğünde Gürsel’in çoktan lambayı söndürmüş gece lambasının ışında gözlerini kapattığını görünce el mecbur yatağın diğer tarafına geçerek örtünün altına girmişti. Birkaç dakika sonra Gürsel gözlerini aralayıp yanında uyumaya çalışan kıza gülümseyerek bakarken derin bir nefes alarak rahatça uykuya bırakmıştı kendini. En son isteyeceği şey karısıyla arasına mesafe koymak olurdu. Çok şükür ki o mesafe şimdilik kaldırılmıştı.
Genç kadın sabah erkenden uyanıp yanı başında uyuyan ikiliye bakmıştı. Gürsel bir elini küçük oğlanın üzerine atmış öylece uyuyordu. Araf’ın da düzenli nefesleri uyuduğunu gösterirken Evin içinden şükretmişti. Kendisini neyin beklediğini bilmiyordu ancak konaktaki hayatından iyi bir hayatı olacağının farkındaydı. Yerinden usulca kalkarak üzerine yanda bulunan hırkasını geçirmişti. Giyinme odasına geçerek sessizce üzerini değiştirerek aynı sessizlikle odadan çıkıp alt kata indi. Gündüz gözüyle evi incelerken Gürsel’in her zevkli olduğunu düşünmeden edememişti. Tek merdivenden inilen salonda açık tonlarda geniş büyük koltuk takımı yerleştirilmiş, hemen kapıya yakın duvarın dibine de on kişinin sığabileceği yemek masası konuştu. Koltuk takımının hemen karşısında duvarda büyükçe bir televizyon asılmıştı. Tüm mobilyalar iç açıcı derecede ferah renklerden seçilmişti. Salondan açılan birkaç kapıya göz atarak arkalarında ne olduğuna bakmıştı. Üç kapıdan biri çalışma odasına, diğer ikisi ise misafir odalarına açılıyordu. Salondan çıkarak çok uzun olmasa da birkaç kapının olduğu koridor karşılamıştı genç kadını. Kapıları tek tek açarken birinin içinde tuvaleti olan geniş bir banyoya, diğerinin çamaşır odasına ve son kapının ise büyük bir mutfağa açıldığını görünce gülümsemişti. dış kapının hemen yanında oldukça şık ve büyük vestiyer vardı.
Siyah ve bordonun hakim olduğu büyük mutfağa giren genç kadın etrafa hayranlıkla bakarken oyalanmadan kahvaltı hazırlamak için kolları sıvamıştı. Dolapların içini kontrol ederek ihtiyaç duyduklarını tezgahın üzerine bırakarak dolabı açmıştı. Buzdolabı ağzına kadar doluydu. Dün akşam Gürsel’in bahsettiği yemekler de buzdolabına yerleştirilmişti. Kahvaltılıkları alıp dört kişilik mutfak masasının üzerine bırakırken ketıla su koyarak ısınmasını beklemişti. Bu sırada çaydanlığı arayan genç kadın çaydanlık bulamayınca kaşlarını çattı. Tüm dolaplara bakmasına rağmen çaydanlığı bulamamıştı. Köşede çaycıyı gören genç kadın yüzünü asarak çaycıyı açmıştı. Kısa sürede çay olduğunda yumurtaları pişirmeye başladı. Masayı hazırladıktan sonra Gürsel’i uyandırmak için odaya giden genç kadın adamın çoktan uyanıp banyoya girdiğini görünce yatakta kıpırdanan oğlunu kucağına alarak kapıya yönelmişti. Gürsel’in elinde havluyla banyodan çıktığını gören genç kadın gülümseyerek adama baktı.
“Günaydın, kahvaltı hazır, üzerini değiştirip aşağıya gelirsin.” Gürsel genç kadına kısa bir süre baktıktan sonra kendine gelerek “Günaydın,” demişti. Evin başta adamın neden duraksadığını anlayamadığı için bir şey söylememişti. Odadan çıkıp aşağıya indiğinde oğluyla oynuyordu. Gürsel’in de yanlarına gelmesiyle ikili karılıklı kahvaltıya oturmuşlardı. Evin kucağında oğlunu yedirmeye çalışırken oldukça zorlanmıştı. Genç adam onun bu halini görünce “Kahvaltıdan sonra alışverişe gidelim,” dediğinde Evin başını kaldırarak ona bakmıştı.
“Alışverişe mi?”
“Araf için almamız gerekenler var. Beşik, mama sandalyesi gibi şeyler. Her zaman aramızda yatmayacak çocuk. Kendi yatağı olsun.” Evin adamın sözleri karşısında yutkunurken bakışlarını kaçırmıştı. Yanakları utandığı için pembeleşirken ilk kez böyle bir duygu yaşıyordu. O ilk kocasından hiç utanmamıştı. Zaten adamla fazla vakitte geçirmemişti. Üç aylık evliliğinden sonra kocası ölüp gitmişti. Su testisi suyolunda derler ya, Evin’in kocası da yaptığı hataların bedelini canıyla ödemişti. Olan Evin ve oğluna olmuştu.
Kahvaltıdan sonra genç kadın ortalığı toparlarken Gürsel de çocukla ilgilenmişti. Yakında eve karısına yardımcı olması için bir yardımcı almayı düşünüyordu. Tabi bunu önce genç kadınla konuşması gerekiyordu.
“Ben üzerimi değiştireyim çıkalım,” Evin salona geldiğinde oğlunu alarak odaya çıkmıştı. Önce Araf’ın ihtiyaçlarını hallettikten sonra üzerine sade bordo rengi topuklarına kadar uzanan uzun kollu bir elbise giymişti. Genç kadın kestane saçlarını iki yandan başının tepesinde toplarken güzel yüzü meydana çıkmıştı. Aynaya bakma gereği bile duymadan oğlunu alarak aşağıya inmişti. Çantasını bulamadığı için arabada olduğunu tahmin ediyordu.
“Hazırım,” genç adam oturduğu yerden kalkarak karısına döndüğünde kadının güzelliği karşısında yutkunmadan edememişti.
“Bir şey mi oldu Gürsel?” genç kadın adamın bakışlarından bir şey anlamazken kıyafetinden hoşlanmamış olabileceğini düşünerek sormuştu.
“Çok güzel görünüyorsun, dışarısı soğuk olur üzerinize kalın bir şeyler alsaydınız. Ankara’nın soğuğu bir başkadır.” Evin adamın dediğini yaparak oğlu ve kendisi için hırka almıştı yanına. İkili arabaya binerek en yakın alışveriş merkezine gittiklerinde oldukça yorucu bir gün geçirmişlerdi. Neyse ki aldıkları bebek arabası onların çok işine yaramıştı. Evin’in birçok şeye itirazına rağmen Gürsel hem genç kadına hem de Araf’a ihtiyacı olabilecek her şeyi almıştı. Kıyafet işine pek girmeyen Gürsel kardeşlerinin o işi halledeceğine emindi. Ne de olsa modayla uğraşıyorlardı.
“Bu kadar masrafa ne gerek vardı?”
“Hepsi ihtiyacınız olan şeyler Evin, lütfen bu konuyu kapatalım. Ayrıca bir şeye ihtiyacın olduğunda bana söylemeye sakın çekinme.”
“Ama…”
“Acıktın mı?” konuyu değiştiren genç adam karısının boştaki elini tutarak tek elle bebek arabasını sürüyordu.
“Gürsel, seni burada görmek…” genç adam karşısına çıkan kadınla duraksamıştı. Kadının sözleri pusetteki bebeği görünce yarım kalmıştı. Evin kadının bakışından rahatsız olsa da o bakışlarda ilk kez acıma duygusu görmemişti. Evin farkında olmadan kadını incelmeye başlamıştı. Sarı saçları, mavi gözleriyle çok güzel ve tanıdık gelmişti. Pürüzsüz bir yüzü ve mükemmel bir vücudu vardı. Evin farkında olmadan Gürsel’e daha bir sokulmuştu. Tamamen istem dışı yaptığı bir hareketti ve bu durum genç kadının gözünden kaçmamıştı.
“Bizi tanıştırmayacak mısın Gürsel?” adam yaşadığı şaşkınlığı atlatır atlatmaz hemen söze girmişti.
“Pardon yenge, seni Evin ile tanıştırayım. Kendisi benim karım.”
“Karım mı?” genç kadın şaşkın bir şekilde adama bakarken sonradan algıladığı şeyle kaşlarını çatmıştı. “Bir daha bana yenge deme! Ben senin yengen değilim,” diye çıkışan kadınla Evin sorarcasına genç adama bakmıştı.
“Evin bu gördüğün güzellikte Asaf abimin nişanlısı Çisil.”
“Çisem ablanın kardeşi mi?” Evin’in sorusuyla Çisil genç kadına bakmıştı. Evin karşısında ki kadının neden tanıdık geldiğini anlamıştı. Çisil kesinlikle ablasına benziyordu.
“Ablamı tanıyor musun?” Çisil merakla sorarken Gürsel iç çekerek “Yemek yerken konuşsak, biz çok açız,” dedi. Çisil işi olmadığı için adamın teklifini kabul ederken gözleri sık sık bebeğe kayıyordu. Yemek katına çıkarak karşılıklı oturdular. Çisil daha fazla dayanamayarak bebeği kucağına aldığında hissettiği merhametle bebeği acıtmaktan korkarcasına naifçe sevmeye başlamıştı. Sesi o kadar naif çıkıyordu ki duyanlar hayran kalmadan edemiyordu.
“Ne zaman evlendin, ben neden duymadım?”
“Biraz ani oldu!” Gürsel’in sözlerini yanlış anlayan genç kadın kucağında ki bebeğe dikkatle bakmıştı.
“Anlıyorum,” diyen Çisil’in yanlış anladığını düşünen genç adam hızla araya girmişti.
“Senin anladığın tarzda bir acelelik değildi, yanlış fikirlere kapılma. Siparişleri verelim artık.” Siparişleri verdikten sonra genç kadın kucağındaki bebeğe bakarak “Adı ne bu yakışıklının,” diye sordu.
“Araf yengesi,” diyen Gürsel Çisil’i sinir etmeye bayılıyordu.
“Bana yenge deyip durma Gürsel, abine tekmeyi basalı aylar oldu.” Evin kızın sözlerin gülmemek için kendisini tutarken Gürsel inanmaz gibi başını sallamıştı.
“Sen abimi tanımıyorsun, o sana zaman veriyor şimdi. Yakında seni nikah masasına oturtur.”
“Zor biraz,” diyen kızın telefonu çalınca masanın üzerinde ki telefonu eline almıştı. Çisil kucağında ki bebeği diğer koluna alırken telefonunu kulağına götürmek için acele etmemişti. Aramayla birlikte yanıp sönen flaş genç kızı her zaman rahatsız etmişti. Çisil arayan kişiye cevap verirken gözünü biran olsun bebekten ayırmıyordu. Çocuk konuştuğunu anlıyormuş gibi tepkiler vermeye başladığındaysa genç kadın şaşırmıştı. Kısa süren konuşmadan sonra sohbetine devam ettiklerinde ayrılma vakti geldiğinde dayanamayarak Gürsel’e sormuştu.
“Araf’ın doktoru var mı Gürsel?”
“Doktor mu? Neden sordun?”
“Bizim hastanede çok iyi bir çocuk doktoru var. Abim özellikle getirtti, Araf’ı ona getirin. Bebek sonuçta bu zamanlarda kontrol edilmesi iyi olabilir.”
“Düşüneceğim, abime sorar getiririz.”
“Sen abini boş ver, hatta yarın ben boşum bu yakışıklıyı getirin kontrol ettirelim. Hatta sizlerde bir kontrolde geçin.”
“Ne oldu, hastanenin durumu kötüde müşteri mi ayarlıyorsun?” diye soran Gürsel genç kadınla şakalaşmıştı.
“Size aile indirimi yaparız merak etme. Seni duyanda fakirsin sanır,” diyen Çisil lafın altında kalmamıştı. Otoparkta ayrıldıklarında Evin oğlunu kucağına alarak arka koltuğa geçmişti. Gürsel acil olan şeyleri arabaya yerleştirdiği için ertesi gün gelecek olan bebek odasını da sipariş vermişti.
“Çok tatlı bir kadındı, Asaf abime üzüldüm.”
“Sen boş ver onun böyle konuştuğuna, yakında evlenirler.”
“Ama kararlı duruyordu.” Evin adama cevap verirken Gürsel gülmüştü.
“Sen abimin isteyip de elde edemediği bir şey gördün mü? Abim onu ikna edecektir.”
“İnşallah,” diyen Evin eve kadar sessiz kalmıştı. Eve geldiklerinde bahçede oturan kişileri görünce genç adam bıkkınca söylendi.
“Bunlardan kurtulamayacağız anlaşılan.” Asaf ve iki kız kardeşi bahçedeki oturma bölümüne oturmuş sohbet ediyordu. Evin, evin çok büyük olmayan ama küçükte sayılamacak büyüklükteki bahçesine kısa bir göz gezdirmişti. Çimler bakımlıydı, üzerinde şemsiyesi olan dört kişilik bir masa ve hemen ilerisinde ortasında ateş çukuru olan genişçe bir oturma bölümü vardı. Bölümün üzerinde açılık kapanır bir branda bulunurken sarmaşık çiçeklerin sardığı ağaç kolonları oldukça güzel görünüyordu.
“Sabah fark etmemişim, çok güzel burası.”
“Beğenmene sevindim. Havalar soğuk olsa da yazın keyfini çıkarırız.”
“Nerede kaldınız, sizi beklerken ağaç olduk.” Kız kardeşinin söylenerek ayağa kalkmasıyla Gürsel ona doğru ilerlemişti.
“Alışverişe gittik, siz neden buradasınız?”
“Kovsaydın Gürsel, ne demek neden buradasınız?”
“Gürsel çok ayıp, yakıştıramadım,” diye söylenen Evin’den başkası değildi.
“Gördün mü yengem senden daha misafirperver,” diyen Gül Evin’in duraksamasına neden olmuştu. Onların yengesiydi, bu farkındalık genç kadını heyecanlandırmıştı.
“Ben hemen bir çay yapayım siz oturun.” Genç kadın eve girecekken Azra’nın sözleriyle yerinde durarak ona baktı.
“Asıl sen dinlen yorulmuş olmalısın. Çayı biz demleriz.”
“Yalnız çaydanlık almayı unuttuk. Çaycıda çay demlenecek.” Evin yüzünü asarken Gürsel bu ayrıntıya dikkat etmediği için kendisine kızmıştı. O işi gereği evde pek yemek yemediğinde mutfakta eksiklerin olacağını biliyordu. Nitekim evdeki çoğu eşya bekar evinde bulunan eşyalardı. Çok az yeni eşya almıştı. Hatta bazı odalarda hiç eşya bile yoktu.
“Sen geç otur biz Gül ile hallederiz.” Evin ikiliye minnettar bir şekilde bakarak Asaf’ın yanına doğru ilerlemişti.
“Hoş geldin abi, nasılsın?”
“Sen de hoş geldin Evin, bizler iyi olmaya çalışıyoruz. Var mı bir ihtiyacın. Gürsel’e söyleyemezsen bize söyleyebiliriz.”
“Kocasına söyleyemeyeceği şeyi size neden söylesin ki?” Gürsel abisine çıkışırken Evin gülümsemeden edememişti.
“Abim takılıyor Gürsel hemen kızma.”
“Bana takılacağına gidip Çisil’i ikna etsin. Kız bu gidişle elden gidecek.” Asaf Çisil’in adını duyunca birden dikelmişti.
“Ne demek o? Çisil’i mi gördünüz?” Gürsel omzunu silkerken Evin araya girmişti.
“Alışveriş yaparken karşılaştık. Çisem abla kadar güzelmiş. Elinde nasıl kaçırdın anlamadım.”
“Bir şey kaçırdığım yok, ona zaman tanıyorum.” Asaf geriye yaslanırken Gürsel ağzının içinden “Tabi canım,” diye homurdanmıştı. Konu orada kapatılırken kızların hazırlığıyla çaylar içilmiş akşam yemeği için hazırlık yapılmaya başlanmıştı.
***
Genç kadın sabah kahvaltısını hazırlayıp Gürsel’i uyandırmak için odaya çıkacakken mutfak kapısının yanından acele bir şekilde dış kapıya giden kocasını görünce hızla arkasından gitmişti.
“Gürsel hayırdır bir şey mi oldu?”
“Günaydın Evin, benim acil çıkmam gerek.”
“Kahvaltı?” diye soran genç kadının yanına giderek yanağını hafif okşamıştı. Evin adamın sıcak tavrı karşısında yutkunurken genç adam “Merkezden çağırdılar acil operasyona gideceğiz. Akşama geç gelebilirim sen beni bekleme uyu tamam mı?”
“Ama…”
“Seni ilk haftadan yalnız bırakmak istemezdim ama bu dava çok önemli. Canın sıkılırsa kızları çağırabilirsin. Bana ulaşamazsan endişelenme olur mu? Bir ihtiyacın olursa da Asaf abimi aramaktan çekinme.” Gürsel ayakkabılarını eline alarak dışarıya çıkarken Evin yüzü asılmış bir şekilde kocasının arkasından bakmıştı. Bir hafta olmuştu onlar evleneli ve bu bir hafta boyunca Gürsel her sabah onunla kahvaltı yapıyor, akşama da eve erken geliyordu.
“Dikkat et kendine, tanımadığın kimseye kapıyı açma.”
“Sende dikkat et kendine Gürsel, bizim senden başka kimsemiz yok. Allah’a emanet.” Gürsel kadının sözlerine üzülmüştü. Karısı kocaman kalabalık bir ailede olmasına rağmen kendisini kimsesiz hissediyordu. Uzanarak genç kadının alnına dudaklarını değdirirken “Allah’a emanet,” diyerek hızla arabasına gitmişti. Genç kadın kocasının arabası gözden kayboluncaya kadar ardından bakmıştı. Gürsek evlendiklerinden beri aralarına mesafe girmesine izin vermiyordu. Bu durum genç kadınında hoşuna giderken biliyordu ki Gürsel ona yaklaşmasa Evin asla genç adama yakın davranamazdı. Oğlunun sesini duyunca hızla kapıyı kapatarak yukarı kata odasına çıktı. Beşiğinde ağlamaya başlaya küçük oğlanı eline alarak mutfağa inerken oldukça huzurluydu.
“Benim güzel oğlum acıkmış mı?” bebeğe yemek yedirirken artık birkaç kelime söylemeye başlayan Araf’la daha sık konuşmaya başlamıştı.
***
Genç adam hastanenin kapısından içeriye girdiğinde oldukça bitkin görünüyordu. Onun bitkinliği kesinlikle ruhsal bir yorgunluktan geliyordu. Çisil’i ikna edemedikçe, genç kadının ondan kaçtıkça canı daha çok yanıyordu. Buna kesin bir çözüm için genç kızın babasıyla konuşmaya karar vermişti. Odasına giderken sekreterinin kendisine seslenmesiyle duraksamıştı. Acile getirilen hastaya bakmasını istiyordu. Ortopedi doktoru olduğundan çok fazla ameliyata girmiyordu ve bu durum genç adamın daha fazla zamanı olmasını sağlıyordu.
“Hocam yüksekten düşmeyle geldi hastamız, ayak bileğinde ve kolunca kırıklar var.” Asaf hızla hastaya müdahale ederken hasta acısından duramayacak halde çığlık atıp duruyordu.
“Röntgen çekildi mi?” asistan doktor başını iki yana sallarken Asaf’a cevap vermişti.
“Çok hareket ediyor, bu yüzden çekemedik.”
“Bu bir bahane değil. Gerekirse sabitleyerek çekin röntgeni. Sonra da anestezi testleri yapılsın. Ameliyata alacağız.” Asaf kadının ayağını kontrol ederken ayak bileğine platin takılacağına emindi. Ancak görüntü alınmadan kesin bir bilgi veremezdi.
“Hastanın ailesi nerede?”
“Dışarıda bekliyorlar, çok korktular.” Asaf kadının kolunu da muayene ettikten sonra başını iki yana sallamıştı. Ayağı da kolu da fena kırılmıştı.
“Polise haber verildi değil mi?” Asistan genç adam anlamaz bir şekilde bakarken Asaf kaşlarını çattı. “Haber vermediniz mi?”
“Polislik bir durum olduğunu düşünmemiştik.”
“Düşünmek sizin işiniz değil arkadaşlar. Bu durum öyle basit bir yaralanma değil. Düştü dediniz nasıl düştüğü belli mi? Ya biri iteklediyse, o zaman başımız derde girer. Bu tarz olaylarda hemen polise haber verin.” Asistan adama hak vererek gerekli işlemleri yapmak için acil bölümünden çıkmıştı. Genç adam hastanın yakınlarına bilgi verirken kızlarını ameliyata alacağını söylemişti. Ayrıca başka bir yerde yaralanma olup olmadığını anlamak için diğer doktorların da kızı kontrol etmesini istedi. Hazırlık yapmak için odasına geçtiğinde kardeşinin aradığını görünce gülümsemişti.
“Efendim yeni damat?”
“Abi ben operasyona gidiyorum. Akşama dönerim demiştim ama dönemeyeceğim. Evin’e göz kulak olur musun? Bir eksiği olursa alırsın,” dediğinde Asaf sıkıntıyla iç çekmişti.
“Sen Evin’i dert etme. Kızlara söylerim sen gelene kadar onunla kalırlar. Sen kendine dikkat et. Evde bir karın bir oğlun olduğunu unutma. Gereksiz aksiyona girme.” Asaf kardeşinin gözü kara olduğunu biliyordu. Birçok kez yaralanmıştı ve bunlar küçük sıyrıklar olduğu için ailenin haberi olmamıştı.
“Tamam abi, Allah’a emanet. Karım da oğlumda sana emanet.” Asaf telefonu kapatarak hazırlıklarına devam etmişti. Yaklaşık iki saat sonra uzun bir ameliyata girmiş, ameliyattan çıktığında üzerinden tır geçmiş gibi hissetmişti. Genç kadının ayağına iki platin takmaları gerekmişti. Çok fazla parça kırıklığı vardı. Ayrıca koluna da aynı işlemi yapsalar da kolu ayağına nazaran daha iyi durumdaydı. Aileye gerekli bilgiyi verdikten sonra odasına geçip dinlenmek için kanepeye uzanmıştı. Odanın kapısı hışımla açıldığında genç adam boş bulunarak yerinden kalkmıştı.
“Çisil hayırdır?” genç adam şaşkın bir şekilde sevdiği kadına bakarken Çisil adamın sorusunu es geçerek “Gürsel ufaklığı kontrole getirecekti getirmediler. Sebebini biliyor musun?” dedi.
“Ufaklık mı?”
“Araf’tan bahsediyorum. Onu yeni doktora kontrol ettirmesi için getirmesini söylemiştim. Getireceklerini söylemişlerdi ama üzerinden neredeyse bir hafta geçti.”
“Bir sorun mu var, neden Araf’ı doktora getirsinler ki? Gayet sağlıklı benim yeğenim.” Çisil gözlerini devirerek adama cevap vermişti.
“Sağlıklı olmasına sevindim. Ama Araf gibi özel çocukların bir doktoru olması çok önemli bunu sende biliyorsun. Ne biçim amcasın sen? Onu gözlem altında tutacak iyi bir doktorun kontrolünden geçmesi bebek için çok önemli.” Asaf kızın çıkışmasıyla gülümsemişti. Çisil adamın gülümsemesine takılmamak için bakışlarını kaçırırken odanın kapısından çıkmadan önce “Gürsel’e söyle yarın Araf’ı kontrole getirsin,” dedi. Asaf kızın odadan çıkıp gitmesiyle buruk bir şekilde gülümsemişti. Onu çok özlemişti. Çisil’in kendisine derinden bakan gözlerine bakmayı iliklerini acıtacak kadar çok özlemişti.
“Az kaldı güzelim, bir daha senden ayrılmayacağım.” Asaf kendi kendine konuşurken yeniden sırt üstü yatarak dinlenmesine devam etmişti. Zaman onlara ne gösterirdi bilmiyordu ama Asaf’ın Çisil’den vazgeçmeye hiç niyeti yoktu.
***
Yorumlarınızı bekliyorum. Bölümleri bu şekilde Evin ve Gürsel çifti ya da Çisem ve Erhan çifti olarak mı yazayım yoksa bölümlerde her iki çiftte de yer vereyim mi? Karar sizin.
13. BÖLÜM <<<<<——–>>>>>> 14. BÖLÜM
Çok geçmiş olsun
Çok geçmiş olsun cnm bu şekilde daha güzel bence doya doya okuyoruz ellerine sağlık
Çok güzeldi ellerine emeğine sağlık
İki çiftimizde olsun lütfen
İlham perileri hangi yönden eserse ona göre yaz bence. Biz senin yazdığın her şeyi severek okuruz.
İnşallah bebeğin gözleri de iyileşir göz nakli falan olur evin mutlu olmayı çok hakediyo
Emeğine yüreğine sağlık canım
Evey ya umarım iyileşir bende onu bekliyorum resmen ❤️
[…] 11. BÖLÜM
Sevim hanımın çocuklarına taktir ettim adam gibi adam ellerine emeğine yüreğine sağlık yazarcığım
Emeğine sağlık güzel bir bölümdü her iki çiftimizide okusak güzel olur
Emeğine sağlık Yazarcigim ❤️bayıldım bölüme sonraki bölümde bu çiftten olsa olur mu merak ettim ❤️:) Araf konuşmaya başladı yavaş yavaş ❤️❤️ çok naif ve güzel aşk olacak hissediyorum ❤️
Tekrardan geçmiş olsun Yazarcigim ❤️
İkisini olabilir tüm karakter güzel doktor kontrolünde inşallah birsey cıkmax
Çok güzel bir bölümdü, yazarın kararına saygılıyım tüm karakterleri merakla bekliyorum hepsi ayrı heyecan katıyor acilen yeni bölümler gelir inşallah. Size de acil şifalar diliyorum.
Emeğine sağlık yazarcığım
Muhteşemdi ellerinize emeğinize sağlık….her iki çifte yer verirseniz iyi olur sabırsızlıkla yeni bölümü bekliyorum ❤️❤️❤️
Bölümlerde her iki çift yer alsın.
Bolum cok güzeldi, bence de her iki cift de olmalı. Çisil ve Asaf bile ayrı birr hikaye olmayacaksa onlar da olabilir . İkiliyi okumak da cok zevkli. Emeginize saglik
Her ikisi de olsun
Canım tekrar geçmiş olsun.Gene harika bir bölümdü bence hem çişem hem evin bir arada olabilir tabi yeterki sen bölüm yaz ben hepsine razıyım
Çişil Araf doktor işine el attı. Her şey yoluna giriyor bu güzel yakın evin de istediği gibi tekar okumaya başlar herkes ona destek olur
Tekrar çok geçmiş olsun sevgili yazarım doktordan hayırlı haberler alırsın inşAllah bölüm çok güzeldi iki çifti de birlikte okumak keyifli olur emeklerine sağlık ❤
Çok geçmiş olsun aynısı oğlumda mevcut her iki çiftçimize olsun
[…] S.S. Kalpler 13. Bölüm […]