Merhaba arkadaşlar. Bir serüvenin daha sonuna geldik. Ben yazarken çok zorlandım çünkü final olduğu için bebeğimden ayrılacak gibi hissettim. Ama bir yandan da bir hikayenin daha sonuna ulaştığım için gurur duydum. Acısıyla tatlısıyla onda bölüm yazıldı. Cesur bu zamana kadar yazdığım en uzun hikaye oldu. Bundan sonrakiler e olur bilemem ama yazmaya devam etseydim bu hikaye daha da uzardı benim için. Ama bir şeyi fazla uzatmaya da gerek yok sanırım. Her şey tadında güzel. Umarım bölümü seversiniz. Keyifli okumalar.
Not: Bu zamana kadar yazdığım en uzun bölüm oldu.
***
Genç kız oldukça endişeli bir şekilde taksiden indiğinde kulağında hala Aylin’in acı çeken sesi vardı. Hızlı adımlarla büyük binadan içeriye girerken etrafta ambulans olmaması canını sıkmıştı. Şimdiye sağlık görevlilerinin gelmesi gerekiyordu.
“Geldim abla, korkma…” Ayşem asansöre binerken bir ayağını sabırsızca yere vurmaya başlamıştı. Asansör kapı açılma sesini duyunca hızla kendini dışarıya atan genç kız dairenin kapısında kapıya vurup içeriye seslenen babaannesi ve halasını görünce adımları daha da hızlandı.
“Babaanne, hala neden kapıdasınız?”
“Kızım kapıyı açmıyor. İçerden çığlığını duyduk ama kapıyı açmaya gelmedi.” Ayşem hızla çantasında ki anahtarı alıp kapıyı açarken koşturarak eve girmişti. Ayşem Hanım ve Çisil de genç kızın peşinden eve girerken Aylin’in iniltilerini dinleyerek genç kadını çamaşır odasına bulmuştu.
“Aylin abla?”
“Ayşem, bebeğim!” Aylin genç kızı görünce acıyla haykırmıştı. Kadının yanağından aşağıya sicim gibi yaşlar akarken Ayşem hızla yanına giderek onu doğrultmaya çalışmıştı. “
“Düştün mü abla?” Aylin ağlayarak başını iki yana sallarken Çisil ve Ayşem Hanım da yanlarına gelmişti.
“Kızım ne oldu?”
“Anne çok acıyor,” diyen kadınla Çisil hızla genç kadının diğer koluna girmişti. Ayşem ile birlikte genç kadını bulunduğu soğuk zeminden kaldırarak odadan çıkarırken gelen sancıyla Aylin iki büklüm olup olduğu yerde kalmıştı.
“Korkma Aylin abla, sakin ol. Derin nefes al ama ıkınma.” Ayşem genç kadını salonda ki kanepeye uzatarak bebeğin duruş pozisyonunu anlamaya çalışmıştı. genç kadının alttan muayenesini yapında yutkunan genç kız babaannesine bakarak başını iki yana sallamıştı. Neyse ki Aylin onun bu hareketini görmemişti.
“Hemen hastaneye gidelim.”
“Buna vaktimiz yok babaanne, acil yardım ekibinin gelmesi gerekiyor. Hala bizim hastaneyi ara ve acil tam teşekküllü ambulans iste. İçinde güvezde olsun.”
“Güvez mi? Güvez neden olacak Ayşem ne oluyor?” Aylin korkuyla genç kıza bakarken Ayşem onu rahatlatmak için gülümsemeye çalışmıştı.
“Kardeşim erken gelmeye karar vermiş abla, korkma ikinizde iyisiniz…” Ayşem sözünü tamamlayamadan genç kadın tiz bir çığlık atmıştı. Sancıları oldukça fazlalaşan genç kadın acıdan bayılmak üzereydi.
“Aylin abla kendine gel, bunu sen olmadan yapamayız. Uyumamalısın, bebeğin için. Kardeşim için güçlü olmalısın.”
“Çok acıyor, bu çok farklı bir acı Ayşem…” genç kadın derin derin nefes alırken ağlamasına devam ediyordu. Ayşem Hanım gelininin sırtını kendine yaslayarak elini sıkıca tutmuştu.
“Allah boşuna cenneti annelerin ayakları altına sermedi Aylin, doğum kolay olsaydı bu mümkün olur muydu? Sen güçlü olacaksın, bu mucizeyi sadece bize bahşeden Allah’a sığınacaksın. Hadi kızım yavrumuzu kucağımıza alalım.”
“Cesur’u istiyorum,” diye ağlayan Aylin sancı girmesiyle acı içinde kıvranmıştı.
“Gelecek, babam haberi alır almaz gelecek. Sen şuanda kardeşime odaklan. Küçük prenses bize sürpriz yapmak istemiş.”
“O iyi olacak değil mi?” Aylin şuanda Ayşem ne derse inanacak durumdaydı. Onun Çisem’i nasıl doğurttuğunu biliyordu. Çisil odadan getirdiği çarşafı genç kadının üzerine örterken Ayşem de soyunmasına yardım etmişti. Aylin bir kukla gibi iki kıza yardımcı oluyordu.
“Ayşem onu burada doğurtabileceğine emin misin? Ambulans gelmek üzere…” Çisil endişeyle yeğenine bakmıştı.
“Hala suyu geldi, açılması duruma göre iyi durumda. Biraz daha açılması olunca doğum olacak. Onu yola çıkarırsak ambulansta doğum yapabilir.”
“Suyu geldiyse neden söylemedi?”
“Farkında olduğunu sanmıyorum, çok korktu.” Çisil ve Ayşem sessizce konuşurken Ayşem Hanım gelinini sakinleştirmek için elinden geleni yapıyordu.
“O zaman onu odaya götürelim, kanepe başında doğuracak değil.” Ayşem başını iki yana sallayarak itiraz etmişti.
“Olmaz, onu yerinden kıpırdatamam. Şuanda en uygun durumda, siz sıcak su hazırlayın ve bol temiz havlu ayarlayın.” Çisil genç kızın dediğini yapmak için hızla oradan ayrılırken Ayşem Aylin’e dönmüştü.
“Aylin abla derin nefes al, sakin olmaya çalış. Acıyorsa kendini tutma gerekirse bağır. Biz yanındayız, birazdan sağlıkçılarda gelecek.” Ayşem’in sözünün bitmesiyle evin kapısı çalmıştı. Çisil kapıyı açtığında eve birkaç sağlık görevlisi doluşmuştu. İçlerinde Deniz’i gören Ayşem derin nefes alırken genç adam hemen kızın yanına geldi.
“Durumu nasıl?”
“Bebek doğmak üzere, evde doğum olacak. Güvez getirdiniz mi?” Deniz başını sallarken sağlıkçılar genç kızın yerini alarak Aylin’i muayene etmeye başlamıştı. Ayşem’in dediği gibi doğum gerçekleşmek üzereydi. Tek sorun annenin sakin kalması gerekiyordu.
“Aylin Hanım açılmanız oldukça iyi, biraz sakinleşirseniz sizin ve bebeğiniz için daha iyi olacak.” Aylin’in tansiyonu genç kızı endişelendirmeye başlamıştı. Üzerine takılan aletlerle genç kadının durumu gözlem altına alınırken Ayşem dayanamayarak “Aylin abla, kendine gel artık. Tek doğuna sen değilsin bu dünyada. Bebeğin için sakin olmalısın. Biliyorum acı çekiyorsun ama bunların olacağını biliyordun.”
“Ayşem o çok küçük…”
“Kardeşim yedi aylık doğacak tek bebek değil, sonuncusu da olmayacak. şimdi derin nefes al,” Ayşem Hanım gelininin terden ıslanan alnını silerken farkında olmadan onunla birlikte ağlamaya başlamıştı.
“Baban nerede kaldı?”
“Babam ameliyatta ve senin yanında da biz varız. Sen bebeğini kucağına aldığında babamdan hesap sorarsın. Şimdi doğuma odaklan.” Aylin zorda olsa sakinleştiğinde sağlıkçıların yardımıyla kanepe üzerinde Aylin varken açılıp yatak haline getirilmişti. Ayşem sürekli geç kadını muayene ederken bebeğin başını görünce yutkunarak yerini almıştı. Birçok bebek doğumuna şahit olmuştu. Bazıları çok zor olmuştu ama ilk kez kendi kardeşinin doğumunu sağlayacaktı.
“Aylin abla, bebeğin başı göründü. Senden tek isteğim sancı geldiğinde tüm gücünle ıkınman. Lütfen biraz dayan, bebek doğum kanalında sıkışmasın,” dediğinde gelen sancıyla genç kadın var gücüyle ıkınmıştı. Deniz genç kadının karnına baskı yaparken Aylin yarım saatlik uğraşın sonunda bebeğini dünyaya getirip yorgun bir şekilde geriye doğru yaslanmıştı. Yanakları ağlamaktan sırılsıklam olmuştu. Genç kız ellerine düşen bebeği hızla alarak yüzünü temizlerken buruş buruş olan bebeği ayaklarından tutarak hafif kaldırmıştı.
“Hayatının ilk şaplağını ablandan yiyorsun küçük adam,” dediğinde bebeğin poposuna hafif vurarak cılızda olsa ağlamasını sağlamıştı. Ayşem gözyaşı içinde bebeği sağlıkçılara teslim ederken Aylin bebeğini uzaktan takip ediyordu. Bebek hızla güveze alınırken Ayşem Aylin’e dönerek gülümsemişti. “İyi iş çıkardın Aylin abla, senin için zor bir doğum olsa da benim için girdiğim en kolay doğum oldu. Şimdi seni hazırlayıp hastaneye götüreceğiz.
“Sen az önce kardeşinin erkek olduğunu mu söyledin?” Ayşem genç kadının gözyaşları eşiğinde sorduğu soruyla duraksamıştı. Aylin sorana kadar bebeğin erkek olduğunun bile farkına varmamıştı. Onlar kız bebek bekliyordu.
“Ayşem?” Ayşem Hanım torununa bakarken genç kız başını sallayarak gülmüştü. Gülüşü oldukça ahenkli çıkmıştı.
“Aylin, Ayşem!” evin kapısından içeriye hızla giren iki adam onların odağına girerken Cesur korkuyla karısının yanına ulaşmıştı.
“Aylin?”
“Abla?”
“Cesur bebeğimiz doğdu,” derken genç kadın yeniden ağlamaya başlamıştı. Genç adam güveze yerleştirilen bebeğe bakarken gitmek için hazır olduklarını duyunca karısının sedyeye alınmasına yardımcı olmuştu. Ayşem son müdahaleyi yaparken hastanede ayrıntılı bir muayene yapılacağını bildiği için içi rahattı. Şimdilik annede bir sorun görünmüyordu.
Ambulansla hastaneye götürülen anne bebek, Aylin’in doktorunun çağrılmasıyla ayrıntılı bir muayeneden geçmişti. Bebek yeni doğan bölümüne alınmış, tüm kontrolleri yapılmıştı. Bebeğin şimdilik bir sorunu yoktu ancak ciğerleri için birkaç hafta güvezde kalması gerekiyordu.
“Şuna bak ne kadar tatlı!” Ayşem cam kenarından kardeşini izlerken oldukça gururluydu. Onun sağlıklı olduğunu duyunca üzerinden büyük bir yük kalkmıştı. Babası henüz oğlunu görmeye gelmemişti. Bu durum genç kızı güldürürken bebeğinin erkek olduğunu öğrendiğinde ne tepki vereceğini merak ediyordu. Şimdiye kadar alınan bebek eşyalarının hepsi kız için alınmıştı.
“Evet, çok tatlı bir bebek. Sen nasılsın? Çok korktun mu?” genç kız derin bir nefes alarak yanında ki kuzenine dönmüştü.
“Korkmadım desem yalan olur. İkisine de bir şey olacak diye çok korktum. Bir ara Aylin abla sakinleşmeyecek diye çok korktum.”
“Neyse ki doğum güzel geçti,” diyen Gülsüm yeniden bebeğe bakmıştı. Güvezin içinde burnunda boru takılı bir şekilde uyuyan bebek gerçekten çok sevimliydi.
“Sana benzeyecek.”
“Sanmıyorum, Aylin ablaya ya da Serdar’a benzeyecek gibi,” dediğinde adının anıldığını duymuş gibi Serdar yanlarına gelmişti. Kolunu genç kızın omzuna atarak “Nerede benim prensesim,” dediğinde Ayşem kıkırdamadan edememişti.
“Senin bir prensesin yok Serdar!” Ayşem’in sözleriyle kaşları çatılan genç adam kızın daha içten gülmesine neden olmuştu.
“Ne?”
“O bir prenses değil, prens…” dediğinde Serdar şaşkınlıkla gözlerini büyütmüştü.
“Anlamadım, bir hata olmasın?”
“Onu ben doğurttum Serdar, ellerime doğan bebeğin cinsiyetinin yanlış olma ihtimali yok. Bizim prenses yolda prens olmaya karar vermiş.” Ayşem ve Gülsüm gülerken Serdar inanamayarak yeğenine bakıyordu.
“Siz ciddi misiniz?”
“Evet, ciddiyiz.” Serdar keyiflenerek kendisine gösterilen bebeğe bakarken doktorundan bilgi aldığı için oldukça rahattı.
“ablam biliyor mu erkek olduğunuz?” Ayşem başını sallarken Gülsüm karşıdan gelen Cesur’u görünce “Ben gideyim siz yalnız kalın,” dedi. Serdar kızın baktığı yöne başını çevirdiğinde Cesur’u görmesiyle kolunu genç kızın omzundan aşağıya indirmişti.
“Ayşem, kızım?” genç adam kızını kollarının arasına alırken derin bir nefes almıştı. Ameliyattan çıktığında kendisine bırakılan notu alınca delirecek gibi olmuştu. İkinci notu Ayşem’den aldığını öğrenince de o korku azda olsa azalmıştı. Ayşem’e sonuna kadar güveniyordu ve kızı bu güveni boşa çıkarmamıştı.
“Allah analı babalı büyütsün babacım, sağlıkla inşallah,” diyen kıza daha sıkı sarılan genç adam “Teşekkür ederim hayatım, sen olmasaydın ben ne yapardım,” dediğinde Serdar homurdanarak ikiliye bakmıştı.
“Nerede benim prensesim,” dediğinde Serdar kendini tutamayarak kahkaha atmıştı.
“Gülme Serdar!” Ayşem genç adamı uyarırken Cesur Serdar’ın neden güldüğünü anlayamamıştı.
“Ne gülüyorsunuz? Hadi söyle kardeşin nerede?” Ayşem babasının heyecanına gülümseyerek parmağıyla ilerde güvezdeki bebeği göstermişti.
“Orada babacım, ailenin minik üyesi köşedeki ikinci bebek,” dediğinde Cesur sevgiyle oğluna bakmaya başlamıştı. Bileğinde ki mavi bandı gören genç adam kaşlarını çatarak Ayşem’e döndü.
“Benim prensesimin kolunda neden mavi bant var Ayşem?” Ayşem babasının sorusuyla dudaklarını kemirirken gülememek için kendisini tutmuştu.
“Çünkü o senin prensesin değil baba, benim prens kardeşim.” Cesur gözleri büyüyerek cama yapışırcasına bebeğe odaklanmıştı.
“Erkek mi? Doktoru kız demişti ama,” diyen adama göz deviren Serdar iç çekerek araya girdi.
“Bazen cinsiyetlerde yanılma olabiliyor enişte benden daha iyi biliyor olmalısın. Küçük adam sizden saklanmış demek ki.”
“Normalde erkek bebeklerde yanılma payı oluyordu. Daha önce kız deyip de erkek doğan pek bebek yok Serdar.”
“Ne yapalım enişte, evde doğmasa karıştı diyeceğiz ama oğlunun bizzat ebesi yanında. Ona sorabilirsin.” Ayşem babasına başını aşağı yukarı sallayarak cevap verirken Cesur iç çekmişti.
“Evde onca eşya ne olacak? Aylin… Aylin biliyor mu?”
“Evet biliyor baba, şimdi izin verirseniz dinlenmeye gidiyorum. Çok yoruldum.”
***
Birkaç yıl sonra…
Genç kız hızlı adımlarla eve doğru ilerlerken elindeki poşeti kaldırarak yüzündeki gülümsemeyle poşetin içinde ki balıklara bakmıştı. Kardeşi için süs balığı almıştı. Bu dönem okulu bitiyordu ve yıllar oldukça hızlı geçmişti. Evin kapısını kendi anahtarıyla açmak yerine zile çalan genç kız kapıyı açan Gülizar hanımla gülümsemişti.
“Merhaba Gülizar abla, Görkem uyuyor mu?” Ayşem kadından beklediği cevabı salondan yükselen sesle almıştı. Kardeşi anlaşılan yine yaramazlık peşindeydi. Görkem kendinden bir yaş büyük olan Gülizar’ın kızıyla oldukça iyi arkadaş olsa da arada kavga ediyorlardı. Bağrışlar karşısında mahcup olan genç kadın hızlı adımlarla salona geçtiğinde “Zeliha kızım çok ayıp, hemen ver Görkem’in oyuncağını.” Zeliha annesinin kızmasıyla yüzünü asarak istemeyerek de olsa oyuncağı küçük oğlana uzatmıştı. Onun yüzünün asılmasıyla Görkem de yüzünü asmıştı.
“Gül teyze neden ona kızdın?” Görkem’in kelimeleri kendi yaşında ki çocuklardan daha ileri bir seviyede düzgündü. Küçük çocuk konuşmayı erken söktüğü gibi zekasını da babasından almıştı. Bir gördüğünü bir daha unutmuyor, kelimeleri hemen hafızasına kaydediyordu.
“Görkem!” Ayşem kardeşine seslenirken küçük çocuk koşarak Ayşem’in beline sarılmıştı.
“Mavişim geldi,” dediğinde Ayşem gülmemek için kendisiniz zor tutmuştu. Serdar’ın ona arada ‘mavişim’ dediğini duyan çocuk artık ona ‘abla’ demek yerine mavişim diye sesleniyordu.
“Abla diyeceksin Görkem, kaç kez söyleyeceğim?” çocuk inatla omzunu silkerken Ayşem arkasında sakladığı balıkları öne alarak oğlana göstermişti.
“Balık… Benim mi?” balıkları arkadaşına göstermek istediğinde Zeliha’nın annesiyle çoktan mutfağa geçtiğini görünce yüzü asılmıştı.
“Ne oldu canım?” Ayşem dizlerinin üzerine çökerek kardeşini omuzlarından tutup kendine çevirmişti.
“Bana küstü mü abla, bu gün Zeliha’yı çok üzdüm.” Ayşem kardeşinin yumuşak kalbine hayrandı. Kimseyi üzmeye gelemiyordu. Küçük adam evin neşesi olmuştu herkesi parmağında oynatıyordu. Görkem biraz büyüdüğünde Aylin işinin başına dönmüş, çocuğa da babaannesi ve dedesi büyük bir sevinçle bakmıştı.
“O sana küsmez biliyorsun. Biraz sonra yanına gelip seninle oynar.”
“Oynar değil mi? Balıklarımdan birini ona versem kızar mısın?” Ayşem kardeşini kollarının arasına çekerek sıkıca sarılmıştı. Ona ne kadar çok sarıla da bir türlü tatmin olmuyordu. Görkem genç kızda bağımlılık oluşturmuştu. Okuldan arta kalan zamanlarda boş vakitlerinin çoğunu kardeşiyle geçiriyordu. Bu durum Serdar’ın hoşuna gitmese de genç adam ikinci planda olmaya bir süredir ses çıkarmıyordu.
“Dayım gelecek biliyor musun?”
“Öyle mi hayatım, o zaman biz gidip üzerimizi değiştirelim.”
“Ama balıklar?”
“Onları da akvaryumuna koyarız. Hadi hayatım terlemişsin üzerini değiştirelim.” Genç kız kardeşini kucağına alarak yukarı çıkarken bir yandan da dedesiyle babaannesinin nerede olduğunu merak ediyordu. Küçük çocuğun odasına girerek önce kardeşinin üzerini değiştirmiş sonrada kendi odasına geçip üzerini çıkararak rahat bir kıyafet giyip yeniden kardeşinin yanına gitmişti. İkili akşama kadar güzel vakit geçirirken Görkem’in acıkmasıyla aşağıya inmeye karar verdileri.
“Annem geldi,” diyen küçük oğlan koşarak kapıdan içeriye giren Aylin’in kollarına atlarken Aylin sevgiyle oğlunu kolları arasına alıp öpmeye başlamıştı.
“Benim oğlum yaramazlık yapmadı değil mi? babaanne ile dedeyi üzmedi.” Görkem gülerek annesinin yanaklarını öperken Ayşem onları imrenerek izliyordu. Kesinlikle kardeşini kıskanmıyordu aksine anne baba sevgisini sonuna kadar yaşadığı onun adına çok mutluydu.
“Hoş geldin Aylin abla, nasıl geçti bu gün?”
“Hoş buldum canım, erkencisin sen. Serdar ile yemek yiyeceğinizi sanıyordum.” Aylin’in sorusuyla genç kız yutkunarak ona bakmıştı. Serdar ile akşam yemek yiyeceği tamamen aklından çıkmıştı. Aylin onun yemeği unuttuğunu anladığında iç çekerek başını iki yana sallamıştı. Son zamanlarda bu ikilinin arasında garip olaylar dönüyordu ve kardeşini biraz olsun tanıyorsa patlama noktasına geldiğine emindi. Beş yıldır genç kızı bekliyordu Serdar ve bir gün olsun şikayet etmemişti. Ayşem yirmi yedi yaşına gelmişti ve Serdar da otuz üç olmuştu. Yıllar genç adama daha bir olgunluk getirmiş, karakteri daha bir oturmuştu. Üstelik yaş aldıkça dış görünüş olarak da daha bir gösterişli olmaya başlamıştı. Hani derler ya yıllar kesinlikle Serdar’a yarıyordu.
“Yemek tamamen aklımdan çıkmış Aylin abla, Görkem’le oynarken unutmuşum.” Aylin onaylamaz bir şekilde genç kıza bakarken iç çekerek “Bari haber ver de beklemesin daha fazla,” dedi. Aylin’in tavrına bozulan genç kızın yüzü asılırken Aylin kucağında oğluyla salona girerken Ayşem de telefonunu nereye koyduğunu hatırlamaya çalışıyordu.
“Geldin mi kızım, nasıl oldun?” Ayşem Hanım ve Servet Bey salonda oturmuş kahvelerini yudumlarken Aylin’i görünce sormadan edememişti. Birkaç gündür genç kadının üzerinde kırgınlık vardı. Cesur karısını gözlem altına tutsa da hastalıktan ne kadar sakınırsan sakın gelip seni buluyordu.
“İyiyim anne, sabah doktora gittim ilaç verdi.”
“İyi bari hadi üzerini değiştir de yemeğe oturalım. Birazdan Cesur’da gelir.” Aylin oğlunu dedesinin yanına bırakarak odasına çıkarken Ayşem hanımın dediği gibi Cesur da eve gelmişti. Genç adam oğlunu bir süre sevdikten sonra odasına giderek daha rahat kıyafet giymişti. Akşam yemeği hazır olduğunda herkes masaya geçmişti. Ayşem Serdar’a ulaşamadığı için gergin olsa da bir şey dememişti.
“Kızım bir sorun mu var?” Cesur’un sorusuyla genç kız ona dönmüştü. Son zamanlarda kızının davranışlarına anlam veremiyordu.
“Önemli bir şey yok baba,” genç kızın cevabından tatmin olmayan Cesur yinelemişti.
“Canın sıkkın görünüyor, neden yemeğini yemiyorsun?” Aylin çatalını masaya bırakarak kocasına dönmüştü.
“Bu gün Serdar ile olan yemeğini unuttu. Sanırım bu yüzden canı sıkkın.”
“Öyle mi? Arar söylersin neden bu kadar canını sıktın ki? Açıklama yapınca Serdar anlayış gösterecektir.” Cesur olaya iyi tarafından bakmaya çalışırken Aylin olayın bu kadar basit olmayacağını biliyordu. Serdar’ın bazı kararlar alacağına adı gibi emindi. Şu bir gerçekti ki kardeşi haddinden fazla sabırlıydı ve sabrının taşmasıyla çok fena patlıyordu. Ayşem babasının sözleriyle kendince sevinirken aslında bu sevincinin pekte yersiz olduğunu anlayacaktı. Birkaç dakika sonra evin kapı zili çaldığında Aylin kimin geldiğini anlayarak gözlerini kapatıp kardeşinin sakin olması için dua etmeye başlamıştı.
“Herkese iyi akşamlar, afiyet olsun size.” Serdar salona girip ailenin yemekte olduğunu görünce duraksamıştı. Onu duraksatan masada yemeğini yiyen genç kız olmuştu. Birlikte akşam yemeği yiyeceklerine dair sözleşmelerine rağmen genç kız haber dahi vermeden yemeğe gelmemişti. Üstelik aramalarına cevap vermeyerek Serdar’ı oldukça endişelendirmişti.
“İyi akşamlar evladım hoş geldin. Buyur gel birlikte yiyelim.” Ayşem Hanım genç adamı anaç bir tavırla masaya davet ederken Serdar yerinden bile kıpırdamamıştı.
“Teşekkür ederim Ayşem teyze, ben bu akşam yeterince doydum. Sağ olsun Ayşem Hanım benim güzelce doymamı sağladı.”
“Serdar ben…” Ayşem yutkunarak genç adamın elini kaldırıp susmasını isteyen tavrını seyretmişti.
“Mazeretlerden sıkıldım Ayşem. Karşında senin çocuk yok.” Cesur kızına çıkışan adamla yerinde dikelmişti.
“Ne oluyor Serdar, bu nasıl konuşma tarzı?” Cesur’un sözleriyle genç adam alaycı bir şekilde gülümsemişti.
“Ne var konuşmamda enişte. Ne olduğunu Ayşem’e sormak lazım aslında. Özellikle son zamanlarda sergilediği davranışları konuşalım. Sürekli beni geçiştirmeye çalışmasını, bana haber dahi vermeden kendi başına kararlar almasını konuşalım.”
“Serdar ben özür dilerim.”
“Ben seni zorladım mı Ayşem? Bunca yıl bir kez olsun seni zorladım mı? Ağzından çıkacak her isteği yerine getirmek için elimden geleni yaptım. Ben verdikçe sen daha çok istedin Ayşem ve kendime olan saygımdan vurdun beni. Doğru seni seviyorum ama kimseyi zorla da kendime alacak değilim. Son üç aydır seni tanıyamaz oldum. Benim sevdiği naif kız gitti yerine ne olduğunu anlayamadığım biri geldi. Sen hep böyleydin de ben mi gözümde büyüttüm seni.”
“Sözlerine dikkat et Serdar!” Cesur hızla yerinden kalkarken Aylin de kalkarak kocasının kolunu kavramıştı. Yaşlı çift ise şaşkınlıkla genç adama bakıyordu.
“Sözlerimde bir hata yok enişte. Ayşem bir vebalıymışım gibi benden kaçıyor. Sanki ona zorla bir şey yapacakmışım gibi sürekli bir bahane üretiyor. Bu akşam yemek yiyecektik mesela ama bilin bakalım Ayşem Hanım ne yaptı. Bir haber bile vermeden saatlerce beni bekletti. Üstelik tüm aramalarıma rağmen ona ulaşamadım. Ne kadar korktuğumu biliyor musun? Acaba başına bir şey mi geldi, neden cevap vermiyor? Bunun gibi aklıma olmadık şeyler geldi ama görüyorum ki Ayşem Hanım gayet sağlıklı ailesiyle yemek yiyor.” Ayşem genç adamın sözleriyle sessizce ağlamaya başlamıştı.
“İnsanlık hali unutmuş olamaz mı?”
“Bir kez olsaydı insanlık hali der geçiştirirdim ancak bu hep oluyor. Kendimi sapık gibi hissettirdi. Sanki onu zorla bir şeyler yapmaya zorluyormuşum gibi hissettim. Pişman mı oldun Ayşem?” genç kız adamın sorusunu anlayamamıştı. Cevap vermekte geç kaldığında Serdar buruk bir şekilde gülümsedi.
“Anlıyorum seni, pişman olmuşsun. Ne var biliyor musun Ayşem, ben artık şımarık bir çocukla uğraşmak istemiyorum. Bunca yıl elimden geleni yaptım. Beni sevdiğini de artık düşünmüyorum. Seven insan senin yaptığını yapmazdı. Seni üzerindeki yükten azat ediyorum.”
“Serdar yapma!” Aylin kardeşinin gözlerindeki vazgeçişi görünce araya girmek istemiş ama Serdar gülümseyerek ablasına bakmıştı.
“Merak etme abla ben iyi olacağım. En azından bundan sonra gerçekçi bakacağım hayata. Sana bensiz hayatında mutluluklar dilerim Ayşem.” Genç adam kızın gözlerine bakarak parmağında ki yüzüğü herkesin şaşkın bakışları arasında Ayşem’in önüne yemek masasının üzerine bırakmıştı. “Benden bu kadar Ayşem, umarım benden sonraki kişiyi bu kadar uğraştırmazsın. Herkes benim kadar sabırlı davranmayabilir.”
“Serdar evladım sen ne diyorsun?” Ayşem Hanım araya girmek istediğinde Serdar yaşlı kadının elini öperek üzüntüyle gözlerine bakmıştı.
“Her şey için teşekkür ederim Ayşem teyze. Umarım en kısa sürede yeniden görüşürüz. Buraya gelmem artık doru olmayacaktır. Hakkınızı helal edin.”
“Serdar lütfen.” Aylin ağlarken Serdar ablasının yanağını öperek sessizce olanları izleyen Servet beye dönüp elini öpmüştü. Ayşem donmuş bir şekilde genç adamın aile ile vedasını izlerken bedeni titremeye başlamıştı. Mavi gözleri dehşetle irileşirken salon kapısından çıkmadan önce son kez Ayşem’e dönmüştü.
“Bu arada tebrik ederim Ayşem, yeryüzü doktorlarına kabul edilmişsin. Çok merak ediyorum uçağa binerken mi bana bunu söyleyecektin. Bundan sonra herkes kendi yoluna sana kariyerinde başarılar dilerim.” Genç kız adamın son sözleriyle yerine çökerken babasının delici bakışlarını üzerine çekmişti. Cesur şaşkındı, kızının perişan halini görünce endişeyle yanına gitmişti.
“Ayşem, kızım?” Cesur genç kızdan cevap alamayınca onun gözlerini diktiği yere bakmıştı. Genç kızın bakışları Serdar’ın önüne koyduğu yüzüğe takılı kalmıştı.
“Gitti!” diye fısıldayan genç kız Cesur’un yutkunmasına neden olmuştu. Kızının bakışları donuklaşmıştı ve bu durum Cesur’u korkutmaya yetmişti.
“Ayşem kendine gel.”
“Baba, beni terk etti!” Ayşem sonmuş bir şekilde boşluğa konuşurken Aylin ve diğerleri kıza acıyarak bakmıştı.
“Geç bile kalmıştı!” Aylin Ayşem için üzülse de düşüncelerini dışa vurmaktan çekinmemişti.
“Aylin lütfen sırası değil.” Cesur karısına çıkışırken genç kadın kocasına ters bir şekilde bakarak yaşlı kadına dönmüştü.
“Anne ben Serdar’ın yanına gideceğim. Görkem size emanet.” Cesur’un seslenmesine aldırmadan hızla evden ayrılırken kardeşine yetişmek için acele ediyordu.
“Baba, ben böyle olsun istemedim. Ben onu bu kadar üzdüğümü fark edemedim. Baba…” genç kız hıçkırarak ağlarken Cesur kızını daha sıkı sarmıştı. Servet Bey karısının da ağladığını görünce kaşlarını çatmıştı.
“Sen neden ağlıyorsun Ayşem?” yaşlı adam karısına sorarken Ayşem Hanım torununa içi giderek bakmıştı.
“Servet Bey, şimdi ne olacak?”
“Herkes hatasının sonuçlarına katlanacak Ayşem. Bu iş çok uzamıştı. Nerede görüldü bunca yıl sözlü kalındığı? Eski köye adet getirdiniz. Belliydi böyle olacağı.”
“Baba sırası değil.” Cesur babasına söylenirken Servet Bey yerinden kalkarak elindeki peçeteye ağzını silip masaya bırakmıştı.
“Sırası mı bilmem ama o delikanlı iyi dayandı.” Yaşlı adam torununa bakarak devam etmişti. “Oğlanı sevmiyorsan bu kadar uzatmamalıydın Ayşem. Son günlerdeki davranışların benim bile gözüme battı. Ayrıca bu yeryüzü doktorlarına kabul meselesi de nedir? Sen bize sormadan başvuru mu yaptın?” Cesur babasının sorusuyla kızına dönmüştü. Kaçırdığı konuyu hatırlatan babası Cesur’u da meraklandırmıştı.
“Ben bilmiyorum baba, inan bilmiyorum. Ben başvuru falan yapmadım, nereden çıktı bilmiyorum.” Ayşem hıçkırıklar içinde konuşurken genç adam kızına inanmayı seçmişti.
“Neyse bunu sonra düşüneceğiz. Hadi odana çıkalım biraz dinlen sen.” Ayşem itiraz etmek istese de Cesur ona izin vermemişti. Genç kızı odasına götürerek yatağına yatırıp üzerini örtmüştü.
“Benden vazgeçti baba…” Ayşem babasına sırtını dönerek ağlamaya devam etmişti. Genç adam kızının yalnız kalmak istediğini düşünerek odasından çıkarken oldukça düşünceliydi. Bu beş yıl biliyordu ki kendisi de Serdar ile çok uğraşmıştı. Ama genç adamı hiç bu akşamki kadar soğuk yüzle görmemişti. Odasına giderken aklında bir sürü düşünce vardı. Şüphesiz kızı için üzülüyordu ancak her şey olacağına varırdı. Cesur odaya girdiğinde karısının yokluğunu iliklerine kadar hissetmişti. Bu akşam karısına çıkıştığını hatırlayınca elini ensesine götürerek sıkıntıyla sıktı.
“Ayıkla pirinci şimdi,” diye kendi kendine söylenirken odanın banyosuna geçerek kısa bir duş almıştı. Anlaşılan bu akşam yalnız yatacaktı.
***
Genç adam arabasını manzarası olan yüksek bir tepeye park ederek aşağıdaki ışıkları izlemeye başlamıştı. Ankara ışıl ışıldı içindeki karanlığa inat… Direksiyonda ki parmaklarını oynatırken son beş yıldır taktığı yüzüğün yerine yüzüğün bıraktığı beyaz izi görünce içi acımıştı. Aklı almıyordu, tam sona geldik derken gerçekten sona gelmişlerdi. Ama beklediği gibi mutlu sona değil. İçi acıyordu, nefes almakta zorlanan genç adam arabadan çıkarak gecenin soğuğuna inat arabanın ön kaportasına oturarak manzarayı izlemeye başlamıştı. Bundan sonra yoluna kararlı adımlarla ilerleyecekti. Duygularının esiri olarak yoluna devam etmeyecekti. Bir ailesi, çocukları olsun istemişti. Bunu her şeyden çok istemesine rağmen nasip olmamıştı. Bundan sonra bu isteği için elinden geleni yapacaktı. Bazen sevmek yeterli gelmiyordu demek…
“Hayatımı size rağmen düzene sokacağım. Bundan sonra kimsenin hayatıma yön vermesine izin vermeyeceğim.” Serdar sesli bir şekilde konuşurken yeniden soluklanmıştı. Bir çift mavi gözün peşinde savrulup gitmişti. Allah biliyor ya bir kez olsun pişman olmamıştı bu durumdan. Ayşem mutlu olacaksa ondan vazgeçmeye bile hazır olduğunu hissettiğinde parmağında ki yüzüğü çıkarıp genç kıza vermeyi de bilmişti. Telefonu çalınca bıkkınlıkla cebindeki telefonu çıkarıp arayana bakmıştı.
“Ablacım?”
“Serdar neredesin? Kaç saattir seni arıyorum neden cevap vermiyorsun?”
“Ben iyiyim abla, hem de tahmin edemeyeceğin kadar iyiyim. Beni merak etme düşünmeye ihtiyacım vardı.”
“Serdar, bu akşam olanlarda neydi öyle?”
“Aylar önce olması gerekendi abla, fazla uzattık biz bu meseleyi. Olması gerekiyordu oldu!” genç adamın vurdumduymaz cevapları Aylin’i iyice endişelendirmeye yetmişti.
“Serdar sen Ayşem’i seviyorsun!” Serdar ablasının sözleriyle derin bir nefes almıştı.
“Bazen sevmek yetmiyor ve abla, sevilmekte istiyor insan.”
“Ayşem seni seviyor Serdar sende biliyorsun!” Aylin’in sesi endişeli çıkmıştı.
“Beni seviyorsa neden ben o sevgiyi hissedemiyorum abla, Ayşem’in beni sevdiği yok abla. Kendimizi kandırmayalım.”
“Benim gibi mi olmak istiyorsun kardeşim. Sevdiğini yıllarca beklemek mi istiyorsun. Belirsiz bir bekleyişi yaşamak hiç kolay değil Serdar. Bunu size yapma!” Aylin’in sesi ağlamaklı çıkınca Serdar da üzülmüştü. Genç kadının kendisi için üzüldüğünü biliyordu.
“Ben beklemeyeceğim abla… Kimseye beni sevmesi için yalvarmayacağım. Hayatımı düzene sokacağım.”
“Ne demek istiyorsun?”
“Bir ailem olsun istiyorum abla, bunda anlaşılmayacak bir şey yok. Ayşem ile ya da değil… Artık bir ailem olsun istiyorum.” Aylin şaşkınlıkla kardeşini dinlerken sesini yükselterek “Hemen eve geliyorsun Serdar, bu konuyu yüz yüze konuşacağız.” Ablasının telefonu kapatmasıyla Serdar arabasına binerek evin yolunu tutmuştu. Hayatında hiç bu kadar kararlı olmamıştı.
Aylin eve geldiğinde kardeşini göremeyince endişeyle hemen telefona sarılmıştı. Bir süre çalan telefona bakan Serdar’la konuşması beklediğinin aksine geçerken kardeşinin sözlerinden bir şey anlamamıştı. Yaklaşık bir saattir evde Serdar’ın gelmesini bekliyordu. Sonunda evin kapısının açıldığını duyuca yerinden kalkarak genç adamı kapıda karşıladı.
“Neden buradasın abla, kocanın yanında olman gerekiyordu.”
“Sen benim kardeşimsin Serdar, elbette yanında olacağım.” Serdar umursamaz bir şekilde elindeki anahtarı masanın üzerine fırlatırken koltuklardan birine geçip oturmuştu.
“Telefonda saçmaladığın şeyde neydi öyle?”
“Ben bir saçmalık göremedim abla, ne dediysem o. Otuz üç yaşına geldim abla, artık hayatımı düzene koymak istiyorum. Ne istediğini bilmeyen bir çocuğun peşinden koşamam artık.”
“Ayşem şimdi mi çocuk oldu?” Aylin kızgın bir şekilde kardeşine bakmıştı.
“Belki de ben yeni farkına vardım.”
“Belki de asıl sen Ayşem’i sevmiyorsundur da kızın sevmediği bahanesine sığınıyorsun?” Aylin’i sözleri genç adamı da sinirlendirmişti.
“Sevmiyor muyum? Sence sevmeyen biri bunca yıl bekler mi abla? Bir şey isteyecek, o mutlu olacak diye gözünün içine bakar mı?”
“O zaman neden bu kadar çabuk vazgeçtin?”
“Çabuk mu? Farkında değil misin? Ne zaman düğünden bahsetsem Ayşem’in yüzü asılıyor. Ne zaman gelecekle alakalı soru sorsam cevap vermemek için akla karayı seçiyor. Son aylarda bana haber vermeden sürekli bir yerlerde… Son olarak haberim dahi olmadan kendini Afrika’ya gidecek doktorların arasına yazdırdı. Sence ne düşünmem gerek?”
“Bunu Ayşem’le konuşman gerekiyordu.”
“Konuşacak bir şey kalmadı. Beni sevmiyor ve ben beni sevmeyen birinin peşinde hayatımı heba etmeyeceğim.”
“Pişman olacaksın Serdar!”
“Belki ama huzurlu da olacağım. En azından Ayşem iyi mi diye sürekli kafayı yemeyeceğim. Acaba hareketlerimden rahatsız oluyor mu diye düşünmekten başıma ağrılar girmeyecek. Özgür artık, istediğini yapabilir.”
“Sen ne yapacaksın? Başkası hayatına girdiğinde mutlu mu olacaksın?”
“Belki üzüleceğim ama onun mutlu olduğunu görünce mutlu olacağım.”
“Saçmalıyorsun!” Aylin kardeşini ikna edemeyeceğini anladığında geri adım atmaya karar vermişti.
“Bundan sonra ne yapacaksın? Hastanede sürekli yüz yüze olacaksınız.”
“Hastaneden ayrılmayı düşünüyorum. Geçen gün üniversite hocam fakülteye çağırdı. Üniversite hastanesinde işe başlayacağım.”
“Bunu bana ne zaman söyleyecektin?”
“Evden çıktıktan sonra karar verdim abla, ilk sen duydun.” Aylin kardeşinin kararına saygı duymayı seçmişti. Serdar’ın bir süre düşündükten sonra doğru yolu bulacağına inanıyordu. Daha fazla üzerine giderse genç adamın hırslanacağını bildiğinde onu kendi haline bırakmaya karar verdi.
***
Ayşem sabah erkenden okula giderek şu haberi dahi olmadan yapılan başvuru işlemi hakkında bilgi almak istemişti. Oldukça sinirliydi ve sinirini çıkaracak yer arıyordu. Danışman hocasının yanına gittiğinde öğrendiği gerçekle daha da sinirlenmişti. Kendi adına başvuru yapan hocasına söylenirken Serdar’ın bundan nasıl haberi olduğunu anlayamamıştı. Hastaneye gidip genç adamla konuşmak istiyordu. Bir yandan korkuyor diğer yandan genç adamı kaybetmemek için bunu yapması gerektiğinin farkındaydı. Okuldan çıkıp hastaneye geldiğinde genç kız Serdar’ın istifasını verip hastaneden ayrıldığını öğrenince tüm kanı çekilmişti.
“Ayşem neler oluyor?” genç kız kendisine doğru gelen kuzenine gözleri dolu bir şekilde bakarken Gülsüm bir eli şiş göbeğinde kıza üzgün bir şekilde baktı.
“Gülsüm!” diyerek genç kadına sarılan Ayşem incilerini dökerken yanlarına gelen Deniz’le ikili ayrılmıştı.
“Ne oluyor Gülsüm?” genç kız bilmediğini belirtircesine omzunu silkerken Deniz hamile karısını ayakta durmaması için odasına götürüp koltuğa oturtmuştu. İki yıl önce Deniz ve Gülsüm ailelerin itirazlarına rağmen evlenmiş, şimdide bebeklerinin doğumunu beliyorlardı. Genç kız Deniz’in oldukça zengin bir ailenin üyesi olduğunu öğrendiğinde küçük bir şok yaşamıştı. Ailesi oğullarının ebe olmasını onaylamadığı için onu yolundan çevirmek için reddetmişti. İkili evlendiğinde el öpmeye gitmiş ama iki aile de onları kabul etmemişti. Ne zaman ki Gülsüm’ün hamile olduğunu öğrenmişlerdi Deniz’in babası ikilinin el öpmesine izin vermiş, onlarla yaşamalarını şart koşarak hayatlarına karımayacağını belirtmişti.
“Serdar hoca neden istifa etti?” Gülsüm’ün sorusuyla Deniz şaşkınlıkla ona bakmıştı.
“Serdar hoca hastaneden ayrıldı mı?” Ayşem deli gibi ağlarken Gülsüm kuzeninin elini tutarak dikkatini çekmeye çalıştı.
“Neler oluyor Ayşem, neden bu haldesin?”
“Serdar beni terk etti! Dün akşam yüzüğü çıkarıp sözümüzü attı. O benden vazgeçti Gülsüm!” genç kadın şaşkınlıkla Ayşem’e bakarken Deniz omzunu silkerek “Belliydi böyle olacağı!” dediğinde Ayşem öfkeli bir şekilde ona bakmıştı.
“Ne demek istiyorsun?”
“Ayşem farkında değil misin? Son aylarda çok değiştin. Adam ne zaman arasa müsait olmuyorsun? Ne zaman buluşmak istese hep bir bahanen var. Gözünün içine bakıyordu be… Senin arkadaşınım ama gördüğümü de söylemekten çekinmem. Serdar hoca senin için elinden geleni yaptı ama sen onun sevgisine değer vermedin.”
“Öyle bir şey yapmadım, ben onu seviyorum.”
“Peki bunu ona en son ne zaman söyledin?” Deniz’in sorusuyla genç kız duraksamıştı. Gerçekten Serdar’a en son ne zaman onu sevdiğini söylediğini hatırlamıyordu. Son yılda dersleri o kadar zorlaşmıştı ki genç kız tüm enerjisini okulunu bitirmeye ayırmıştı. Serdar’a zamanı olmadığını söylediğinde doğru söylüyordu. Hastanede hocalarıyla ameliyatlara giriyor, sınavlarına hazırlanıyordu. Gurup derslerinde bulunması zorunluydu. Araştırmaları arkadaşlarının omuzlarına yükleyemezdi.
“Hatırlamıyorsun değil mi? sadece on dakika bile ayırsaydın o seni bir beş yıl daha beklerdi. Demek ki senden umudunu kesti.”
“O ne demek şimdi? Ne demek benden umudunu kesti?” Ayşem korkuyla genç adama bakarken cevap Gülsüm’den gelmişti.
“Serdar hocanın en çok istediği şey bir aile kurmaktı. Bunu seninle yapmak istiyordu ancak senin sevginden emin değil. Sözü attığına göre en kısa sürede kendine yeni bir hayat kuracağına eminim!” Gülsüm sözlerini bitirdiğinde Ayşem hızla yerinden kalkmıştı.
“Gebertirim onu! Ne demek benden ayrı hayat kurmak? Kendi kendine söylendi çekti gitti. Bir kez olsun neden diye sormadı. Belki de o beni sevmekten vazgeçmiştir. Benim zorunlu davranışlarım da ona çanak tutmuştur ha…” Ayşem sinirli bir şekilde odadan çıkarken Deniz ve Gülsüm üzgün bir şekilde birbirine bakmıştı.
Ayşem hastanenin çıkışına doğru hızlı adımlarla ilerlerken oldukça öfkeliydi. Aklı almıyordu. Serdar’ın kendisinden ayrılmış olmasını kabullenemiyordu. Evlenmelerini sadece kendisi sabırsızca bekliyormuş gibi düşünmesi Ayşem’i delirtmeye yetmişti. Hastaneden çıkıp arabasına doğru ilerlerken karşıdan gelen arabayı görünce duraksamıştı. Arabadan inen genç adamı görünce mavi gözleri öfkeden daha bir alev almıştı. Hızlı adımlarla genç adamın önüne geçince kendine hakim olamayarak adamı geriye doğru itelemişti.
“Seni sevmiyorum öyle mi? Seni sevmediğim için beni terk ettin öyle mi?”
“Ayşem sakin ol!” genç adam kızın öfkesi karşısında şaşırmıştı. Etrafta birkaç kişi onlara bakarken genç kızın kolundan tutmak istemiş ama Ayşem hızla adamı savuşturmuştu.
“Dokunma bana…” Ayşem birkaç kez derin nefes alıp verdikten sonra alaycı bir şekilde genç adama bakıp devam etmişti. “Belki de senin sevgin bittiği için kendine bahane arıyordun ha… Benim kendimce verdiğim çabaları bilerek yanlış anlayıp kendine bahane üretmişsindir.”
“Ne saçmalıyorsun sen? Benim sevgimden şüphe edemezsin!”
“Neden, sen benim sevgimden şüphe edebiliyorsun!” Serdar öfkeyle dişlerini sıkmaya başlamıştı.
“Benim geçerli nedenlerim vardı Ayşem, senin gibi gerçeklerden kaçmıyorum.”
“Kaçmak mı? Ben mi kaçtım? Ben o lanet okulu erken bitirebilmek için elimden geleni yaparken bana destek olmak yerine beni nasıl bırakacağını düşünen adamla evleneceğim günü beklediğim için aptal biriyim. Teşekkür ederim gözümü açtığın için. Sayende kimseye bir daha aşık olmamam gerektiğini anladım. Keşke bahane üretmek yerine adam gibi karşıma çıkıp beni sevmediğin için seni bırakıyorum deseydin. En azından gözümde biraz saygınlığın kalırdı.”
“Sen bana söylemeden buradan gitme planları yaptın Ayşem şimdi kalkıp beni suçlayamazsın.”
“Seni suçlamıyorum Serdar, ben kendimi suçluyorum. Değmeyecek birine yıllarımı verdiğim için kendime kızıyorum. Arkadaşlarım kendi hayatını yaşarken ben deli gibi derslerime çalıştığım için kendime kızıyorum. Sırf seninle daha fazla vakit geçireyim diye vazgeçtiğim şeylere kızıyorum. Birkaç ay beyzademize yeterince vakit ayıramadığım için sormak yerine kendi kendine çıkarımlar bulunan adamı sevdiğim için bu kalbime kızıyorum. Ama çok teşekkür ederim gözümü açtığın için. Hani dedin ya beni sevmiyorsun diye, asıl sen beni sevmiyorsun Serdar. Şimdi git ne yapmak istersen yap, kiminle hayat kurmak istersen kur. Belli ki zaten aklında birileri var ki bu kadar kolay hayatını düzene sokabileceğini söyleyebiliyorsun. Sana mutluluklar dilerim çünkü ben de aynı şeyi yapacağım!” Ayşem genç adamı ardından sinirli bir şekilde bırakarak hızla arabasına binip oradan uzaklaşmıştı. Serdar kendine geldiğinde genç kız çoktan gözden kaybolmuştu. Elleri iki yanda yumruk olurken genç adamın yanına gelen Gülsüm üzgün bir şekilde konuşmuştu.
“Ayşem’i biraz tanıyorsam sizin için yolun sonu Serdar hocam, şimdi gerçekten kendi yolunuza bakabilirsiniz.” Gülsüm Deniz’in yardımıyla arabaya binerken Serdar dişlerini sıkarak geldiği hızla hastaneden ayrılmıştı. İki seven yürek aralarında ki iletişimsizlik yüzünden acı çekerken gelecek zamanın onlara ne göstereceğini bilmiyorlardı. Genç kız ağlayarak evin kapısından içeriye girerken Ayşem Hanım torununa kucağını açıp sıkıca sarılmıştı.
“Beni sevmiyor babaanne, beni sevmeyi bıraktı.””
“Bu dediğine sen inanıyor musun Ayşem. O çocuk babanla dedene rağmen seni bırakmadı.” Ayşem yaşlı kadının kucağında ağlarken kardeşinin yanına gelmesiyle sakinleşmeye çalışmıştı.
“Dayımla bir daha konuşmayacağım, seni ağlattı.” Küçük çocuk ablasına sarılırken Ayşem ağlamasını daha da şiddetlendirmişti.
***
“Durumlar nasıl anne?” Cesur eve geldiğinde evdeki sessizlik canını sıkmıştı.
“Ayşem öğleden sonra geldi, perişan haldeydi.”
“Serdar’ında odan aşağı kalır yanı yok. Bu gün hastaneden ayrıldı.”
“Hastaneden mi ayrıldı? Neden buna izin verdin?”
“Koca adamı nasıl engelleyeyim anne, bu onu kararı.” Cesur yorgun bir şekilde kanepeye oturarak başını geriye yaslamıştı. Ne yapacağını ne düşüneceğini şaşırmıştı.
“Babam nerede?”
“Bilmiyorum çıkıp gitti. Bana da bir şey söylemedi.”
“Aylin gelemdi mi henüz?” Cesur karısını göremeyince içi özlemle dolmuştu. Dün akşam ondan ayrı uyumak adam için oldukça zor olmuştu. Karısının kokusunu içine çekmeden gözlerine uyku girmemişti.
“Daha gelmedi gelir birazdan. Karının üzerine gitme Cesur, son günlerde o da çok üzüldü.”
“Biliyorum anne sen merak etme. Ben Görkem’e bir bakayım.”
“Ablasının yanındadır oğlan. En son dayısına kızıyordu.” Ayşem Hanım gülerek sözlerini devam ettirirken Cesur başını iki yana sallayarak ona katılmıştı. Genç adam oğlunu uyuyan kızının başında bulurken genç kızın ağlamaktan kızaran yüzünü görünce iç çekmişti. Küçük oğlanın bir eli ablasının saçını okşarken babasını görünce sessizce yataktan kalkmıştı. Yaşına göre olgun tepkiler veren Görkem babasının elinden tutarak onu odadan dışarıya çıkarmıştı.
“Baba beni dayıma götürür müsün?”
“Dayında ne yapacaksın?”
“Ona kızacağım ablamı çok üzdü.” Cesur gülerek oğlunu kucağına alırken yanaklarını öpmüştü. Küçük oğlan ne kadar kendine benzemesini istese de dayısının kopyası olup çıkmıştı. Neyse ki Serdar oldukça yakışıklı bir adamdı da sorun etmiyordu bu durumu.
“Büyüklerin işlerine karışılmaz oğlum bırak ablanla dayın halletsin sorunlarını.”
“Ama ablam çok ağladı.” Küçük çocuğun dudakları büzülürken Cesur oğlunun yanağını okşayarak ona cevap vermişti.
“Bazen mutlu olmak için ağlamak gerekebilir oğlum. Biz bırakalım onlar konuşup barışsın.” Görkem babasının sözleriyle susmuştu.
“Annem nerede? Sabahta beni öpmeden gitti.” Aylin’in sabah erkenden evden çıktığını düşünen çocuk onu özlemişti.
“Birazdan annen gelecek. Biz üzerimizi değişip aşağıya inelim. Hem sana boyama kitabı aldım onları boyarız.”
“Zeliha’ya da aldın mı?” Cesur oğlunun sorusuyla sevinmişti. Zeliha’yı küçük aklıyla düşünmesi genç adamı mutlu etmişti. Oğlu sevgisini de merhametini de karısından almıştı.
“Aldım oğlum, Zeliha’ya da aldım boyama kitabı. Birlikte boyarsınız tamam mı?”
“Gülizar abla dedi ki Zeliha’yı okula gönderecekmiş. Ben evde yalnız kalmak istemiyorum. Ben ne zaman okula gideceğim?”
“Seneye de sen gidersin Görkem, daha küçüksün sen.” Küçük çocuk omzunu silkerken karısının sesiyle rahatlamıştı. Bu akşam da Aylin’in kardeşinin yanında kalmasından korkmuştu.
“Annem geldi,” diye bağıran çocuk babasının kucağından inerek annesine doğru koşmuştu. Aylin oğlunu kucağına alarak kokulu kokulu öpmüştü.
“Mis oğlum beni mi özledi.”
“Özledim, neden beni sabah uyandırmadın?”
“Dayına gitmiştim hayatım, söz bir daha olmayacak.” küçük oğlan omzunu silkerken Aylin onun bu hallerine gülümsemişti.
“Nasılsın hayatım?” Cesur karısının şakağını öperken Aylin üzgün bir şekilde kocasına bakmıştı.
“Üzgün, endişeli. Ayşem nasıl oldu?”
“Üzgün ve ağlayarak uyuya kaldı.”
“Ne olacak bunların hali Cesur? Serdar Ayşem’in sevgisinden, Ayşem de kardeşimin sevgisinden şüphe eder oldu. Bu işin sonu ne olacak?”
“Bırakalım kendi yollarını bulsunlar.”
“Ama yollarını şaşırdılar. Büyük olarak bizim onlara yol göstermemiz gerekmez mi?” Aylin’in sorusuyla genç adam başını iki yana sallamıştı.
“Ne yapayım Aylin, ikisini zorla evlendireyim mi?” onlar kendi aralarında tartışırken Ayşem’in aldığı karardan hiç birinin haberi yoktu. Genç kız içindeki duygulardan kaçmak için haberinin dahi olmadığı başvuru sonucu kabul edilişini değerlendirerek Afrika’ya doğru yola çıkacaktı. Belki de bu ikilinin gerçek sonu olacaktı veya ikisinin de yeni başlangıcı. Kim bilir, bazen vazgeçmek yeni yollar için bir pusula görevi görürdü. Onlarda bu pusulanın gösterdiği yolda ilerlemeye devam edeceklerdi.
***
“Hocam size bir soru sorabilir miyim?” genç adam peşinden koştura öğrencisine dönerek gülümsemişti.
“Arkadaşlar ders sırasında sorularınızı sormanızı istemiştim.”
“Öyle ama bu aklıma yeni geldi.” Serdar gülümseyerek başını iki yana sallamıştı. Kolundaki saate bakarak “Acele olursanız sevinirim, yeğenimi okuldan alacağım,” dediğinde öğrenciler hemen sorularını sıralamışlardı. Genç adam gülümsüyordu. Gülüşleri iki yıldır eksikti. Bunu onu yakından tanıyan biri hemen anlasa da kimse bir şey söylememişti. İki yıl önce o yüzüğü parmağından çıkardığı için pişman olmadığı tek bir günü bile yoktu. Kolay olacağını düşünmekle büyük hata yapmıştı ve o hatasını Ayşem’in gidişine yetişemediği o anda anlamıştı. Ayşem gitmişti… Tek bir söz söylemeden sevgisine inanmadığını söyleyerek Ankara’yı terk etmişti. Üstelin ailesinin tüm ikna çabalarına rağmen kimseyi dinlemeden ardına bile bakmadan gitmişti. Serdar Ayşem’i düşünmediği tek bir anı bile geçmezken onun ne yaptığını bilememek gün geçtikçe çökmesine neden oluyordu. Serdar içten içe çöküyordu ve kimse bunun farkında değildi. Otuz beş yaşında bir adam olarak ruhu yetmiş yaşında gibi hissediyordu. Onu tek mutlu eden şey ise altı yaşındaki yeğeniydi.
Arabasına binerek yeğenini almak için okulun yolunu tutmuştu. Yorgundu ama bu yorgunluk beden yorgunluğu değildi. Arabanın içinde yankılanan duygusal melodiyle yeniden genç kızı düşünmeye başlamıştı.
“Acaba ne yapıyorsun? Beni gerçekten unuttun mu?” Serdar kimseye Ayşem’i soramıyordu. Sormaya da cesareti yoktu. Hani düzenini kuracağını iddia eden adam tamamen kaybolmuş hissediyordu. Ne kadar büyük konuşmuştu öyle. Ayşem olmadan hiçbir şeyin anlamı yoktu onun için. Genç adam okulun önüne arabasını park ederek aşağıya inmişti. Bahçe kapısından içeriye girdiğinde özel okulun bahçesinde çocuklarını almaya gelen velileri görünce kenara çekilerek yeğeninin çıkışını beklemeye başlamıştı. Etrafına dalgın bir şekilde bakarken okuldan çıkan kişileri görünce hızla yerinde dikelmişti. Genç adam yanlış gördüğünü düşünüyordu. O kadar özlemişti ki genç kızın hayalini görmeye başladığına inanamıyordu. Merdivenlerden aşağıya gülerek inen ikiliye dalgın bir şekilde bakarken yeğeninin “Dayı,” diye sevinçle kendisine doğru geldiğini görünce yutkunmuştu. Hayal değildi o gerçekten buradaydı, tam karşısında duruyordu.
“Dayı gördün mü ablam geldi, sana söylemiştim değil mi ablam gelecek diye!” Serdar donmuş bir şekilde genç kıza bakarken yeğenini duymuyordu bile. Değişmişti, o çok sevdiği uzun saçları şimdi omuzlarına zor geliyordu. Mavi gözlerinin parıltıları yorgunca genç adama bakıyordu. Serdar’ın yanak kasları gerilirken elleri iki yanda yumruk olmuştu. Çok özlemişti ve özlemi gözlerinden dışarıya taşacak kadar belirgindi. Ayşem gözlerini kaçırarak başını diğer tarafa çevirmişti. Serdar’ı görmeyi beklemediği aşikardı.
“Ne zaman döndün?” Sonunda kendine konuşma gücü bulan genç adam kıza yaklaşmıştı.
“Sabah geldim,” diyen genç kızla Serdar buruk bir şekilde gülümsemişti.
“Anlıyorum… Geleceğini bilmiyordum,” derken genç adamın acısı sesinden adeta dışarıya taşmıştı.
“Kimse bilmiyordu, bizimkilerin de haberi yoktu.”
“Giderken olduğu gibi mi?” Serdar dayanamayarak genç kıza sitem etmişti.
“Ne önemi var? Bunun seni artık ilgilendirdiğini sanmıyorum!” kızın sözleri genç adamın canını daha çok yakmıştı. Mümkünmüş gibi her bir yanı yara almış kanıyordu.
“Haklısın, artık beni ilgilendirmez. Görkem’i almam için ablam göndermişti, madem sen geldin birlikte eve gidebilirsiniz.” Serdar hızla arkasını dönüp arabasına giderken yanağından akan yaşı çaktırmadan ellinin tersiyle silmişti. Uzaklaşması gerekiyordu, biraz daha kızın yanında durursa onu kollarına alır bir daha bırakmazdı. Uzaklaşmalıydı!
“Düzenini kurdun mu?” genç adam arabasının kapısını açacakken duyduğu soruyla duraksamıştı. Ayşem adamın arkasını dönüp gidişine dayanamayarak nasıl yaptığını bilmeden ağzından o soru çıkmıştı. Alacağı cevaptan deli gibi korkarken gittiğinden beri ailesinden genç adam hakkında bilgi almadığı için şimdi kendisine kızıyordu. Serdar eskisi gibi bakmıyordu. O gözlerde daha önce görmediği bir yorgunluk vardı.
“Senin için fark eder mi?” Ayşem aldığı cevapla omuzları düşerken ne söyleyeceğini bilememişti. Serdar kızın cevap vermemesiyle arabasının kapısını açıp binecekken “Benim için çok şey fark eder Serdar,” diyen kızla duraksamıştı.
“Neden?”
“Çünkü merak ediyorum. Benden ayrıldıktan sonra hayatına devam edip etmediğini, o çok istediğin aileyi kurup kurmadığını merak ediyorum. Bensiz ne kadar mutlu olduğunu duymak istiyorum.” Genç kız konuştukça yaşlar yanağından aşağıya akıyordu.
“Ben…”
“Merak ediyorum Serdar, ben sensiz olmayı başaramazken sen bensiz olabildin mi? Çok merak ediyorum…” diyen kız hıçkırırken genç adam dayanamayarak hızla kıza sarılmıştı. Kollarının arasında kızın kaybolmasından korkarcasına sıkıca onu sararken genç adam başını kızın boynuna gömerek kokusunu içine çekmişti.
“Sen olmadan benim mutlu olmam mümkün mü? Seni çok özledim, nefesimi alıp gittin Ayşem. O uçakla havalandın ya benim yüreğim arafta kaldı. Ben yalamayı o an durdurdum. Nefes alıyordum, yiyordum ama yaşamıyordum Ayşem. Sensiz nasıl yaşanır ben bilmiyorum.” Genç adamın sözleriyle kız daha şiddetli alamaya başlamıştı.
“Beni bırakma Serdar, sensiz nefes alamıyorum.” Genç adam geri çekilerek yaşlı gözlerle kızın ıslak gözlerine bakmıştı. Gözünde yaş olsa da yüzünde mutlu bir gülümseme vardı.
“Seni bir daha asla bırakmayacağım. Bir daha yaşayan ölüye dönmeye niyetim yok.” Ayşem de genç adama gülümserken bu kez genç kız adama sıkıca sarılmıştı.
“Dayı ablamı yine ağlattın, yine gidecek.” Görkem’in sözleriyle genç adam gülümseyerek yeğeninin başını okşamıştı.
“Merak etme delikanlı, ablanı bırakmaya niyetim yok. Onu kendime sıkıca bağlayacağım.” Ayşem adamın sözleriyle hafif gülümserken başını sevdiğinin omzuna yaslayarak huzurlu bir nefes almıştı.
“Babam beni bu kez öldürecek.”
“Bu kez canımıza okur, çocuk oyuncağına çevirdik işi diyecek.”
“Ne yapacağız?”
“Yapacak tek şey var!” Ayşem merakla genç adama bakarken Serdar kızın elini tutarak onu arabasına bindirmişti.
“Benim arabam ne olacak?”
“Sonra aldırırız, hadi gidelim…”
***
Birkaç saat sonra ikili el ele tüm ailenin önünde dikilirken Cesur sinirli bir şekilde ikiliye bakıyordu. Aylin kocasının kolunu sıkıca tutarken tek keyifli olan Servet beydi. Onun umursadığı tek şey torununun gözündeki ışıltıydı.
“Aylin az önce ben yanlış duydum değil mi? Kardeşin olacak herif ne dedi?”
“Ablama sormana gerek yok babacım, biz Ayşem ile evlendik.”
“Hala evlendik diyor bu Aylin bak sinirlerim tepeme çıkıyor!”
“Sakin ol hayatım, sakinleş biraz.” Aylin kardeşine sinirli bir şekilde bakarken bir yandan da kocasını sakinleştirmeye çalışıyordu.
“Baba duydun mu ne dediğini? Sen bir şey demeyecek misin?”
“Ne söyleyeyim, sevdiler evlendiler. Bize de hayırlı olsun demek düşer.”
“Yok bunlar beni deli edecek!”
“Babacım…” Ayşem konuşmak isterken Cesur elini kaldırarak “Sen sus Ayşem, daha bu sabah geldin. Ne ara ayarladınız da evlendiniz? Ne aceleniz vardı?”
“Yedi yıl gibi bir acelemiz vardı enişte. Kaybedecek bir dakikamız bile yoktu.”
“Ulan yangından mal kaçırır gibi evlenilir mi? Ben kızıma düğün yapacaktım.”
“Yine yaparız enişte, istediğin düğün olsun!” Serdar’ın sözlerine daha da çileden çıkan adam genç adamın üzerine yürürken Servet Bey araya girmişti.
“Yeter bu kadar Cesur, atı alan Üsküdar’ı geçti. Daha neyin hesabını soruyorsun? Bırak çocuklar mutlu olsun. Yeterince yıprandılar.”
“Ama baba…”
“Ama babası yok, ben izin verdim gitti evlendiler. Çok konuşmayın da akşama aile arasında bir kutlama yapalım. Sonra da kızımızı evine yolcu edelim.”
“Baba o senin tek kız torunun!”
“Benim kızım ne oluyor abi?” Çisil kapıdan içeri girdiğinde abisinin sözlerini duyunca araya girmişti. Kucağında iki yaşında ki kızıyla birlikte Ayşem’e sarılarak “Tebrik ederim canım, umarım çok mutlu olursunuz,” dedi.
“Teşekkür ederim halacım,” derken kollarını halasının kucağında ki küçük kuzenine uzatmıştı. İki yaşında ki bebek halasının kopyasıydı. Asaf’ın da salona girmesiyle curcuna yeniden başlamıştı. Birkaç saat içinde tüm aile üyeleri toplanmış ikilinin evliliğini kutlamıştı. Ayşem başını genç adamın omzuna koyarak ailesini izlerken Serdar karısının elinden tutarak sessizce onu evden çıkarmıştı.
“Nereye gidiyoruz Serdar, kimseye bir şey söylemedik .”
“Karımla evimize gidiyorum hayatım. Bir süre kimsenin biri rahatsız etmesini istemiyorum.”
“Çok ayıp Serdar!” diyen genç kız gülümseyerek kocasının kolunun altına girmişti.
“Ayıp olan bir şey yok Ayşem, çok özledim seni. Öyle özledim ki kimseyle bu özlemi paylaşamam. Sadece sana sarılarak oturmak bile benim için büyük nimet.” İkili arabaya binmek yerine arabayla on beş dakika olan yolu kol kola kırk dakikaya gitmişti. İkisi de yıllar sonra huzuru hissederken Ayşem evin önünde durarak kocasına dönmüştü.
“Seni çok seviyorum Serdar, bunu sık sık dile getirmesem de asla unutma olur mu? Sevgimden asla şüphe etme.” Bu durum genç kızın içini hala acıtıyordu. Serdar kızı kollarına çekerek sıkıca sarılmıştı.
“Ah Ayşem, keşke kalbimin içini açıp içindeki seni görebilsen. Seni o kadar seviyorum ki bazen bu sevgi canımı yakıyor. Buna rağmen asla seni sevmekten vazgeçemiyorum. Hayatıma yeniden hoş geldin karıcım,” diyen adamla Ayşem gülümseyerek adamın gözlerine bakmıştı. Onlar birçok badire atlatmış, sevgileri sınanmış ama yine de birbirine sığınmıştı. İçlerinde ki sevgi onlara yol gösteren ışıkları olacaktı. Ayşem sevdiği adama dönmüş, Serdar sevdiği kadını büyük bir mutlulukla sarmıştı. Ayrılık birbirlerinin değerini anlaması için ikisi içinde ders olmuştu. Her şeyin başladığı yerde yeniden sıfırda başlamaya karar vermişlerdi. Serdar sevmiş, sevdiğinin peşinden gitmişti. Ayşem sevmiş sevdiğinden kaçmış olmasına rağmen yine ona dönmüştü. Onların sevgisi gerçek sevgiydi. Yaşayarak bunu yeniden öğreneceklerdi. Onlar bu dersi severek kabul ederken bizler hayatımızda ki değerli olanlara göz kulak olmak için canla başla uğraşalım. Sevip sevilelim, sevgimizin değerini bilelim.
Sevip de değer bilenler için hayat çok güzeldir… Yeter ki gerçekten sevelim…
***
Final olduğuna göre önümüzdeki maçlara bakacağız. Şuanda elimde sadece S.S Kalpler hikayesi var. Bakalım belki diğer hikayelere özel bölüm yazarım. Bayram sonrasındaysa yeni bir hikayeye başlayacağız. Takipte kalın!
Final için rekor yorum bekliyorum arkadaşlar. Bölüm hakkında hikaye geneli hakkında fikirlerinizi yazarsanız çok sevinirim. Şurası şöyle olsaydı dediğiniz bir yer var mıydı? Ya da şu konu havada kaldı dediğiniz! Yorumlarınızı bekliyorum!
66. BÖLÜM <<<<<———
[…] 65. BÖLÜM <<<<<<<——->>>>>> FİNAL […]
Aslında biraz daha devam edebilirdi Gülsüm Deniz veya diğerleri olarak ama senin kararın sonuçta Yazarcigim:) emeğine sağlık harika bir bolumdu harika bir kitapti❤️ bir ara ayrılıp başkalarıyla evlenecekler diye korkmadım değil valla neyseki evlendiler :D❤️ Cesur ve Aylinden bir tane daha çocuk bekliyordum şahsen:D Deniz ve Gülsüm evlenmesine sevindim ilişkilerini okusaydik keşke 🙂
Şuan tek himaye olduğu için özel bölümler de gelse çok güzel olurdu ʕ´• ᴥ•̥`ʔ. Ayşem Ayline anne demesini Görkem ile ilişkisini Gülsüm Deniz ilişkisini okuruz belki 1 özel bölümde ❤️:)
Hepsi sağlıklı mutlu hayatlar çok güzel arada inişli çıkışlı oluyor sonunu mutluluğa giden yol seçmek her zaman ki harika bir bölüm dü finaldi emeğine yüreğine ellerine sağlık yazarcığım
Yazarcığım sanada sağlıklı mutlu huzurlu bir ömür dilerim Rabbim yar ve yardımcın olsun inşallah
Emeğine sağlık Özel bölüm olur inşallah⭐️❤️
Aysem finalde yaptı yapacağını insan özür diler ne saçmaladı öyle boşu boşuna giden iki yıl bence en başta serdar haklıydı nasıl haksız duruma düştü anlamadım
Emeğine yüreğine sağlık canım harikaydı
Baştan sona kadar cok guzel r hikaye ddi özel bölüm yaparsan sevinirim teşekkürler
Epeyce bir zaman geçmiş ama yine yazarım dayanamadı birleştirdi Ayşemi. Bu hikayede nedense Ayşem hep burnu havada gelmişti bana. Gerçi hala öyle
Mutlu sonsuz hikayeleri seviyorum. Gerçek hayat içinde ufak bi tebessüm konduruyor dudaklarınızı. Emeğinize yüreğinize sağlık yazarım. Bu arada favori çıktım Servet Bey ve Ayşem Hanım.
Yaaa önce okurken şokla okudum ayrıldılar ne olcak diye oh sonunda mutlu oldular ama yazarım tam ters köşe yaptınız bebişin erkek olmasıda güzel oldu emeğine sağlık yeni hikâyelerde de buluşmak üzere
Hikayeyi son kelimesine kadar severek okudum. Ellerine yüreğine ve emeğine sağlık.. Serdar’ın sevgisini hep hissetsem de Ayşem okurken bana da sevgisini gösteremiyor gibi geliyordu. Ayrılık kararını okuduğum da üzüldüm. Ama Ayşem geri dönüp işler yoluna girince de çok mutlu oldum. Özel bölümleri merakla bekleyeceğim. Sevgiler❤️
Büyük bir zevkle keyifle okuduğum hikayelerinden biri daha bitti her bir hikaye her bir satır ayrı duygular yaşattı teşekkür ederim emeğine sağlık yeni yikayelerinşde sabırsızlıkla bekliyorum
Aile için ilginç bir durum. Kız derken erkek. Aslında tersi olur. Ayşem in öğretmenine kızdım. Ayşem in geleceğiyle oynadı.
Eline sağlık.
Ellerine yüreğine emeğine sağlık canım ♥️ Ayşem sevgisini pek gösteremiyor gibi gelmişti,Serdar iyi dayandı bu zamanda kimse bu kadar beklemez♥️ Evlenmelerine sevindim
Çok güzeldi ellerine emeğine sağlık
Keşke ayşem ve serdarı biraz daha açsaydınız daha iyi olurdu
Biraz kopukluk olmuş sanki
Ellerine emeklerine sağlık sevgili yazarım bu güzel hikayenin sonuna gelmek biraz üzsede ve Ayşeme sinir olsamda sonuna kadar Serdarın haklı olduğunu düşünenlerdenim ama mutlu sonla bitmesi beni çok sevindirdi bu güzel hikayedeki her karakteri özleyeceğim inşAllah en yakın zamanda yeni hikayelerini de okuruz güzel yazarım❤️♡♥︎♡♡♡♡♥︎♥︎★
Muhteşemdi final ellerinize emeğinize sağlık
Finale hazır değildim yaaa offf ben ayrılmak istemiyorumm
Keyifle okuduğum bir kitapta bitti eline yüreğine kalemine sağlık canım teşekkürler
Bölüm final harikaydı ayrıldılar diye çok üzüldüm ama sonu mutlu oldu bende mutlu oldum yeni hikaye ve özel Bölüm sabırsızlıkla bekliyorum yazarım
Çok güzeldi ellerine emeğine saglik
Ayşem ve Serdarı daha çok okumak isterdim. Hikayen çok ama çok güzeldi. Sıkılmadan ve keşke hiç sonu gelmese hissi bıraktı cidden. Ellerine sağlık.
Finali görünce şaşırdım hiç beklemiyordum. Emeğine sağlık yazarım
Aileye sürpriz yapan görkem ne tatlı bıcırık oldu öyle sevimli minik.
Ayşem ve Serdar alında bir yerde patlayacakları belliydi geç oldu üstüne iki yıl daha ayrı kaldılar
Sonları güzel oldu ama aaa deniz ve gülsüm çok tatlı oldular ya keşke biraz daha devam etseydi dedim ama okumak gerçekten keyifliydi.☺️
Bence de birazz daha devam edebilirdi sanki çabuk final oldu gibi yinede güzel söndü
Sevgili yazarcım naçizane fikrim biraz hızlandırılmış bir son olmuş sanki ben daha sakin düğününü ne bileyim evli hallarini belki bir iki bölüm okumak istrdim.Yinede güzel bir bölümdü bir ara korktum açıķcası mutsuz bir son olacak diye çünkü sözlülük sürleri gerçekten çok uzundu neyseki mutlu sonla bitti bittiği için üzüldüm sevdiğim bir hiyayeydi çokça emeģinize yüreģinize sağlık.
Muhteşemdi hiç bitmesin istedim ama final çok kısa olmuş daha fazla detay olmasını isterdim emeğine yüreğine kalemine sağlık yazarım♥️
muhteşem bir kurguydu. ellerine sağlık yazarcığım
Emeğine sağlık yazarcığım final bölümünü soluksuz okudum