Herkese keyifli geceler arkadaşlar. Bölümü bitirir bitirmez yayılıyorum. Kontrol etmedim. Umarım çok fazla hata yoktur. Keyifli okumalar
***
Genç kadın kocasının yönlendirmesiyle yeni dükkanının kapısından içeriye girmişti. Dükkanın uzun zamandır boş olduğu içindeki toz bulutundan belli oluyordu. Heybetli taş duvarların büyüleyici bir havası vardı. Mekan oldukça büyük ve kullanışlıydı. Dik dörtken şeklinde olan dükkanın arka kısmına açılan bir kapı vardı. Duvarlarda taş nişler ve nişlerin içinde olan otantik lambalarla süslüydü.
“Burası harika!” Çisem kendine engel olamayarak hayranlığını dile getirdi.
“Beğendin mi?”
“Bayıldım. Yapılacak çok iş var ama halledilmeyecek şeyler değil. Ortadan sürgülü bir kapıyla ikiye bölersek harika bir ofis olur.” Erhan karısının içeriye girerek çift kanatlı pencereleri açarak içeriye daha fazla ışık dolmasını sağlamasını izlemişti. Kucağında küçük oğlan olduğu için kendisi kapıdan içeriyi inceliyordu.
“Sıkı bir temizlik gerekiyor. İçerisi çok tozlu dışarı çıkmalısın. Uzun süredir kapalı olduğu için hasta olabilirsin.”
“Sorun değil,” diyen Çisem arka taraftaki kapıyı güçlükle açmıştı. Kapı küçük bir koridora açılıyordu. Hemen ardında bir kapı daha vardı. Gıcırdayan kapıyı açmak kolay olmamıştı.
“Çisem çıkalım hadi yarın temizlik şirketinden gelip temizlerler. Birkaç usta da kapıları halleder.” Çisem açamadığı kapının arkasında ne olduğunu merak ederek kocasının yanına dönerken uyuyan oğluna sevgiyle bakmıştı.
“Yarın bende geleceğim, başlarına durmak istiyorum. Narin de Cihangir’de yoruldu.” Erhan karısının elini tutarak handan çıkarken dikkatli bakışların odağı olmaya devam etmişti. Anlaşılan Hanım ağalarını daha sık göreceklerdi.
“Yarın istersen alışverişe gidelim. Geldiğimizden beri doğru düzgün bir şey almadın kendine. Hem çocukların da ihtiyaçları var.” İkili arabaya bindiklerinde genç adam karısına dönerek söylenmişti. Çisem’in ihtiyacı olsa bile kendisinden bir şey istemiyor olması canını sıkmaya başlamıştı.
“Bir ihtiyacım yok ki? Annen ne gerekiyorsa hallediyor. Kızlar zaten yeterince kıyafet depoladı. Ben istemesem de alıp gönderiyorlar.”
“Aferin onlara o zaman ama ben senin beğenip almanı istiyorum. Bizimkiler kendi zevkine göre alıp gönderiyorlar ama bunu kabul etmeye mecbur değilsin.” Çisem omzunu silkerek kocasına bakmıştı.
“Zevkleri bana göre güzel. Ama çocuklar için alışveriş iyi olacak sanki. İkisinin de kıyafetleri küçülmeye başladı.”
“O zaman yarı n birlikte çıkalım.”
“İşe gitmeyecek misin? Bu günde bizimle kaldın işe gitmedin,” diyen Çisem adama sorarcasına bakıyordu. Geldiklerinden beri Erhan’ın işlerinin ne kadar yoğun olduğunu biliyordu. Bu yüzde genç adamı sıkıştırmak istemiyordu.
“Bir iki günden bir şey olmaz. Karım ve çocuklarımla zaman geçirmek istiyorum, yarın birlikteyiz.” Çisem adamın sözleriyle bakışlarını kaçırmıştı. Arkada uyuyan iki çocuğa kaçamak bakışlar atarken sessiz kalan Zeynep dikkatini çekmişti.
“Sen neden sessizsin Zeynep, bir sorun mu var?” Zeynep ürkerek genç kadına bakmıştı.
“Bir şey olmadı hanımım, sadece babam sınava gireceğimi öğrenince çok kızacak.”
“Sen babanı merak etme ne olmak istediğine karar ver. Erhan ağan babanla konuşacaktır,” dediğinde ‘ağan’ sözünün üzerine baskı yaparak konuşmuştu. Genç adam karısının imalı sözüne gülerek karşılık verdi.
“Elbette, sen merak etme derslerine sıkı çalış yeter.” Araba konağa yaklaştığında konaktaki hareketlilik dikkatlerinden kaçmamıştı. Erhan gözlerini kısarak olayı anlamaya çalışırken daha önce görmediği birkaç arabanın konağın bahçesinde olduğunu görünce Çisem’e dönerek “Sen çocukları al hemen odaya çık, ortalıklarda dolaşma,” dedi. Çisem kocasının neden gerildiğini anlamadan söylediğini onaylayarak duran arabadan inip Narin’i kucağına almıştı. Zeynep’e de Cihangir’i alıp kendisini takip etmesini istemişti. İkili kucaklarında çocuklarla hızlı bir şekilde merdivenlerden yukarıya çıkarken Erhan onların gözden kaybolmasını bekleyerek kalabalığın toplandığını tahmin ettiği büyük salona doğru ilerlemişti. Kapıya yaklaştığında içeride büyük bir uğultu vardı.
“Erhan ağa ne zaman gelecek Hikmet ağa? Oğlun karısının peşine takıldı bizleri görmez oldu. Eksik eteğin peşine bu kadar dolanılır mı?” Erhan kapı ağzında duyduğu sözlerle sinirlenmişti.
“Birazdan gelir Cevdet, Erhan bu şekilde konuştuğunu duymasın.”
“Yalan mı Hikmet ağa, geldiğinden beri yüzünü görmedik. Varsa yoksa karısı, kimden olduğu belli olmayan oğlu,” dediğinde Erhan hışımla salona girmişti.
“Haddini bil, kimin hakkında konuştuğuna dikkat et. Karıma da oğluma da kimse laf edemez.” Erhan’ın alev alan gözleri salondakileri ürkütürken Hikmet Bey ilk kez oğlunu bu kadar öfkeli görüyordu. Erhan’ın gözlerini daha önce bu kadar öfkeli görmemişti.
“Yalan mı Erhan ağa, kaç ay oldu geleli aşiretin başına geçtin ama bir kez ağaları toplayarak konuşmadın.”
“Benim görevim sizin gönlünüzü yapmak değil Cevdet ağa, varsa bölge halkının sorununu çözmektir. Sizlerin gereksiz istekleri için vaktimi boşa harcayamam. Varsa bir maruzatın sende diğerleri gibi gelip söylersin. Burada ağaların arasında Hanım ağa hakkında ileri geri konuşmaktan başka bir derdin varsa söyle.” Erhan’ın her sözü daha bir baskın çıkıyordu ve bu durum Cevdet ağayı da germeye başlamıştı.
“Erhan ağa, Cevdet ağa yanlış bir şey söylemedi. Bizden senden haber bekledik toplanmak için ama senden bir hareket göremedik.”
“Demek ki toplanmayı gerektirecek bir durum olmadı değil mi Şamil ağa,” diyerek yaşlı adama bakmıştı. Herkes pür dikkat Erhan’a bakarken amcası yine araya girip konuşmuştu.
“Yeğenimi maruz görün ağalar daha alışamadı sorumluluklarına,” dediğinde Hikmet Bey kardeşine kızgın bir şekilde bakmıştı.
“Sen karışma Nusret!” diye kardeşini uyarsa da adam “Yalan mı abi?” diye sormuştu.
“Amca, benim hakkımda konuşmak sana düşmez. Ne zaman ağaları toplayacağımı ben bilirim. Sorumluluklarımı senden öğrenecek değilim. Hazır toplandınız sizlere bir haberim var. Bu gün öğrendim ki kız çocuklarınızı okutmamak için baskı uyguluyormuş ahali. Kimin aşiretinden olursa olsun okumak isteyen kızları engelleyenler hakkında suç duyurusuna bulunulacak.”
“Erhan ağa kızlarımıza ne yapacağımız seni ilgilendirmez.” Erhan adamın sözlerine alaycı bir şekilde gülümsemişti.
“Bu topraklarda yaşayan her canlı beni ilgilendirir. Madem aşiretin başına geçmem için uğraştınız şimdi kararıma saygı duymak zorundasınız.”
“Kızlar analarına yardım eder Erhan ağa, onlar okula giderse karılar işleri nasıl toplasın.”
“Siz yardım edin karılarınıza,” dediğinde herkes kınarcasına ses çıkarmaya başlamıştı.
“Erkek adamın iş yaptığı nerede görüldü.” Erhan çıkışan adama ters bir şekilde bakmıştı.
“Ev işlerinden bahsetmiyorum ağalar, tarlalarda sizlerde çalışın. Kahvehanelerde boş boş oturup karı gibi dedikodu yapacağınıza karılarınıza en azından tarlada yardım edin. Birkaç aydır dikkatimi çekti eskiden bu kadar çok değildi sanki. Siz yaşlandıkça köşenize çekilmişsiniz ama sizi gören oğullarınız da kahvelerde oturuyor. Kadınlar ev, çocuk tarla işi derken yorgunluktan yataklara düşüyor.” Erhan hepsine dik dik bakarken içlerinde ki en yetkili kişiye dönerek son sözlerini söylemişti. “Eğer gündüz vakti boş gezen gençleri görürsem kimin oğlu olursa olsun ondaki topraklara el koyarım. Sizler çalışmak istemiyorsanız çalışacak kişiler bulunuz. Birçok tarla hala sürülmedi, boş duruyor. Sizler çalışmazsanız nasıl eve ekmek götüreceksiniz?” Erhan’ın sözleriyle birçok ağa ayaklanmıştı.
“Bunu yapamazsın Erhan ağa, buna hakkın yok.”
“Yapabileceğimi biliyorsunuz, sizler boş bırakasınız diye o tarlalar size verilmedi. Aldığınız çiftçi yardımlarının kesilmesini sağlarım. Ağalar burası ülkenin en verimli toprakları olan şehirlerden biri. Sizler bu verimli toprakları heba ediyorsunuz. Haftaya kültür merkezinde tüm ağalar toplanacak. Son kararları orada size açıklayacağım. Şimdi gidin evinize dediklerimi iyi düşünün.” Erhan onların yükselen seslerinin altında salondan çıkarken sıkıntıyla boynunu gevşetmişti. Hızlı adımlarla odasına doğru ilerlerken yengesinin haset bakışlarını görmemişti
“Bir elini sıkı tutamadın, akıllı olsaydın şimdi evin Hanım ağası sendin,” diyerek yanında ki kızının kolunu çimdirmişti.
“Anne ben ne yapabilirim. Sevim cadısı izin vermiyor çocuklarına yaklaşmamıza.”
“Asaf’ı elinden kaçırmamalısın,” diyen kadının hedefinde üçüncü kardeş Asaf vardı. Sevim Hanım, anne kızı gözetim altına alırken bu ikilinin çocuklarının mutluluğunu bozmaması için tetikte bekliyordu.
“Hanımım, akşam yemeği için ne yapalım?”
“Hafif bir şeyler olsun Sultan, Çisem gelin odasında mı?”
“Odasında hanımım, yeni geldiler.” Sevim Hanım başını sallayarak genç kadının odasına doğru giderken sabah erkenden çıkan ama henüz dönmeyen Suat ve öğretmen kız aklına gelmişti. Çisem’in dairesinin önüne geldiğinde derin bir nefes alarak kapıyı tıklattı.
“Gelin,” diye seslenen genç kadınla kapıdan içeriye giriş yapan Sevim Hanım gelinini salonda oturmuş elindeki kağıtlara bakarken bulmuştu.
“Müsait misin kızım?” Çisem kayınvalidesinin sesini duyunca hızla başını kaldırıp ona gülümsemişti.
“Gelsene anne, neden orada duruyorsun?” yaşlı kadın kendisini gülümseyerek davet eden kadına aynı şekilde karşılık vermişti.
“İşin varsa ben seni oyalamayayım,” dediğinde genç kadın kağıtları bir kenara bırakarak konuşmuştu.
“Olur mu öyle şey anne, buyur gel lütfen.” Sevim Hanım genç kadının karşısına otururken bir yandan da kağıtlara göz ucuyla bakıyordu.
“Nedir bunlar? Önemli bir iş mi?” Çisem gülümseyerek başını sallamıştı.
“Hastanenin hukuk bölümünün devir işleri. Buradan işleri yürütemem o yüzden güvendiğim bir arkadaşıma yerimi vereceğim. Gerçi arada bende kontrol edeceğim ama olsun…”
“Anlıyorum, burada canın sıkılmıyor değil mi kızım? Pek dışarıya çıkmıyorsun arada kendini göster insanlara. Seni tanısınlar,” dediğinde Çisem bu gün olanları hatırlayınca kadına hak vermişti.
“Haklısın anne, yakında ofisi açacağım daha sık dışarıda olurum.”
“Öyle mi nerede?” Sevim Hanım kendi kızları dahil mesleği olan tüm kadınların işini yapmasına çok seviniyordu. Zamanında kendisi mesleğini yapamamıştı ve buna çok pişman olmuştu. Gerçi onca çocuğa bakmakta kolay değildi. Yaşlı kadın derinden iç çekerken Çisem yerinden kalkarak “Kahve içer misin anne?” diye sordu. Sevim Hanım etrafına bakınarak çocukları göremeyince sormadan edememişti.
“Çocuklar uyuyor mu?” dedi. Çisem başını sallarken kadının kahve teklifine cevap vermemesi dikkatinden kaçmamıştı.
“Ne oldu anne, canını sıkan nedir?” Sevim Hanımın yanına giderek önüne diz çökmüştü. Kadının gözlerinde yorgunluk vardı ve bu durum Çisem’in hiç hoşuna gitmemişti.
“Yok bir şey kızım,” dese de canı gerçekten sıkkındı.
“Bana anlatabilirsin anne, biri canını mı sıktı?” yaşlı kadın buruk bir şekilde gülümseyerek genç kadının başını okşamıştı.
“Ağalar geldi, ona biraz canım sıkıldı. Normalde habersiz gelmezlerdi kızım. Yine bir şey çevirecekler diye korkuyorum.”
“Korkma anne, bir şey olmaz Allah’ı izniyle. Sen artık bunları düşünme keyfine bak. Erhan da bende üstesinden geliriz merak etme.”
“İnşallah kızım, inşallah. E hadi o zaman kahve yapta içelim,” diyen kadınla genç kadın yerinden doğrularak iki gün önce Erhan’ın oluşturduğu kahve köşesine gitmişti. Kahve için sürekli mutfağa gitmek istemeyen genç kadın için bu köşe oldukça kullanışlı olmuştu. Yaşlı kadının bakışları altında kahvesini yaparken bir yandan da aklındakileri dile getiriyordu.
“Burada ki sözü dinlenen kadınlarla görüşmem mümkün mü anne? Bana bu konuda yardım eder misin?”
“Ne yapacaksın kadınlarla konuşup? Kötü bir şey mi oldu?” Çisem elindeki kahve fincanını kadının önüne bırakarak hafif gülümsemişti.
“Kadın seferberliği başlatacağım. Sizin burada adamlar çok yüz buldu sanırım.” Sevim Hanım gelininin sözleriyle gözlerini büyütmüştü. Çisem’in yüzünden şaka yapmadığını anladığında derin bir nefes bırakarak başını sağa sola salladı.
“Bu dediğin kolay olmayacak. Buradaki kadınlar kocaları ne derse onu yaparlar.” Çisem omzunu silkerek yaşlı kadına cevap vermişti.
“Denemeden bilemeyiz değil mi? Hem ben Hanım ağalarıyım, bana destek çıkacaklarına eminim.” İkili hoş sohbet eşliğinde zamanın nasıl geçtiğini anlamazken odanın kapısının tıklatılmasıyla Çisem “Gel,” diye seslendi. İçeriye giren çalışan kız Sevim hanıma bakarak “Hanımım Nedret Hanım sizi çağırıyor,” dedi. Yaşlı kadın yerinden kalkarak sıkıntıyla genç kadına bakarken Çisem onun neden moralinin bozulduğunu anlayabiliyordu.
“Bir sorun çıkarsa haberim olsun anne, canını sıkmalarına izin verme.”
“Sen beni düşünme kızım, yıllardır onlarla yaşıyorum.” Çisem yaşlı kadın için üzülmüştü. Şu birkaç ayda kayınvalidesinin ne denli zor hayat yaşadığını anlamasına yetmişti. Çisem bazı şeyleri kafaya takmış biri olsaydı dayanamayacağının farkındaydı. Odanın kapısı açıldığında bakışları uykudan yeni uyanmış kocasıyla çakışmıştı.
“Annem gitti mi?”
“Sen uyumuyor muydun?” Çisem tek kaşını kaldırarak genç adama bakmıştı.
“Uyuyordum ama arada sesiniz odaya kadar geliyordu. İkinizin anlaşmasına çok mutlu oluyorum.”
“Annen çok tatlı bir kadın ama diğerleri için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Bu arada alışveriş işini ikindiden sonra yapsak olur mu? Sabah dükkana geçmeyi düşünüyorum.”
“Elbette ama giderken yanında korumalardan almayı unutma. Tek başına dolaşmanı istemiyorum.”
“Buna gerek yok, birinin bana zarar vereceğini sanmıyorum. Ayrıca bir ara Ankara’daki arabamı buraya getirebilir miyiz, arabama ihtiyacım olacak.”
“Gerek var mı bir sürü araba var konakta. Birini al kullan işte, neden arabanı getirmek istiyorsun ki?” Çisem adamı sözlerine gülmüştü.
“Adı üzerinde araba benim, benim olmayan arabayı neden kullanayım?” Erhan gözlerini kısarak oturan karısına daha da yaklaşmıştı. Çisem onun bu davranışına anlam veremezken burnunun dibine kadar giren kocasıyla yutkunmak zorunda kalmıştı.
“Unuttuğun bir şey var, benim olan her şey senin karıcım,” diyen adamın sesi o kadar yumuşak çıkmıştı ki Çisem elini ayağını nereye koyacağını şaşırarak telaşla geriye yaslanmıştı. Erhan hafif gülümseyerek geri çekilirken Çisem daha önce varlığı fark etmediği telefonu alan kocasının gidişini yutkunarak izledi.
“Kendine gel kızım,” diye kendi kendine söylenen genç kadın yeniden odaya giren kocasının gözden kaybolmasıyla hızla yerinden kalkarak dairesinden çıkmıştı. Bir eliyle kendisini yellerken diğer eliyle de hızlı aran kalbini sakinleştirmeye çalışıyordu.
“Sana söyledim Sevim, gelininin önünü al. Ne demek handa çalışacak?” Çisem yaşlı kadının gür sesini duyunca kaşlarını çatmıştı. Onun kayınvalidesine bağırdığını düşününce dişlerini sıkarak hızla kadınların kullandığı salona girmişti.
“Ben de size söyledim, kocası izin verdikten sonra bana laf söylemek düşmez. Ayrıca gelinim ne yapması gerektiğini gayet iyi bilir.”
“Sevim, bu aralar çok gözüme batıyorsun? Oğlunun ağa olmasına mı bu kadar güveniyorsun? Karşında kim olduğunu unutma sakın!” diyen kadınla Çisem’in bedeni buz kesmişti. Nedense babaannenin ima ettiği şeyden hiç hoşlanmayacağını hissetmişti.
“O günler geride kaldı Nedret Hanım, beni artık çocuklarımla tehdit edemezsiniz. Çok şükür hepsi büyüdü kendi başının çaresine bakacak durumda. Kocama gelecek olursak bu yaştan sonra sence koca düşünecek halde miyim? Yiyecek yemeğimde gidecek kapımda var çok şükür. Bence siz beni tehdit edeceğinize oğlunuz bu durumu öğrendiğinde ne tepki verecek onu düşünün. Bunca yıl sessiz kaldım ama bende sabır tükendi. Siz iki şeytan beni artık sindiremeyeceksiniz.”
“Bana bak sen kime şeytan diyorsun?” Çisem Hesna yengenin sesini duyunca salona girmeye karar vermişti.
“Ne oluyor? Anne bir şey mi oldu? Ne bu yüzünün ifadesi?” Çisem hiçbir şey duymamış gibi davranırken mavi gözleri alev almış gibi iki kadının üzerine dolaşmıştı.
“Önemli bir şey yok kızım, babaannen senin handa çalışmandan rahatsız olmuş onu söylüyordu.”
“Öyle mi o zaman rahatsız olmaya devam edecek. Bundan sonra ihtiyaç duyanların avukatlığını yapacağım. Hiçbir mazluma zülüm edilmesine izin vermeyeceğim.”
“Gelin haddin olmayan şeylere kalkışıyorsun.” Nedret Hanım bastonunu yere vururken Çisem gülümseyerek ona bakmıştı.
“Haddimin ne olduğunu sizden öğrenecek değilim Nedret Hanım. Bence siz artık köşenize çekilip bol bol ibadet etmelisiniz. Bu yaştan sonra Allah’tan sizi bağışlaması için dua etmenizden başka bir işe bulaşmayın.”
“Sen ne diyorsun gelin hanım, annemle bu şekilde konuşamazsın!”
“Sözlerim sizin içinde geçerli Hesna yenge, malum bir ayağınız çukurda olmasına rağmen hala fesatlık peşindesiniz.” Sevim Hanım genç kadının daha fazla şimşekleri üzerine çekmemesi için Çisem’i kolundan tutarak salondan çıkarmıştı.
“Anne neden beni oradan çıkardın?”
“Kızım onlar laftan anlamaz, ikisini de hafife alma çok tehlikeli olabilirler.”
“Onlardan korkmuyorum. Ben birçok suçluyla karşılaştım anne, bu ikisine pabuç bırakacak göz yok bende. Yarın ofis için Han’a gideceğim senden benimle gelir misin?” diye sorduğunda Sevim anım sıkıntıyla nefesini dışarıya vermişti. Karşısında ki genç kadının geri adım atmayacağı sözlerinde de davranışlarından de belliydi. Madem geri adım atmıyordu o zaman bir anne olarak evladının arkasında olacaktı.
“Peki, sabah kahvaltıdan sonra birlikte gideriz dükkanına. Sen çalışırken Cihangir’i ne yapacaksın?” Çisem kadının sorusuyla iç çekerek gülümsedi.
“Cihangir benim yanımda olacak. Narin’i de zaten okula vereceğiz. Okuldan sonrada benimle olur.”
“Zor olacak senin için ama üstesinden geliriz elbette.” İkili bahçeye doğru giderken ikisinin de aklında çok farkı şeyler vardı. Biri ihtiyacı olana yardım edeceği için heyecanlıydı, diğeri ise kayınvalidesi ve eltisinin yapabilecekleri karşısında endişeli.
***
ANKARA…
Genç kadın yemek masasını hazırlayarak kocasının gelmesini beklemeye başlamıştı. Onun gelmeyeceğini tahmin etmesine rağmen yine de masayı hazırlayıp beklemek istemişti. Evin kapısının zili çalınca heyecanla kapıyı açmaya gitmişti. Kapıyı açtığında ise karşısında kocasını görmeyi beklerken görümcesini görmeyi beklememişti.
“Beni görünce yüzün asıldı, istersen geri gideyim yenge?” genç kadın buruk bir şekilde gülümseyerek başını iki yana sallamıştı.
“O nasıl söz Naz, ben Gürsel’in geldiğini düşünmüştüm.”
“Gürsel’in bu akşam gelebileceğini sanmıyorum. Asaf abim aradı seninle kalmam için. Birkaç gün benden kurtuluşun yok anlayacağın.” Evin genç kızın sözlerine üzülmüştü.
“Kötü bir şey olmadı değil mi? Gürsel bana haber vermedi gelemeyeceğini.” Genç kadının endişelenmesiyle Naz içeri girerek kapıyı kapatmıştı.
“Korkma hemen, üstelik alışsan iyi edersin. Arada böyle operasyonlara Suat’ta Gürsel de sık çıkarlar. Bu yüzden korkma hemen. İşi önemli olmasa seni arardı. Asaf’a söylemezdi benim buraya gelmemi. Ona anlayış göster Evin, daha önce kimseye haber verme gereği duymuyordu. Zamanla alışacaktır sana haber verme işine.” Evin anlayışla kıza bakmıştı.
“Hadi gel o zaman yemek yiyelim. Fen Gürsel’i beklerken yemedim.” Naz elindeki küçük çantayı salondaki kanepenin üzerine bırakarak hazır olan masaya geçmişti. Masanın üzerin Urfa’nın yöresel yemekleriyle doluydu.
“Of be, ziyafet var desene. Ne zamandır birim oranın yemeklerinden yememiştim.”
“Sevim yengemin size yemek yapmayı öğrettiğini biliyorum, neden yapıp yemiyorsunuz?”
“Çok isterdik ama vakit olmuyor. Bu aralar düğün sezonu açıldı bizim işlerde çok yoğun.” Evin genç kız imrenerek bakmıştı. Görümcelerinin üçü de kendi ayaklarının üzerine duruyordu. Kendisi de başaracaktı buna inanıyordu ama önce Gürsel ile konuşması gerekiyordu.
“Ne düşünüyorsun, dalgınlaştın?”
“Keşke diğer kızları da getirseydin, onlarda burada kalırdı. Ne zamandır sohbet etmemiştik sizinle.”
“Merak etme çok toplanırız biz birlikte. Siz yeni evli olduğunuz için rahatsız etmek istemiyorlar. Hem Menekşe yengem de seninle vakit geçirmek istiyor. Biliyorsun memlekete pek gitmedikleri için merak ediyor,” dediğinde Evin kendisine göz kırpan genç kızla utanarak bakışlarını kaçırmıştı.
“Bizim nasıl evlendiğimizi bilmiyor olamazsın Naz? Gürsel beni korumak için…”
“Saçmalama Evin, kim başkasını korumak için hayatının etkileyecek karar alır ki? Siz çocukken de birbirinize düşkündünüz. Hatırlıyorum da bir keresinde seni ağlattığı için Ali’yle bir hafta konuşmamıştı.”
“Öyle mi?” Evin şaşkınlıkla genç kıza bakarken Naz yemeklere yumularak başını olumlu anlamada sallamıştı.
“Sakın aranıza mesafe koymaya çalışma Evin, sonradan pişman olmanı istemem. Hem Gürsel’in peşinde koşan birçok kadın var benden söylemesi kaparlar sonra…”
“Öyle mi?” Evin’in yüzü asılmıştı.
“Bak ne diyeceğim, yarın seninle moda evine gidelim. Senin dolabı da dolduralım ne dersin?”
“Ben sizin tasarladıklarınızı giyemem, rahat edemem Naz sende biliyorsun.”
“Biliyorum ama sana göre de kıyafetlerimiz var merak etme. Hem Gürsel seni görünce ağzı açık kalacak.” İkili yemeklerini yedikten sonra odadan gelen ağlama sesiyle Evin hızla odasına gitmişti. Ağlayan oğlunu kucağına alırken onu sakinleştirmeye çalışmıştı. Oğlunun susmasıyla salona geçen genç kadın Naz’ın gülümseyerek kollarını uzatmasıyla duraksamıştı.
“Yakışıklımı biraz sevebilirim değil mi? Halasının yakışıklısı,” diyerek Evin bir şey söyleyemeden çocuğu kucağından almıştı. Küçük çocuğu neşeli bir şekilde severken Araf’ın da Naz’a karşılık vermesi Evin’in içini rahatlatmıştı. Oğlu yabancı seslerden genelde korkardı ancak Naz’ın samimi ve sıcak ses tonu anlaşılan bebeğin korkmasını engellemişti.
“Çok tatlı bir şey bu, kocaman olmuş benim meleğim.”
“Öyle, çabuk büyüyor çocuklar.”
“Annem üniversite sınavına girmek istediğini söyledi. Kararlı mısın?” Evin kızın sorusuyla duraksamıştı.
“Henüz Gürsel ile konuşmadım ama kararlıyım. Bir daha kimseye boyun eğmek istemiyorum. Oğlum için güçlü olmam gerekiyor Naz. Neyin ne zaman başımıza geleceğini bilmiyoruz.”
“Haklısın yenge, merak etme ben sana yardım ederim. Gerekirse seni kursa da yazdırırız… Gürsel’i de düşünme sen eminim bizden çok sana destek olacaktır. Peki ne okuyacağına karar verdin mi?”
“Avukat olacağım, oğlumum hakkını onlardan söke söke alacağım. Benim evladım gökten düşmedi, babasının her şeyinde hakkı var.” Evin yaşaran gözlerini saklamak için başını çevirmişti.
“Onların hiçbir şeyine ihtiyacın yok biliyorsun değil mi?”
“Elbette biliyorum Naz, ama bebeğim doğduğundan beri dışlandı. Bir nüfus kağıdı bile olmadığı için onu hastaneye götüremiyorum. Çocuğum hasta olduğunda eve çağırdığımız doktor dışında bir doktor görmedi. Bu sence de haksızlık değil mi? üstelik Araf onların tek erkek torunu. Soylarını devam ettirecek tek çocuk. Sırf özel doğdu diye bu muameleyi hak etmiyor.” Naz genç kadının sözlerine üzülmüştü. Buruk bir şekilde kucağında ki bebeğe bakarken derin bir iç çekti.
“İstersen onu Çisem yengemlerin hastanesine kontrole götürürüz. Orada eminim nüfusu kağıdına bakmayacaklardır.”
“Çisil ablayla karşılaştık. O da senin söylediğini söyledi ama Gürsel işe gittiği için oğlumu yine hastaneye götüremedim.”
“Biz götürürüz, sen merak etme en kısa sürede Araf’ı detaylı bir muayeneden geçirirler. Laf aramızda Asaf abimin çalıştığı hastane oldukça ünlü bir hastane. Doktorları çok iyiymiş.” Geç vakte kadar sohbet eden ikili odalarına çekildiğinde genç kadın oğluyla birlikte yatağa uzanmıştı. Gürsel’in yokluğu Evin’i huzursuz ederken birkaç günde genç adamın varlığına alışmış olmasına inanamamıştı. Gürsel’in varlığı Evin için güvende hissetmesiydi. Gözleri yorgunluğa yenik düşüp kapanırken kocasının birkaç dakika sonra odaya girdiğinden habersizdi.
Gürsel acil operasyon için merkeze gittiğinde oldukça hareketli bir günün başlangıcını yapmıştı. Özellikle narkotik şube ile birlikte yürüttüğü operasyon çok önemliydi. Aklı evde kalsa da bir süre sonra işine odaklanabilmişti. Muhbirden aldıkları bilgiyle yaptıkları baskında birçok suçlu yakalanmış ve birçok mal ele geçirilmişti. Sorgular uzun sürerken işi biter bitmez soluğu evinde almıştı. Karısını uyurken bulan genç adam sessizce iç çekerek gece lambası ışığında uyuyan genç kadını bir süre hayranlıkla seyretmişti. Evin’e anne olmak çok yakışmıştı. Yatağın ortasında uyuyan küçük oğlanın rahatsızca kıpırdamasıyla Evin’in uyanmaması için hızla bebeği kucağına almıştı.
“Şişt aslan parçası anneyi uyandırmayalım.” Bebek kendisini alanı tanımış gibi gülümseyerek sessizleşmişti. Genç adam bebeği kenardaki kendinden sallanan beşiğe bırakarak salınması için düğmesine bastı. Bebeğin üzerini örttükten sonra kısa bir banyo yapmak için kıyafetlerini alarak banyoya girdi. Oldukça sessiz hareket ediyordu. İşini hallettikten sonra sessizce karısının yanına sokulan genç adam evlendikleri günden beri ilk kez uzanarak genç kadını kollarının arasına çekil sarılarak gözlerini kapatmıştı. Evin yanındakinin kim olduğunu anladığında farkında olmadan kocasına sokuldu.
“Yenge bu ne uyku uyansana, kahvaltı yapacağız.” Naz kapıyı çalmadan hızla odaya daldığında karşılaştığı manzarayla hızla gözlerini kapatmıştı.
“Ne oluyor ya?”
“Gürsel neden geldiğini haber vermedin? Bir şey görmedim ben,” diyen kızla yeni uyanan Evin kendisini kocasının kollarının arasında bulunda yutkunarak genç adama bakmıştı.
“Günaydın,” diyen Gürsel kardeşine dönerek ters bir şekilde “Sende aç gözlerini sanki uygunsuz yakalamışsın gibi davranma,” dediğinde Evin utançtan kıpkırmızı olmuştu.
“Ne bileyim ben sizi öyle sarmaş dolaş görünce,” dediğinde Gürsel kaşlarını çatarak “Abla!” diye çıkışmıştı. Aralarında iki yaş olmasına rağmen Gürsel Naz’a abla demeyi sevmiyordu. Aksine ne zaman genç kıza kızsa o zaman baskılı bir şekilde ‘abla’ diyerek tepkisini belli ediyordu. Naz ve Ali ikizlerdi. Gürsel, Suat ve Gül onlardan iki yaş küçük üçüz kardeşlerdi. En küçükleri üçüzler olurken Asaf ve Azra onlardan dört yaş büyük ikiz kardeşleriydi. Ailede tek olarak sadece Erhan abisi ve Erkan abisi doğmuştu. Erhan, Erkan, Asaf ve Azra ikiz doğduktan sonra Ahmet abisi tek doğanlardandı. Kendisi ve Ali ikiz olarak doğarken Gürsel, Suat ve Gül ailenin son üyeleri olmuştu. Kalabalık bir ailesi vardı ve hepsinin yeri çok farklıydı. Özellikle ailenin iki büyük abisi tüm sorumluluklarını yerine getirmek için canla başla çalışırken diğer kardeşler onlar sayesinde istediği meslekleri yapmaya fırsat bulmuştu.
Ahmet ve Ali avukat olurken, Suat ve Gürsel polisliği seçmişti. Kendisi ve Gül moda tasarımı okuyarak kendi moda butiğini açmıştı. Asaf doktor olurken ikizi Azra Eczacı olmuştu. Erhan ve Erkan abileri aile işlerini devralabilmek için işletme okumuştu. Hepsi işini hakkıyla yapıyordu.
“Daha ne kadar orada dikileceksin? Git kahvaltıyı hazırla bizde geliyoruz.”
“Bana bak Gürsel ben senin ablanım,” dese de genç adam onu takmamıştı. Naz ne kadar büyük olsa da yapı olarak Gürsel’den çok küçük gösteriyordu. Bu durum aralarında her zaman dalga konusu oluyordu.
“Tamam ablacım, şimdi bacak kadar boyunu alıp odamızdan çıkar mısın?” Naz kızgın bir şekilde kardeşine bakarken hırsla arkasını dönerek odadan çıkmıştı.
“Çok ayıp Gürsel, her ne kadar kabul etmek istemesen de o senin ablan bu şekilde davranmamalısın.”
“Ne yapayım bazen beni deli ediyor.”
“Öyle bile olsa sana hiç yakıştıramadım,” diyen genç kadın kocasının kollarından çıkarak giyinme odasına geçmişti. Gürsel yüzü asılmış bir şekilde kendini geriye bırakırken bir kaç dakika sonra odaya geri dönen karısına buruk bir şekilde bakmıştı.
“Özür dilerim akşam sana haber veremedim.”
“Sorun değil, sağ salim gelin ya bana yeter,” diyen genç kadınla adam susmuştu. Beşikteki oğlunu alarak odadan çıkan genç kadın ne kadar sakin görünmeye çalışsa da kocasının kollarında uyandığı düşüncesiyle heyecanlanmadan edemiyordu. Aşağıya indiğinde mutfakta hazırlık yapan genç kızı görünce gülümsemişti.
“Günaydın kolay gelsin.”
“Sağ ol canım, kahvaltı biradan hazır olur.”
“Ben bir elimi yüzümü yıkayayım, Araf burada dursa sorun olmaz değil mi?” Evin farkında olmadan konakta davrandığı gibi davranmıştı. Naz genç kadının sorusuyla kaşlarını çattı.
“O nasıl söz Evin, elbette kalabilir. Hadi sen git işlerini hallet, kocan olacak sinire de söyle benimle uğraşırsa bende onunla uğraşırım.”
“Kusura bakma alışkanlık. Ayrıca Gürsel’i kafaya takma seni sevdiğinden takılıyor. İstersen onun yerine ben sana abla diyebilirim.”
“Ama yok kalsın ben böyle iyiyim, kimse bana abla demesin.” Evin kızın ani çıkışıyla kıkırdamıştı.
“Sen nasıl istersen,” diyen genç kadın alt kattaki banyoda işlerini hallettikten sonra mutfağa geçmişti. Onun hemen ardından da Gürsel yanlarına gelerek kurulu masaya geçmişti.
“Sana da günaydın, hiç zahmet olmadı ne demek!” Naz kardeşine takılırken Gürsel göz devirerek başını sallamıştı.
“İyi ya zahmet olmadıysa ne dememi bekliyorsun?”
“Gürsel,” diyerek kocasına uyarıda bulunan genç kadın adamın gülümseyerek ona bakmasını sağlamıştı.
“Ah vermeyi unuttum,” diyen adam cebinden çıkardığı zarfı genç kadının önüne bırakmıştı. Önüne bırakılan çaydan bir yudum alırken Evin’in “Ne bu?” diye sormasıyla ona döndü.
“Açıp bakabilirsin!” derken Evin merakla zarfı açmıştı. İçinden mavi küçük bir kart eline düşerken gözleri şaşkınlıkla büyümüştü.
“Sen Araf’a kimlik mi çıkardın?” Evin gözleri yaşlı bir şekilde genç adama bakarken Evin ne söyleyeceğini bilememişti. Oğlunun baba adının yazdığı yerde Gürsel’in adının yazdığını görünce kendini tutamayarak gözyaşlarını serbest bırakmıştı.
“Neden ağlıyorsun Evin, mutlu olursun sanmıştım. Araf2ın artık bir kimliği var,” dediğinde Evin yerinden kalkarak adamın boynuna sarılmıştı.
“Teşekkür ederim, bunun benim için ne anlama geldiğini tahmin edemezsin,” dediğinde Gürsel gülümseyerek karısını kendisinden uzaklaştırmıştı. Genç kadının yüzünü ellerinin arasına alarak akan yaşlarını silmeye başlamıştı.
“Sakın bir daha bu şekilde konuşma. Sen de Araf’ta benim ailemsiniz. Şimdi kahvaltımızı yapalım sonra da hastaneye gidip oğlumuza baktıralım.” Naz sessizce ikiliyi izlerken ıslanan gözlerini hemen silmişti.
“Hadi o zaman vakit harcamayalım. Benim de işe gitmem gerek.” Naz ortamın havasını bozarken Evin utanarak geri çekilmişti. Kaçamak bakışlarla genç adama bakarken sürekli Gürsel’e yakalanmasıysa genç kadını daha da utandırıyordu. Karşısında ki adam uzun zaman sonra şükür sebebi olmuştu.
***
Çiftimiz çok tatlı olacak gibi. Umarım beğenmişsinizdir. Ayrıca Gelincik Çiçeği’ndeki Ahmet’e kısa bir hikaye yazıp yazmamakta kararsız kaldım. Birden hikayesi aklımda şekillendi, 🙂 Siz ne dersiniz? fikirlerinizi bekliyorum!
13. BÖLÜM <<<<<<——–>>>>>> 15. BÖLÜM
Muhteşemdi ellerinize emeğinize sağlık
❤️Çişil ağzına sağlık öyle devam et
eline emeğine sağlık çok güzel bölümdü
Ya o kadar güzel di ki bayıldım emeğine yüreğine sağlık
[…] 13. BÖLÜM > 14. BÖLÜM […]
Emeğine sağlık Yazarcigim handa ki odada ne var acaba acamadigina göre değişik bir şey çıkacak gibi :/ pislik babaanne kendi olayı ile tehdit ediyor kadını bildiğini söylerim gibisinden sanırım 😡 kendisi neler saklamış gelmiş ayarlanıyor bir de herkese 😡 ay bu çift harika ya keşke hastane işini de okusaydik bu bölümde çok merak ettim ❤️
Ahmet’in hikayesi harika olur ya ❤️❤️
Yeni hikayeye kendi adıma hayır demem doğrusu
Çok güzeldi ellerine emeğine sağlık çok tatlısınız siz maşallah
Bakalım hanım ağamızı han da neler bekliyor
Ahmet’in hikayesi çok güzel olur bncede yazarım
Çok tatlılar emeğine sağlık
Ahmet’in hikayesi olması çok güzel olur.Ellerine yüreğine sağlık
Çiftlerimiz çok tatlı, bakalım neler olacak sabırsızlıkla yeni bölümü bekliyorum
Emeğiniz için teşekkürler Ahmetin hikayesi çok güzel olur
Güzel bölümdü teşekkürler. Ahmet gibi bir karakterin hikayesi yarım kalmamalı onun mutluluğunu da keyifli eğlenceli yeni hayatını da merakla bekliyorum.
Çisem işine başlayacağına sevindim.
Evin haklı.
Yeni hikaye 🙂
gene mükemmel bir bölümdü.
Sevim hanım o kadar yıl iyi dayanmış evdekilere kadın artık bıkmış. Hikmet beyin gözü iyi ki açıldı. O kardeş müsveddedini ve diğerlerini bir kovsa rahat edecekler evde en azından.
Çisem kararlı güzel şeyler yapacak ama insanların alışması zaman alacak.
Evin ve Gürsel belki geçmişten beri birbirlerini seven ama söyleyemeyen yapıları var sanki aliedeki herkes onların birbirine düşkünlüklerinin farkındaymış.
Araf çok mutlu büyüyecek artık ☺️
Ay bencede bu çift çok tatlı birbirlerini tamamladılar bence .Bu arada Nedret hnm ve Hesna ikilisinie sinir oluyorum kadınlar kötülükle besleniyorlar sadece ,ama Sevim çok şekr bir kaynana Çisillede iyi analşiyorlar inşallah bir zarar vermezler yine plan içindw gibiler .Ayrıca Ahmete çok üzülmüştüm ben bir onunda hikayesini okumak isterim.Emeğinize sağlık
[…] 14. BÖLÜM >> […]