Merhaba arkadaşlar. Dün Kadir Gecesiydi umarım herkes hakkıyla yaşayabilmeyi başarabilmiştir. Ramazan başladı ve bitiyor nasıl geçti anlamadım. Şimdiden herkesin Ramazan bayramını kutlarım. Büyüklerinizi ziyaret edin, böyle bir zamanda onları ihmal etmeyelim. Dua almak büyük lütuf bizler için. İnşallah bol hayırlı dua alırız. Bu bölüm ağırlık Gürsel ve Evin üzerine oldu. Diğer bölüm daha çok Çisem ve Erhan üzerine olacak. Keyifli okumalar!
***
Genç kadın merakla karşısında ki kişilere bakıyordu. Kim olduklarını az çok tahmin etse de kocasıyla rahat bir şekilde konuşan kadının bakışlarından tedirgin olmaya başlamıştı. Oğlunu beşiğine yatırarak aşağı salona indiğinde ortamdaki sessizlik onu şaşırtmıştı. Gürsel kadına cevap vermeden kendisine dönerek “Araf’ı yatır, perişan oldu çocuk,” dediğinde Evin sessizce onu onaylayıp önden eve girmişti. Anlaşılan kocası misafirleri içeri buyur etmişti. Kapıdan içeriye girmeden önce derin bir nefes alarak salona girmişti.
“Hoş geldiniz,” diyen genç kadına dönen grup Evin’i germişti. Üç erkek bir kadından oluşan misafirlerinden sarışın mavi gözlü olan genç kadına cevap vermişti.
“Hoş bulduk demek isterdik ama hala neler olduğunu anlayamamanın şaşkınlığını yaşıyoruz.” Adamın sözleriyle Gürsel bıkkın bir şekilde nefesini dışarıya vermişti.
“Oğlum neler olduğunu anlatacak mısın? Evine gidiyoruz oradan taşındığını söylediler. Evinin adresini sinyalinden bulabildik,” diyen diğer adamla Gürsel gülmüştü.
“Beni arayıp sorsaydın söylerdim o kadar uğraşmanıza gerek yoktu. Ayrıca size izin günlerimde artık çalışmayacağımı söyledim.”
“Çalışmak için gelmedik zaten, yeni evini ıslatmak için geldik.” Adamın masanın üzerine bıraktığı poşetlerde kola gazoz şişeleri belli oluyordu. Gürsel ailesinin kendisine verdiği dini eğitim sayesinde bu yaşına kadar ağzına bir lokma dahi alkol koymamıştı. Sadece kendisi değil, kardeşleri de babası da alkollü ortamlarda bulunmaktan rahatsız olurdu. Bu yüzden arkadaşları da genç adama uyum sağlamaya özen gösteriyordu.
“Gelirken keşke haber verseydiniz,” diyen adam hala kapı ağzında dikilen genç kadına bakmıştı.
“Ben çay suyu koyayım,” diyerek salondan ayrılmak isteyen genç kadın Gürsel’in seslenmesiyle durmuştu.
“Gerek yok Evin, çok fazla kalmayacaklar.”
“Kovsaydın bari,” diyen kızla Gürsel tek kaşını kaldırarak cevap vermişti.
“Kovuyorum işte,”
“Gürsel çok ayıp!” genç adamın sözleriyle Evin araya girme gereği hissetmişti. Onların geleneğinde evlerine gelen misafire muhakkak bir şeyler yedirilir içirilirdi.
“Burada neler döndüğünü anlatmayacak mısın? Hem neden evini değiştirdin?” Gürsel arkadaşının sorusuyla yerinden kalkarak genç kadının yanına gitmişti. Evin’in salona girmeye hiç niyeti yok gibi görünüyordu. Karısının omzuna kolunu atarak onu az önce kalktığı koltuğun yanına, arkadaşlarının karşısına geçirmişti. Genç kadın utanarak bakışlarını kaçırırken Gürsel gayet rahat konuşmaya başlamıştı.
“Arkadaşlar size karım Evin’i tanıtayım. Evin bunlar da benim ekipten arkadaşlarım. İsmail, Cem, Kemal ve Defne.” Genç kadın kocasının sözleriyle misafirlerine baş selamı verirken ağızları açık bir şekilde ikiliye bakan gruptan ilk kendine gelen Defne denen kız olmuştu.
“Şaka, gerçekten evlendin mi?” kızın ani hareketiyle Evin bir adım gerilerken diğerleri de bir bir kendine gelmeye başlamıştı.
“Bizimle alay ediyorsun. Evlendin ve bizim haberimiz yok öyle mi?” dedi Cem.
“Bana bak seni zorla mı evlendirdiler? Sizin oraları az çok biliyoruz,” diye devam etmişti Kemal. İsmail ise sessizce ikiliyi izliyordu. Keskin mavi gözleri aralarında bir açık aramış gibi parlarken Gürsel gülerek arkadaşlarının tepkilerini karşılamıştı.
“Sizce şaka yapar gibi bir halim var mı? İki hafta önce evlendik biz. Düğün yapmadığımız için kimseyi çağırmadık.”
“Ay inanamıyorum,” diye ellerini çırparak yerinde zıplayan Defne’yle Evin şaşkına dönmüştü. Az önce kendisine gözlerini dikerek bakan kadının onların evliliğine bu kadar sevinmesine şaşırmıştı.
“Defne biraz abartmadın mı? Neden bu kadar çok seviniyorsun?”
“Nasıl sevinmem, Hülya komiserin bu haberi aldığında ki yüzünün ifadesini çok merak ediyorum.”
“Hülya komiser?” Evin gözlerini kısarak kocasına dönmüştü. Defne genç kadının bakışlarına gülümseyerek hızla Evin’in koluna girip onu kapıya yönlendirmişti.
“Sen onu boş ver Evin’ciğim, ben sana her şeyi anlatırım. Hadi biz çay suyu koyalım.”
“Karımın aklını bulandırma Defne, bozuşuruz sonra,” Gürsel ikilinin arkasından söylenirken İsmail yerinden kalkarak Gürsel’in karşısına geçip omzuna vurarak “Şu işlin aslını bir anlat bakalım ortak, neler oluyor? Nereden çıktı bu evlilik?” Gürsel omzunu silkerek arkadaşına eğilip sessizce konuşmuştu.
“Fırsatı buldum bastım nikahı neyi soruyorsun anlamadım?” İsmail arkadaşının sözleriyle gözlerini büyütüp ona bakmıştı.
“Hadi canım, cidden mi?” Gürsel gülümseyerek çocuk gibi omzunu silkmişti.
“Peki bebek, o kimin?”
“Benim oğlum neden soruyorsun?” Cem ve Kemal de İsmail’in yanına gelerek kollarını bağlayıp Gürsel’e dik bir şekilde bakmaya başlamıştı.
“Bakmayın bana şöyle, müsait olduğum bir zamanda anlatırım. Şuanda yeri değil, ayrıca evlenmek tamamen benim kararımdı. Bu yüzden Evin’e şaf söyleyen karşısında beni bulur.”
“Ateş bacayı çoktan sarmış baksanıza karısına laf söyletmiyor.”
“Elbette söyletmem, Evin benim ailem. Bundan sonra bunu bilerek davranın.” İsmail arkadaşının gözlerinde ki hayranlığı görebiliyordu. Kadının adını söylerken bile gözleri ışıl ışıl oluyordu.
“Neyse bu konuyu sonra konuşacağız. Siz neden gelmiştiniz? Ev ziyaretine demeyin yemezler, dökülün hadi.” Gürsel yerine otururken dikkatle arkadaşlarına bakıyordu.
“Suat’a ulaşamadık bu yüzden sana geldik. Geçenlerde hastaneye biri Yonca öğretmen görmeye çalışmış ama doktorlar izin vermemişler.” Gürsel yerinde doğrulurken kaşlarını çatmıştı.
“Demek ki hastanede olduğundan şüpheleniyorlar. Maske işini halletmediniz mi?”
“Manyak kabul etmiyor takmayı. Geleni vururum daha iyi diyor.” Gürsel gülerek Cem’e bakmıştı.
“Yapar biliyorsun değil mi? Bu görev onun için bir şans yoksa bu saldırganlıkla meslekten atılacak.” Soruşturma kapsamında Yonca öğretmen yerine hastaneye yatan ekip arkadaşları bu görevi almamak için elinden geleni yapmış ancak amirleri fırsatı değerlendirerek genç kızı görev adı altında tedaviye aldırmıştı.
“Elimden bir şey gelmiyor ne yapayım. Efsun hepimize tavırlı bu konuda, kimseyi yanına kabul etmiyor.”
“Ona biraz zaman verelim. Yakında onun iyiliği için olduğunu anlayacaktır.”
“İnşallah.” Kapıdan içeriye ellerinde çaylarla giren iki genç kadın adamların susmasına neden olmuştu. Defne mutfakta birçok soru sormuş ama cevap alamamıştı. Evin henüz yeni tanıdığı bir kadına hayatını anlatacak biri değildi.
“Afiyet olsun,” diyerek çayları dağıtan genç kadın kocasının çayını da verince yanına oturarak ellerini önünde bağlamıştı.
“Ee yenge hayırlı olsun seni biraz tanıyalım değil mi?” Kemal Evin’e bakarak konuşurken Evin farkında olmadan Gürsel’e yaklaşmıştı.
“Ben tanıyorum sizin tanımanıza gerek yok.”
“Orası öyle tabide senin sayende o da ekipten sayılır artık. Aramıza kimi aldığımızı bilmemiz bizim yararımıza.”
“Zamanla öğrenirsiniz. Şimdilik benim karım Evin Günay olduğunu bilmeniz yeterli. Gürsel’in soruların önünü kesme politikası Araf’ın ağlama sesiyle bitmişti. Evin izin isteyerek hızla salondan çıkarken Defne kaşlarını çatarak Gürsel’e dönmüştü.
“Neden bize söylemedin evlendiğini? Mutfakta biraz ağzını yoklayayım dedim tek kelime etmedi. Bu kızla zorla evlenmedin değil mi?”
“Elbette hayır, bizim evliliğimiz geç kalınmış bir evlilikti. Fırsatını bulunca daha fazla beklemeyip nikahı kıydım bunda ne var?” genç kadın kucağında oğluyla salona girdiğinde oldukça tedirgindi. Oğlunu gördüklerinde ne tepki vereceklerini merak etse de ileride sık sık bir araya geleceklerinden şimdiden oğlunu görmelerinde bir sakınca olmadığını düşünmüştü. Nasılsa bu işten kaçış yoktu ve Allah’ın ona verdiği nimeti saklamaya da hiç niyeti yoktu.
“Uyanmış mı benim oğlum?” Gürsel yerinden kalkarak kendisine doğru gelen karısının kucağında ki bebeği alırken Araf hissetmiş gibi hemen başını genç adamın boynuna gömmüştü. Küçük oğlanın yüzünü kısa biran gören arkadaşları şaşkınlıkla genç adama bakarken Defne yutkunarak dik bakışlarını hemen ikili üzerinde çekmişti. Gözleri istem dışı dolan genç kız bakışlarını kaçırırken ilk tepki veren İsmail olmuştu. Az önce sessiz kalan adam bebeği görünce yerinden kalkarak Gürsel’in yanına oturdu.
“Maşallah paşaya, adı ne bu güzelliğin?” İsmail’in tepkisiyle Evin derin bir rahatlama yaşamıştı. En azından arkadaşlarından biri oğlunun özel durumunu yadırgamamış ona acıyan gözlerle bakmamıştı.
“Araf bu yakışıklının adı, kendisi benim oğlum olur.” Gürsel’in sözlerine Evin gülümsemişti. Defne yerinden kalkarak “Ben bir lavaboya gideyim,” dediğinde Evin onun ardından üzgün gözlerle bakmıştı.
“Sen ona bakma yenge, Defne bu durumlar karşısında biraz duygusaldır. Birde polis olacak ama kendine engel olamıyor işte. Alışsın bak gör her hafta başının etini yer Araf için.” Cem üzülen genç kadını görünce araya girip açıklama yapma ihtiyacı hissetmişti.
“Cem haklı Evin, Defne biraz duygusaldır. Üstelik bu durumu yadırgayacak en son kişi bile olamaz. Rahmetli babasının da gözleri görmüyordu.” Evin genç kızın durumuna üzülerek iç çekmişti.
“Ben onun mamasını hazırlayayım, sizler çay içer misiniz?”
“Biz alırız yenge sen bebeğin mamasını ver.” Evin mutfağa gittiğinde Kemal sessizce “Aldığın sorumluluğun farkında mısın?” diye Gürsel’e sormuştu.
“Elbette farkındayım, sence düşünmeden hareket eden birimiyim?”
“Bak Gürsel, ikisi de kırılmaya müsait bir yapıda. Onlara dikkat etmelisin, Allah’ın verdiği bu imtihanı başarıyla geçebilmek için elinden geleni yapmalısın. Yapamayacaksan…”
“Sence bu hemen alınan bir karar mı Kemal. Ben Araf doğduğundan beri bu evliliği düşünüyordum. Nasıl yapacağımı bilmiyordum ama son olan bazı olaylardan sonra elime fırsat geçti. Oradan bakınca kötü bir durum gibi görünse de Evin ile evlenmek için ben baskı yaptım aileme. Onlar ne kadar itiraz etse de ben üsteledim. Pişman değilim, sevdiğim kadınla evlendim.” Evin kapı ağzında duyduğu sözlerle duraksarken gözleri büyüyerek nefesini tutmuştu. Bedeni heyecanla hızla geri çekilirken yandaki duvara yaslı bir şekilde bir süre sakinleşmeye çalışmıştı. Gürsel’in kendisini sevdiğini biliyordu elbet ama bir kadın olarak sevmesini beklememişti.
“Neden buradasın?” Defne lavabodan çıktığında genç kadını duvara yaslı bir şekilde görünce yanına yaklaşarak sessizce sormuştu.
“Ben…”
“Kapı mı dinliyordun?” Defne’nin sözleriyle genç kadın utanmıştı. Elindeki mamayı genç kıza göstererek “Araf’ın mamasını hazırlamıştım,” dedi ve hızla salona girdi. Genç kadın oğlunu İsmail’in kucağından alarak mamasını yedirirken üzerine hissettiği bakışlarla heyecanlanmaya başlamıştı.
“Biz kalkalım artık sonra yeniden geliriz.” İsmail diğer arkadaşlarına kalkmalarını işaret ederek Gürsel’e kapıyı işaret etmişti. Genç adam arkadaşlarını yolcu ederken Evin hepsine baş selamı vererek uğurlamıştı.
“Bu konuyu sonra ayrıntısıyla konuşacağız Gürsel, kurtuldum sanma.”
“Tamam konuşuruz.” Arkadaşlarını yolcu ettikten sonra salona geçen genç adam karısının mamasını bitiren oğlunu yere bıraktığını görünce hemen yanına gitmişti. Etrafı toparlayan genç kadına yardım eden Gürsel, Evin’in sessizleşmesine anlam verememişti.
“Neden sessizsin?” Gürsel bardakları tezgahın üzerine bırakırken dayanamayarak sormuştu.
“Hülya kim?” Evin dayanamayarak Defne’nin bahsettiği kadını sorarken Gürsel şaşkınlıkla karısına bakmıştı.
“Hülya ne alaka?”
“Bilmiyorum Defne kadının evlendiğin için üzüleceğini söyledi. Neden senin evlenmene üzülüyor bu kadın?” genç adam karısının ciddi olduğunu anladığında gözleri mümkünmüş gibi daha da büyümüştü. Evin ilk kez ondan hesap soruyordu ve bu durum genç adamın tahmininden daha fazla hoşuna gitmişti. Ağır adımlarla yutkunarak kendisine bakan kadına yaklaşırken Gürsel avını yakalayacak avcı gibi bakıyordu karısına. Evin’in geri kaçmasına fırsat vermeden kollarını genç kadının beline dolarken “Benim karım kıskanmış mı?” diye sordu.
“Ne münasebet canım,” diye soran genç kadın heyecanını bastırmaya çalışıyordu. Gürsel gülümseyerek yüzü al al olan kadının gözlerine odaklanmıştı.
“Değil mi ama kıskanılacak bir durum yok. Hülya da kimmiş benim güzel karımın yanında.” Gürsel sözlerini sakınmazken Evin nereye bakacağını şaşırmıştı. Genç adam karısının alnını öperken Evin yerinde kıpırtısız kalmıştı. Kalbi deli gibi atıyordu. Gürsel karısının halinin farkında gülümseyerek geri çekilip yeniden genç kadının yüzünü incelemeye başlamıştı. Sözlerine devam edeceği sırada telefonun çalınca Evin fırsattan istifade ederek hızla adamın kollarının arasından çıkmıştı.
“Umarım iyi bir nedenin vardır yenge!” Gürsel arayanı görünce gözlerini devirmişti.
“Ben size çocuğu hastaneye getirin demedim mi? kaç gün geçti üzerinden neden hala gelmediniz?”
“Neden bu kadar ısrar ettiğini anlamıyorum Çisil, tamam yarın getireceğim yarın.”
“Bekliyorum, gelmezsen ben gelir alırım Araf’ı!” diyen Çisil telefonu genç adamın yüzüne kapatmıştı.
“Ne oldu?” Evin genç adama merakla bakarken Gürsel omzunu silkerek karısına cevap vermişti.
“Yarın Araf’ı doktora götürelim de muayene etsinler. Çisil hastaneye gitmediğimiz için çok sinirliydi.”
“Neden bu kadar ısrar ediyor anlamadım.” Evin endişeyle yerde kendi halinde oynayan oğluna bakarken Gürsel genç kadının yüzüne dokunarak buruk olan yüzünü güldürmek istemişti.
“Merak etme Araf iyi bir sağlık sıkıntısı yok. Sadece genel muayene olacak.”
“Bilmiyorum Gürsel, Çisil’in doktor olduğunu söylemiştin. Ya bizim fark etmediğimiz bir rahatsızlığını fark ettiyse oğlumun.” Gürsel genç kadına sarılarak onu teselli etmeye çalışmıştı.
“Araf iyi daha da iyi olacak. Hadi yatalım geç oldu.” Genç kadın oğlunu kucağına alarak odaya giderken Gürsel düşünceli bir şekilde ikilinin arkasından bakmıştı.
Sabah erkenden kalkan ikili kahvaltısını yapıp hazırlanarak hastanenin yolunu tutarken oldukça gergindi. Bir saat içinde hastaneye geldiklerinde Evin başını kaldırıp dışı cam olan büyük hastaneye bakmıştı.
“Burası Çisem ablaların mı?” genç kadının sorusuyla Gürsel şaşkın karısına bakmıştı.
“Evet, abisi var başında. Oldukça iyi doktorları var. Durumu olmayanlara da yardım ettikleri için hastası çok oluyor. Hadi gidelim de şu doktoru görelim.” Genç adam kucağında oğluyla önden giderken Evin etrafını inceleyerek adamın peşinden içeriye girmişti. Danışmaya geldiğinde Çisil’i aramış ama genç kadına ulaşamamıştı.
“Merhaba yardımcı olabilir miyim?” Gürsel kendisine bakan genç adama başını sallayarak cevap vermişti. “A sizi hatırladım, siz Doktor Asaf’ın kardeşiydiniz değil mi? Doktor Çisil geleceğinizi söylemişti.” Gürsel konuşa adama bakarak sordu.
“Çisil Hanım yok mu? Bizi bekleyeceğini söylemişti.”
“Çisil hanımın bugün önemli işleri odluğu için gelemeyecek. Ancak sizinle ilgilenmem için beni görevlendirdi. İlk önce çocuk doktoruna gideceğiz. Sonra da diğer doktorlar bebeği muayene edecek.” Evin Gürsel’in boştaki koluna girerek tedirginlikle etrafına bakınmaya başlamıştı. Sağlık görevlisinin yardımıyla bebek gerekli muayenelerden geçerek testlere girerken Evin oğlunun her ağlayışında içi için yiyerek onu sakinleştirmeye çalışmıştı. Gürsel’in telefonu çaldığında genç adama arayana bakmış ancak açmamıştı.
“Kim arıyor neden açmadın?”
“Naz aradı onunla sonra konuşurum.” Genç adam son doktorun yanına girmişlerdi. Buraya neden girdiklerini bilmiyordu ancak son olarak göz bölümüne yönlendirilmişlerdi.
“Neden göz doktoruna geldik Gürsel, ne gerek vardı?”
“Hastanenin kuralı Evin, buradan sonra işimiz bitiyor. Test sonuçlarını bekleyeceğiz ondan sonra.” İkili doktorun yanına girdiğinde doktor onları ayakta karşılamıştı. Kırklarının ortasında olan kadın doktor oldukça güleç yüzlüydü.
“Merhaba, hastamız bu küçük adam mı?”
“Merhaba doktor hanım bu gün tüm muayenelerimizi olduk bizi buraya yönlendirdiler. Nedenini anlamasak da…” kadın adamın kucağında ki bebeği alarak birkaç dakika sevmişti.
“Genel muayenede hastanenin tüm birimlerine giriyorsunuz. Sizi birkaç dakika dışarıya alabilir miyim?”
“Neden?” kadının isteğini anlamayan karı koca duraksamıştı.
“Küçük adamı muayene ederken sizlerin dışarıda olmanız daha sağlıklı olacaktır. Hemen kapının ardında bekleyebilirsiniz. Merak etmeyin canı yanmayacak,” derken Evin yardım istercesine kocasına bakmıştı.
“Hadi Evin çıkalım, kapıda bekleriz.”
“Ama…” kapı açılıp içeriye doktorun asistanı olduğunu tahmin ettikleri genç bir adam girmişti. İkili dışarıya çıktığında Evin gözleri nemli bir şekilde genç adama bakmıştı.
“Ne oldu Evin, neden doldurdun karalarını?”
“Oğlum içerde yalnız Gürsel, o korkar tek başına.”
“Merak etme iyi olacak. Birazdan doktor bizi de içeri alır.” Gürsel genç kadını koridordaki bekleme sandalyesine oturtarak kendisi de yanına oturmuştu. Zaman ilerliyor ancak içerden bir haber gelmiyordu. Neredeyse yarım saattir kapıda bekliyorlardı. Gürsel saha fazla dayanamayarak odanın kapısını tıklattığında içeriden kapı açılmıştı. Genç adam hızla içeri girerken doktoru daha önce odada fark etmediği bir kapıdan odaya girdiğini görmüştü.
“Oğlum nerede?”
“İçeride merak etmeyin, sizi şöyle alayım birkaç dakikaya yanınıza geleceğim.” İkili endişeyle gösterilen yere otururken Evin korkuyla “Ne oluyor Gürsel?” diye kocasına sormuştu.
“Bilmiyorum hayatım, birazdan ne olduğunu anlayacağız.” İkili o kadar gergindi ki ne Gürsel genç kadına sevgi sözcüğü kullandığını fark etmiş ne de Evin kocasının kendisine ‘hayatım’ dediğini anlamıştı. On dakika sonra doktorun kucağında odaya giren oğlunu gören genç kadın hızla yerinden kalkıp Araf’ı almıştı.
“Bebeğim benim,” Evin varlığını oğluna hissettirmek için sevgiyle konuşurken elinin altında ki hızlı atan kalp yavaş yavaş sakinleşmeye başlamıştı. Araf yabancılık çektiği kişilerin kucağında korkuyordu. Kalbi hızlanıyor bir süre sonra da çığlığı basıyordu.
“Evet Evin Hanım, Gürsel Bey sizinle konuşmam gereken önemli bir konu var. Çisil Hanım durumunuzdan bahsedince cidden çok heyecanlandım.”
“Ne demek istiyorsunuz anlamıyoruz. Oğlumuzun kötü bir şeyi mi var?” Doktor Gürsel’in sözlerine gülümsemişti.
“Endişe etmeyin, aksine güzel haberler verebilirim.”
“Açık konuşun lütfen.” Doktor yerinden kalkarak bebeğin yanına gitmişti.
“Size bir şey göstermek istiyorum.” Asistanına dönerek başıyla işaret verince odanın jaluzileri kapatılmış, ışıklarında kapanmasıyla karanlık bir ortam elde edilmişti.
“Ne yapıyorsunuz?” Gürsel yerinden kalkınca doktor elinde ki kalem ışığı küçük bebeğin göz çukuru olması gereken yere tutunca Gürsel duraksamıştı.
“Görüyor musunuz? Işığı algılayabiliyor. Deri altında bir kıpırtı var!” asistan ışığı yakınca doktor yerinde geçip oturmuştu.
“Ne demek istiyorsunuz? Oğlum…”
“Bakın Gürsel Bey, birkaç teste soktuk oğlunuzu, ayrıca içeride en donanımlı makineler var ve kafa yapısı, göz yapısı hepsi kontrol edildi. Bebeğinizin göz çukurunu kaplayan deriyi ameliyatla alacağız. Elbette ayrıntılı testlerde yapılacak ancak söyleyebilirim ki oğlunuzun görme şansı var.” Evin kadının sözleriyle hızla yerinden kalkmıştı.
“Nasıl? Ama onun gözleri yok ki!” Evin heyecandan titrerken Gürsel hızla oğlanı genç kadının kucağından almıştı.
“Sakin ol Evin, doktor hanımı dinleyelim.”
“Duymadın mı Gürsel, oğlumun göreceğini söyledi. Nasıl olacak baksana gözleri yok oğlumun.” Kadın ağlarken doktor anlayışla genç kadına bakmıştı.
“Buna benzer vakalar sık olmasa da görüldü Evin Hanım. Oğlunuz ışığa tepki veriyor. Bunun açılıp bakılması gerekiyor. Ayrıntılı çekim yapıldıktan sonra daha net bilgi verebilirim ama görme olasılığı var diyebilirim. Sadece göz kapakları olmadığı için protez göz kapağı yapılacak. Şuanda iki gözün deri altı da tepki veriyor.”
“Nasıl?” Evin hıçkırarak ağlarken daha önce oğlunu doktora götürmediği onu karanlığa mahkûm ettiği için kendini suçlamaya başlamıştı.
“Benim yüzümden, daha önce doktora götürmeliydim. Benim yüzümden,” diyen kadına sıkıca sarılan genç adam üzgün bir şekilde karısına bakmıştı.
“Senin suçun yok Evin, ağlama artık. Bak çok geç olmadan tedavisini yaptıracağız.”
“Kocanız haklı Evin Hanım. Zaten oğlunuzu hemen ameliyat edemeyiz. Bu ameliyatı bebekken yapmaktan yana olmuyoruz. Bebeğinizin üç yaşını tamamlaması gerekiyor. Bu şekilde bizlerde gerekli testleri yapabiliriz.”
“Üç yaş mı? Araf zaten üç yaşına girecek.” Evin heyecanlanırken doktor onu onaylamıştı.
“Evet birkaç ay sonra üç yaşını dolduracak oğlunuz. Bu yüzden testleri hemen yapacağız. Bu gün olanlar genel durumu için bilgi almak içindi. Bu günlük yeter, iki gün sonra yeniden gelin ve diğer testleri yapalım. Araf bu gün çok yoruldu onu daha fazla yormayalım.”
“Teşekkür ederim Doktor Hanım, Allah sizden razı olsun.”
“Ben görevimi yapıyorum teşekkürler.”
“Çisil bu durumu biliyor mu?” Gürsel dayanamayarak sormuştu. Kadının o kadar ısrar etmesinden şüphelenmişti.
“Çisil Hanım oğlunuzun telefon flaşına olan tepkisini fark edince durumu bana anlattı. Bende görmeden bir şey söyleyemeyeceğimi bildirdim kendisine. Birkaç gündür gelip gelmediğinizi sordu ancak bu gün hastanede kendisini görmedim.”
“Anlıyorum, çok teşekkür ederiz Doktor Hanım. İki gün sonra buradayız.” İkili içlerinde ki karmaşık duygularla hastaneden çıkarken Evin kendini tutamayarak sessiz gözyaşı döküyordu. Hala inanamıyordu, onun engelli diye hor görülen bebeği sağlıklı olacaktı. Allah biliyordu ya onun için hiç sorun değildi, ölene kadar bebeğine bakardı ancak ilerde karşılaşabileceği zorlukları düşündükçe çok uykusuz geceler geçirmişti.
“Ağlama artık, sen ağladıkça Araf’ta huzursuz oluyor.” Arabaya binerek eve doğru yola çıktıklarında Evin sürekli oğlunu öpüp kokluyordu. Genç adamın telefonu çalınca Gürsel telefonu arabaya bağlayarak cevap vermişti.
“Efendim?”
“Neredesin sen? Kaç kez aradık neden cevap vermedin?”
“Bir şey mi oldu?” Gürsel abisi Erkan’ı geçiştirirken abisinin sözleriyle arabayı hemen sağa çekmişti.
“Asaf kız kaçırdı, nikahını kıydın!”
“Ne demek kız kaçırdı? Kim?”
“Sence?” Gürsel şaşkınlıkla yanında ki karısına bakarken birden kahkaha atmaya başlamıştı.
“Gerçekten yaptı mı bunu? Evlenmeye nasıl ikna etti? Konaktakiler kuduracak!”
“Çok konuşma senin eve geçiyoruz Naz’da anahtar varmış. Gelin artık evinize.”
“Bizimde size harika haberlerimiz var, yarım saate evde oluruz. Siz keyfinize bakın.” Evin şaşkın bir şekilde kocasına bakarken telefonu kapatan adama “Asaf abi evlendi mi?” dedi.
“Öyle görünüyor, sonunda yengeyi ikna etti demek.” Gürsel’in keyfi daha da artarken Evin oldukça şaşkındı. Asaf’ın evlenmesine seviniyordu. Üstelik Çisem ablasının kardeşiyle evlenmiş olmasıyla büyük mutluluktu. Genç adam yeniden arabayı çalıştırarak yola koyulurken radyodan keyifli bir müzik açmıştı. Evin olunun düzenli nefeslerinden onun uyuduğunu anlamıştı. Yakında o gözlerini kapatıp açtığında daha rahat onu anlayabilecekti. Araba yarım saatin sonunda evin önüne durduğunda genç kadın dikkatle aşağıya inmişti. Kapıya yöneldikleri sırada evin kapısı hızla açılmıştı. Onları görümcesi Azra karşılarken Evin gülümseyerek genç kadına bakmıştı.
“Hoş geldiniz,” diyen genç kadın Azra’nın uzanarak Araf’ı almasıyla rahat bir şekilde ayaklarını çıkarmıştı. Salonda müthiş bir ses vardı. Tüm kardeşler toplanmış keyifli sohbet ediyor, kahkahalar atıyordu.
“Hoş geldiniz!” Evin salona girdiğinde geniş ailesini gülümseyerek karşılamıştı.
“Asıl siz hoş geldiniz ne zamandır sizi bekliyoruz.” Ahmet abisi gülerek konuşurken Evin mahcup bir şekilde genç adama bakmıştı.
“Karımla uğraşma abi, zor bir gün geçirdik.”
“Hayırdır evladım ne oldu?” Gürsel annesinin sesini duyunca hızla ona dönmüştü. Onların geldiğini bilmiyordu. Evin kayınvalidesini görünce hızla kadının yanına giderek elini öpmüştü.
“Hoş geldin Sevim anne, ne zaman geldiniz?”
“Hoş buldum kızım. Asaf arayınca hemen yola çıktık. Siz neredeydiniz?” Sevim Hanım genç kadını dikkatle incelerken kızarık gözlerini görünce eliyle çenesini tutarak “Bak bakayım bana sen ağladın mı?” diye sordu. Kadının sorusuyla ortam birden sessizleşirken Evin tedirgin olmuştu. nereden geldiğini anlamadan Gürsel ensesinin sıkılmasıyla hızla bunu yapan kişiye dönmüştü.
“Kardeşim neden ağladı Gürsel, sana onu üzmeyeceksin demedim mi?” Erhan’ın sesi o kadar ciddi çıkmıştı ki Gürsel ve diğerleri şaşkınlıkla ona bakmıştı.
“Abi ne yapıyorsun?” Gürsel ensesini kurtarmak istese de başarılı olamamıştı. Evin kocasının haline üzülerek araya girmişti.
“Beni Gürsel ağlatmadı abi, bu gün hastaneye gittik ondan duygulandım sadece!” Erhan dikkatle genç kadına bakarken o gözlerde daha önce görmediği bir parlaklık görünce kardeşinin ensesini bırakmıştı.
“Sağ ol ya abi, ben söyleyince inanma ama gelin Hanım söyleyince hemen inan.”
“Zevzeklik etme, doktor ne dedi?” Erhan herkesi güldürürken salona Çisem’in girmesiyle ortam yeniden şenlenmişti. Cihangir Araf’ı görmesiyle annesinin kollarında neşeli sesler çıkarmaya başlamıştı.
“Çisem abla hoş geldin,” diyen Evin genç kadına sarılırken görümceleri araya girerek imalı tonda söylenmişti.
“Bak bak, eltisine nasıl sarılıyor. Hani bunlar geçinemezdi ne oldu?”
“Kızlarımın arasına girmeye kalkma Naz, onlar ebette iyi anlaşacak ki düşmanları çatlayacak.”
“En çokta Hesna yengem çatlayacak!” Gül’ün sözleriyle ortam yeniden sessizleşmişti. Genç kız farkında olmadan pot kırmıştı. Evin’in gözleri buğulanırken Gül hızla genç kadının elini tutmuştu.
“Ben öyle söylemek istememiştim Evin, yanlış anlama lütfen.” Evin annesinin ne kadar içten pazarlıklı olduğunu elbette biliyordu. Ancak hala alışamamıştı bu duruma.
“Sorun değil, annemi bende biliyorum.”
“Olsun yine de senin yanında bu şekilde konuşmamalıydım. Bize ne kadar kötü olsa da senin annen sonuçta.”
“Sorun değil Gül, kafana takma.” Ortamı değiştirmek için bu kez Çisem sormuştu.
“Doktor ne dedi Araf için?” genç kadının sorusuyla Evin heyecanla kocasına bakmıştı. Durumu onun anlatmasını istiyordu. Gürsel bu isteği görerek doktorun dediklerini anlatırken evde büyük bir sevinç oluşmuştu. Küçük çocuk elden ele dolaşırken sonunda dayanamayarak çığlığı basmıştı. Evin oğlunu alıp odasına çıkarken kardeşler koyu bir sohbete başlamıştı. Kızlar bir köşeye çekilmiş sohbet ederken erkekler iş hakkında konuşuyordu. Sevim Hanım ise köşesine çekilip torunlarıyla ilgileniyordu. Büyük oğlunun çocuklarını çok sık göremediği için fırsat buldukça onlarla ilgilenmek kadını utlu ediyordu. Gözleri büyük oğluna takılınca onunda yakında yeniden baba olması için dua etmeye başlamıştı. Oğlunun esmerliği, gelininin sarışınlığına baktıkça ikisinin çocuklarının ne kadar sevimli olabileceğini düşünmeden edemiyordu. Ama en büyük duası bu iki yaralı yüreğin birbirini iyi etmesiydi. Erhan Çisem’i, Çisem de oğlunu iyi edecekti ki oğlunun çoktan karısına kapıldığının farkındaydı. Şimdi Çisem’in oğluna tutulmasını bekleyecekti. Sevim Hanım bunun için uzun süre beklemeyeceğinden de emindi. Bu hislerinde de sonuna kadar haklıydı. Çisem zamanla ailesinin kıskançlık damarlarını sonuna kadar taşıdığına şahit olacaktı. En büyük rakibi de konakta onu bekliyordu.
****
Umarım beğenmişsinizdir. Yorumlarınızı bekliyorum. Özellikle uzun ve bölüm hakkında fikri olan okuyucularımın yorumlarını daha çok seviyorum. Şurası şöyle olsaydı iyi olurdu ya da bu şekilde yazmasaydın daha etkileyici olurdu dediğiniz yerleri yorumlayabilirsiniz. Sizlerin yorumları biz yazanları daha ileri seviyeye götürerek kendimizi geliştirmemize yardımcı oluyor. Anlayış için teşekkür ederim. Tekrardan şimdiden Bayramınız Mübarek olsun!
15. BÖLÜM <<<<<<——–>>>>>> 17. BÖLÜM
Harika ilk yorum benden galiba bölüm muhteşemdi evin ve görseli sevseydi favori çiftimiz çişim ve erken onları daha çok okumak istiyorum birde şu Hatice denen zati yüz ifadesini merak ediyorum
Çok çok çok sevindim yaaa umarım her şey iyi olur inşallah emeğine yüreğine sağlık
Emeğine sağlık Yazarcigim ❤️harikadyi bu çifte bayılıyorum ya ❤️Arafin görecek olması harika sabırsızlıkla bekliyorum:) Ay bu evlenmek için yer arıyormuş resmen 😀 ❤️ Defneye bayıldım başta kötü sandım ama ❤️Cisem’in kıskançlığını okuyacağız sanırım ama konakta şuan kimse yok o zaman şu evlendirmeye çalıştıkları kız konağa gelecek gibi 😡 Çisem ve Erhandan bir bebek bekliyoruz valla ama erken gibi 🙂 bu hastaneye yatan polisi merak ettim neden sınırını kontrol edemiyor acaba :/ ayrıca o Hülyayi hiç görmeyiz umarım dndndndndn
[…] 14. BÖLÜM >> 16. BÖLÜM […]
Çok güzeldi ellerine emeğine
Evin ve Gürsel de süper ilerliyor bakalım evin ne zaman birşeylet hissedecek
Acaba konakta bizi kim bekliyor
Bölümleri sabırsızlıkla bekliyorum
Şimdiden herkesin bayramı mübarek olsun
Şimdiden hayırlı bayramlar dilerim çokkk güzel emeğine yüreğine ellerine sağlık yazarcığım
Harika bir bölüm emeğine sağlık .
Çok güzel bir bölümdü yazarcim ellerine emeğine yüreğine aklına sağlık arafin gözlerinin açılmasına çok sevindim bakalım evinin eski eşinin ailesi bunu duyunca ne yapacak evin ve gürsel çok güzel bir çift olacak ki olmuşlar da senin de bayramın mübarek olsun yazarcim
Arafın gözleri inşallah iyi olur en çok buna üzülüyorum çisem ile Erhan ın aşık ve kıskanç hallerini çok merak ediyorum birde hülya konusu var tabi yeni bölümleri okumak için sabırsızlanıyorum
Emeğine sağlık canım, yine çok severek okudum.
Güzel olmuş yüreğime sağlık hayırlı bayramlar ❤️
Evin için güzel bir haber. Sevim hanım in dileği gerçekleşecek mi?
Herkese iyi bayramlar ☺️
Küçük Araf için güzel haberler geldi. Ah sonunda bir umutları var.
Hayırlı bayramlar
İnşallah Aracın gözleri açılınca kıymetli olmaz öbür aile için bir de tek erkek torunları Erhan ve Cisem artık birbirlerinin farkına varsın
[…] 16. BÖLÜM <<<<<<———->>>>>> […]
Ay ne güzel bir haber Arafın görebilecek olması ćok sevindim şimdi onu istemeyip nufusuna almayanlar düşünsün böyle özel bir çocuģu kaybettikleri ıçin .