S.S. Kalpler 19. Bölüm

Merhaba arkadaşlar. Akşama müsait olamayacağım için bölümü şimdi yayınlıyorum. Umarım seversiniz. Yorumlarınızı mutlaka bekliyorum. Sürpizli bir bölüm oldu sanki!

***

Genç adam arabayı kullanırken arada yanında oturan karısına kaçamak bakışlar atıyordu. Çisem karanlık yolları izlerken oldukça gergindi. Bu onun katıldığı ilk düğün olacaktı. Daha önce kendi düğünü hariç bir aşiret düğününe katılmadığı için ne yapması gerektiğini bilmiyordu.

“Yapmam gereken bir şey var mı Erhan, nasıl davranmam gerektiğini bilmiyorum.” Erhan karısının sözleriyle gülümsemişti.

“Kendin gibi ol, özel bir şey yapmana gerek yok. Sadece şunu unutma, oradaki en yetkili kadın sen olacaksın!” Erhan’ın sözlerine şaşıran genç kadın tek kaşını kaldırarak adama dönmüştü.

“Herkesin patronu benim yani öyle mi?” Erhan karısının muzip ses tonu karşısında kendini tutamayarak kahkaha atmıştı.

“Aynen öyle karıcım, oradaki patron sen olacaksın. Sana yanlış gelen şeyleri düzeltmekten geri durmamalısın. Adaletli olacağına inancım tam bu yüzden şüphem yok ama gereksiz cesarette göstermeni istemiyorum. Hala seni tanımayan çok kişi var. Bu düğünde senin kim olmadığını bilmeyenler bile kim olduğunu öğrenecek.” Çisem anladığını belli edercesine başını sallamıştı.

“Babaannen de düğüne geliyor sanırım, bana fırsat vereceğini sanmıyorum.”

“Onunla baş edeceğine eminim Hanım ağam.”

“Elimden geleni yaparım ağam!” Çisem’in sözleri adamı yine güldürmüştü. Araba büyük bir kalabalığın olduğu alanın dışında durduğunda Çisem yeniden kocasına dönmüştü.

“Açık alanda mı düğün olacak?” Erhan başını sallayarak genç kadını onaylarken Çisem’in gözüne alandan biraz uzakta yanan ateşler ve üzerinde ki kazanlar dikkatini çekmişti. Aşırı kalabalık olan düğünde takım elbiseliler, kuyumcudaki altınları aratmayacak çokluktaki takıları taşıyan şık kadınlar genç kadını şaşırtmıştı.

“Hadi inelim, dikkat çekmeye başladık.” Kocasının sözleriyle arabadan inmeden önce kısa bir süre daha adamlardan birinin kapısını açmasını beklemişti. Genç adam arabadan iner inmez karısının yanına giderek elini tutarken üzerlerindeki garip bakışlara anlam verememişti.

“Neden bize öyle bakıyorlar?”

“Neden bakmasınlar? Hanım ağalarının güzelliğine hayran kalmışlardır.” Erhan genç kadına göz kırparken Çisem utanarak bakışlarını kaçırmıştı. Genç adam alışılmışın dışında bir aşiret reisi gibi davranıyordu. Daha önce hiçbir ağa karısının elini tutarak düğünlere ya da bir eğlenceye katılmamıştı. Erhan bunu bilse de önemsememişti. Onun için kadının değeri bir adım arkasından gelmesinden çok kendisi ardından ilerlemesi yönündeydi. Onun karısı gerisinden değil, ya yanında ya da önünde yürümeliydi.

“Hoş gelmişen ağam, sende Hanım ağam,” düğün sahibi ikiliyi karşılarken genç kadın cevap vermeden başıyla adamı selamlamıştı. Bu tarz toplantılarda otomatikman ciddi kişiliğine bürünüyordu.

“Kızım?” Çisem Sevim hanımın seslenmesiyle ona dönerken hafif gülümsemişti. Sevim Hanım ise şaşkınlıkla kadının belindeki kemere bakıyordu. Bakışları oğluna kayarken Sevim hanımın yüzündeki endişeli bakış genç kadının dikkatinden kaçmamıştı.

“Bir şey mi oldu anne, neden yüzün endişeli?” Çisem kayınvalidesinin kulağına eğilip sorarken Sevim Hanım yutkunarak sessizce konuşmuştu.

“Kemeri sana Erhan mı verdi?”

“Evet, bunu takarsam altınları azaltacağını söyledi.” Sevim Hanım tedirgince etrafına bakınırken Çisem dayanamayarak sormuştu. “Neden korkuyorsun anne? Yanlış bir şey mi yaptım?”

“Yok kızım, bu kemeri bana kayınbabam vermişti. Bir kez takınca Nedret Hanım çok sinirlenmişti. Ondan sonra da hiç takmadım. Sonrada Erhan’ın karısı için kasaya kaldırılmıştı. Nedret Hanım sana laf söylerse aldırma. Nedense bu kemerden pek hoşlanmıyor.” Çisem anlayışla kadına bakarak koluna girmişti.

“Siz kadınlar bölümüne geçeceksiniz Çisem, bir sorun olursa bana haber edersin. Annem zaten yanında olacaktır.”

“Ne yani beni yalnız mı bırakıyorsun?”

“Ne haddime Hanım ağam, sadece benim yanımda sıkılmanı istemiyorum. Ağalarla iş konuşacağız.” Çisem başını sallayarak Sevim hanımın yönlendirmesiyle kendileri için ayrılan masaya geçmişti. En önde kalabalık bir masaydı bu ve tüm gözler çekinmeden genç kadının üzerine dönmüştü. Çisem odlukça vakur bir tavırla önce annesinin oturmasını istemiş, sonrada kendisi yanına geçip oturmuştu. Eğlence çoktan başlamıştı. Çisem alanda oynayanlara bakarken birden önüne birkaç kadın belirmişti.

“Hoş gelmişsen Hanım ağam, şeref vermişsen.” Çisem gülümseyerek “Hoş buldum, düğün sahibisiniz sanırım. Hayırlı olsun, Allah utandırmasın!” derken kadın hemen söze girmişti.

“Allah razı olsun hanımım, bir isteğiniz var mıdır?”

“Estağfurullah, sizler eğlencenize dönebilirsiniz.” Genç kadının sözleriyle diğer kadınlarla bir bir önüne geçip kadını selamlamıştı. Çisem içinden ne olduğunu anlamaya çalışırken Sevim Hanım gelininin şaşkınlığına gülmeden edememişti.

“Anne ben düğün sahibi değilim neden sürekli başımda bitiyorlar?” Sevim hanımın kulağına dert yanarken yaşlı kadın gülmüştü.

“Yeni hanımlarını tanımaya çalışıyorlar kızım, normal bir şey.”

“Ama düğünden bir şey anlamıyorum. İki eğlence izleyecektik.” Çisem’in sözleriyle Sevim Hanım kıkırdamıştı.

“O zaman uygun bir dilde kadınları uyarmalısın.” Çisem gözlerini kısarak kayınvalidesine bakarken yeni bir gurubun yanına yaklaştığını görünce derin bir nefes almıştı. Yavaş bir şekilde yerinden kalkarak kadınlara dönmüştü.

“Hanımlar, tanışma işini sonra yapsak. Buraya düğün için geldik, eğlenmek daha iyi olur. Hafta sonu konağa gelirsiniz hep birlikte sohbet ederiz.” Çisem’in sözleriyle herkes ona bakmıştı. Erkekler tarafı da bu konuşmayı duyarken Erhan karısına hayranlıkla bakmıştı.

“Peki Hanım ağam,”

“Hadi eğlenmenize bakın. Benim varlığım sizi rahatsız etmesin.” Genç kadının sözlerinden sonra oynamak isteyenler alana çıkmıştı. Hep birlikte eğlenmeye başlayan davetliler Çisem’in de eğlenmesini sağlıyordu.

“Hanımım sizde bize katılın.”

“Ben mi? ben pek beceremem ki!” Sevim hanıma bakan genç kadın kadının onayıyla yerinden doğrulmuştu. Normalde kalabalıkta oynamayı sevmeyen Çisem, orada sanki göreviymiş gibi kadınlara eşlik etmişti.

“Hanım ağa oynayacak, bakın ayağa kalktı!” kadınlar kendi aralarında fısıldarken halay müziğinin çalmasıyla genç kadın rahat bir nefes almıştı. Halay oynamayı severdi, keşke kız kardeşi de yanında olsa da birlikte oynasalardı…

Mendili eline alan genç kadın halayın başına geçtiğinde tüm bakışlar ona dönmüştü. Bazı kadınlar Çisem’in halay başı olmasına şaşırırken bazıları da merakla oynamasını bekliyordu. Genç kadın başta çekinerek başladığı halaya daha sonra kendini kaptırarak oynamaya başladığında genç kadını görebilmek için davetliler bir bir ayağa kalkıp izlemeye başlamıştı. Bir süre sonra müzik hareketlendikçe genç kadında hareketlerini hızlandırmıştı. Birçok kişi şaşkınlıkla sarışın kadının oynayışını izlerken oyuna erkeklerinde katılmasıyla Çisem tam bırakacaktı ki elindeki mendilin alındığı hissetti. Çisem başını elini tutan kişiye çevirdiğinde kocasıyla göz göze gelmiş ve gülümsemişti.

“Ağam, siz halay bilir miydiniz?” Çisem kocasına takılırken Erhan gülümseyerek başını iki yana sallamıştı.

“Baktım Hanım ağam eğleniyor dedim kocası olmadan eğlenmesi haksızlık. Bende ona katılayım dedim.”

“Başım gözüm üstüne ağam!” Çisem’in sözlerine içten bir şekilde gülen genç adam herkesi şaşkına çevirmişti. Davul zurna daha bir hareketlenirken Çisem yorulduğunu belli ederek kocasının elini sıkmıştı.

“Oturalım mı?” Erhan başını sallayarak karısını alıp halaydan çıkarken diğerleri sanki piller bitmiş bir şekilde yavaş yavaş dağılmaya başlamıştı.

“Maşallah kızım ne güzel oynuyorsun öyle!”

“Çisil olsaydı daha güzel olurdu, hamlamışız.” Erhan karısının alnını öperken davetlilerin ne düşündüğünü umursamamıştı.

“Ne yapıyorsun Erhan, herkes bize bakıyor.”

“Baksınlar, karımsın.” Utanan genç kadın bakışlarını kaçırırken Sevim Hanım gelininin elini tutarak masaya dönmüştü ki kayınvalidesinin öfkeli bakışlarıyla karşılaşmıştı. Nedret hanımın bakışları genç kadının belindeki altın kemerdeydi. Öyle öfkeli görünüyordu ki onun öfkesi genç kadının içini rahatlatmıştı. Sırf Nedret hanımı sinir etmek için bile bu kemeri her gün takabilirdi.

“Sen o kemeri nereden buldun?”

“Kocam verdi, bir sakıncası mı vardı?”

“O kemeri bir daha taktığını görmeyeceğim,” diyen yaşlı kadın bakışların kendilerine döndüğünü görünce susmak zorunda kalmıştı.

“Buna siz karar veremezsiniz. Ne zaman istersem o zaman takarım. Sonuçta bana ait.” Yaşlı kadın bir şey söylemeden oradan hızlı adımlarla ayrılırken bastonunun sesi Çisem’in kafasının içinde yankılanmıştı.

“Anne ben bir lavaboya gitsem, biri bana eşlik edebilir mi?” Çisem kendini toparlamak için sorarken Sevim Hanım genç kadını onaylayarak elini kaldırmış yanlarına daha önce tanımadığı bir kadın gelmişti.

“Buyur hanımım!”

“Hanım ağana lavaboya kadar eşlik et kızım, sonrada buraya getirirsin.”

“Peki hanımım… Buyur hanım ağam bu taraftan.” Genç kadın takip eden Çisem kocasının göz hapsindeydi. Erhan karısının ayaklanıp eve doğru ilerlediğini görünce telefonundan genç kadına mesaj atmıştı. Çisem lavaboya geçtiğini belirten mesaj attığındaysa genç adam önüne dönmüştü.

“Hanım ağamın buralı olmadığını duymuştuk ağam! Ama halayı neredeyse bizimkiler kadar iyi oynuyor.”

“Öyle, buralı değil.” Erhan ikici soruyu yanıtsız bırakırken adamlardan biri devam etmişti.

“Duyduğumuza göre Han’da ofis açacakmış. Bu uygun mudur ağam?”

“Niye uygun olmasın, Hanım ağanız işinde başarılı bir avukat. Birçok yardıma ihtiyacı olan kişiye yardım edecektir. Ayrıca şirketin hukuk bölümünü Hanım ağanızın emrine vereceğim.”

“Aman ağam, ne edersin!”

“Neyi uygun görüyorsam onu ediyorum. Ayrıca son yıllarda bizim hukuk bölümü doğru düzgün dava kazanamaz oldu. Kendi elleriyle şirketin rakiplerine dava verir oldular. Sizce de bu durum garip değil mi?”

“Ne demek istiyorsun ağam, bizim avukatlar bilerek mi davaları kaybediyor.”

“Ben söylemedim sen söyledin, öyle mi?” Erhan’ın sorusuyla adam bakışlarını kaçırmıştı. Bu durum geldiğinden beri genç adamın dikkatini çekiyordu. Kendilerinin kazanması muhtemel davaların çoğu kaybedilmişti. İster istemez adamın dikkatini çekmişti.

“Neyse ağam bunun yeri burası değil, sonra ayrıntılı konuşuruz.” Erhan adamın geri adım atmasıyla başını sallamıştı. Birkaç dakika sonra ise gelin damadın alana gelmesiyle eğlence farklı bir boyut kazanmıştı. Çalışanlar yemekleri dağıtıyor, oynamak isteyen oynuyordu. Nikah Erhan ve başka bir ağanın şahitliğinde kıyılırken genç adam hala geri dönmeyen karısını merak ederek eve doğru ilerlemişti.

Genç kadın lavaboya girdiğinde her şey yolundaydı. Ancak bir süre sonra dışarı çıkmak istediğinde kapının kilitli olması onu şaşırtmamıştı. Nedret hanımdan bir hamle bekliyordu ancak böyle bir hamle beklemediği aşikardı. Seslense rezil olacaktı biliyordu ancak burada bu şekilde kalamayacağını da biliyordu. Erhan’a mesaj atmak istediğinde telefonu elinden kayıp yere düşüp kapanmıştı. Sinirle söylenirken her şeyin üst üste gelmesi genç kadını çileden çıkarmak üzereydi.

“Hanımın nerede?” kapı dışında duyduğu seslen Çisem hızla kapıya vurmuştu.

“Buradayım!” Çisem lavabonun dışında kiminle konuştuğunu bilmediği birine kendisini soran kocasının sesini duyunca rahatlamıştı. Neyse ki yokluğunu hisseden birileri vardı.

“Kapı neden kilitli!” Erhan’ın sert sesiyle kapı birden açılmıştı. Genç adam karısını baştan aşağıya kontrol ederken dişlerini sıkmaya başladı.

“İyi misin?”

“İyiyim merak etme!”

“Kim yaptı bunu? Seni buraya kim cesaret edebilir?” Erhan’ın öfkeli gözleri kapı ağzında ki kadını bulunca kadın korkuyla birkaç adım geri çekilmişti.

“Sakin ol sorun değil. Hadi düğüne katılalım.”

“Bunun hesabını verecekler. Ya nerede olduğunu bilmeseydim ne olacaktı? Ayrıca neden seslenmedin?”

“Rezillik mi çıksaydı Erhan, Hanım ağalarının tuvalete kilitli kaldığını duyduklarında ne olacaktı? Düğünün mahvolmasına izin veremem. Hadi çıkalım.” Erhan burnundan soluyordu.

“Önce odalardan birine geçelim üzerini düzenle dağılmış görünüyorsun.”

“Tamam sen beni burada bekle ben şurada üzerimi halledip geliyorum.” Erhan kapı dışında karısını beklerken genç kadın boş olduğunu düşündüğü odaya hızlı bir girip yapmıştı. Üzerini düzenlemek isterken yatakta uzanan yaşlı kadınla göz göze gelince mahcup bir şekilde ona baktı.

“Kusura bakmayın odanın boş olduğunu sanıyordum.” Alnının ortasında farklı bir dövme bulunan yaşlı kadın Çisem’i baştan aşağıya süzerken gözlerini kısarak sormuştu.

“Kimsin sen? O kemerin sende ne işi var?” Çisem kadının sorusuyla duraksamıştı. Nedense belindeki kemeri görenler garipleşiyordu.

“Çisem Günay, Hikmet Günay’ın geliniyim.” Yaşlı kadın şaşkınlıkla genç kadına bakmıştı.

“Eslem’in oğlu Hikmet’in mi?” Çisem kaşlarını çatarken başını iki yana sallamıştı.

“Hayır Nedret’in oğlu Hikmet!” yaşlı kadın babaannenin adını duyunca ağzından tükürürcesine tıslamıştı.

“Anma o uğursuzun adını bu odada!” Çisem şaşkınlıkla kadına bakarken merakla sormuştu.

“Eslem kim?” kadın birden duraksayarak genç kadına bakmıştı.

“Kimsin sen odamda ne işin var?” Çisem şaşkınlıkla kadına bakarken yaşlı kadının aklının gidip geldiğini anlamıştı.

“Ben Çisem, senin adın ne?”

“Benim adım… Benim adım…” yaşlı kadın duraksadığında Çisem emin olmuştu.

“Neden bu kadar geciktin?” Erhan odanın kapısını açıp içeri girdiğinde karısını yaşlı bir kadınla konuşurken bulmuştu.

“Hasan senin burada ne işin var? Nedret cadısı seni nasıl oldu da gönderdi?” Erhan kadının sorusuyla duraksamıştı.

“Hasan kim?” karsısının sözleriyle ona dönerek “Dedem,” diye cevaplarken Çisem anladığını belirtircesine başını sallamıştı.

“Peki Eslem kim?” Erhan gözlerini kısarak yaşlı kadına baktı.

“Bilmem daha önce adını duymamıştım. Eslem kim?” yaşlı kadın ‘Eslem’ adını duyunca sinirle Erhan’a bakmıştı.

“Senin yüzünden öldü bacım, senin uğursuz karın yüzünden genç yaşında kara topraklara girdi. Hepsi senin yüzünden!” yaşlı kadın Erhan’a saydırırken Erhan şaşkınlıkla ne yapacağını bilememişti. Neyse ki dışarıda çalan müzik kadının sesini bastırıyordu. İkili hızla odadan çıkarken kadının sesi bir süre sonra kesilmişti.

“Eslem kim Erhan, kadın kim olduğumu öğrendiğinde Eslem’in oğlu mu diye sordu?” Erhan karısının sözleriyle duraksarken gözlerini kısıp genç kadına bakmıştı.

“Ona kim olduğunu söyledin ki?”

“Seni tanımaz diye Hikmet Günay’ın gelini olduğumu söyledim. O da Eslem’in Hikmet mi diye sordu.”

“Öyle sorduğuna emin misin?” genç kadın hızla başını sallarken Erhan karısının elini tutarak hızla çıkışa yönelmişti. Yanlarından üzeri şerbet bardakları olan tepsiyle geçen çalışanı görünce onu durdurarak çalışanın bir şey söylemesini beklemeden iki bardaktan birini kendine birini de karısına içirmişti. Genç adam o kadar düşünceliydi ki ne çalışanın sözlerini duymuş ne de kadının büyüyen gözlerini görmüştü.

“Neler oluyor Erhan, ben bir şey anlamadım.”

“Eve gidince konuşuruz. Hadi çıkalım buradan.”

“Şimdi gidersek ayıp olmaz mı daha düğün bitmedi.” Erhan omzunu silkerken takı törenine başlandığını görünce hızlı birkaç adımda ön sıraya geçip karısı ve kendi adına akıtma takısını takmıştı.

“Anne biz konağa dönüyoruz.”

“Bu saatte mi, daha erken evladım.” Sevim Hanım şaşkın bir şekilde oğluna bakarken Erhan kendinde olan değişimi hissetmeye başlamıştı.

“Çocukları merak ettin anne, gitsek iyi olur.” Genç adam gerginlikle boynunda ki kravatı çekiştirirken Çisem’in elini tutarak hızla arabasına yönelmişti. Şoförlere annesi ve ailenin diğer üyelerini getirmeleri konusunda uyarırken ikili arabaya binerek yola koyulmuştu.

“Kahretsin!”

“Ne oldu,” Çisem adamın değişen ifadesi karşısında şaşırmıştı. Bir süre kocasına bakarken arabanın içinin sıcak olduğunu düşünerek penceresini aşağıya indirmişti.

“Hava birden sıcakladı mı bana mı öyle geliyor?” Çisem’in sorusuyla genç adamın alnında terler oluşmaya başlamıştı. Bedeni sıcakla yanarken dişlerini sıkmaya başlamıştı.

“Çisem, konağa gidice konuşuruz.” Genç kadın konuşmadan gülümsemeye başlamıştı. Garip bir şekilde kendisini sarhoş hissediyordu.

“Biz içtik mi? Ama ben içki içmem ki günah!” Çisem’in gülerek söylediği sözlerle Erhan başlarının dertte olduğunu anlamıştı. Elleri direksiyonu daha fazla sıkarken Çisem kocasına yaklaşarak yanağını öpmüştü.

“Bu gün çok yakışıklı olmuşsun.”

“Çisem rahat dursan iyi edersin. Kendime hakim olamayabilirim.”

“Neden hakim olacaksın ki?” Çisem sevimli bir şekilde gülerek başını adamın omzuna koyarken Erhan sabır çekmeye başlamıştı. Araba konağın bahçesine ani fren yaparken genç adam hızla arabadan inip karısının kapısını açarak onu dairelerine çıkarmıştı. İçeride olan kadın aklına geldiğinde Erhan daireye girmekten vazgeçerek eskiden kullandığı ama şimdi boş olan diğer odasına doğru hızlı adımlarla ilerledi. Odaya gidene kadar Çisem’in eli kolu rahat durmamıştı. Genç kadın kocasına sokulup dururken Erhan sabır üzerine sabır çekiyordu. Bu hissi daha önceden yaşadığı için biliyordu. Kendi kendine söylenirken nasıl böyle bir duruma düştüklerini anlamaya çalışıyordu.

“Çisem sakin ol! Hadi banyoya girip soğuk bir duş al.”

“Sende gelecek misin?” genç adam karısının sorusuyla şaşkına dönmüştü. Zaten bedeni iyice yanmaya başlamıştı. Bir süre sonra daha da ilacın etkisine gireceğini bildiğinden tedirgindi.

“Hadi Çisem, banyoya!” genç adam kadını soğuk duşun altına sokmak isterken kendi gibi ilacın etkisinde olan karısı birden boynuna sarılarak burnunu adamın boynuna gömüştü. 

“Erhan bedenim yanıyor! Ne oluyor bana!” mayışmış bir şekilde soran genç kadın adamın daha fazla kendisine hakim olamamasına neden olmuştu. Genç adam artık dayanacak durumu geçmişti. Ne kadar kendine hakim olmaya çalışsa da başarılı olamayacağının biliyordu. Bedeni cayır cayır yanıyordu. Damarında ki afrodizyak kanını kaynatırken karısının da aynı durumda olduğunu biliyordu. Düşünme yetisini artık kaybetmişti. Ne ara karısını öpmeye başlamış, ne ara üzerindekilerden kurtulmuşlardı hiç birini hatırlamıyordu. Anlaşılan bu akşam gelin ve damat için hazırlanan afrodizyaklı şerbet Erhan ağalarına ve Hanım ağalarına yarayacaktı!

***

Genç adam sabah erkenden kalkıp karısını uyandırmadan odadan çıkarken mutfağa geçerek dolabın üzerine erkenden çıktığına dair not bırakmıştı. Üzerine çalıştıkları davada yeni bir operasyon yapılacaktı ve Gürsel ile Suat bu operasyona birlikte katılacakları. Notunu yazıp dolaba yapıştırdıktan sonra sessizce evden ayrılırken Suat’ı arayarak yoldan onu alacağını söylemişti. Arabasına bindiği gibi yola koyulan genç adam bir hafta sonra yıllık iznini kullanmayı düşünüyordu. Araf’ın ameliyatı için gün alacaklardı ve bu zamanda karısını yalnız bırakmak istemiyordu.

“Karım!” genç adam kendi kendine mırıldanırken içine büyük bir mutluluk yayılmıştı. Abisi akşam arayarak şirkete uğramasını da söyleyince gün boyu oldukça yoğun olacaktı.

“Nerede kaldın Gürsel, ağaç oldum.” Arabayı kardeşinin önüne durdurarak binmesini beklerken Suat söylenerek kapıyı kapatmıştı.

“Geldim işte ne bu acele?”

“Bir ip ucu yakalamış olabiliriz. Acele merkeze geçmemiz gerek.”

“Sence de biraz kolay olmadı mı? Onca yıl hiç ip ucu yokken birden biri çıkıyor ve davayla alakalı bilgi sahibi olduğunu söylüyor. Sence de garip değil mi?”

“Bende şüphelendim ancak yabana atılacak bir durum değil. Yanlış bilgi dahi olsa bizi bir yerlere götürebilir.”

“Ya da tuzağa çekebilir. Sende biliyorsun bu davanın ne kadar kritik olduğunu. Önceki amirin şehit edildiğini unutmamalısın.”

“Biliyorum Gürsel, bu yüzden daha dikkatli olmamız gerekiyor.”

“İçimizde hain olabilir Suat, Yonca öğretmenin hastanede olmadığını kimse bilmemeli. Hem onun hem bizimkiler için tehlikeli olabilir.”

“Abimle konuşurum, güvenliği arttırır.” İkili merkeze vardığında onları bekleyen ekip arkadaşlarının yanına gitmişlerdi.

“Nasılsın damat, yenge Hanım nasıl?” Cem’in sorusuyla bakışlar Gürsel’e dönmüştü.

“Sana ne Cem, işimize bakalım.” Gürsel’in çıkışmasıyla diğerleri aynı anda “Ooo” diye tezahürat yapmıştı.

“Arkadaşlar sessiz olalım, ne oluyor burada?” Hülya’nın gelmesiyle Defne öne çıkarak neşeyle şakımıştı.

“Gürsel komiserin evliliğini kutluyorduk komiserim.” Defne’nin sözleriyle Hülya’nın rengi atarken yutkunarak “Ne evliliği?” diye sordu.

“Duymadınız mı komiserim, Gürsel komiserim evlendi. Çok güzel bir yengemiz oldu!” Kemal’in söze girmesiyle Gürsel arkadaşının ensesine vurmuştu.

“Sana ne lan benim karımın güzelliğinden?” Gürsel’in çıkışmasıyla arkadaşları gülerken Hülya öfkeyle sormuştu.

“Sen evlendin mi? neden biz bilmiyoruz?”

“Evet evlendim, neden size haber vereyim ki?” Gürsel’in soğuk sesiyle genç kadın bir adım gerilemişti. Gözleri ağlamak üzere hemen dolmuştu. Gürsel arkadaşlarına dönerek “Amirin yanına gidelim, operasyon hakkında bilgi verecekti,” dediğinde kardeşiyle birlikte öne geçerken diğer arkadaşları onları takip etmişti.

“Acımasız olmadı mı biraz sözlerin?” Suat’ın sorusuyla Gürsel omzunu silkmişti.

“Kaç kez uyardım, haddi olmayan şeylere karışmasın.”

“O kadın seni seviyordu!” Gürsel durarak kardeşinin özlerine kızgın bir şekilde bakmıştı.

“Beni ilgilendiren bir durum yok. O kadın iki yıl önce İlhan’ı da seviyordu.” Suat şehit olan ekip arkadaşını hatırlayınca yüzünü asmıştı.

“Haklısın, yine de daha düzgün söyleyebilirdin.” Gürsel derin bir nefes alarak amirinin kapısını tıklatmıştı. Bir saatlik bir toplantıdan sonra ekip hazırlıklarını yaparak operasyon için merkezden ayrılmıştı. Oldukça kalabalık bir ekiple çıktıkları operasyonda sıcak temas olacağının hepsi farkındaydı.

“Arkadaşlar dikkatli olalım.” Baş komiserin uyarısıyla herkes yerlerine dağılırken adamların toplanma zamanını beklemeye başladılar. Aldıkları ihbara göre birkaç çocuğu kaçak yollarla yurtdışına kaçırılacaktı. Onlara engel olmak için ve diğer kaçakçıları yakalamak için titiz bir plan hazırlanmıştı. Bahsedilen tekne kenara yaklaşırken herkes pür dikkat uzaktan yaklaşan arabaları izlemeye başlamıştı. Bir süre sonra minibüs tarzı bir arabadan birçok çocuk indirilerek tekneye doğru çekiştirilmeye başlandığında birden polis ışıkları yanmış ve amir tarafından adamların çevresi sarılmıştı.

“Etrafınız sarıldı, atın silahlarınızı teslim olun!” polisin uyarısına aldırış etmeyen adamlar arabaların arkasına gizlenerek ateş etmeye başladığında Suat ve Gürsel endişeyle birbirine bakmıştı. Onlara istedikleri gibi karşılık veremezlerdi. Çocukları siper eden adamlar kaçmak için arabalara yöneldiğinde Suat ve Gürsel aynı anda arabaların tekerlerine ateş edip hareket etmelerini engellemişti. Polisler yavaşça adamlara yaklaşırken bazıları tekneyle kaçmak için denize doğru koşmuş ama sahil güvenliğinde operasyona dahil olmasıyla kaçacak yerleri kalmamıştı. Sıcak çatışmadan birçoğu etkisiz hale getirilirken çocukları siper eden birkaç adam ikna edilmeye çalışılıyordu.

“Direnmeyin buradan sağ çıkamazsınız.”

“O zaman onlarda bizimle ölür!” adamın sözleriyle iki kardeş öfkelenmişti.

“Son kez uyarıyorum, at silahınız teslim ol.” Adamın alnında oluşan kırmızı ışıkla diğer arkadaşı panikle etrafına bakınmaya başlamıştı.

“Sıkarım kafasına yaklaşmayın.” Eğilerek iyice çocuğun arkasına saklanan adam çocukların korkudan ağlamaya başlamasıyla iyice çileden çıkmıştı. Gürsel nişancılıkta iyi olduğu için kendisine uygun bir pozisyon ayarlayarak adamı hedef aldı. İlk boşluğunda adamı indirirken çocuk koşarak polislere doğru gitmişti. Çocuğu hemen güvenlik çemberinin içine alan polisler diğer adamlara odaklanmıştı. Uyarılara uymayan diğer adamlar da yaralı bir şekilde yakalanırken Gürsel derin bir rahatlamayla yerinden çıkmıştı.

“Oğlum yaralanmışsın niye söylemiyorsun?” Suat’ın öne çıkmasıyla Gürsel koluna bakmıştı. Genç adam yaralandığının farkında bile değildi.

“Anlamadım ki sana söyleyeyim.”

“Sen normal değilsin Gürsel, hadi sağlık ekiplerinin yanına gidelim.” Genç adam kardeşiyle birlikte ambulansın yanına giderken diğerleri de Gürsel’in başına dikilmişti.

“Sizin işiniz yok mu benim başıma dikildiniz? Gidin toplayın şu şerefsizleri.” Genç adamın koluna pansuman yapılırken sağlık görevlisinin “Hastaneye gelmeniz gerekiyor, kurşun derine girmiş kemiğe zarar verip vermediğini anlamak için film çekilmesi lazım.” Gürsel adamı onaylarken ağrı kesicinin yapılmasıyla biraz olsun sızısı kesilmişti. Kolundan akan kan yüzünden kalın bir sargıyla kolu sarılmıştı.

“Akşama geç kalacağım anlaşılan, Evin beni bekleyecekti. Yemek yapma diye not yazmıştım,” diye hayıflanan genç adam düşünceli bir şekilde kardeşine baktı.

“Suat yengeni ara yemek yapsın. Akşamki plan iptal oldu anlaşılan.” Gürsel’in sözleriyle genç adam Evin’i aramıştı.

“Alo yenge, Gürsel akşam geç gelecek. Yemeğe çıkacakmışsınız sanırım başka zaman çıkarız dedi!”

“…”

“Yok yenge vurulduğu için hastaneye gidecek,” diyen adamla Gürsel gözlerini büyüterek kardeşine bakmıştı. Karşıdan karısının endişeli sesini duyunca yerinden kalkarak Suat’ın kafasına vurmuştu.

“Ne yapıyorsun Suat, böyle mi söylenir?” Suat kafasını tutarak telefonu genç adama uzatmıştı.

“Al o zaman sen konuş karınla, beni niye aratıyorsun?”

“Hasbin Allah,” Gürsel telefonu alarak karısının telaşlı sesini duyunca gözlerini kapatmıştı.

“Ben iyiyim Evin, sadece pansuman yapılacak. Sakin olur musun?” adamın konuşmasıyla karşıda kısa bir sessizlik olmuştu.

“Gerçekten iyi misin?”

“İyi olmasam seninle nasıl konuşayım hayatım. Hadi üzülme… Birkaç saate evde olurum ben.” Evin’i ikna ederek telefonu kapatan genç adam sinirli bir şekilde kardeşine bakmıştı.

“Bakma bana öyle? Ne bileyim ağzımdan çıkıverdi işte.”

“Ya sabır,” diyen Gürsel arabasına binerek hastanenin yolunu tutmuştu. Ambulansı beklerse daha çok zaman kaybedecekti. Geriye kalan polisler ortamı toparlarken Suat kardeşini hastaneye götürerek koluna baktırmıştı. Kurşun kemiğe gelmediği için dikiş atılarak eve gönderilen genç adam Suat’la birlikle eve geçmişti.

Genç kadın kucağında oğluyla endişeli bir şekilde salonda dolanırken aklında ne yemek vardı ne de başka bir şey. İstediği tek şey kocasının sağ salim kapıdan içeriye girmesiydi. Gürsel ile konuşmasının üzerinden üç saat geçmişti. Duvardaki saate baktığında zamanın hiç geçmediğini düşünüyordu ki kapı zili çalınca oğlunu yere bırakarak hızla dış kapıyı açmaya gitti. Kapıyı açtığında kocasını görmeyi beklerken daha önce görmediği bir kadını kapısında bulunca kaşlarını çatmıştı.

“Buyurun, birine mi baktınız?” genç kadın kendisine gözlerini dikerek bakan kadına aynı şekilde karşılık verirken cevap alamadığı için gözlerini kısarak devam etmişti.

“Evin sen misin?” Evin kadının soğuk ses tonu karşısında başını dikerek cevap vermişti.

“Kimin sorduğuna bağlı, siz kimsiniz?” Evin kadının öfkeyle soluklandığını görünce dişlerini sıkarak hızla kapıyı kapatmıştı. Eli korkuyla kalbine giderken neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Ayrıca kadının güvenlikten geçerek nasıl evinin kapısına kadar geldiğini de merak etmişti. Eline telefonunu alarak kocasını ararken birkaç dakika sonra kapının açılmasıyla hızla arkasına dönmüştü. Endişeyle kapıdan içeriye giren kişiye bakarken yutkunarak derin bir nefes aldı.

“Ne oldu?” genç kadın kapıdan içeriye giren kocasını görünce gözleri yaşararak hızla adamın boynuna sarılmıştı.

“Çok korktum!” Gürsel karısının korkusunun kendiyle alakalı olmadığını anlayarak geri çekilirken kapıdan içeriye giren kardeşi ve yanında ki kadını görünce kaşları çatılmıştı.

“Senin burada ne işin var?”

***

Evet sizce neler oluyor? İki çiftimizde bayağı aksiyonlu bu bölümde. 🙂 Yorumlar pamuk parmakların ucunda. Hikaye hakkında fikirlerinizi bekliyorum.

18. BÖLÜM <<<<<<——->>>>>> 20. BÖLÜM

30490cookie-checkS.S. Kalpler 19. Bölüm

23 yorum

  1. Erhan ve çişem çok güldüm ya bir şerbetle bunlar tamam.
    Eslemi merak ettim.
    Gürsel geldi ama sürpriz şu terslediği polis olabilir gibi

  2. Ay inanmıyorum resmen yanlış içeceği içtiler 😀 bebek gelir artık bir tane 🙂 kesin Hülya hain ve eve gelen de o ya 😡 . Esme Hikmet Bey’in annesi ve annesi sandığı kadın yüzünden ölmüş mü :'( 🙁 iyi ama asıl kötü olan amca başkasının çocuğu sanıyorlardı Hikmet bey de Nedret ve kocasının ama tam tersiymis öyle 😮 bu Nedret kuma mıydı acaba ya da Eşme kumaydi ve kadını bir şekilde öldürdü Hikmet de onun oğlu diye ondan ve onun çocuklarından nefret ediyor :O

    1. Şerbet kime niyet kime kısmet bakalım neler olacak umarım iyi olur yazarcım çok eylendim eline sağlık

  3. Erhan ve cisem çok güldüm ya kime niyet kime kısmet olmuş sabah uyandıklarında ne yapacaklar çok merak ettim eve gelen hülya galiba görselin evlendigine inanmadı kontrole geldi kesin eslem kim onu tam çözemedim yeni bölümü bekliyor olacağım çok güzel bir bölümdü yazarcim ellerine emeğine yüreğine aklına sağlık

  4. Ay ne güzel kaptırdık gidiyorduk, yanlışlıkla aradıkları hala’yı buldular, tâbi bizimkiler de böyle afrodizyak icmeselerdi daha beraber olamazlardı.Gürseli rahatsız edeceğe benziyor bu kadın

  5. Başka türlü kolay kolay aile olmayacaklardı şerbet iyi geldi harika bir bölüm dü emeğine yüreğine ellerine sağlık yazarcığım

  6. Onlar ermiş muradına diyelim yada erhan ağam mı desek
    Kim ki bu kadın şimdi yine
    Ellerine emeğine sağlık çok güzeldi her zaman ki gibi

    1. Gelen kadın evini üzmese bari olur olmadık konuşur gürsel ile arasında birşeyler olmuş gibi yapıp kızı üzecek gibime geliyor, erhabla çisem çok güldüm o altın kemerin sırrı ne çok merak ediyorum önümüzdeki hafta yı merakla bekliyorum

  7. Kesin komser kadın geldi huzurlarını kaçırıcak gurursuz
    Emeğine yüreğine sağlık canım harikaydı

  8. Ortalık toz duman oldu bu Hülyayıda hiç sevmedim bir o eksikti ne böyle insanlarfan çektikleri bu kardeşlerin her birinin peşinde ayrı bela anlamadımki adam evlenmiş daha neyi sorguluyorsun

  9. Yaşlı kadın birşeyler konuştu Erhan ın kafası karıştı. Altın kemer de birilerini sinirlendirdi iyi de oldu. Gelin damat içeceğini ne yaptılar.

    Evin için endişelendim. Kadın bişey yapmasa. Zamanında yetiştiler.

  10. Çok güzel bölümdü eline emeğine sağlık canım yeni bölüm nezaman gelir meraktan öleceğim

  11. Ohh bee iyi ki o şerbeti içtiler yoksa bunların birlikte olacakları yoktu
    Çözülecek gizemler için çok heyecanlıyım halayı da merak ettim Gürselle Evinin sanki 40 yıllık karı kocaymış gibi davranmalarına bayılıyorum hele bir kaç bölüm önce Gürsel fırsatını buldum nikahı bastım demesi beni gülümsetmişti emeklerine sağlık sevgili yazarım ❤️

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir