21. Bölüm

Herkese merhaba arkadaşlar. Öncelikle dedem için geçmiş olsun dileklerinde bulunan ve dua eden herkese çok teşekkür ederim. Uzun sayılabilecek bir aradan sonra yeniden bölümlere başladık. Dedemi merak edenler için şimdilik iyi çok şükür. Ama yaşlılıktan dolayı bir anı diğerini tutmayabiliyor. Dolayısıyla hala hasta. Neyse bölüme geçelim Umarım seversiniz. Keyifli okumalar!

***

Genç adam kardeşinin değişen ifadesiyle kaşlarını çatmıştı. Dış kapıyı geri kapatarak Gürsel’e döndü. Asaf’ın hareketiyle Suat’ta kardeşine dönmüştü.

“Ne oluyor neden yüzünün rengi attı?” Gürsel’in bakışları kocasının yanında merakla kendisine bakan Çisil’e kaymıştı.

“Soner, hapisten çıkmış,” Çisil eski eniştesinin adını duyunca gerilmişti. Duydukları kanını öfkeyle kaplarken farkında olmadan sesini yükseltti.

“Nasıl çıktı? Abimi, öldürmeye çalıştı o adam nasıl çıkar?” Çisil sinirle konuşurken Asaf karısını tutarak kendine çekmişti.

“Cinayete teşebbüs suçu kanıtlanamamıştı biliyorsunuz. Sadece dolandırıcılıktan içeri girmişti. Hastanenize olan borcunu ödediği için tutuksuz yargılama talebi kabul edilmiş.”

“Nasıl olur?” Çisil bakışlarını iki polisin üzerine gezdirirken Asaf “Sakin ol hayatım,” diyerek karısını teselli etmeye çalışmıştı.

“Nasıl sakin olayım Asaf, o adam dışarıdayken abimde, bizde güvende değiliz. Ablam bu olanı duyarsa ne hale gelir bilmiyor musun?” Çisil kocasına çıkışırken Asaf karısını sakinleştirmeye çalışıyordu. Evin olanlara anlam veremezken ağlayan oğlunu susturmak için bebeği yukarıya odasına çıkardı.

“Abimin haberi olduğuna eminim Çisil, sakin mi olsan biraz. Erhan ağayı hafife alma istersen. Erhan abim karısına ve çocuklarına gelebilecek tüm tehlikeleri önceden hesaplar. Ona göre önlem alır.” Çisil Asaf’ın haklı olmasını umarak kapıya doğru yönelmişti.

“Nereye gidiyorsun?”

“Ailemin yanına, abimlerin bu olanlardan haberi olmalı. Önlemlerini almak zorundalar.” Çisil oldukça endişeli bir şekilde kapıdan çıkıp giderken Asaf kardeşine “Sonra görüşürüz, haber edersin gelişmeden,” diyerek karısının peşine takılmıştı. Suat Gürsel’e dönerek olumsuz bir şekilde bakarken yarı aralık olan kapıya dönerek “Ben eve geçip üzerimi değiştireceğim. Oradan da merkeze geçerim sende iyi dinlen,” dedi. Gürsel evden çıkıp giden kardeşlerinin arkasından sıkıntıyla bakarken Evin kucağında Araf ile aşağıya inmişti.

“Abimler gitti mi?” Gürsel karısına dönerek hafif gülümsemişti.

“Kaldık yine baş başa karıcım,” dediğinde Evin utanarak bakışlarını kaçırmıştı.

“Sen Araf’ı tut istersen bende kahvaltıyı hazırlayayım.” Evin adam itiraz edemeden küçük oğlanı adamın kucağına bırakarak hızla mutfağa geçmişti. Gürsel iç çekerek karısının ardından bakarken yüzüne değen küçük elle gülümseyerek Araf’a bakmıştı.

“Oğlum, sen acıktın mı? Baba sana yemek yedirsin mi?” Araf eliyle genç adamın yüzünü kavrarken Gürsel’in hatlarını öğrenmeye çalışır gibi davranıyordu.

“Baba…” Gürsel duyduğu şeyle şaşkına dönmüştü. Araf’ın konuşması genç adamı oldukça heyecanlandırmıştı.

“Oğlum sen konuştun mu? Evin buraya gel!” Gürsel karısına seslenirken genç kadın endişeyle salona koşmuştu.

“Ne oldu?”

“Araf, konuştu!” diyen adam oldukça heyecanlıydı.

“Konuştu mu?” genç kadın heyecanla kocasının kucağında ki oğlunu alırken sanki onu görecekmiş gibi yüzüne bakmıştı.

“Araf, oğlum!” Evin’in şefkatli sesini duyan çocuk annesine gülücük saçarken Gürsel araya girmişti.

“Baba… Hadi oğlum baba de!” dediğinde Araf sesin geldiği yöne başını çevirerek gülüşüne devam etmişti.

“Baba, baba!” Gürsel inatla Araf’ı konuşturmaya çalıştıkça küçük oğlan daha da neşeli kahkahalar atmaya başlamıştı. Genç adam pes edip yerinde kalkıp merdivenlere yöneldiğindeyse Araf’ın neşeyle şakıyan sesini duymuştu.

“Baba!” Evin şaşkınlıkla oğluna bakarken Gürsel hızla geri dönerek oğlanı kucağına alıp öpmeye başladı.

“Duydun mu Evin, baba dedi.” Evin ağlayarak ikiliye bakarken Gürsel genç kadının ağlamasına dayanamayarak diğer kolunu da karısına sarmıştı. Genç kadın o kadar mutlu olmuştu ki bu mutluluğundan korkar hale gelmişti. Bir sorun çıkacak diye aklı çıkıyordu. Bu duyguyla biraz daha kocasına sokulmuştu.

“Hadi ağlama, kahvaltıyı yapıp çıkalım.” Evin geri çekilerek kocası ve oğluna ıslak gözlerle bakmıştı.

“Bu gün gitmesek yarın gitsek olmaz mı? Daha dinlenemedin,” diyen genç kadına kaşlarını çatarak bakmıştı.

“Olmaz öyle şey, hazır raporluyum bu raporu oğlumun tedavisi için kullanacağım. Sonrada yıllık izne çıkacağım.” Evin adama sarılarak iç çekmişti. Hiç yüksünmeden Araf’a ‘oğlum’ diye hitap etmesi Evin’i duygulandırmıştı. Genç kadın kahvaltıyı hazırlamak için mutfağa giderken Gürsel’de onun peşine takılmıştı. Birlikte sabah kahvaltısını ettikten sonra hastaneye gitmek için hazırlanmaya başlamıştı.

***

Erhan aldığı telefonla küplere binmişti. Etrafında ki korumalara ters bir şekilde bakıp elindeki on birli tespihi sallayarak “Tüm konağın etrafında güvenliği arttırın. Hanım ağanızın ya da çocuklarımın etrafında tek bir yabancı bile yaklaşamayacak.”

“Emrin olur ağam,” diyen adamların başı Erhan’ı onaylarken genç adam sinirle oradan ayrılmıştı. Genç adam konağa giderken karısına olanları nasıl anlatacağını düşünüyordu. Çisem Soner’in hapisten çıktığını öğrenince endişelenecekti. Adamın endişesi şimdiden başlamıştı ancak onun endişesi karısının güzel gözlerine düşecek gölgeleri görmeye dayanamazdı. İçi sıkılarak konağın kapısından içeriye girdiğinde babası ve amcasını avluda sohbet ederken bulmuştu.

“Oğlum hoş geldin,” Erhan babasının seslenmesiyle merdivenlere yönelecekken vazgeçip iki adamın yanına gitti.

“Hoş buldum baba, nasılsın?”

“Ben iyiyim de sen pek iyi görünmüyorsun? Hayırdır?” Hikmet Bey oğluna sorarken Erhan sıkıntıyla iç çekmişti.

“Önemli bir konu değil baba, sonra konuşuruz. Ben çocuklara bir bakayım,” diyerek konağın çift taraflı merdivenine yönelmişti. Hikmet Bey oğlunun arkasından hüzünle bakarken kendi çalıştığı günleri düşünmeye başlamıştı. O aşiretin başındayken oğlu gibi çocuklarına çok fazla zaman ayıramıyordu. Genelde ölene kadar oğullarıyla babası ilgilenmiş, dedeleri olarak elinden geleni yapmıştı.

“Ağabey, senin oğlan karısının eteğinin dibinden ayrılmıyor baksana, tüm kasabanın dilinde Erhan ağa…”

“Dediğin gibi Nusret, karısının yanında Erhan, haram değil ya…” Nusret Bey abisinden istediği tepkiyi alamayınca homurdanmıştı.

“Gelin hanımın dayısı haber göndermiş, misafirliğe çağırıyormuş.”

“En kısa sürede gitmek gerek, davete icabet etmemiz yakışır.” Hikmet Bey bardağının dibinde kalmış çayını yudumlayarak ayağa kalkmıştı.

“Nereye ağabey, konuşuyorduk.”

“Ben biraz kasabayı dolanayım, ne zamandır görünmedim esnafa.” Hikmet Bey konaktan çıkarken onun çıktığını gören Hesna Hanım hızlı adımlarla kocasının yanına gelmişti.

“Abin nereye gidiyor?”

“Esnafla konuşmaya gidiyor ne yapacaksın?”

“Sende gitseydin ya neden sürekli geride duruyorsun? Bu şekilde ağalığı nasıl alacaksın?” Hesna Hanım kocasına ayar verirken gözü üst balkondan geçen eltisine takılmıştı. Evlendiği günden beri Sevim hanımı çekememezliği yüzünden sürekli planlar yapıyor ama bir türlü istediği Hanım ağalığı elde edemiyordu. Sevim’i seven kasabalı ondan hep uzak durmaya çalışıyordu. O kadında ne buluyorlardı da seviyorlardı kendince anlayamıyordu.

“Şuna bak, kocası ağaydı şimdi koltuğu oğlu aldı. Ben anlamam Nusret, Dicle’yi ne yapıp edip Hanım ağa yapacaksın.”

“Nasıl olacak o Hesna, Asaf evlendi. Gürsel desen Evin’i aldı. Suat desen Dicle ile evlenmez. Geriye kimse kalmıyor.” Hesna Hanım kocasının sözleriyle daha da sinirlenmişti. Ben onu bunu anlamam. Bir şekilde yapacaksın, orasını sen düşün.” Kadın kocasının yanından kalkarak hızla konağın içine girmişti. Nusret beye ise karısının arkasından bıkkın bir nefes bırakmak kalmıştı.

Erhan dairesinden içeriye girdiğinde salondan gelen gülüşme sesleri karşısında kısa bir süre duraksayarak huzuru içine çekmişti. Küçük kızı yine Çisem ile oyun oynuyor olmalıydı. Onlara Cihangir’in sesi de katılınca Erhan gülümseyerek salona girmişti.

“Baba!” Erhan selam veremeden kızı onu görünce koşarak kollarına atlamıştı. Genç adam kızını kucağına alarak koltukta tutunmuş bir şekilde ayakta duran Cihangir’in yanına gitmişti. Karısına kaçamak bir bakış atarken Çisem gözlerini avına kilitlenmiş avcı gibi kocasına dikmişti. Erhan küçük oğlanın başını öperken kızını yere bırakarak “Ben üzerimi değiştireyim,” diyerek odaya yönelmişti. Çisem kocasının peşinden giderken Narin’e kardeşiyle ilgilenmesini tembih etmişti.

“Bir sorun mu var?” Erhan karısının odaya girdiğini görünce yutkunmadan edememişti.

“Benimde merak ettiği konu bu sorun ne?”

“Sonra konuşalım mı?”

“Erhan, benden kaçıyor musun sen?” genç adam şaşkınlıkla karısına bakmıştı. Kahve gözleri karısının mavi gözlerine kilitlenirken ağır adımlarla genç kadına doğru yaklaşmıştı. Çisem kollarını bağlamış bir şekilde yerinde kalırken genç adam onun bu cesaretine hayran kalmadan edememişti.

“Senden neden kaçayım karıcım?”

“Bilmem sen söyleyeceksin?” Erhan genç kadının omzundan aşağıya uzanan saçlarını parmaklarının arasına alarak hafif gülümsemişti.

“Sence de dün gece olanları konuşmamız gerekmiyor mu?” Çisem kocasının sözleriyle bakışlarını kaçırmıştı. Genç kadın daha önce yaşamadığı bir gece yaşarken ister istemez eski kocasını gerçekten sevip sevmediğini merak eder olmuştu. Erhan’ın saçının teline dokunuşu bile içinde volkan patlamalarına neden oluyordu. Ama şuanda bunu belli edemezdi. Kocasının gözlerini takip ederken onun hayranlıkla saçlarına baktığını görünce yeniden yutkundu.

“Konuşacak bir şey olduğunu sanmıyorum. Olanlar ikimizin elinde değildi. Durdurulamazdı!” dediğinde Erhan genç kadına iyice yaklaşarak başını boynuna doğru eğip kadının kokusunu içine çekmişti.

“Peki kokunu nasıl sileceğim aklımdan, ya da sen silebilecek misin?” Çisem hızla geri çekilerek “Ben çocuklara bakayım,” deyip kapıya yönelmişti. 

“Az önce çok cesurdun karıcım, şimdi kaçıyorsun. Ayrıca konuşmamız gereken önemli bir konu var unutma.” Çisem kaçarcasına odadan çıkarken Erhan arkasında iç çekmişti.

“Seninle ne yapacağım karıcım, bu kadar erken sana kapılmayı beklemiyordum,” diye kendi kendine mırıldanan genç adam aklına Soner’in gelmesiyle yüzündeki gülümsemeyi silmişti.

Çisem odadan çıkar çıkmaz sıcaklayan bedenini serinletmek için eliyle yellemeye çalışıyordu. Salonda oynayan çocuklara kısa bir bakış atıp çocukların yemesi için bir şeyler hazırlamaya mutfağa inmeye karar verdi. Odadan çıkmadan önce çocukları kontrol etmişti.

Merdivenlerden ağır bir şekilde aşağıya inerken aylardır olduğu konağa ilk defa göz alıcı bir şekilde bakmıştı. Çisem taş konağın ihtişamının farkında olsa da içinde aile sıcaklığı olmayan bir ev ne kadar yaşanır olabilirdi ki! İç çekerek mutfak bölümüne geçerken içerden kayınvalidesinin sesini duymuştu. Çalışanlara akşam için hazırlaması gereken yemekleri söylüyordu. Mutfağa girdiğinde onu gören çalışanlar hemen geri çekilip ellerini önünde bağlamıştı.

“Hanı ağam bir şey mi istemiştiniz?” Sevim Hanım gelinine dönerek gülümsemişti.

“Acıktın mı kızım, söyleseydin kızlar hazırlardı bir şeyler…” Sevim hanımın tatlı ses tonu Çisem’e kendi annesini hatırlatmıştı. Gülümseyerek kadının boynuna kolunu dolayıp yanaklarını öpmüştü. Kadının ani hareketine şaşıran Sevim Hanım gülerken çalışanlar şaşkınlıkla ikiliye bakıyordu.

“Çocuklara hazırlayacağım annecim, ben hallederim arkadaşların işleri çok.”

“Olur mu hanımım biz hemen hazırlarız.” Mutfaktan sorumlu kadını hemen öne çıkmasıyla Çisem gülümsedi.

“Gerek yok, siz annemin söylediklerini yapın. Ben bir tost yaparım. Sabah ayran çorbası görmüştüm kaldıysa bir kâsede ondan alayım.” Kadın Çisem’e bırakmadan hemen denilenleri yaparken Sevim Hanım gelinine gülümseyerek bakıyordu. Elini Çisem’in koluna koyarak “Erhan geldi mi kızım?” diye sordu.

“Odada anne, birazdan aşağıya ineriz.”

“Siz odanızda vakit geçirin kızım, salona geldiğinizde Nedret Hanım yine canınızı sıkacak. En azından birkaç saat huzurlu vakit geçirin.” Sevim hanımın sözlerine gülen Çisem başını iki yana sallamıştı.

“Merak etme anne ben onlarla baş edebilirim.” Hazırlanan tepsiyi alarak mutfaktan çıkarken çalışan kadın farkında olmadan “Maşallah Hanım ağama,” diye söylenmişti. Sevim Hanım kadına dönerken kadın hemen toparlanarak bakışlarını kaçırmıştı.

“Benden sonra gelinim size emanet Zehra, sende biliyorsun bu konak galeyan kuyusu gibi. Ne olacağını kimse bilemez. Gelinim önce Allah’a sonra sizlere emanet.”

“Emrin başım üstüne hanımım, ne gerekirse.” Kadın Sevim hanımı onaylarken diğerleri de ona katılmıştı. Yıllar sonra Sevim hanımdan başka onlara insan gibi davranan tek aile üyesiydi Çisem. Hepsi kadının bir dediğini iki etmeyecek kadar onu sevmişti.

***

Çisem dairenin kapısından içeriye girdiğinde karşılaştığı manzarayla duraksamıştı. Erhan iki çocuğu önüne yatırmış kahkahalar eşliğinde gıdıklıyordu. Oğlunun neşesi genç kadının içini sıcacık ederken elindeki tepsiyi orta sehpaya bırakarak “Yeter bu kadar yemek zamanı,” diyerek onların dikkatini çekmişti. Erhan karısına kısa bir bakış atarak yerdeki Cihangir’i alarak ayaklandı. Çisem Narin’in önüne tostu bırakırken yanında da yeni sıkılmış portakal suyunu bırakarak kocasının kucağında ki oğluna dönmüştü.

“Acıktı çorbasını içmesi gerekiyor. Mama sandalyesine bırakır mısın?” Erhan karısının dediğini yaparak oğlanı mama sandalyesine bırakarak karısına bırakmadan çorbayı kendisi alarak içirmeye başlamıştı. Cihangir büyüdükçe daha da hareketli bir çocuk olduğu için yemek yedirmek kolay olmuyordu.

“İstersen ben yedireyim, birazdan püskürtmeye başlar.”

“Ben hallederim, püskürtürse de üzerimi değiştiririm sorun değil.” Çisem omzunu silkerek kenardaki kitabını alıp köşedeki tekli koltuğa oturmuştu. Erhan kaçamak bir şekilde karısına bakışlar atarken Çisem derin bir nefes alarak elindeki kitabı yandaki sehpaya bırakıp kocasına baktı.

“Boşanma evraklarını görmek istiyorum.”

“Anlamadım?” Çisem dünden beri içinde tuttuğu konuyu sonunda ağzından çıkarı vermişti.

“Anlaşılmayacak bir şey yok. Neriman hanımla olan boşanma evraklarınızı ve velayet şartlarını görmek istiyorum. O kadının bir daha kızımın karşısına çıkıp onu korkutmasını istemiyorum. Ayrıca açacağı bir davayla Narin’i alıp alamayacağını bilmeliyim.”

“Öyle bir şey söz konusu olamaz. Neriman kızımı alamaz.”

“Yine de şartları bilmem gerek. Belgeleri istiyorum.”

“Avukatımdan isterim merak etme. İçin rahat edecekse istediğin gibi incelersin.” Erhan Cihangir’in yüzüne çorba püskürtmesiyle başını ona çevirmişti.

“Sana ben yedireyim demiştim.”

“Sorun yok, biz oğlumla anlaşacağız değil mi aslan parçası. Bu yaptığın çok ayıp, nimetle oyun olmaz küçük adam.” Çocuk onu anlamış gibi önce duraksamış sonra yeniden ağzını açarak Erhan’a püskürtmüştü. Yüzüne gelen pirinç tanesiyle gözlerini kapatan genç adam karısının şen kahkahasıyla ona ters bir şekilde bakmıştı.

“Ana oğul benim canıma kastınız var.” Erhan’ın sözleriyle duraksayan Çisem gözlerini kısarak kocasına baktı.

“Bizden bu kadar şikayetçi olduğunuzu bilmiyordum ağam.” Erhan tek kaşını kaldırırken bir yandan da yüzündeki çorbayı siliyordu.

“Sizden şikayetçi olmak ne haddime Hanım ağam, öyle bir hayata düşersem eminim beni pişman edersiniz.”

“Ha şunu bileydin. Bırak oyalanmayı da şu yemeği bitirin. Daha konuşacak konularımız var.” Erhan iç çekerek son kaşıkları da oğluna yedirmeye başlamıştı. Çisem tostunu bitiren Narin’i yanına çağırarak kucağına almıştı.

“Ödevin var mı hayatım, birlikte yapalım mı?” diye sorarken Narin omzunu silkeleyerek genç kadına cevap vermişti.

“Öğretmenimiz el işi yapmamızı istedi ama ben ne yapacağımı bilmiyorum anne.”

“O zaman Yonca öğretmeninden fikir alırız hayatım sen merak etme birlikte yaparız bir şeyler.”

“Gerçekten mi?”

“Gerçekten hayatım. Hadi ellerini yıka gel.” Narin koşarak banyoya giderken Erhan yemek yedirmeyi bitirdiği Cihangir’i kucağına alarak odaya yönelmişti.

“Nereye?”

“Cihangirin üzerini değiştireceğim.” Çisem ayaklandığında genç adam eliyle onu durdurmuştu. İkili neşeli bir şekilde odaya geçerken telefonunun çalmasıyla uzanarak telefonunu aldı. Arayan kişiyi görünce yüzünde kocaman bir gülümseme oluşurken derin bir nefes alarak “Eltim!” diyerek telefonu açmıştı.

“Abla şakanın sırası değil acil bir durum var. Konuşmamız gerek.” Çisil’in ani çıkışıyla kaşları çatılan Çisem duraksamıştı.

“Neler oluyor Çisil, annemler iyi mi?”

“Merak etme evdeki herkes iyi. Sadece önemli bir şey oldu. Senin de bilmen gerekiyor.”

“Ne oldu Çisil beni deli etme de söyle.” Çisem oturduğu yerden kalkarak salonda dolanmaya başlamıştı. Sesi istem dışı yüksek çıkarken odadan çıkan kocasıyla göz göze gelmişti.

“Abla sakin ol, ayaktaysan oturmanı istiyorum.”

“Çisil!” Erhan karısının sinirlendiğini görünce yutkunmadan edememişti.

“Tamam, söylüyorum. Soner içerden çıkmış. Hastaneye olan tüm borcu ödemiş.”

“Nasıl çıkar, adam öldürmeye azmettirici olarak ceza alması gerekiyordu.”

“Ellerinde kanıt yokmuş, ayrıca yakalananlar ağız birliği etmişçesine ifadelerini değiştirdi. Anlayacağın Soner şerefsizi dışarıda.” Çisem bakışlarını kocasına dikerken Çisil’e “Ben seni sonra arayacağım, abimlere söyle dikkat etsinler. Ayrıca annemlere de selam söyle.” Telefonu kapatan genç kadın kocasına bakışlarını dikmişti.

“Senin haberin var mıydı?”

“Neyden?”

“Soner… çıkmış!” dediğinde Erhan bakışlarını kaçırmıştı. Bir avukat olarak kocasının davranışlarını kağıt gibi okuyan genç kadın derin bir nefes alarak sormuştu.

“Bana ne zaman söylemeyi düşünüyordun?”

“Aslında bu akşam söyleyecektim ama konusu açılmadı.”

“Bu öyle konusunun açılmasını bekleyeceğimiz bir kon değil Erhan. Söz konusu benim oğlumun hayatı!”

“Cihangir’e kimse dokunamaz. Bunu sakın aklından çıkarma, kimse Erhan Günay’ın ailesine dokunamaz. Bu onun biyolojik babası dahi olsa.” Çisem sıkıntıyla koltuğa çökerken önüne gelen saçlarını geriye iterek başını iki elinin arasına almıştı.

“Onu kanunen alamaz zaten, hukuken tüm yolları kapalı. Yine de korkuyorum Erhan, oğluma zarar vermesinden korkuyorum. Onu bunca zaman hiç tanımamış gibiyim.”

“Endişelenmekte haklısın elbet. Annesi olarak sana korkma da diyemem ama ikinizi de korumak için elimden geleni yapacağım. Korkma diyemem, ama bana güven.”

“Sana güvenmesem evlenmezdim Erhan, oğlum için bu evliliği yaptığımı biliyorsun.” Erhan bildiği bir durumun yeniden dillendirilmesiyle yüzü asılmıştı. Çisem belki onunla oğlunu korumak için evlenmişti ama aylardır bu duyguyu unutmuş gerçekten karı koca gibi hissetmişti. Üstelik gerçekten de karı koca olmuşlardı.

“Biliyorum, bunu dillendirmeye gerek yok sanırım.” Erhan yerinde doğrularak kapıya yönelirken küçük oğlan “Baba,” diye ardından seslenmişti. Genç kadın şaşkınlıkla oğluna bakarken Erhan hüzünlü bir gülümsemeyle küçük oğlan kucağına alarak “Gel babam, biz seninle erkek erkeğe konuşalım,” dedi. Çisem ikilinin ardından üzgün bir şekilde bakarken kendi başına da birkaç önlem alması gerektiğini düşünüyordu. Bunun için birkaç eski arkadaşı araması yeterli olacaktı.

“Anne Yonca öğretmenin yanına gideli mi?” Narin’in sorusuyla kendisine gelen genç kadın yerinden kalkarak onunla birlikte odadan ayrılmıştı. Zaman çok çabuk geçiyordu ve Çisem zamanı yakalayamayacağının farkındaydı. Sadece bu zamanı doğru değerlendirebilmeyi umuyordu.

***

İkili büyük bir mutlulukla doktorun odasından çıkarken Araf’ın hemen ameliyat olması için gerekli hazırlıkların yapılmaya başladığını öğrenmişlerdi. Özellikle Cesur ve Çisil onlara her türlü yardımı yaparken Asaf da onlarla birlikte en iyi tedavi için araştırmalarına devam ediyordu.

“Hala inanamıyorum Gürsel, oğlum görebilecek. Düşünebiliyor musun renkleri, etrafında olanları görebilecek.”

“İnan güzelim, Araf’ımız hayatına normal bir çocuk gibi devam edecek.”

“İnşallah,” Evin’in gözleri hemen nemlenmişti. Bunca yıl acıdan ağlamış şimdiyse mutluluktan ağlamak istiyordu. Aklına gelen şeyle hızla kocasına dönmüştü.

“Gürsel, bu durum şimdilik aramızda kalsa, Urfa’dakilerin haberi olmasa?” derken genç adam anlamazca karısına bakmıştı.

“Neden bunu istiyorsun?”

“Onlar, oğlumun iyi olacağını duyunca almak isterlerse ne yaparım.”

“Öyle bir şey olmayacak Evin, onlar Araf üzerindeki haklarını kaybettiler. İleride Araf isterse onların ailesine dahil olabilir. Babasından kalanları almak isterse karışamayız ama reşit olana kadar Araf2ı almalarına imkan yok.” Evin adamın sözlerinden bir şey anlamamıştı.

“Nasıl olacak o?”

“Zamanında Erhan abim Araf’ı nüfuslarına almaları için kapılarına kadar gitti ama dedesi de babaannesi de kabul etmedi. Abimde reşit olana kadar Araf üzerinde hiçbir hakları olmayacaklarına dair yasal işlem yaptırdı. İsteseler de alamazlar oğlumuzu.” Genç kadın ağlayarak kocasına sarılırken yanlarına yaklaşan ikiliyi görünce utanarak geri çekilmişti.

“Hayırdır bu gözyaşları da ne? Umarım mutluluktan akıyorlardır. Yoksa çok kızarım.” Çisil şakacı bir tavırla söylenirken Evin yaşlarını silerek Asaf ve Çisil’e bakmıştı.

“Yoksa kardeşim mi seni üzdü, söyle abine kulaklarını çekeyim.” Asaf kardeşine uzanırken Evin hemen araya girmişti.

“Yok öyle bir şey abi, mutluluktan bu yaşlar. Gürsel’in beni üzdüğü falan yok.” Evin’in ani çıkışı iki adamı da güldürmüştü. Çisil genç adamın kucağında i oğlana uzanarak “Gel bakalım yakışıklım, birazda yengen sevsin seni,” dediğinde Asaf homurtuyla “Hani tek yakışıklı bendim,” dedi. Gürsel ve Evin adamın hayıflanmasına gülerken Çisil omzunu silkerek ters bir şekilde kocasına baktı.

“Bebeği kıskandığına inanamıyorum Asaf, çok ayıp.”

“Bebekte olsa o bir erkek!”

“Saçmalama istersen,” diyen genç kadın Araf ile önden yürümeye başlamıştı.

“Hayatım nereye?”

“Unuttun mu Asaf, annemler akşam yemeği için bizi çağırmıştı. Elbette eve gidiyoruz.”

“Yengelerin en çılgını madem siz yemeğe gidiyorsunuz bizim oğlanı nereye götürüyorsun?” Gürsel’in sorusuyla Çisil gülümseyerek ona bakmıştı.

“Yemeğe sizde geliyorsunuz,” dedi.

“Peki bizim neden haberimiz yok bu davetten?”

“Şimdi oldu ya, hadi gidelim.” Çisil önde diğerleri arkada hastaneden çıkarlarken Gürsel karısının elini tutarak arabaya doğru ilerlemeye başlamıştı. Hep birlikte aile evine doğru yola çıktıklarında ileride olabilecekleri düşünmeden edemiyorlardı. Haksızda sayılmazlardı, tehlike dışarıda gezerken içlerinin rahat olması beklenemezdi. Arabalara ayrıldıktan sonra yola çıktıklarında Asaf ağabeyini aramıştı. Erhan’a Araf’ın ameliyat olacağını söylerken diğer bir yandan da kimseye bu durumu söylememesini tembihlemişti. Genç adam karısına Araf’ın ameliyat olacağını söylediğinde Çisem yerinde duramamış Evin’in yanında olmak için Ankara’ya gitmek istemişti. Erhan bu durumun tehlikeli olacağını söylese de Çisem kaçarak hayat yaşamak istemediğini söylemişti.

“Kızım bir şey mi oldu apar topar Ankara’ya gidiyorsunuz? Annenler iyi mi?” Sevim Hanım merakla sorarken Çisem yaşlı kadını merakta bırakmamak için cevap vermişti.

“Yok anne, bizimkiler çok iyi şükür. Güzel bir olay için gidiyoruz Ankara’ya,” Çisem etrafına bakınarak kimsenin olup olmadığını kontrol ettikten sonra Sevim hanıma dönmüştü.

“Araf’ın görme ihtimali var anne, ameliyat olacak. Şimdilik kimseye söylemek istemiyorlar.”

“Ay çok sevindim, inşallah iyi olacak benim torunum.”

“İnşallah anne, biz uçağı kaçırmadan gidelim. Akşama annemlerde kalacağız. Birkaç gün kalır döneriz.” Erhan’ın seslenmesiyle genç kadın Sevim hanımı öperek hızlı adımlarla arabaya geçmişti.

“Nerede kaldın geç kalacağız.”

“Annemle konuşuyordum. Arabayla gitmek daha kolay olmaz mıydı çocuklarla?”

“Yol uzun sürer o yüzden uçakla gidiyoruz. Hem ailenle daha fazla vakit geçirmek istemiyor musun?” Çisem iç çekerek geriye yaslanmıştı. Oğlu bebek koltuğunda Narin de hemen yanında oturuyordu. Bu yolculuklarda en çok yorulan bu iki çocuk oluyordu.

“Şu yolculuk olaylarını biraz azaltmamız gerekecek Erhan, ya da tek başına gideceğiz. Çocukları da perişan ediyoruz.”

“Yakında daha düzenli bir hale girecek hayatımız. O zaman çocukların düzeni de oturur. Sen merak etme çocuklar iyi durumda.”

“Onlar hep iyi olsun ben başka bir şey istemiyorum.” Genç kadın arkada oturan iki çocuğa sevgiyle bakmıştı. Erhan arabanın hızını arttırırken arkadan gelen korumaları da kontrol etmeden duramıyordu. Çisem önüne dönerken hızlı gittiklerini görünce kaşlarını çatmıştı.

“Neden bu kadar hızlı gidiyoruz. Arabayı biraz yavaşlat Erhan, arabada çocuklar var.” Erhan kadının uyarısıyla hızını azaltmıştı.

“Özür dilerim, farkında değildim hızlı gittiğimin.”

“Aklın nerede senin?” Erhan karısına cevap vermek yerine uzanarak arabanın radyosunu açmıştı. Genç kadın kocasının üzerine gitmekten vazgeçerek geride bıraktıkları yolları izlemeye başlamıştı. Havaalanına geldiklerinde vıp bölüme geçerek özel uçağa doğru ilerlemeye başladılar. Çisem küçük kızın elini tutmuş, Erhan da oğlanı kucağına almış bir şekilde uçağa binmişlerdi. Hazır olduklarından sonra pilotun uyarısıyla havalanmışlardı. Sessiz geçen yolculuktan sonra Ankara’ya ulaştıklarında onları havaalanından abisinin ayarladığı araba almıştı. Üstelik yanlarında fazladan adamlarla eve doğru yola çıkmışlardı.

“Bu kadar koruma fazla değil mi Erhan, biraz abartıyor musunuz?”

“Sizinle alakalı hiçbir konu abartı olamaz Çisem. Ayrıca Soner’in kimlerle iş birliği yaptığı belli değil. Hiç düşündün mü hastaneden dolandırdığı parayı öylece nasıl çıkarıp verdiğini? O parayı nereden buldu, düşündün mü?” genç kadının kocasının sorusuyla duraksamıştı. Erhan o kadar haklıydı ki Soner’den her şey beklenirdi. Gözleri endişeyle kocasını bulduğunda Erhan uzanarak genç kadının elini tutup güç vermek istercesine sıkmıştı.

“Korkma, bunları korkman için söylemedim. Ama şunu da unutma, kimse Erhan ağanın aşiretini karşısına almaya cesaret edemez. Almaya kalkan ya aklını yitirmiştir ya da eceline susamıştır.” Adamın ciddi sözleri genç kadının gerilmesine neden olmuştu. Araba ailesinin evinin önüne geldiğinde Çisem arkada uyuyan çocuklara kısa bir bakış atmıştı.

“Çocukları eve bırakıp hastaneye gideriz.” Erhan arabadan inerek küçük oğlanı kucağına alırken Narin geldikleri yeri fark edince neşeyle şakımıştı.

“Anne dayımlara mı geldik?”

“Evet hayatım dayınlara geldik. Hadi inelim,” Narin arabadan inerek eve doğru koşmaya başlamıştı. Çisem onu uyarsa da oralı olmamıştı. Küçük kız kapıya küçük yumruklarıyla vururken kapıyı Ayşem Hanım açmıştı. Karşısına kızını ve damadını gören kadın şaşırırken Çisem annesine sıkıca sarılarak yanaklarını öptü.

“Nasılsın anne, bir hoş geldin demek yok mu?”

“Anane dayım evde mi?” Ayşem Hanım ikiliye şaşkınlıkla bakarken onu kendisine Erhan getirmişti.

“Kusura bakma anne habersiz geldik. Müsait miydiniz?”

“Aşk olsun oğlum o nasıl söz elbette geçin içeri hadi,” diyen kadın kenara çekilirken Çisem annesine gülümseyerek eve girmişti. Kocasının da içeriye girmesiyle kapıyı kapatacakken gördüğü suretle donup kalmıştı.

***

Yorumlarınızı bekliyorum. Bakalım çiftimizi neler bekliyor. 🙂

20. BÖLÜM <<<<<<<———->>>>>> 22. BÖLÜM

31010cookie-check21. Bölüm

15 yorum

  1. Dedenin iyi olmasına çok sevindim yazarım, Rabbim daha da iyi etsin. Çisil ile Erhan’ı da özlemişim okumak iyi geldi, emeğine sağlık canım.

  2. Emeğine sağlık yazarcigim ❤️pislik çıktı başlarına bela olacak 😡 Hesna hanım ne kadar gicik ya zorla kızını evlendirecek resmen güç para delisi 😡 ay Arafimiz görecek sonunda 😀 ❤️ evde kimi gördü ki ya o pislik eve mı geldi ki :/ ?

  3. Hoba kesin Soner gereksizi
    Olaylar olaylar başlıyoruz
    Ellerine sağlık çok güzel bir bölümdü
    Tekrar geçmiş olsun alllah sağlık sıhhat versin

  4. Ay bu kadar hızlımı karşılasťilar kapîdaki Soner mi ah yazarcım bizi meraklandıracaksınız .Güzel bir bölümdü emeğinize.sağlık

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir