Herkese merhaba arkadaşlar. Biraz gecikti bölüm maalesef. Çay hasadıydı, fındıktı derken oldukça yorucu bir dönem geçirdim. Bölümleri yazmaya fırsatım olmadı bir türlü. Bu hafta sonu şehir dışına çıkacağım. İki hafta yokum ancak telefondan bölümleri yazmaya çalışacağım. Umarım bölümü seversiniz. Keyifli okumalar!
***
Genç kadın şaşkınlıkla kocasına bakarken Sevim hanımın da ondan aşağı kalır yanı yoktu. Genç adam oldukça keyifli bir şekilde iki kadının şaşkınlığına bakarken omzunu silkerek kızının odasına doğru ilerlediğinde Çisem kolundan tutarak genç adamı durdurmuştu.
“Ortaya bir söz atıp kaçamazsın. Sözlerine açıklık getirmeni istiyorum Erhan ağa!” Erhan karısının kaşları çatık bir şekilde ona bakması karşısında hafif gülümsemişti. Bir kadına kaş çatmanın bu kadar yakışacağını daha önce düşünmemişti. Elini kaldırarak genç kadının iki kaşının arasında ki kırışıklığı düzelterek annesinin şaşkın bakışları altında Çisem’in yanağını avucunun içine hapsetmişti. Çisem hipnoz olmuş gibi kocasına bakarken adam cevap vermişti.
“Anlaşılmayacak bir şey yok Hanım ağam, yakında konakta bir düğün daha olacak. Sizden ağalara yaraşır bir düğün hazırlamanızı istiyorum!” dediğinde Çisem yüzündeki eli hızla iterek parmağını tehdit edercesine sallamaya başlamıştı.
“Sakın bana üzerime kuma getirmeye kalkışacağını söyleme, andım olsun seni mahvederim Erhan!” dediğinde bu kez şaşıran Erhan olmuştu.
“Ne kuması?” adam şaşkın bir şekilde sorarken Sevim Hanım olay çıkacağını düşünerek endişeyle bir elini göğsüne koymuştu.
“Oğlum sen ne diyorsun? Ne düğünü?” Erhan bu kez annesinin beyazlayan yüzünü görünce endişeyle onun yanına varmıştı.
“Yanlış anladınız, düğün benim için değil,” dediğinde Sevim Hanım rahat bir nefes alsa da Çisem’in sakinleşmeye niyeti yoktu.
“Bu konakta ben bir tane ağa biliyorum Erhan, sense kalkmış karına ağalara yakışır düğün istiyorsun,” dedi. Erhan karısının öfkeden kararan mavi gözlerine yutkunarak bakarken ilk kez genç kadından çekindiğini hissediyordu.
“Aşiretin ağası ben olsam da bu evdeki tüm erkekler ağa sayılır Çisem. Ben Asaf ve Çisil’in düğününden bahsediyordum. Asaf yakında karısıyla konağa gelecek. Biliyorsunuz aşiretten kimse Çisil’i tanımadığı için Asaf’ı evli olarak görmüyor. Bu düğünle aşirete gelin tanıtılacak.” Çisem içten içe rahatlasa da bunu belli etmemeyi başarmıştı. Arkasını dönerek Narin’in odasına doğru ilerlemeye başladı.
“Çisem bir şey söylemeyecek misin?”
“Ucu açık konuşmanın cezası olarak birkaç gün benden uzak dur Erhan. Ben kızımın yanına yatacağım. Size hayırlı akşamlar!” Erhan gözleri büyüyerek karısının arkasından bakarken Sevim Hanım kınayıcı bakışlarla oğluna bakmıştı.
“Beğendin mi yaptığını oğlum, kızın yüreğine indiriyordun.”
“Anne ben ne dedim? Sadece düğün hazırlığı yapmanızı istedim.”
“Ama Asaf’lara diye belirtmeyi unuttun. Müstahak sana ben olsam kızımın yerine yüzüne bakmam.” Erhan annesinin posta koyarak daireden çıkışını izledikten sonra sıkıntıyla ellerini saçlarına daldırmıştı.
“Ben ne dedim şimdi, ulan Asaf bunun hesabını sana sormaz mıyım?” diye söylenen adam telefonunu eline alarak kardeşini aramıştı. Karşıdan gelen keyifli sesle iyice sinirlenen adam sert bir şekilde konuşmuştu.
“Bakıyorum keyfiniz yerinde Doktor Bey,” diyen adam kardeşinin duraksamasına neden olmuştu.
“Hayırdır abi ne bu asabiyet?”
“Ne olacak senin yüzünden yengenle tartıştım.” Erhan bir süre cevap vermeyen kardeşinin “Çok merak ediyorum buradayken nasıl seninle yengemin arasını bozmuş olabilirim?” dediğinde Erhan daha da kızmıştı.
“Yok oğlum size düğün falan, gel kendi düğününü kendin hazırla. Sizin yüzünüzden Çisem üzerine kuma geldiğini sandı.” Asaf duyduklarıyla gür bir kahkaha atarken Erhan daha da sinirlenerek telefonu kapatmıştı. Birkaç tur kendi etrafında attıktan sonra kızının hastalığını bahane ederek Narin’in odasına yönelmişti. Küçük kızın odasına girdiğinde Narin için büyük olan tek kişilik yatağa uzanmış ve kızını kollarının arasına sarmalayan kadını görünce duraksamıştı.
“Bu yaptığın doğru değil biliyorsun değil mi? hastalığı sana da geçebilir.” Çisem kocasının sözlerini duymazdan gelerek küçük kızı daha fazla kollarının arasına çekmişti. Kendisine cevap vermeyen karısıyla derin bir nefes veren adam yavaş bir şekilde yatağa yaklaşarak sessizce ikiliyi izlemeye başlamıştı.
“Bu durumun ne kadar saçma olduğunun farkındasın değil mi Çisem?” genç kadın omzunu silkerken başını diğer tarafa çevirmişti.
“Küçük şımarık çocuklar gibi davranıyorsun,” diyen adam yerinden kalkarak yatağın kenarında ki küçük boşluğa sığmaya çalışarak oturdu. Elini uzatarak yüzünü kendinden sakınan kadının saçlarına koyarak yavaşça okşamaya başlamıştı.
“Daha senin kokunu yeni alırken nasıl üzerine kuma geleceğini düşünürsün? Kaç aydır evliyiz Çisem, beni hiç mi tanıyamadın?” adamın sesindeki burukluk genç kadının içine dokunmuştu. Erhan başta umursamaz olsa da karısının yüzüne bakmayışı içine dokunmuştu. Kadının saçlarını son kez okşayarak yerinden kalkıp dudaklarını sevdiği saman rengi saçlara değdirmişti. Geri çekilirken “Nazı güzel karıcım, istediğin gibi olsun. Sen istemediğin sürece sana yaklaşmayacağım. Ne zaman bana güvenmeyi başarırsın odamızda seni bekliyor olacağım,” dediğinde Çisem adamın sessizce odadan çıkışını düşünceli bir şekilde izlemişti.
***
“Sen neden bu kadar çok gülüyorsun?” Çisil kocasının telefonu kapatmasıyla gülmeye başlaması karşısında merakla sormuştu.
“Önemli bir şey değil hayatım, abim ve ablan tartışmış ona gülüyorum.” Çisil kaşlarını çatarak kocasına bakarken kızgın bir şekilde çıkışmıştı.
“Ablamla abinin mutsuz olması seni neden mutlu ediyor acaba? Çok ayıp hiç yakıştıramadım.”
“Ne alakası var hayatım, ablan bizimkine postayı koymuş ona gülüyorum.” Çisil şaşkınlıkla kocasına bakarken inanmaz bir şekilde konuşmuştu.
“Mümkün değil, ablam uysaldır asla birine karşı gelmez. Hele de kocasına…” Çisil’in şaşkınlığına gülen adam kolunu karısının omzuna atarak şakağını öpmüştü.
“Demek ki ablanın huyları değişti. Neyse hadi hazırlan da hastaneye gidelim.” Çisil başını sallayarak genç adamın yanağını öpüp hızla odasına doğru ilerlemeye başladı. Asaf arkasından aşkla bakarken bir kez daha Çisil ile evlendiği için şükretmişti.
İkili hazırlanarak evden dışarıya çıkarken genç kadın çantasının içini kontrol etmeye başladı. Asaf evin kapısını kilitlemeden önce karısına dönerek “Bir şey unutmadın değil mi?” diye sordu.
“Kontrol ediyorum Asaf neden beni acele ettiriyorsun?” Çisil son kontrolü de yapıp gülümseyerek kocasına baktı.
“Her şey tamam gidebiliriz.”
“Şu çantanı neden odada kontrol etmiyorsun anlamıyorum.” Asaf’a göz deviren genç kadın arabanın direksiyonuna geçerken Asaf’ta aynı şekilde karşılık verip gözlerini devirmişti.
“Bu gün ben kullanıyordum.” Genç kadın gülerek anahtarı sallayıp konağa soktu.
“Anahtarı önce ben aldım, hadi kocacığım geç kaşıyoruz. Bu gün yakışıklının gözlerindeki bantlar çıkacak.”
“Beni nasıl yumuşatacağını biliyorsun karıcım,” diyen adam gülümseyerek arabanın yolcu koltuğuna geçmişti. Çisil arabayı aniden kaldırırken Asaf ona söylenmeden edememişti. Karısının arabayı dengesiz kullanmasından hoşlanmıyordu.
“Çisil kaç kez söyleyeceğim şu arabayı düzgün sür diye.”
“Bir şey yom yaslan arkana yolun keyfini çıkar hayatım.” Asaf arabada tartışmak istemediği için susmayı tercih ederken Çisil kocasına yandan bir gülüş atarak arabayı sürmeye devam etmişti. Sessiz geçen yolculuk hastanenin kapalı otoparkında biterken Asaf derin bir nefes alarak arabadan inerek karısının yanına yaklaşmıştı.
“Anahtarı alayım Çisil,” diyen genç adam sessizliğine devam ederken genç kadın arabanın anahtarını kocasının avucuna bırakarak yüzüne bakmaya başlamıştı.
“Benimle konuşmayacak mısın?”
“İşe geç kalıyoruz Çisil,” diyen adam ardını dönerek otoparktaki asansöre doğru ilerlemeye başlamıştı. Çisil kocasının ciddi olduğunu anladığında hızla peşine takılmıştı. Ne yaptıysa genç adamın gönlünü alamayan Çisil kollarını bağlayarak yüzünü asmıştı. Asaf bu kez ona kanmamaya kararlıydı. Çisil kendini hiç düşünmüyordu ve arabayı kullanma şekli konusunda onu ikna etmesi gerekiyordu. Birlikte Araf’ın yatırıldığı özel odaya giderler sessizliklerini korumuşlardı. Genç adam kapıyı açmadan önce Evin’in müsait olmayacağını düşünerek kapıyı tıklatmıştı. İçerden ses gelince genç adam hızla odaya girmişti.
“Benim güzel kardeşim nasılmış bakalım?” Asaf Gürsel’i görmezden gelerek direkt Evin’e yönelmişti. Gürsel homurdanırken Evin gülümseyerek Asaf’a sarılmıştı.
“O kadarda değil Evin,” diye araya giren Gürsel genç kadını güldürürken Asaf yaramaz bir tavırla Evin’i kolunun altına alıp kardeşini daha sinir etmişti. Gürsel daha fazla dayanamayarak karısını Asaf’ın kolunun altından çekerek kendi göğsüne hapsetmişti.
“Gürsel ne yapıyorsun?” Evin utanarak geri çekilmek isterken genç adam onu bırakmamıştı.
“Rahat dur Evin, sonra yabancılar sarılıyor sana.”
“Yabancı kim Gürsel saçmalama lütfen,” diyen genç kadın hızla gözlerine ellerini uzatmaya çalışan oğlunun yanına giderek ona engel olmuştu. Küçük çocuk korkarak ağlamaya başladığında Evin hızla Araf’ı kucağına alıp sallamaya başladı.
“Tamam hayatım annen burada,” diye naif bir sesle oğlunu sakinleştirmeye çalıştığında Gürsel’in dikkatini Çisil’in sessizliği çekmişti.
“Yenge sen neden sessizsin, alışık değiliz bu haline.” Gürsel gülerek konuşsa da Çisil gülümsemeden cevap vermişti.
“Önemli bir şey yok Gürsel, doktor ne zaman açacak bantları?” Gürsel gözlerini kısarak şüpheyle bir abisine bir Çisil’e bakmıştı.
“Siz kavga mı ettiniz?” genç adam merakla sorarken çocuğu susturan Evin hızla ikiliye dönmüştü.
“Ne kavgası, saçmalama Gürsel,” diyen Evin de dikkatle ikiliye bakmaya başlamıştı.
“Yok öyle bir şey, bizi bırakın da bantlar ne zaman çıkacak onu söyleyin?”
“Abini araba kullanmamı beğenmiyor.” Çisil Asaf’ın sözlerine karşılık hızla araya girmişti. Asaf karısının sözleriyle derin bir nefes alırken Çisil’e bakmadan konuşmuştu.
“Yengeniz uyarılarımı bir türlü dikkate almıyor. Kaza yapmasından korktuğumu anlatamıyorum. Hem kendi canını hem de diğer insanların canını tehlikeye atıyor,” dediğinde Çisil kaşlarını çatarak “Öyle bir şey yapmıyorum,” dedi.
“Evet yapıyorsun, sana bir şey olacak diye aklım çıkıyor. Benim hislerimin bir önemi yok mu Çisil?” dediğinde genç kadın üzgün bir şekilde bakışlarını kaçırmıştı.
“Abi biraz abartmıyor musun?” Gürsel yengesinin üzülmesine dayanamayarak araya girmişti.
“Yengenin nasıl araba kullandığını gördün mü sen? Lütfen bizim aramıza girme. Yenge ya düzgün araba kullanmayı öğrenecek ya da arabayı ben kullanacağım.” Çisil sessizce üzgün olan kocasına bakmıştı. Asaf’ın bu konuyu uzatacağının farkındaydı.
“Neyse benim seansım vardı, doktor gelince haber verirsiniz.” Genç kadın odadan çıkarken Asaf arkasından üzgün bir şekilde bakmıştı.
“Yakıştı mı abi sana bu hareket? Yengem çok üzüldü!”
“Üzülsün Gürsel, hadi beni düşünmüyor, kendi canını neden düşünmüyor.” Asaf’ın kati sesiyle Evin yerinden kalkarak genç adamın önüne geçmişti.
“Abi, yapma böyle. Çok üzüldü senin davranışlarına. Gönlünü almalısın, güzellikle derdini anlatmalısın.” Asaf Evin’in sözlerine gülümseyerek elini başına koymuştu.
“Ah be güzel kalpli kardeşim, o kadar safsın ki doğabilecek tehlikeni farkında değilsin. Evlenmeden önce de Çisil tehlikeli araba kullanıyordu. Hatta bir ara Servet babam arabasını elinden almıştı.” Asaf genç kadına üzgün bir şekilde bakarken Evin iç çekerek “Bunun çözümü küsmek mi?” dedi.
“Elbette küsmedim, ben Çisil’in sesini duymadan yapabilir miyim? O konuşsun ben günlerce dinlerim.”
“O zaman yengeme bunu hissettir. Ona ne kadar değer verdiğini anlarsa seni dikkate alacaktır.”
“Ona sevgimi gösteremediğimi mi düşünüyorsun?” genç adam endişeyle sorarken Gürsel karısına susması için işaret verirken Asaf’ın aklı çoktan karışmıştı.
Odadaki konuşmanın kesilmesinin nedeni doktorun gülümseyerek içeri girmesi olmuştu. Evin ve Gürsel doktora dönerken Asaf düşünceli bir şekilde doktora bakmıştı.
“Hazır mıyız küçük beyin gözlerini açmaya?” Evin heyecanla Gürsel’in koluna girerken yatakta uyuyan oğluna göz atmıştı.
“Şuanda uyuyor ama,” diyen Evin derin bir soluk aldı.
“Uyandırırız sorun olmaz. Üstelik bandajları çıkarken elbet uyanacaktır. Bu yüzden sizin oğlunuzun hemen karşısında durmanızı istiyorum. Araf’ın gözleri açıldığında korkacaktır. Annesi olarak sizin sesinize ve kokunuza tepki verecektir.”
“Gözleri görecek değil mi?” Evin korkuyla sorarken adam anlayışla genç kadına gülümsemişti.
“Umudumuz yüksek. Işığa tepkiliydi ve gözlerinin görmesi konusunda yapılan muayeneler sayesinde anlayacağız. Ama sizden rican oğlunuzun gözlerine tepkinizi saklayın. Sizin heyecanlı tavrınız Araf’ı daha da korkutacaktır.
“O görsün de ben sakin kalırım Doktor Bey.” Asaf karı kocanın yatağın karşısında durmasını sağlayarak yatakta uyuyan Araf’ı kucağına alıp doktorun bandajı çözmesini izliyordu. Küçük çocuktan şimdiye kadar uyanma tepkisi gelmezken karı koca heyecanla doktoru izliyordu.
“Gürsel oğlum görecek değil mi?” genç adamın elini daha da sıkarken Gürsel karısını kollarının arasına alarak sakinleştirmeye çalışıyordu.
“Sakin ol hayatım, oğlumuz iyi olacak.”
“İnşallah Gürsel, inşallah.” Doktor bandajı çözdüğünde Evin oğlunun yapma göz kapaklarını görünce eli ağzına gitmişti. Oğlunun boşluk olan göz çukurlarını yerine ten renginde göz kapakları vardı. Göz çukurları yanaklarına kadar morluk içindeydi.
“Gürsel oğlumun göz kapağı var. Peki neden etrafı morardı.”
“Ameliyattan hayatım, zamanla morarma geçecek.”
“Geçer değil mi?” diyen kadın doktorun uyarısıyla Araf’a dönmüştü. Küçük çocuk Asaf’ın kucağında rahatsız olmuş bir şekilde kıpırdamaya başlamıştı. Evin heyecanla oğlunun yüzüne bakıyordu. Çocuk yavaş bir şekilde gözlerini araladığında Doktor dikkatle onu inceliyordu. Aras gözlerini aralayıp bir süre etrafa bakındıktan sonra gözlerini annesine odaklamıştı. Evin elleri ağzında şaşkınlıkla oğluna bakarken yutkunmadan edemedi.
“Gürsel gözleri!” diye fısıltıyla konuşan kadını sadece yanında kendi gibi şaşkın bir şekilde oğlana bakan Gürsel duymuştu.
“Evet, görüyorum…” diyen genç da sessiz konuşmuştu.
“Gözleri neden böyle?” Evin oğluna bakarken neredeyse ağlayacaktı.
“Evin Hanım size ne dedim ben, tepkilerinize dikkat edin.” Araf sesin geldiği tarafa döndüğünde kısa sürede yabancıladığı doktora ağlamaya başlamıştı. Araf birden ağlayarak yaygarayı koparmıştı. Oğlunun ağlamasıyla Evin kendine gelirken hızla Asaf’ın kucağından alarak sakinleştirmeye çalıştı.
“Tamam oğlum, geçti oğlum…” Araf annesinin sesine tepki vererek kadının omzundaki başını geri çekerek Evin’in yüzüne odaklanmıştı. Evin oğluyla göz göze geldiğinde istem dışı gülümsemişti. Araf’ın gözleri oldukça saydamdı ve genç kadın oğlunun kendisini görüp göremediğini anlayamamıştı.
“Araf, annecim?” Araf ağlamaklı bir şekilde annesine bakarken yanlarına gelen Gürsel bir elini oğlanın sırtına koyarak seslenmişti.
“Oğlum!” Gürsel’in şefkatli sesine dönen küçük çocuk kollarını Gürsel’e uzatarak “Baba!” diye ağlamaya başlamıştı. Gürsel karşısındaki gri desen gri değil, beyaz desen beyaz olmayan dumanlı göz rengi karşısında yutkunarak kendisine uzanan oğlanı kucağına alıp omzuna yaslamıştı.
“Baban seni verene kurban olsun.” Gürsel gözleri dolu bir şekilde ağlayan karısına bakmıştı.
“Ağlama Evin,” diye yalvarırcasına seslenen genç adam kadının daha şiddetli ağlamasına neden olmuştu.
“Oğlum görüyor değil mi?” diye soran kadın doktora bakmıştı.
“Babası onu sakinleştirmişken bizde muayenemizi edelim.” Gürsel’in kucağında çocuğu muayene eden doktor memnun bir şekilde aileye bakmıştı.
“Şimdilik bir sorun yok ameliyatta, küçük adam görüyor. Tabi ayrıntılı bilgi için genel testlerden sonra elde edilecek. Şuanda etrafa yabancı Araf… Önceden seslere hassas olduğundan görüntülere, hareketlere alışması zaman alacak. İleride davranışlarına göre bir yol izleriz.”
“Çok teşekkür ederim Doktor, Allah sizden razı olsun.” Evin ağlayarak doktora sarılırken Gürsel ilk kez müdahale etmemişti. Karısı istediği gibi ağlayabilirdi. Kendi de ağlamamak için zor duruyordu. Araf, onların mucizesi Allah’ın onlara emanet ettiği gerçek bir mucizeye dönüşmüştü. Ne o saydam gözleri ne de başka bir olumsuz görüntü önemliydi. Önemli olan şuanda kollarında tuttuğu oğlunun görüyor olmasıydı. Asaf sessizce çekirdek aileyi izlerken karısına haber vermedikleri aklına gelince endişeyle kapıya yönelmiş ama kapıda ağlayarak onlara bakan kadını görünce duraksamıştı. Çisil gözlerini Araf’a dikmiş bir şekilde sessizce incilerini dökerken Asaf öne çıkarak yanına gitmek istemiş ama Çisil’in gözlerindeki hayal kırıklığıyla ayakları yerinde çakılı kalmıştı.
“İşte şimdi bittin Asaf, o bakışları geri alabilecek misin?” Asaf karısının ardından kendine kızarken ne yapacağını şaşırmış durumdaydı. Bakalım zaman onlara ne gösterecekti.
****
Çisil bu kez gerçekten kırıldı gibi… Çisem Erhan’ı hemen affeder mi sizce? Yorumlarınızı bekliyorum. Görüşene dek Allah’a emanet!
28. BÖLÜM <<<<<<——–>>>>>> 30. BÖLÜM
[…] 27. BÖLÜM <<<<<<<<<<<“————->>>>>>>>> 29. BÖLÜM […]
Çisem kendini belli etmemesi iyi oldu. Erhan bir daha böyle şaka yapmaz. Sevim hanım gelinin yanında olması da iyi oldu.
Asaf haklı Çisil dikkatli araba sürmeli de Asaf dayanamaz. Son anda karısının gözlerindeki yaşları görünce gönlünü nasıl alacak?
Araf için sevindim. Sonunda görmeye başladı.
Ay sonunda görüyor ağladım resmen ❤️♥️:’) ama göz rengi niye öyle anlamadım doktor da bir şey demedi :/ ah Çisil kırıldı tamam ama Asaf da haklı ya 🙁 :-\ Çisem affeder kocasını ya yanlış anlaşılacak şekilde konuştu tamam ama olsun suç değil 😀 emeğine sağlık yazarcigim bölümü sabırsızlıkla bekliyorum ❤️♥️
Biraz zor işin Asaf ağa ama seven insan herşeye dayanır
Bakalım hanım ağamız hemen affedecek mi
Çok mutlu oldum emeğine yüreğine sağlık
Ellerinize emeğinize sağlık muhteşemdi…❤️❤️❤️
Yoğun işleriniz arasında vakit ayırdığınız için teşekkür ederim…yine muhteşem olmuş ellerinize emeğinize sağlık ❤️
Çisem hamile olabilir mi çok hassas yaklaşıyor erhanda sert kayaya çarptı anne gelin hadi erhan Asaf sevgiyle anlat büyük aşklar kavgayla başlar mış örneği çisil asaf
O kadar yoğunluğa rağmen yazdınız teşekkürler☺️
En çok Araf için sevindim bundan sonra onu istemeyenlerin sorunu. Çisem galiba Erhsn ağsyla beraber değişiyor henüz belki farkında değil ama dahz önceden aşık olmadıģını düßünüyorum
[…] 29. BÖLÜM <<<<<<<<—————>>>>>>> […]