S. S. Kalpler 32. Bölüm

Umarım beğenirsiniz. Maalesef beklediğim uzunlukta ve içerikte olmadı. Ancak bölümler artık düzene girecek. Keyifli okumalar.

***

Genç adam ağır adımlarla beyaz uzun koridorlardan ilerlerken dikkatle etrafını inceliyordu. Bulunduğu bina hastaneden çok bir hapishane havasındaydı ve bu durum genç adamın kaşlarının çatılmasına neden olmuştu. Önündeki hasta bakıcının koridorun ortasındaki demir parmaklıklı kapıyı kilitle açmasını beklerken dayanamayarak sormuştu.

“Bu kadar önlem abartı değil mi? Burada hastalar kalıyor suçlular değil!”

“İnanın buradaki hastalar en azılı suçludan daha tehlikeli.” Adamın alaycı sözleri adamı sinirlendirmişti.

“Benim hastamın azılı suçludan daha tehlikeli olduğunu sanmıyorum.” Genç adamın sözlerine aldırış etmeyen hasta bakıcı varmış olduğu odanın kapısında kısa biran duraksayarak genç adama dönmüştü.

“Hastanız bu odada kalıyor, yerinizde olsam dikkatli olurdum.” Odanın kilitli kapısını açarak geri çekilen adam ona içeri girmesi için hafif başını sallamıştı.

Genç adam açılan kapıdan içeriye baktığında derin bir nefes vermişti. Odanın içi sinir bozucu derecede beyaz renkteydi. Kapının hemen karşısında tek kişilik bembeyaz bir yatak vardı. Oda bomboştu. Sanki kaderine terk etilmiş, orada hiç kimse kalmıyormuş gibi bomboş…

Bakışları odanın penceresinin önünde ayakta dikilmiş bir şekilde dışarıyı seyreden kişiye takıldığında yutkunmadan edememişti. Beline kadar uzanan kıvırcık kestane rengi saçlar dışarından içeriye vuran güneş ışınıyla göz alıcı şekilde parlıyordu. Omzunu pervaza dayamış bir şekilde durmasına rağmen saçları genç kızın yüzünü kapattığı için onun neye benzediğini görememişti ancak boyu standart bir kadının boyundan daha uzun olan genç kadının bedeni mankenlere taş çıkaracak derecede güzeldi. Üzerinde mavi hastane önlüğü olmasına rağmen kızın zarif bedeni dikkat çekiciydi.

“Daha ne kadar orada durup beni izleyeceksin?” genç adam kızın buğulu sesiyle kendine gelirken usulca odaya girerek kapıyı ardından kapatmıştı. Kapının kapanmasıyla genç kız arkasını dönüp adama baktığında genç adam menevişli gözler karşısında gafil avlanmıştı. Kısa bir an duraksadıktan sonra kendine gelerek söze başlamıştı.

“Merhaba ben…” genç adam kendini tanıtmak istediğinde genç kız elini kaldırarak onu susturmuştu.

“Kim olduğunu biliyorum Ali Günay, bilmek istediğim burada ne aradığın!” genç kızı kendisini tanıması karşısında gözlerini kısan adam kollarını göğsünde bağlayıp kendisine alaycı gülümsemeyle bakan kıza odaklanmıştı.

“Beni tanıyor musun?” adamın anlamsız sorusu kızı güldürmüştü.

“Çok zeki Suat ağabeyin nerede? Yoksa karşıma çıkmaya cesareti yok mu?” Ali kızın Suat’ı sorması karşısında kaşlarını çatmıştı.

“Burada abim için gelmedim, seninle özel bir konu hakkında konuşmak için geldim.”

“Resmiyeti bıraktığına göre benimle özel ne konuşabilirsin ki?”

“Sevcan Kaleli!” Efsun adamın sözleriyle kollarını çözerek hızla ona yaklaşıp burnunun dibine kadar girmişti. Meneviş gözleri öfkeyle parlarken Ali yakınlık karşısında yutkunmadan edememişti.

“Büyükannemden uzak durun!” kızın uyarısıyla Ali bir adım geri giderek avukatlığın verdiği tecrübeyle kızı izlemeye başlamıştı.

“Bu mümkün değil, kendisiyle önemli bir konuda konuşmamız gerekiyor. Tabi öncesinde…”

“Ne oldu çok sevgili aşiretiniz yıllar sonra mal mülk derdine mi düştü?” dediğinde Ali şüphelendiği şeyin doğruluğunu teyit etmişti.

“Sevcan Kaleli’nin aslında bir Günay olduğunu biliyorsun!” bu bir soru değildi tespitti.

“Abilerinin aksine ben etrafımda olan kişileri soyunu sopunu araştırırım. Bil bakalım bu araştırmada elime nasıl bilgiler geçti.” Ali şaşkınlığını gizlemek için oldukça çaba harcıyordu. Sessiz kalan adam kızın devam etmesini beklemişti.

“Sizi uyarıyorum Ali Günay, büyükanneme yaklaşırsanız ve ona bir zarar gelir o zaman benden korkun. Suat beyin hep şikayetçi olduğu o Efsun bambaşka biri olur. Urfa’yı başınıza yıkarım!”

“Konuşman bittiyse dna test için bana örnek verebilirsin değil mi?” Ali kızı umursamaz gibi davranarak asıl gelme amacını belli etmişti.

“Örnek falan yok, bizim sizin aileyle bir bağımız yok. Bizi rahat bırakın.”

“O dediğin olmaz Efsun Hanım, babam halasını bulmak için uzun zamandır uğraşıyor. Onun isteğini geri çeviremeyiz.” Ali ilk yaşadığı şoku atlatır atlatmaz avukat kimliğine bürünmeyi başarmıştı.

“Babanın ne istediği umurumda değil, büyükannemden uzak duracaksınız!” kızın tehditkar sözleri Ali’nin tek kaşını kaldırarak ona bakmasına neden olmuştu.

“Bir avukatı tehdit ediyorsun şuanda.”

“Sende bir polise kafa tutuyorsun! Şimdi çık git buradan,” Efsun eliyle kapıyı gösterirken Ali hafif gülümsemişti.

“Şimdi gidebilirim ama yine görüşeceğiz. Ne de olsa akrabayız,” dediğinde Efsun’ın gözleri daha da alev almıştı.

“Akraba falan değiliz,” dediğinde Ali omzunu silkerek kapıyı açmıştı. Kızın bağrış çağırışını umursamadan odadan çıkıp kapıyı kapattığında görevli hemen kapıyı kilitlemişti.

“Aç şu lanet kapıyı yoksa kıracağım.” Ali kızın öfkeli bağırışı altında oradan ayrılırken aklı karma karışıktı. Efsun ailesini biliyordu. Bunu bilmesine rağmen onlara ulaşmayı denememişti bile. Hastaneden çıktığında ilk iş abisini aramak olmuştu.

***

Bazı duyguların bir açıklaması olmuyordu. Sadece o anda hissettiğin kalp çarpıntısı seni heyecanlandırıyor, sonra ılık bir meltem gibi huzuru yaşatıyordu. Genç kadının hissettiği tamda bu duygulardı. Karşısında uyuyan adamı izlerken içini baharın ılık rüzgarları doluyordu. Adamın göğsü her nefes aldığında inip kalkarken aldığı nefes genç kadına huzur bahşediyordu. Sabahki hengameden sonra Erhan işe gitmemiş, gün boyu çocuklarla oynamıştı. Sonra da çocukları uyuturken uyuya kalmıştı.

Odada yankılanan telefon sesiyle daldığı yüzden biran da silkelenmişti. Cihangir uyanmasın diye telefonu sessize alırken kocasının kıpırdandığını görünce derin bir iç çekmişti. Odaya girdiğinde çocuklarla birlikte uyuyan adamı görünce dayanamayarak yatağın kenarına çektiği pufa oturarak küçük ailesini izlemeye başlamıştı. Birkaç dakika sonra Erhan gözlerini açarak yatağın yanında oturan karısına bakmıştı. Kısa bir uyku sersemliği geçirdikten sonra algıladığı gerçekle yüzünde kocaman bir gülümseme oluşmuştu.

“Günaydın ağam, dinlenebildin mi?” Çisem kocasına takılırken Erhan yanında uyuyan çocukları uyandırmamaya çalışarak usulca yatakta doğrulup sırtını başlığa yaslamıştı.

“Yaşlanıyorum sanırım, çocuklarla oynarken çok yoruldum. Eski gücüm kalmadı.” Çisem tek kaşını kaldırarak kocasına bakarken başını iki yana sallamıştı.

“Daha yatacak mısın? Akşama düğün yok muydu?” Erhan başını sallayarak yataktan kalkarken sessiz konuşmaya özen gösteren karısının şakağını öperek banyoya yönelmişti. Erhan tamamen içgüdüsel hareket ediyordu. Çisem şaşkınlıkla banyoya giren adamın arkasından bakarken iç çekmeden edememişti. Telefon tekrar çalınca yerinden kalkarak banyonun kapısını tıklatmıştı.

“Erhan Ali arıyor!” içeriden gelen cevapla genç kadın telefona cevap verirken kısa bir konuşmanın ardından yeniden telefonu kapatıp kocasının banyodan çıkmasını beklemeye başladı. Erhan elinde havluyla banyodan çıktığında genç kadın dikkatle onu izlemeye başlamıştı. Genç adam önce alnını silmiş sonra hafif dokunuşlarla yüzünü kurulamaya başlamıştı. O kadar ağır hareket ediyordu ki genç kadına iznelesi bir sahne oluşturuyordu.

“Kim aradı?”

“Ali, Efsun ile konuştuğunu söyledi.” Erhan’ın elindeki havluyla duraksayarak karısına bakmıştı.

“Ve…”

“Aradığınızı bulduğunu söyledi? Kim bu Efsun Erhan?” karısının sorusuyla Erhan hafif gülümsemişti. Genç adam büyük halanın izini bulduğundan emin olmadan aileden kimseye bilgi vermemişti. Şimdi gönül rahatlığıyla babasına müjdeyi verebilirdi.

“Düğünden sonra konuşuruz bu konuyu, sadece şunu bil Efsun ailenin bir üyesi.” Çisem tek kaşını kaldırırken Erhan elini uzatarak kadının yanağını hafif okşamıştı. Derin bir iç çekerek karısının yüzünü kısa bir süre izledikten sonra Çisem’in kıpırdanmasıyla giyinme odasına gitmişti.

“Akşam düğünde ne giymeliyim?” Çisem konuyu dağıtmak için farklı bir şey sorarken Erhan giyinme odasının kapısından başını uzatarak “Fark etmez, sana her şey yakışıyor,” dediğinde Çisem gülmeden edememişti.

“Asaf’larda gelecek mi düğüne? Ona göre Çisil’i uyarmam gerek.”

“Büyük ihtimalle gelecekler. Hem bu düğün Çisil’in aşiret tarafından tanınmasına da olanak sağlar. Gerçi düğünde herkes onu tanıyacak ama…”

“Olsun Çisil’e de prova olur.” Çisem kardeşinin yaşayacağı şaşkınlığı düşündükçe keyifleniyordu. Erhan yeniden giyinme odasına girerken Çisem kardeşine bakacağını söyleyerek odadan çıkmıştı. Uzun balkon koridordan ilerlerken adımlarını hızlandırmıştı. Asaf’ın konakta kaldığı oda onlar için hazırlanmıştı. Odanın kapısına geldiğinde hafif kapıyı tıklamıştı. Birkaç kez tıklamasına rağmen odanın kapısı açılmayınca uyuduklarını düşünerek arkasını döndüğünde çalışan kızlardan biri hanımını görünce hemen durarak elini önünde bağlamıştı.

“Çisil hanımım mutfakta hanım ağam,” diyen kızla genç kadın başını sallamıştı.

“Bir kabahat mi işledin?”

“Anlamadım hanımım?”

“Neden ellerin suçlu gibi önünde bağlı? Benim karşımda rahat olun diye size kaç kez söyledim. Lütfen işinizi yaptığınız sürece suçlu gibi davranmayın.”

“Ben hanım ağam…”

“Neyse hadi sen işinin başına dön ben mutfağa iniyorum. Erhan ağa sorarsa söylersin.” Çalışan kız kadının merdivenlere yönelmesiyle derin bir nefes almıştı. Çisem’in tüm çalışanlara iyi davrandığını biliyordu ancak önceden gelen bir baskıcı hakimiyet nedeniyle bir tülü çalışanlar rahat davranamıyordu.

Çisem mutfak kapısından içeriye girdiğinde gördüğü manzarayla neredeyse kahkaha atacaktı. Çisil elinde oklava yere oturmuş hamur açarken başına taktığı türbendi ile tam bir köylü kadını havasına bürünmüştü. Kardeşinin bu durumuna alışık olsa da mutfak çalışanları oldukça şaşkın ve komik bir ifadeyle Çisil’e bakıyorlardı.

“Kolay gelsin,” diyerek mutfağa giren genç kadın kardeşinin kocaman gülümsemesiyle karşılanmıştı. Hanım ağalarını gören çalışanlar tedirgin olurken mutfak sorumlusu öne çıkarak aceleyle konuşmuştu.

“Hanım ağam biz yaparız dedik ama dinletemedik.” Çisem kardeşinin huyunu bildiği için kadının doğru söylediğini biliyordu. Çisil canı sıkıldığında mutfağa girmeyi severdi. Sabah olanlar onun canını çok fazla sıkmış olmalıydı.

“Sorun değil, Çisil alışık mutfak işlerine,” dediğinde Çisil ablasına gözlerini devirerek cevap vermişti.

“Erken uyandın, daha uyursun diye düşünüyordum.”

“Akşama düğüne gideceğiz hazırlanmamız lazım.”

“Bende mi geleceğim?” Çisil yerinden kalkarak elindeki unları silmişti.

“Elbette asıl senin gelmen lazım. O düğünde boy gösterisi yapacaksın.”

“Yanlışım varsa düzel ablacım, bu konağın hanım ağası sensin ben değil!” dediğinde Çisem sıkıntıyla nefesini dışarıya vermişti.

“Yanlışın yok ve hanım ağan olarak o düğünde bana eşlik edeceksin. Ayrıca Urfa güzellik görsün değil mi?” dediğinde Çisil gülmeden edememişti. Ablasına bu sözleri bir türlü yakıştıramıyordu. Şakasına bile olsa ağzına böyle beylik laflar eğreti duruyordu.

“Hadi çok konuşma da yukarı çıkalım daha kıyafet seçeceğiz.” Çisem kardeşinin koluna girerek mutfaktan çıkarmıştı. Çisil dikkatle etrafına bakınırken yeni geldiği konağı tanımaya çalışıyordu.

“Erhan abi nerede?”

“O çocukların yanında, bizim gibi hazırlık yapmayacak nasıl olsa. Bir takım elbise tamam onların işi.”

“Erkek doğmak varmış,” diyen kardeşiyle gülen Çisem kolunu kardeşinin omzuna atarak kendine yaslamıştı. Uzun zaman olmuştu kardeşine böyle sarılmayalı. Merdivenlerden çıkarken karşılarına çıkan Hesna hanımla tüm neşeleri kaçsa da aldırış etmeden yanından geçip odalarına doğru ilerlemeye başlamışlardı.

“Ne giyeceğiz bir fikrin var mı?”

“Bir selam da yok mu gelin hanım?” Hesna’nın sorusuyla duran iki kardeş ağır bir şekilde yaşlı kadına dönmüştü.

“Selam versek alacak mısın Hesna Hanım?” Çisem’in sorusuyla kadın ağzının içinden homurdanmaya başlamıştı. Kadının gözleri felfecir okurken Çisil o anda kadından nefret etmişti. Onun için gözlerdeki ifadeler çok önemliydi. Ve bu kadının gözleri hiçte masum bakmıyordu. Sabah olanları düşününce bu kadının olaylarda parmağı olduğuna adı gibi emindi.

“Sen ver belki alırız.”

“Belkiler ile iş yapmıyoruz. Şimdi izniniz olursa düğün için hazırlanmamız lazım.”

“Aman dikkat edin geçen sefer olduğu gibi düğün şerbetini içmeyin.” Kadının alaycı sözlerine karşılık Çisem gülerek karşılık vermişti.

“Merak etme Hesna yenge bizim düğün şerbetine ihtiyacımız yok. Ama istersen sana getirebilirim.” Çisem son sözü söyleyerek oradan uzaklaşırken kadın arkasından “Terbiyesize bak sen neler söylüyor,” diye söylenmeye başlamıştı.

İkili odanın kapısına geldiklerinde Sevim hanımın seslediğini duyuca duraksamıştı. Çisem kadının iki elinde duran kıyafet koruyucuları görünce hızlı davranarak elinden almıştı.

“Anne bu kadar ağır şeyi neden sen taşıyorsun?” dediğinde Çisil ablasının elindeki kıyafet çantasından biri kendisi almıştı. Nefes nefese kalan yaşlı kadın bir eliyle genç kadının yanağını okşarken gülümsemişti.

“Size getiriyordum kızım, bu akşamki düğünde bu kıyafetleri giyerseniz beni çok mutlu edersiniz.” Çisil ve Çisem bir birine bakarken Sevim Hanım daha da keyiflenerek devam etmişti.

“Bakmayın birbirinize öyle, içinde bu yöreye ait kıyafetler var. Düğün için uygun olduklarına emin olabilirsiniz. Maşallah iki gelinimde ay parçası gibi.” Çisil merakla elindeki koruyucuya bakarken Sevim Hanım Çisem’e yaptığı gibi Çisil’in de yanağını okşamıştı.

“Anne ne gerek vardı biz ayarlardık bir şeyler.”

“Olmaz öyle şey. Bu akşam ki düğüne aşiretin ileri gelenleri katılacak. İkinizde göz alıcı olmalısınız.”

“Anne bunu kocamın yanında sakın söyleme yoksa düğüne gidemeyiz.” Çisem kayınvalidesiyle şakalaşırken Çisil de ona katılmıştı. İkili boş odalardan birine girerek merakla kıyafetleri koruyucularından çıkarmışlardı. Birinde koyu yeşil ve krem tarzı elbise çıkarken diğerinden de kırmızılı işlemeli bir kıyafet çıkmıştı. Üstelik ikisinin de yakalarına uyumlu renkte ince ipekten şallar iğnelenmişti.

“Abla bunlar çok güzel,” diyen Çisil oldu olası otantik şeylere bayılırdı.

“Evet çok güzeller. Hadi bir deneyelim nasıl olacak bakalım.” İkili kıyafetleri giyinmek için sırayla odanın banyosuna girerken oldukça heyecanlıydılar. Çisil banyoda üzerini değiştirirken Çisem odada üzerini değiştirmeye başlamıştı. Genç kadın kırmızı işlemeli kıyafeti giyerken sarı tonlardaki şalı saçının üzerine iliştirmişti. Genç kadın ilk kez böyle bir kıyafet giyiyordu ve aynadaki yansımasına gülümseyerek bakıyordu. Kabul etmeliydi ki kıyafet ona çok yakışmıştı. Yeşil kıyafetle banyodan çıkan kardeşine döndüğünde hayranlıkla ona bakmıştı. Koyu yeşil tonlardaki kıyafet Çisil’in sarışınlığına oldukça yakışmıştı.

“Çok güzel görünüyorsun hayatım, bu renk sana çok yakışmış.” Çisem kardeşinin elinden tutarak onu etrafında bir tur döndürmüştü. Duran genç kadın ablasına dikkatle bakarken “Asıl sen çok güzel oldun. Sevim anne gerçekten bu işi biliyor.” İki kardeş gülerken Çisil elindeki şalı ablasına vererek “Bunu takamadım ama,” dedi. Çisem şalı alarak kardeşinin arkasına geçip saçına tokalamıştı.

“Oldu işte bak bakayım bana nasıl oldu.” Çisil ablasına dönerek gülümsemişti. Çisil elbiseye bayılmıştı ve bunu belli etmekten geri durmuyordu. Odanın kapısının tıklatılmasıyla içeriye elinde küçük bir sandıkla Sevim Hanım girmişti. İki kızı hazırlanmış bir şekilde görünce kısa bir an duraksamıştı.

“Maşallah benim kızlarıma ne güzel oldunuz siz.” Sevim hanım elindeki sandığı yatağın üzerine bırakarak iki kızın yanağını okşamıştı. “Allah nazarlardan korusun sizi.”

“Teşekkür ederim anne, çok güzel bu elbiseler.”

“Ay Sevim anne bayıldım bu elbiseye düğünden sonra bende kalabilir mi?” Çisil neşeli bir şekilde sorarken Sevim hanım gülmeden edememişti.

“Elbette kızım o kıyafetler artık senin. İstediğin gibi kullanabilirsin.” Sevim hanım yatağın üzerinde ki sandığı açarak içinden zümrüt taşlarla bezeli çok şık bir set çıkarmıştı. Sandıktaki mücevherler göz kamaştırırken Sevim Hanım elindeki takıyı Çisil’e uzatarak “Bu sana çok yakışacak,” dedi. Çisil şaşkınlıkla göz alıcı sete bakarken Çisem gülümseyerek kardeşinin tepkisini izliyordu.

“Bu takı da bende kalabilir mi?” dediğinde Çisem dayanamayarak kahkaha atmıştı.

“Çok aç gözlüsün Çisil, abartma istersen.”

“Ama abla çok güzel değil mi?” Sevim hanım kızın boynuna gerdanlığı takarken Çisil’in parmakları parlak taşların üzerine dolaşmıştı.

“Teşekkür ederim Sevim anne çok güzel oldu.”

“Kızım sen de istediğini seçebilirsin.” Çisem’e dönen yaşlı kadın onun sandıktan istediği takıyı almasını istemişti.

“Benim takılarım hazır anne, çok teşekkür ederim.”

“Ama…” Çisem hafif gülümseyerek yaşlı kadının koluna elini koymuştu.

“Özellikle seçtiğim takılar var anne, inşallah bir sonraki düğünde senin istediğin takıyı takacağım. Ama bu gece olmaz anne,” diyen genç kadınla Sevim hanım duraksamıştı.

“Ne takacaksın?” Çisil merakla sorarken Çisem Sevim hanıma bakarak “Aile yadigarı altın kemeri takmayı düşünüyorum.” Sevim hanım genç kadının sözleriyle duraksamıştı. Çisem’in o kemeri takmasının bir nedeni olduğuna inanıyordu.

“Sen nasıl istersen hayatım ama bari şu küpeleri tak,” diyen kadın incili top küpeyi gelinine uzatmıştı. Çisem yaşlı kadını kırmayarak küpeyi takarken kapı ardından Asaf’ın yükselen sesi duyulmuştu.

“Çisil’i gören yok mu aranızda? Karımı evin içinde kaybettiğime inanamıyorum,” diye yakınan adam kadınların gülmesine neden olmuştu.

“Senin ki daha fazla telaşlanmadan yanına gitsen iyi edersin.”

“Ama üzerim…” Çisil kocasının kendisini görmesini istememişti. Akşam ona sürpriz yapmak istiyordu.

“Sen rahat bir şekilde üzerini değiştir kızım ben onunla konuşurum.” Sevim hanım odadan çıkarken Çisil ve Çisem sandıktaki takılara göz atarak gülümsemişti.

Bu gece onlar için çok eğlenceli olacak gibiydi…

***

Bilgisayarı yeni aldım arkadaşlar ve hemen bölüm yazmaya başladım. Oldukça uzun bir bölüm yazmayı planlıyorum ama evdeki hesap çarşıya uymadı. Şuanda hastanedeyim ve ne zaman çıkacağımızı bilmiyorum. Umarım fazla kalmayız. haftadan sonra düzenli olarak bölümler gelecektir. belki haftada iki bölüm bile yayınlayabilirim. Cuma günü İstanbul’a dönüş vakti ve İstanbul’da daha düzenli bir hayatım oluyor. Malum köyde ne zaman iş çıkacağı belli olmuyor.

31. BÖLÜM <<<<<<<<————>>>>>>> 33. BÖLÜM

32031cookie-checkS. S. Kalpler 32. Bölüm

18 yorum

  1. Yüreğine sağlık düğünde neler olacak bakalım Merakla bekliyorum, çook geçmiş olsun canım yazarcım, hayırlısıyla, sağlıkla yuvana dönersin inşallah….

  2. Geçmiş olsun yazarcigim ♥️ay Efsun ve Ali süperdi ilk görüşte aşık oldu efsun zaten biliyormuş akraba olduklarını ha ama ben anlamadım bu akrabalık nasıl oluyor çözemedim bakalım ne çıkacak :/ özlemişim okumayı emeğine sağlık yazarcigim ❤️

  3. Merhaba öncelik geçmis olsun inşallah çok önemli bir durum değildir.Bölüm çok güzeldi fakat doyamdım açıkçası çok özlemişim kaleminizi yinede emeģinize saģlık inşallah çabuk iyleşirsiniz siz iyi olunda gerisi hallolur .

  4. Geçmiş olsun.

    Bölüm bu kadar da olsa okumak iyi geldi.

    Sonunda Kaleli hala bulunuyor. Konak saklanacak.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir