Herkese merhaba arkadaşlar. Öncelikle geçmiş olsun dileği mesajı atan herkese çok teşekkür ederim. Dedem çok şükür bir kaç gün içinde hastaneden çıktı. Üzerine İstanbul’a döndük bu yüzden yorucu bir hafta geçirdim. Bölümü yetiştirmek için fırsat bulmaya çok çalıştım. Umarım beğenirsiniz. Bu iki bölüm biraz durağan geçmiş oldu ancak bundan sonra bölümler aksiyonlu olacak gibi. Bakalım… Keyifli okumalar.
***
Urfa’nın sıcak ve bunaltıcı havasında hazırlanmak oldukça zahmetli bir işti. İki genç kadın kendilerini odaya kilitlemiş eşlerini de odadan göndermişti. Özellikle Asaf bu durumdan hiç hoşlanmasa da elinden bir şey gelmemişti. Çisil kıyafetini giyip makyajını yaparken özellikle akmayan malzemeler kullanmıştı. Düğüne gideceklerdi ve ortamın kalabalığından terlememesi olanaksızdı. Makyajının akmasını göze alamazdı.
“Abla sence fazla mı oldu bu makyaj?” Çisem kardeşine bakarak gülümsemişti.
“Çok güzel oldun Çisil, merak etme abartı olmadı makyajın. Aksine az bile olmuş.” Çisil tekrar aynaya döndüğünde ablasının sözlerine inanmak istemişti. O davetler hariç pek makyaj yapmayı sevmiyordu. Aynı şekilde Çisem de pek sevmezdi makyaj yapmayı. Onların makyaj anlayışı bir rimel bir dudak nemlendiricisiydi. Doktor aile olarak ciltlerine kimyasal ürünlerin vereceği zararın farkındaydılar.
“Emin misin sanki allık çok oldu!”
“İnan bana düğüne gittiğimizde anlayacaksın ne demek istediğimi. Buradaki kızlar assolist gibi geliyor.” Çisil ablasına kaşlarını kaldırarak bakarken ablasına ilk kez dikkatle bakmıştı. Çisem çoktan giyinmiş, takılarını takmaya başlamıştı.
“Abla çok güzel oldun.” genç kadın kardeşine gülümseyerek bakmıştı.
“Teşekkür ederim hayatım. Hadi sende son dokunuşları yap çıkalım.” Çisem altın kemeri kutusundan çıkararak beline takarken Çisil şaşkınlıkla kemere bakmıştı. Kendisine de kemer takılmıştı ancak ablasının taktığı kemer bir başka görünüyordu.
“Abla kemerin çok güzelmiş. Eski bir şeye benziyor ama göz kamaştırıcı.” Çisem belindeki kemerin tokasını takarak parmaklarını hafif üzerinde gezdirmişti.
“Bu kemer oldukça değerli Çisil, aile yadigarı. Dedesi Erhan’a vermiş.”
“Erhan’a mı?” Çisil şaşkınlıkla ablasına bakarken derin bir nefes almıştı.
“Bir anlamı var mı bu durumun. Normalde Sevim anneye verilmesi gerekmez miydi?” diyen genç kadınla Çisem başını sallamıştı.
“Öyle ama bir sebebi olmalı. Erhan ailenin en büyük torunu olduğu için vermiş olabilir. Biliyorsun bu tarz şeyler genelde en büyük erkek toruna verilir.”
“Bilmem olabilir.” Çisil son kez aynaya bakarken elindeki şalı ablasına vererek saçına tutturmasını istemişti. Çisem elindeki tokayla kardeşinin şalını başının üzerine yerleştirirken ikisinin aynadaki yansımasına bakarak gülümsemişti.
“Maşallah bize,” diyen Çisil ablasını yeniden güldürmüştü.
“Hadi ama hazırlanmadınız mı?” Asaf’ın kapıya vurmasıyla Erhan’ın da sesi duyulmuştu.
“Dursana kadınlar uzun hazırlanır bilmiyor musun?”
“Abi Çisil o kadar uzun süslenmez. Birşey olmasın,” dediğinde genç kadın kapıyı açarak kocasına ters bir şekilde bakmıştı.
“Ne bağırıyorsun Asaf?” Çisil ellerini beline koymuş bir şekilde çakmak çakmak kocasına bakıyordu. Asaf karısını gördüğünde donup kalırken Erhan’ında kardeşinden aşağı kalır yanı yoktu. İki adam eşlerini geleneksel kıyafetler içinde görünce donup kalmıştı. Çisil kocasından tepki alamayınca ablasına bakarak “Abla Asaf’a bir şey oldu,” dediğinde genç adam kendisine gelmişti.
“Çisil, hayatım!” Asaf yutkunarak genç kadına bakarken kardeşinin sesiyle Erhan’da kendisine gelmişti.
“Çisem?” Erhan öne çıkarken Çisem hafif gülümseyerek kollarını iki yana açarak “Nasıl olmuşum?” dedi. Erhan hayranlıkla karısına bakarken genç kadın gibi gülümseyerek “Çok yakıştı,” dedi. Çisem’e yaklaşarak yüzünü iki elinin arasına alarak karısının alnına dudaklarını değdirmişti.
“Erhan ne yapıyorsun?” Çisem etrafa kaçamak bakışlar atarken yanakları al al olmuştu.
“Hayatta olmaz, bu şekilde seni o düğüne götüremem.”
“Saçmalama Asaf, ne demen götüremem. Ne varmış üzerimde?” Çisil kaşlarını çatarken Asaf itirazla ellerini iki yana sallıyordu.
“Sen aynaya bakmadın mı? Olmaz çıkar üzerindekini.”
“Asaf, ne diyorsun sen?” Çisem öne çıkarken kardeşini kocasının yanından kendi yanına çekmişti.
“Ama Çisem abla görmüyor musun ne kadar güzel oldu. Onu bu halde düğüne götürürsem katil olurum.” Asaf’ın çocuk gibi yakınması genç kadını güldürmüştü.
“Biraz daha konuşursan ikiniz de ardımızdan gelirsiniz. Alır kardeşimi kendim giderim düğüne. Ayrıca bu kıyafetleri annem verdi bize giymesek ayıp olurdu.”
“Ah anne, Ah anne yaktın beni,” diye söylenerek koridordan giden adam Çisil’in kıkırdamasına neden olmuştu.
“Çok mu hoşuna gitti Çisil, adam delirdi.”
“Ne yapayım abla, o kıskanıyor diye Sevim annemi kıramam.” omzunu silkerek öne çıkan genç kadın oradan uzaklaşırken Çisem bakışlarını kocasına çevirişti. Erhan hayranlıkla karısına bakıyordu.
“Gitmiyor muyuz Erhan?” Erhan daldığı deryadan çıkarak karısının elini tutmuştu.
“Gece boyu yanımdan ayrılmayacaksın Çisem, başım belaya girmesin.”
“Sende mi?” Çisem başını iki yana sallarken Erhan omuz silkerek “Bu kadar güzel olmasaydın sende,” dedi. Çisem kocasının kibar çekiştirmesiyle merdivenlere yönelirken Sevim hanımın Çisil’i iki omzundan tutarak dua okuyup yüzüne üflediğini görünce gülmeden edememişti.
“Maşallah benim kızlarıma, çok yakıştı elbiseler.”
“Ya ne demezsin anne, sen oğullarına hiç acımıyor musun?”
“Aşk olsun Asaf neden size acıyayım ki? Hem ne var kıyafetlerde, burada herkes düğünde bunları giyiyor.”
“Onlardan bana ne? Karımı süsledin püsledin düğüne gönderiyorsun. Bu akşam katil olursam sorumlusu sensin.”
“Ağzından yel alsın oğlum o nasıl laf.” Asaf çocuk gibi davranırken Çisem araya girmişti.
“Sen onun dediğine bakma anne, kıskançlık yapıyor.” Sevim hanım Çisem’e döndüğünde gözleri parlayarak ona bakmıştı. Genç kadın tam bir hanım ağa gibi görünüyordu. Kıyafetiyle takılarıyla göz alıcıydı.
“Çok güzel oldun kızım, Allah nazarlardan saklasın,” diyerek Çisil’e yaptığı gibi ellerini açıp dualar okuyarak genç kızın üzerine üflemişti.
“Anne biz gelene kadar çocuklar sana emanet. Çok geç kalmamaya çalışırız.”
“Siz rahatınıza bakın kızım ben çocukların yanında kalırım. Hadi geç kalmayın,” diyen kadın çocuklarını dualar eşliğinde göndermişti. İki araba ve iki koruma arabasıyla yola çıkan grup oldukça keyifliydi. Asaf dışında tabii.
“Hayatım hediye aldık mı biz?” Çisil kocasına sorarken Asaf homurdanarak “Aldım ben,” dedi.
“Ne bu surat, gece boyu bana surat mı asacaksın Asaf, çok kötüsün.” Çisil kollarını bağlayarak arkasına yaslanmıştı. Asaf bir kaç kez karısına seslense de Çisil ona cevap vermemişti. Yarım saatlik sessiz yolculuktan sonra dört araba büyük gösterişli konağın güvenlik kapısından içeriye girmişti.
“Geç kaldık sanırım, herkes gelmiş gibi.” Çisil sorarken Asaf arabadan inerek karısının kapısını açarak elinden tutup aşağı inmesine yardımcı olmuştu.
“Anlaşalım, düğün boyunca yanımdan ayrılmayacaksın.”
“Ay Asaf nereye gidebilirim, sanki birini mi tanıyorum da yanına gidip sohbet edeyim.” Çisil sitemle konuşurken Çisem ve Erhan yanlarına gelmişti. İkili onları görünce susarak Erhan’a döndü.
“Ağam şimdi ne yapacağız, bizi karşılayan…” Asaf’ın konuşması onlara doğru gelen kalabalıkla durmuştu. Önünü ilikleyerek gelen adamlar Erhan’ın karşısına geçerek “Hoş gelmişsen ağam, şeref verişsen,” diye adamı karşılarken gözleri Asaf ve Çisil’e takılmıştı. Asaf karısının elini sıkıca tutarak kendisine selam veren adamlarla bir bir tokalaşmıştı.
“Asaf ağam hoş gelmişsen, evlendiğini duyduyduk ama inanmamıştık.”
“Niye?” Asaf kaşlarını çatarak sormuştu.
“E Günay aşiretinin oğlunun düğünsüz evlendiği nerede görülmüş.” Çisil homurdanırken Asaf keyifle cevap vermişti.
“Haklısınız, düğünü yapmak için geldik zaten. Bir kaç gün sonra düğünümüz var bekleriz.” Asaf oldukça fütursuz konuşurken Erhan araya girerek “Hadi içeri geçelim.” dedi.
“Ağam hanım ağamla gelin ağam kadınların bölümüne geçsin isterseniz. Düğün daha başlamadı,” dediğinde Çisem adamı cevaplamıştı.
“Gelin nerede? Onun yanına gidelim biz.”
“Gelin hanım üst kattaki odada bekliyor, kızlar sizi yanına çıkarsın.” adam çalışan kızlardan birini çağırırken Asaf memnunsuz bir şekilde karısından ayrılmak zorunda kalmıştı. Çisem kardeşinin koluna girerek büyük konak kapısından içeriye girerek çalışan kızı takip etmeye başlamıştı. Merdivenlerden yukarıya çıkan ikili konağın gösterişi karşısında yüzünü ekşitmişti.
“Abla kızı tanıyor musun?”
“Sayılır, şunu bil sadece. Bu kızın babasından başka kimsesi yok. Burada ebeveyn biz olacağız. Kızın ezilmesine izin vermeyeceğiz.”
“Operasyon var yani,” diyen genç kadın gülerken etraftakilerin dikkatini çektiklerinin farkında bile değildiler. Misafirler ikilinin kardeş olduğunu bilmeden haklarında konuşmaya başladıklarında Çisem’i tanıyanlar tanımayanlara onun kim olduğunu anlatıyor, Çisil’inse kim olduğunu merak ediyordu. Gelin odası olduğu kapısına açılı olan süslü havludan belli olan odanın kapısına geldiklerinde ikili duraksayarak kapıyı tıklatmıştı. İçeriden ‘gel’ sesini duyan Çisem kapıyı açarak odaya giriş yapmıştı. Beyaz gelinlik içinde Günay bir içim su gibi görünüyordu. Yanında ise kayınvalidesi Sema Hanım vardı.
“Hanım ağam hoş geldin,” diyerek genç kadını karşılayan Günay kayınvalidesinin yardımıyla yerinde doğrulmuştu. Taşlarla bezeli olan gelinlik ağa gelini olduğunu belli edercesine gösterişliydi.
“Hoş bulduk canım nasılsın? Var mı eksiğin?” Çisem sorarken kız mahcup bir şekilde başını iki yana sallamıştı.
“Allah razı olsun ağamdan hiçbir eksiğim yok. Gelin oturun,” derken yaşlı kadın gülümseyerek onlara bakıyordu. Kadın konuşulanları dudak okuyarak anlarken Günay kadına dönerek el işaretiyle konuşmuştu. Onu bu davranışı Çisil’in dikkatini çekerken Çisem genç kıza yeniden sevgiyle baktı.
“Düğün birazdan başlar biz geçelim artık. Eğer bir ihtiyacın olursa çalışan kızlarla bana haber edersin. Biliyorsun her zaman yanındayım.” Çisem sözlerini bitirerek yaşlı kadına da hayırlı olsun diyerek kapıya yönelmişti. Çisil da ablası gibi onları tebrik ederek genç kadının peşinden dışarı çıkarken odanın sessizliğinin aksine büyük bir gürültüyle karşılaşmıştı. Davul zurnalar çalmaya başladığında avlunun ortasına geçen oyun gösteri takımı yöresel oyunları oynamaya başlamıştı. Onları izleyenlerde yerlerinde salınıyordu.
“Asaf ve eniştem nerede sen görebiliyor musun?” Çisil’in sorusuyla Çisem kardeşine dönmüştü.
“Sen benim yanımdan ayrılma Çisil, burada kimse seni tanımıyor ters bir şey olmasın.” Çisem çocuk korur gibi kardeşinin elinden tutarak kalabalık arasına karışırken hanım ağalarını gören kadınlar onlara seri bir şekilde yol açıyordu. Sonunda kalabalığın önüne geldiklerinde Çisil ortada oynayan adamları izlemeye başlamıştı.
“Çok iyi oynamıyorlar mı?”
“Bırak oynasınlar bunun eğitimini alıyorlar.”
“Hadi ya, bende buradaki her hangi bir oyun grubu sanmıştım.” Çisil alay edercesine cevap verirken Çisem gülmemek için kendisini tutmuştu. Genç kadın az ilerden kendilerine doğru gelen adamı görünce duraksamıştı. Ablasının duraksamasıyla Çisil onun baktığı yöne bakmıştı.
“Onu tanıyor musun?” Çisim başını sallayarak cevap verirken yanlarına gelen adam Çisem’e bakarak konuşmuştu.
“Seni gördüğüme sevindim hanım ağa, sana bir teşekkür borcum vardı.” Çisem adamın görünüşüne nazaran oldukça yumuşak çıkan sesi karşısında şaşırsa da belli etmemeyi başarmıştı.
“İyi olmanıza sevindim Zeynel ağa, bana fazlasıyla teşekkür ettiğinizi düşünüyorum. Nitekim teşekkürünüz sayesinde Han’da güzel bir ofis açtım.” Adam Çisem’in sözlerine gür bir kahkaha atarken başını iki yana sallayarak konuşmuştu.
“Han da güzel karşılandığınızı umuyorum,”
“Hanım ağalarını güzel karşılamayacaklarda ne yapacaklardı?” Adam genç kadının dik duruşunu takdir edercesine kısa bir bakış atarken yanlarına gelen Erhan araya girmişti.
“Hastaneden çıktığını duymamıştık Zeynel ağa, bilseydik ziyarete gelirdik.” Erhan karısının belini sahiplenircesine sararken ne yaptığı davranışın diğerleri tarafından garipsendiğini ne de arkalarından çıkabilecek dedikoduları umursuyordu.
“Dün çıktım, karın sayesinde buradayım. E düğün varmış bensiz düğün mü olur dedik geldik.”
“Keşke dinlenseydin, düğünler kaçmıyor. Elbet yeni düğünler olur.” Zeynel başını olumlu bir şekilde sallarken bakışları gelinin babasına takılmıştı.
“Karına olduğu gibi ona da bir can borcum var, kızını verirken Mehmet ağa sahipsiz sanmasın kızı,” dediğinde Çisem de kenarda mazlum bakışlarla etrafa bakan Günay’ın babasına bakmıştı.
“Eyvallah, sahipsize bu dünyada yardımcı olmak lazım. Elbet Allah onların yanındadır ancak biz kul olarak mazluma kucak açmalıyız.” Erhan’ın sözleriyle Çisem hayran bir şekilde kocasına bakarken Çisil tarafından dürtülerek uyarılmıştı.
“Neyse düğün daha yeni başladı, daha çok konuşuruz.” Adam yanında iki korumasıyla yanlarından ayrılırken Erhan karısının elini tutarak onlar için hazırlanan masaya doğru ilerlemişti.
“Abi Asaf nerede?”
“Seni aramaya gitmişti gelir birazdan.” Çisil başını sallayıp ablasının yanına otururken halay çeken grubu izlemeye başlamıştı.
“Biz oynayamıyor muyuz?” Çisil merakla sorarken Erhan gülerek ona karşılık vermişti.
“Oynamak istersen elbette oynarsın kimse bir şey demez.” Düğün zaman geçtikçe daha da hareketlenirken gelin ve damadın alana inmesiyle kısa bir kesinti olmuştu. Belediye görevlisi tarafından kıyılan nikah ve sonrasında gerçekleştirilen merasimler Çisem ve Çisil’in en dikkat ettiği taraf olmuştu. Mehmet ağa görgüsüzler gibi tek gelini olacak Günay’ı altınlara boğuştu. Kız üzerine takılan altınları taşıyamaz hale geldiğinde yanına koyulan sandığa davetliler hediyelerini bırakmıştı.
“Yazık kıza boynu kopacak.” Çisil homurdanarak söylenirken Çisem yerinden kalkarak genç kızın yanına gitmişti. Günay gözleriyle adeta yalvarırcasına Çisem’e bakıyordu. Takı törenini sunan görevlinin elinden mikrofonu aldığında herkes şaşkınlıkla genç kadına bakmıştı. Uğultu birden kesilirken Erhan karısının ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışıyordu.
“Öncelikle düğüne gelen tüm misafirlere teşekkür etmek istedim. Takı merasimini böldüğüm için kusura bakmayın. Ben ve Erhan ağa Günay’ı kardeşimiz olarak bağrımıza bastık ve Günay’ın annesi olacak kadar yaşlı olmasam da ablası olarak kız tarafıyım. Hediye veren herkese çok teşekkür ederiz ancak kızımız bu kadar altını taşıyacak güçte değil. İzniniz olursa üzerindeki takıların birazını çıkarıp sandığa koyacağım. Bundan sonra takı takmak isteyen olursa da önce takısını göstersin sonra da sandığa bıraksın. Yoksa gelin kızımız düğünün sonunu getiremeyecek. Öyle değil mi Mehmet ağa?” diyerek adama keskin mavi bakışlarını dikerken Erhan öne çıkarak kendi takısı için sıra almıştı.
“Aşiretin ağası takısını takacak şimdi, evet Erhan ağa kardeşime ne takıyorsun?” Çisem’in sözleri ortamı yeniden neşelendirirken kadınlar iç çekerek ikiliye bakıyordu.
“Hanım ağam müsaade ederse önce takımızı gösterelim, sonra da asıl hediyemizi verelim.”
“Müsaade sizin Erhan ağam, ne demek?” ikilinin şakalaşması düğüne renk katarken Erhan takı kutusunu açarak “Bu takı seti hanım ağasından Günay kardeşine,” diyerek açık kutuyu yakında duran misafirlere göstermiş sonrada sandığa koymak için eğildiğinde Günay’ın “Ağam, müsaaden olursa hanım ağamın hediyesini takmak istiyorum,”diyen sesini işitmişti. Çisem adına zarif beyaz altından pırlantayla kaplanmış gerdanlık takımı almıştı. Erhan’ın paraya acımadığı belli oluyordu. Çisem genç kıza takı setini takarken bazı kızların kıskanç bakışları takılan sete dönmüştü.
“Bu benim hediyem ağam sen ne hediye edeceksin?” Erhan cebinden çıkardığı kağıdı genç kıza uzatarak “Bu da benden sana, geleceğinin teminatı olarak kabul et.” Çisem kağıdı alarak açtığında içinde merkezde bir dairenin tapusu olduğunu görünce tek kaşını kaldırarak kocasına bakmıştı. Kocasının bu cömertliği onu elbette aşırtmıyordu.
“Ağamızdan Günay kardeşine bir ev,” dediğinde birden uğultular yükselmeye başlamıştı. Günay şaşkınlıkla genç adama bakarken Esad karısının elini sıkıca tutarak konuşamayan genç kız adına Erhan’a teşekkür etmişti. Uzun süren takı töreninde Asaf ve Çisil ortak bileklik takmıştı. Sonunda takı merasimi bitip yeniden oyun havaları çalmaya başladığında Erhan elini kaldırarak davulcuları durdurmuştu. Karısını karşısına alarak kollarını açtığında Çisem gülümseyerek ona karşılık vermişti. Ağaları ve hanım ağalarını karşılıklı oynarken gören ağalar ve köylüler dikkatle onları izlerken yabancı gördükleri Çisem’in kendi yöresinin oyununu bu kadar güzel oynamasına şaşırmıştı. Üzerine bir de reyyani çalan çalgıcılar ikilinin oyuna devam etmesini sağlamıştı. Reyyani müziğini duyan Çisil dayanamayarak Asaf’ı elinden tuttuğu gibi piste çıkarmıştı. Asaf karısının heyecanına ortak olurken ilk kez bir düğünde Çisil ile karşılıklı oynama heyecanını yaşıyordu. Çisil ve Asaf’ı görenler şaşkınlıkla onlara bakarken genç kadını tanımayanlar dedikodu çarkını döndürmeye başlamıştı. Müzik bittiğinde iki erkek kardeş eşlerinin alınlarını öperken iki genç kadında utanarak bakışlarını kaçırdı. Düğün boyunca iki genç kadın göz hapsine tutulmuştu. Güzellikler dilden dile dolanırken üzerlerindeki takılarda onların çenesini yormaya yetmişti. Özellikle Çisem’in belindeki kemer birçok kişinin dikkatinden kaçmamıştı. Özellikle ileri yaşta olan kadınların…
***
Hikmet ağa çalışma odasında oturmuş önündeki dosyaları incelerken oldukça düşünceliydi. Sabah Erhan olanları ona anlattığında heyecanlanmıştı ancak halasının torununun sözlerini de düşünmeden edemiyordu. Halası ne yaşamıştı da ailesinden bunca yıl ayrı kalmıştı merak ediyordu. Atmışa yaklaşmış yaşıyla daha önce hiç görmediği halasının neye benzediğini merak ediyordu. Bildiği kadarıyla halası kaçtığında on beşine yeni girmişti. Şimdi yetmişli yaşlarda olmalıydı ama bunca yıl neden hiç gelmemişti. Babası öldüğünde onu aileden kovacak kimse kalmadığında gelebilirdi.
“Ne düşünüyorsunuz ağam?” Hikmet bey karşısında en güvendiği adamı Sadık’a bakmıştı.
“Bunca yıl oldu Sevcan halan neden aileye dönmedi onu merak ediyorum.”
“Bunu Sevcan ağama sormadan bilemeyiz. Vardır bir sebebi.” Hikmet bey başını sallayarak önündeki dosyayı kapatıp adamına dönmüştü.
“Anlat seni dinliyorum,” Sadık adamın keskin bakışları altında yutkunarak haftalardır takip ettiği kişilerin yaptıklarını anlamaya başlamıştı.
“Emriniz üzere Nedret Hanım ve diğerlerini takibe aldım ağam. Kendi için çalışan adamları sık sık Neriman hanımı görmeye gidiyor. Dün öğrendiğime göre Neriman hanımı büyük çiftliğe göndermiş. Birkaç gündür orada kalıyormuş. Ayrıca daha önce görmediğim birkaç adamla sık sık konuşur oldu. Buralı değiller ağam. Kim olduklarını öğrenmem an meselesi. Bir şey planlıyorlar ve bu planı tahminime göre Asaf ağamın düğününde gerçekleştirecekler.” Hikmet duydukları karşısında sinirlenerek yerinden kalkmıştı.
“Neyin peşindesin anne?” kendi kendine söylenirken yaşlı adam Sadık’a dönmüştü.
“Gözün üzerinde olsun. Neriman’ın büyük konakta kaldığını şimdilik kimseye söyleme ben ilgileneceğim. Ayrıca birkaç adam bul ve şu görüştüğü adamları takibe alsın. Kim olduklarını öğrenelim. Son olarak halamın geleceğini söylediğimden beri annem daha garip davranmaya başladı. Ne olursa olsun halam bu eve sağ salim gelecek. Anladın mı ne dediğimi?”
“Anladım ağam, gözüm her zaman üzerlerinde olacak.”
“Başka bir şey var mı?”
“Birde ağam Hesna Hanım da garip davranıyor. Hiç âdeti olmamasına rağmen sürekli mutfağa iniyor. Üstelik mutfakta kimse yokken yapıyor bunu.”
“Ne demek istiyorsun?”
“Günahını almak istemiyorum ama hanım ağama ya da ağama bir kötülük yapmasından korkarım. Daha önce yapmadığı şey değil.” Hikmet gözleri büyüyerek adamına bakmıştı.
“Nasıl? Ne yaptı daha önce?” adam Hikmet’in sorusuyla gerilmişti. Geçmişte olanlar kendi kulağına kadar gelmişken Hikmet beyin bilmiyor olması adamı endişelendirmişti.
“Ağam ben…”
“Konuş Sadık, geçmişte ne oldu? Bir şey oldu ve ben bilmiyor muyum?”
“Ağam çalışanlar konuşurken kulak misafiri olmuştum. Hesna hanım Evin Hanım düşük yapsın diye gizliden ona ilaç veriyormuş. Allah korumuşta bebeğe bir şey olmadan hastaneye yetiştirmişler.” Hikmet şaşkınlıkla genç adama bakarken o olayı neden kendisinin bilmediğini sorgulamaya başlamıştı. Ailesi akrepler içinde yaşıyordu. Karısı aile içindeki çiyanlarla baş etmeye çalışıyordu ve onun ruhu bile duymamıştı. Her öğrendiğiyle içten içe kendine kızarken karısının hakkını ödeyemeyeceğini bir kez daha farkına varmıştı.
“Ağam?”
“Gözün o kadınların üzerine olsun. Ayrıca kimseye belli etmeden mutfağa kamera yerleştir. O mutfakta ne oluyor bilmek istiyorum.”
“Ama ağam orada kadınlar çalışıyor uygunsuz durum olabilir.”
“Merak etme ben değil, hanım ağan bakacak kayıtlara.” Onlar kendi aralarında konuşurken düğünü çocukları bahane ederek erken terk eder Erhan ağa ve diğerleri eve doğru yola çıkmıştı. Eve yaklaştıklarında Erhan’ın telefonu çaldığında genç adam keyifle telefona yanıt verdiğinde karşıdan aldığı haberle kaşlarını çatmıştı.
“Bekliyorum!”
***
Sizce Erhan telefonda ne haberi aldı? Bölüm hakkında ve hikaye gidişatı hakkında yorum yaparsanız sevinirim. Ayrıca şurası şöyle olsaydı dediğiniz bir olay var mı?
32. BÖLÜM <<<<<——–£>>>>> 34. BÖLÜM
[…] 31. BÖLÜM <<<<<<<<————>>>>>>> 33. BÖLÜM […]
Kötü bir şey olmaz meraklandım şimdi ellerine emeğine sağlık yazarcığım
Güzel bölümdü. Düğünde göze iyi battılar. Dedikodular dolaştı. Kardeşler güzel. Asaf ve Erhan kıskanır tabi 🙂 Telefonu bende merak ettim? Kimdi arayan? Haftaya öğreneceğiz artık:)
Ay merak ettim şimdi bizim kızlar yıktı geçirdi güzellikleriyle bakalım neler olacak emeğine sağlık
Pislik kadın Çisem hamile kalmasın diye ilaç felan mı veriyor ki 😡 babaanne kesin öğretmen Hanım’ın peşinde ki mafyayi buldu ya onlarla iş yapıyor başka ne olacak ki ya da Çisem in kocasını buldu 😡 Erhan ne duydu telefonda acaba belki hala gelmek istedi :/ ya da hastanede kız arttı :/ ayrıca düğünde iyi göze battilar dedikodu başlasın 😀 emegine sağlık yazarcigim ❤️
Merak bekliyorum dahada uzun bölümler teşekkür ederim
Ay bu kadınlar akıllanmayacak işleri güçleri fesatlık insan hiç ders almazmı ınşallah kimseye kötülük yapamadan yakalanacaklar .Asaf ve Çisilin düğun olaylı olacak galiba merakla bekliyorum.
Nasıl oluyor da bu kadınlar böyle fütursuzca hareket edebiliyolar hemde urfa da?
Emeğine yüreğine sağlık canım bayıldım
Erhan kiminle konuşuyordu acaba …hanım ağalar klaslarını gösterdi ellerinize emeğinize sağlık muhteşemdi ❤️
Erhan ağa kiminle konuştu acaba çıyanlar yine işbaşında bakalım yeni bölümde neler olacak emeğine sağlık canım
Ustanın işine karışılmaz sevgili yazar usta sensin nasıl istersen öyle devam et… Biz her türlü yanındayız.
Erhanı kim aradı acaba. Ve büyük hala olaylarını merak ediyorum
Hikmet ağa tedbirleri almaya başladı bu güzel karısını ve ailesini korumaya başladı. Annesinin ve tayfasının foyasının meydana çıkmasına az kaldı
[…] 33. BÖLÜM <<<<<<——->>>>>>> […]