Fazla bir bölüm başı yazmayacağım arkadaşlar. Sadece fikrinizi belirtmekten çekinmeyin. Keyifli okumalar!
***
Her şey çok hızlı ilerliyordu. Konağın içi ana baba günü gibi kalabalıktı ve bu kalabalık iki genç kadını tedirgin etmeye yetiyordu. Çisem ve Çisil üst balkonda durmuş aşağıdaki telaşeyi izlerken Çisil ablasına dönerek sormuştu.
“Bu kadar tantanaya gerek var mıydı? Konağa kimin girip çıktığı belli değil.”
“Bu benimde hoşuma gitmiyor ancak ikinizin düğünü bu? Ses getirmezse olmaz. Sadece konakta değil, çarşıda da herkes sizin düğünü konuşuyor.”
“Daha çok hanım ağalarının kız kardeşini elti aldığı konuşuluyor,” diyen Çisil’le genç kadın gülümsemişti.
“Bunu nereden biliyorsun?” Çisil omzunu silkerek ablasına cevap vermişti.
“Herkesin dilinde bu var duymaman imkansızdı. Kısa sürede tüm ahali seni konuşur oldu abla.” Çisem de bunun farkındaydı. Bir yılı devirmelerine az kalmıştı ve Urfa’da Günay aşiretinin hanım ağasını konuşmayan tek bir kişi bile yoktu. Özellikle avukat olması ve ihtiyacı olanların davalarını ücretsiz alması en büyük etkendi buna.
“Önemli bir konu değil bu, siz kendi düğününüze odaklanın. Gelinliğin geldi gördün mü?”
“Birde o var değil mi? Gelinin görmediği bir gelinlik mi olur Allah aşkına, kafayı yiyeceğim. Umarım çok şatafatlı bir şey değildir.”
“Sen kızlara güven onlar senin istediğin tarzda bir gelinlik getirmişlerdir.”
“Umarım öyledir.” Çisil derin bir nefes bırakarak yeniden aşağıda ki kalabalığa odaklanmıştı. Yarın düğünü vardı ve o oldukça heyecanlanmıştı. Başta istemese de Nedret hanımın sürekli onlara laf çarpması durumu değiştirmişti. Özellikle Asaf’tan en güzel düğün benim ki olacak diye söz aldığından beri konak bir curcuna içine düşmüştü.
“Buradan uzaklaşalım mı başım döndü.” Çisem kardeşine kısa bir bakış atarak arkasını döndüğünde gerçekten başının döndüğünü hissetmişti. Odasına doğru ilerlerken Çisil de ablasının beyazlayan yüzüne odaklanmıştı.
“Hasta mı oluyorsun abla? Yüzün bembeyaz oldu,” dediğinde Çisem derin bir nefes alarak başını iki yana sallamıştı.
“Bu aralar çok yoruldum, birde tedirginim sanırım.”
“Neden?”
“Önemli bir nedeni yok, biliyorsun en küçük şeyi bile kafaya takabiliyorum.” Çisem kardeşini endişelendirmemek için ona şüphelerini anlatmamıştı. Bu kalabalığın başka bir nedeninin daha olduğunu düşünüyordu bu yüzden konağın çevresine kimsenin şüphelenmeyeceği kişilerden korumalar yerleştirmişlerdi. Bunu Erhan özellikle istemişti.
“Hadi kahve içelim sonrada kızları bekleyelim.” Çisil neşeli bir şekilde ablasının koluna girerek onun dairesine doğru ilerlemeye başlamıştı. Çisil’in gelinliğini Asaf’ın kız kardeşleri hazırlamıştı. Zaten yengelerinin kıyafetleri bizzat modacı olan Gül ve. Naz hazırlıyordu. Bazen Çise dolabımda daha önce görmediği kıyafetleri görünce önce Erhan’a soruyor sonda da kızlardan geldiğini öğreniyordu. İkili kahve içmek için dairenin salondaki karşılıklı tekli koltuklara otururken diğer köşede oyun parkında oynayan iki çocuğa bakarak iç çekmişti.
“Çocuklar çabuk büyüdü değil mi?”
“Özellikle Cihangir’in bu kadar çabuk büyümesini beklemiyordum.” Odanın kapısının tıklatılmasıyla içeriye Yonca girmişti. Çisem ve Çisil genç kadını hemen içeri davet ederken Çisem yerinden kalkarak onu karşılamıştı.
“Ne zaman geldin sen? Keşke haber verseydin,” dediğinde Çisil merakla ona bakmıştı. Geleli dört gün olmuştu ve Yonca’nın konakta kaldığını unuttuğu için kendisine kızıyordu.
“Sen neredeydin ki? Konaktan ayrılmana nasıl izin verdiler?” Çisil merakla sorarken bir yandan da genç kadına sarılıyordu.
“Okul gezisine katılmıştım. Katılım mecburi olunca gitmem gerekti.”
“Anlıyorum. Nasıl gidiyor burada rahat mısın?” diye soran genç kadın Yonca’nın onayıyla koyu bir sohbeti başlatmış olmuştu.
***
Genç adam çalışma odasında hararetli bir şekilde dönerken Asaf abisine bakıp endişeli bir şekilde sormuştu. ,
“Neden bu kadar sinirlisin abi? Biraz sakin olamaz mısın?”
“Anlamıyor musun Asaf, Soner denen adam ortalıktan biranda kayboldu. Bunun ne demek olduğunu kavrayamıyor musun?”
“Yengeme yaklaşmaya cesaret edemez. Urfa’da senden habersiz kuş uçmaz.”
“Öyle olsa da ona içerden yardım eden biri olabilir. Güvenliği iki katına çıkardım ama Çisem’e nedenini söyleyemedim.”
“Bilmesi gerekiyor abi, kendini koruyabilmesi için eski kocasının ortadan kaybolduğunu bilmesi gerek.”
“Bunu bilmiyor muyum sanıyorsun ama şu düğün bitsin öyle, yoksa çok endişelenir.” Asaf abisinin sözlerine hak verse de tedirgin olmadan edemiyordu. Ailede Soner’i en iyi tanıyan kişi kendisiydi. Onunla hastanede birlikte çalışmıştı ve daha ilk görüşte ne kadar sinsi olduğunu anlamıştı. Cesur’un geri dönmesiyle adam birden gerçek yüzünü ortaya çıkarmaya başlamıştı.
“Ne düşünüyorsun?”
“Bunca yıl aileyi nasıl kandırabildiğini elbette, o adama bakınca yüzünden hemen anlaşılıyor be mal olduğunu,” dediğinde Erhan sıkıntıyla iç çekmişti.
”Bazen anlayamazsın Asaf, bu yüzden kafanı fazla yorma.” Erhan telefonunun çalmasıyla masanın üzerindeki telefonunu alarak hemen cevaplamıştı.
“Ali, ne oldu? Güzel haberlerin olduğunu söyle,” Asaf kardeşinin adını duyunca hemen dikelmişti. Ali İstanbul’a büyük halanın yanına gitmişti. Onu ikna edip Urfa’ya getirmeye çalışacaktı.
“Onu buldum,” diyen genç adamla Erhan derin bir rahatlama yaşamıştı.
“Nasıl tepki verdi, konağa gelecek mi?” karşıdan kısa bir sessizlik olduktan sonra Asaf abisine sesi hoparlöre vermesini isteyerek konuşmayı dinlemeye başlamıştı.
“Beni ilk gördüğünde kadın şaşkınlıkla donup kaldı. Efsun gibi o da beni hemen tanıdı. Neden geldiğimi söylediğimde…” Ali’nin duraksamasıyla Asaf araya girmişti. “Ee ne dedi?” dedi.
“Asaf abim de mi orada?” Asaf sabırsızlıkla cevap vermişti.
“Bırak beni şimdi, Sevcan hala gelmeyi kabul etti mi?” diye sorduğunda Ali gülerek karşılık vermişti.
“Sence benden kurtulur mu? Kabul etti akşama uzağımız var.” Erhan rahat bir nefes alırken kardeşini uyarmayı ihmal etmemişti.
“Buraya gelene kadar kimsenin haberi olmayacak Ali, beni anlıyorsun değil mi?” genç adam abisinin söylemek istediğini elbette anlamıştı. Son günlerde ne zaman halasının adı geçse evde garip bir hava oluşuyordu. Özellikle babaannesi büyük halasının ortaya çıkmasından oldukça rahatsız görünüyordu.
“Sen merak etme abi, gerekirse gizli bir şekilde geliriz ama geliriz. Halama bir şey olmasına izin vermem. Özellikle babam bu kadar hevesliyken…” Asaf ve Erhan bir birine bakarak gülümsemişti. Babası halasının bulunduğunu duyduğundan beri oldukça heyecanıydı. Sanki atmışlarında adam değil de küçük bir çocuğa dönmüştü. Telefonu kapatan ikili rahatlayarak yerlerine otururken Asaf abisine bakarak sormuştu.
“Gürsel’ler gelmiyor değil mi?” Erhan başını iki yana sallayarak cevap verdi.
“Evin Araf için gelmek istemiyor. Biliyorsun daha yeni ameliyat oldu ve bunu bizden başka bile kimse yok.”
“Haklı, gelmemeleri daha iyi olur. Özellikle amcamlar Evin’in eski ailesini davet etmişken.”
“Ne yaptılar dedin?”
“Babaannemden duydum, Evin’in eski kayınvalidesini de çağırdılar düğüne.” Erhan sıkıntıyla yüzünü sıvazlarken artık yaşlı kadının yaptıklarına şaşırmaması gerektiğini düşünse de başarılı olamıyordu.
“Bu kadını anlayamıyorum, neden böyle yapıyor?” Erhan hayıflanırken Asaf cevabını vermişti.
“Bence Gürsel’lerin geleceğini düşünerek onları rahatsız etmek istedi. Başka bir açıklaması olamaz.” Asaf’ın mantıklı sözleri genç adamın aklına da yatmıştı.
“Anlamıyorum, neredeyse kırkıma merdiven dayadım ama babaannemin neden hala bizimle uğraştığını. Çocukluğumuzda bile bize göz açtırmazdı.” Erhan masanın arkasına geçerek otururken Asaf abisinin sözlerini devam etmişti.
“Amcamı babamdan daha çok severdi ondan olabilir.” Genç adamın sözleri Erhan’ı daha da düşündürmeye başlamıştı. Amcası ile babası kardeş değildi. Aklı almıyordu hangi anne kendi doğurduğundan çok evlatlık olanı severdi. Elbette çocuklar arasında ayrım olmazdı ancak Nedret hanımın davranışlarına anlam vermesine imkan yoktu. Bunu kimseye söyleyemezdi. En azından şimdilik kendine saklaması gerekiyordu.
“Neyse hadi kalk işleri halledelim çok oturduk. Babam da görünmedi uzun zamandır.” Erhan telefonunu eline alarak kapıya yönelmişti. ASaf’ın da çıkmasıyla çalışma odasını kilitleyip anahtarı cebine attı. Konak bu kadar kalabalıkken çalışma odasını açık tutamazdı. Konağın bahçesine çıktıklarında kalabalığın daha da arttığını gören Erhan kardeşine bakmıştı.
“Kaç kişiye görev verdin sen, bu kalabalık ne?” Asaf omzunu silkerken Erhan onaylamaz bir şekilde başını iki yana sallayarak merdivenlere yönelmişti. ,
“Abi nereye?”
“Karımı göreceğim, sana da tavsiye ederim.” Erhan keyifle odasına doğru ilerlerken genç adam arkasından seslenmişti.
“Havaalanından bizimkileri kim alacak?”
“İki araba gönder, yetmezse kendileri gelsinler bir zahmet.” Erhan kalabalıkta sesini duyurabilmek için sesini yükseltmişti. Kardeşleri geliyordu ve onların havaalanından alınması gerekiyordu. Aklına Çisem’in ailesi gelince cebindeki telefonu çıkararak Cesur’u aramıştı. Yarınki düğünü genç adama bildirerek müsaitlerse gelmelerini istemişti. Cesur ailesiyle konuşacağını söyleyerek telefonu kapatırken Erhan yanından geçen çalışan kızı durdurarak “Hanım ağan odada mı?” diye sordu.
“Hanım ağam kardeşi ve öğretmen hanımla odada kahve içiyor ağam.”
“Çocuklar?”
“Onlarda hanım ağamın yanında,” diye cevap veren kız hızla adamın yanından ayrılmıştı.
“Oğlum nereye?” Sevim hanım koştur koştur oğlunun yanına giderken Erhan kapı ağzında duraksayarak annesini beklemişti.
“Anne ne bu acele, düşeceksin yavaşla.” Genç adam endişeli bir şekilde yaşlı kadına bakarken Sevim hanımın gözleri mutlulukla ışıl ışıldı.
“Ne yapayım oğlum iki ayağım bir pabuca girdi. Çocukları almaya birini gönderdin mi?” annesinin sevincinin nedeni şimdi belli olmuştu. Çocukları geliyordu ve annesi bu durum karşısında sevincini saklayamıyordu.
“Sevim hanım çok mutlu görünüyor?” Erhan annesinin omzuna kolunu atarak şakağını öpmüştü.
“Nasıl mutlu olmam oğlum, kardeşlerin geliyor.”
“Ben sana yetmiyor muyum anne?”
“O nasıl söz evladım, sen benim ilk göz ağrımsın. Senin doğduğun zamanı dün gibi hatırlıyorum. Tüm acılarımın içine güneş gibi ısıtmıştın annenin yüreğini. En umutsuz anımda sen doğdun Erhan, ama kardeşlerin de burnumda tütüyor. Ne vardı el memleketine gidecek?” Sevim hanım hüzünlenirken Erhan annesinin daha yeni gelinken kayınvalidesinden çektiklerini bildiği için susmuştu. Kendisinden sonra bir bir kardeşleri doğarken annesinin ona her zaman ayrı muamele ettiğini biliyordu. Elbette kardeşlerinden sevgisini esirgememişti ancak bir sorun olduğunda annesinin ilk aradığı kişinin kendisi olduğunun da farkındaydı. Üstelik babasından bile önce kendisini arıyordu.
“Ne dersin hepsini geri getirteyim mi? Biliyorsun yapabilirim.”
“Biliyorum Erhan ama bırak kardeşlerin nasıl mutluysa öyle yaşasınlar. Ben hasretlik çekerim,” diyen kadın adamın içini acıtmıştı. Onları dinleyen Asaf’ta annesi için üzülmüştü. Yıllardır düğünler ve cenazeler dışında kardeşleri bir araya gelmiyordu. Bu düğüne de Gürsel gelmeyecekti ve annesi bu duruma oldukça üzülecekti. Sıkıntıyla saçlarını geriye atarken telefonunu çıkararak hızla kardeşini aramıştı. Bir yandan da oradan uzaklaşıyordu.
“Efendim abi?”
“Gürsel ne yap et yarın ki düğüne gel ağabeycim.” Asaf’ın ani çıkışıyla Gürsel şaşırmıştı.
“Abi durumları biliyorsun, Evin ve Araf’ı yalnız bırakamam.”
“Onları da getir ama muhakkak gel.” Gürsel sıkıntıyla nefesini dışarı verirken sormadan edememişti. “
Neler oluyor abi, bir sorun mu var?”
“Annem çok üzgün, tüm çocuklarını bir arada istiyor. Gelmezsen kalbi çok kırılacak. Ayrıca öyle yada böyle Araf’ın gözlerinin açıldığını öğrenecekler.”
“Öyle ama zaman…”
“Geliriz abi,” Evin kocasının sıkıntılı bir şekilde konuştuğunu görünce daha da yakınına gelmişti. Asaf’ın telefondan yankılanan sesi genç kadını düşündürmüştü. Asaf abisi haklıydı öyle ya da böyle Araf’ın görmeye başladığını herkes öğrenecekti. Üstelik kendisine annesinden daha çok annelik yapan Sevim annesinin üzülmesini istemiyordu.
“Sen ne diyorsun Evin?”
“Abim haklı Gürsel nasılsa öğrenecekler. Biz Araf’ı saklayacağız diye annemin üzülmesini istemiyorum. Kadın yıllardır çocuklarının hasretini çekiyor.” Gürsel karısını yanına çekerek kolunun altına alıp şakağını öpmüştü.
“Emin misin Evin?” genç kadın hızla başını olumluca sallarken Asaf “Biletlerinizi alıyorum hazırlanın hemen,” demiş ve telefonu kapatmıştı.
“Hayatım Araf için iyi olacağına emin misin?” genç kadın emin olamasa da yapacak bir şey yoktu. Hem Sevim annesi onun arkasında dururdu biliyordu. Ne annesine ne de babaannesine onu ezdirmezdi. Yanında kocası da olacaktı ve bu onun güçlü hissetmesini sağlıyordu.
“Korkmuyorum yanımda sen olacaksın, annem olacak. Kim bize zarar verebilir ki?” Evin kollarını genç adamın beline dolarken başını da adamın göğsüne yaslamıştı. Huzurla derin bir nefes alarak kocasının kokusunu içine çekmişti.
“Elbette ne sana ne de oğlumuza kimse zarar veremez. O zaman hadi hazırlanalım bende izin alayım amirimden.” İkili hazırlanmak için ayaklanırken Evin az da olsa tedirgindi. Ama korku hissetmiyordu. Yaklaşık üç saat sonra Esenboğa havaalanına geldiklerinde kardeşini görmüştü. Ahmet ve karısı onlar gibi uçak saatinin gelmesini bekliyordu. Kardeşler birbirleriyle selamlaşırken eşleri de aynı şekilde birbirine sarılarak sohbet etmeye başlamışlardı. Yeni şeyleri keşfetmeye çalışan Araf etrafa meraklı bakışlar atarken bazen ışıktan rahatsız olarak gözlerini kapatıyordu. Uçak saati geldiğinde hepsi birlikte sıraya girmişti. İstanbul aktarmalı gideceklerinden gece yarısı Urfa’da olacaklarını biliyorlardı.
***
Sabah büyük bir kargaşa ile uyanmıştı ev ahalisi. Gece yarısı tüm aile üyeleri konağa gelip kendi odalarına yerleşmişti. Sevim hanım çocuklarını sabahlara kadar bekleyip hepsinin eve girdiğini gördükten sonra odasına geçip dinlenmeye çalışmış ama heyecandan uyuyamayarak ezandan sonra mutfakta kahvaltı hazırlıklarına girişmişti. Çalışanlar ondan sonra uyandıkları için mahcupça hanımlarına bakmıştı. Hep birlikte kahvaltı masasını hazırlayan çalışanlar Sevim hanımın mutfaktan çıkmasıyla rahat bir nefes almıştı. Yaşlı kadın ilk önce kızarlının odalarına uğrayarak onları severek uyandırmış, sonra da evli olan evlatlarının odalarının kapılarını çalarak hepsinin uyanmasını sağlamıştı. İçi içine sığmıyordu. Uzun zaman sonra tüm çocukları aynı masa etrafına toplanacaktı. Ali’sinin de geldiğini biliyordu ama henüz konağa ulaşmamıştı.
“Hayırlı sabahlar annelerin en güzeli,” diyerek annesinin yanağını öpen Gül ve Naz kadının gülmesini sağlamıştı. Yaşlı kadın iki kızının yanaklarını okşayarak “Hayırlı sabahlar evlatların hayırsızlarının kuyrukluları,” dediğinde Gül ve Naz yüzünü asarak sormuştu.
“Ne hayırsızlığımızı gördün anne aşk olsun,” Gül dudaklarını asarken Naz da kardeşine arka çıkmıştı.
“Gül haklı anne ne hayırsızlık ettik sana,” dediğinde Sevim hanım derin bir iç çekmişti.
“Koskoca kadın oldunuz annemiz var demiyorsunuz. Beni bir başıma burada bırakıp gittiniz daha ne olsun.”
“Aşk olsun anne ne yapalım burada çalışmak çok zor. Orada bir düzen kurduk.”
“Ölsek haberiniz olmayacak,” diyen kadın arkasını dönüp giderken iki kız aynı anda “Allah korusun anne o nasıl laf,” diyerek kadının peşine civciv gibi takılmıştı.
“Öyle bir laf işte, gidin kardeşlerinizi kaldırın kahvaltı hazır.” Dedi. Yaşlı kadın büyük yemek salonuna girdiğinde eltisinin ve kayınvalidesinin çoktan kahvaltıya başladığını görünce kaşları çatılmıştı.
“Ne oldu gelin yüzün düştü?” diye soran Nedret hanım Sevim hanıma çatarken Sevim hanım gülümseyerek kadına karşılık vermişti.
“Bu gün moralimi bozamayacaksın anne, uğraşma istersen.”
“Tövbe tövbe ettiği lava bak,” diyen yaşlı kadın odaya Hikmet beyin girmesiyle susmuştu.
“Hayırlı sabahlar herkese,” diyen adam asmanın başköşesine geçerken Sevim hanım da hemen yanında ki boş yerine oturmuştu. Çocukları bir bir yemek salonuna girerek önce annesinin yanağını öpüp sonra sırasıyla babasının ve babaannesinin elini öperek yerlerine geçerken en son salona giren Gürsel ve Evin odak noktası olmuştu.
“Ay sizde mi geldiniz? Hani gelmeyecektiniz?” Sevim hanım yerinden kalkarak Gürsel ve Evin’e aynı anda sarılmıştı. Evin hemen yaşlı kadının elini öperken Sevim Hanım yeniden genç kadına sıkıca sarılmıştı.
“Güzel kızım gelmiş, neden gece haber vermediniz bana?” dediğinde Gürsel annesi ve karısına gülümseyerek bakıyordu.
“Uyandırmak istemedik anne, Ahmet’lerle geldik.” Sevim hanım gülümseyerek ikiliyi masaya yönlendirirken Evin kendisine düşmanda bakan annesi ve kız kardeşine aldırış etmemeye çalışıyordu.
“Hayırdır yenge ne diye öyle bakıyorsun?” Gürsel karısının üzerinde ki bakışlardan hoşlanmamıştı.
“Nasıl bakıyormuşum?” Hesna hanım kaşlarını çatarken Evin kocasına ‘yapma’ diye dudaklarını oynatmıştı.
“Düşmanına bakar gibi bakıyorsun!” Gürsel karısının sandalyesini çekerek oturmasını sağladıktan sonra kendisi de yanına geçip oturmuştu.
“Bu konular masada konuşulacak konular değil,” diyerek Hikmet bey tartışmayı bitirmişti. Masaya en sonra kucağınca oğluyla Çisem ve Erhan onun hemen arından da Asaf, Çisil çifti gelmişti. Herkes yerine geçtikten sonra kahvaltı sohbet eşliğinde başlayıp devam etmişti.
“Oğlum kardeşinle konuştun mu neden hala gelmedi?” Sevim hanım Erhan’a dönerek Ali’yi sormuştu.
“Yolda anne geliyor.” Sevim hanım memnuniyetle başını sallarken bu kez Çisil’e dönmüştü.
“Kızım kahvaltıdan sonra kuaför gelecek, yukarıda ki boş odayı senin için hazırladık. Rahat rahat kullanırsınız.”
“Teşekkür ederim anne,” Çisil uzaktan Sevim hanıma öpücük atarken bakışları Hikmet beye takılınca utanarak hızla başını eğmişti. Bazen nerede olduğunu etrafında ki insanları unutabiliyordu. Genç kadının başını eğmesiyle yaşlı adam içten içe gülümserken Nedret Hanım cıkcıklayarak “Utanma da kalmadı kimsede,” diye söylenmişti. Asaf karısının elini tutarak gülümsemiş ve “Sen aldırma, içinden nasıl geliyorsa öyle hareket et,” diye sessizce fısıldamıştı.
“Babama ayıp oldu!” diyen Çisil bakışlarını önündeki kahvaltınsa çevirmişti. Asaf her zamanki umursamazlığıyla “Anca kıskanmıştır o annemi,” dediğinde sesini ayarlayamadığı için yakınında oturan kardeşi gülmüştü. Kahvaltıdan sonra gelin ve damat hazırlık için odalarına çekilirken Gül ve Naz’da Çisil’e yardım etmek için onun peşinden gitmişti. Çisem kız kardeşinin yanına çocuklarıyla ilgilendikten sonra gitmeye karar verirken Erhan’ın sürekli saatine bakması dikkatini çekmişti.
“Bir sorun mu var Erhan, neden sürekli saate bakıyorsun?”
“Ali gelecekti, hala gelmedi. Telefonuna da cevap vermiyor.” Çisem kaşlarını çatarken Erhan yeniden kardeşine telefon etmeye başlamıştı.
“Zeynep çocukları odaya çıkarır mısın kalabalıkta ayakaltında olmasınlar,” diyen genç kadın kucağında ki Cihangir’i genç kıza vermişti. Kocasıyla telefona cevap gelmesini beklerken Erhan dayanamayarak “Bu böyle olmayacak ben gidip bakacağım,” dedi.
“Nereye, nerede olduğunu bilmiyorsun ki?”
“En son ilçeye yaklaştıklarını söylemişti, ilçe çıkışına kadar giderim.” Çisem kocasını onaylarken etrafında ki kalabalığa bakarak sıkıntıyla iç çekmişti.
“Etraf kalabalıklaşıyor bende seninle gelmek isterdim ama yardım etmem gerek…”
“Sen düğünle ilgilen hayatım ben sana haber ederim,” diyen Erhan konaktan çıkarken Çisem de odaya çıkıp çocuklarla ilgilenmişti.
Erhan konaktan çıkıp on beş dakika ilerlendikten sonra karışandan gelen arabayı görünce derin bir rahatlama yaşamıştı. Arabayı kenara çekerek kardeşinin arabasının yanında durmasını beklemişti. Ali abisini yol kenarında görünce merakla yanında durarak arabanın camını açtı.
“Abi hayırdır neden buradasın?”
“Telefonuna neden bakmıyorsun Ali, haber alamayınca çok endişelendim. Peşinize geliyordum.”
“Ne yapalım abi, büyük halayı araba tutunca biraz dinlendik,” dediğinde Erhan arabadaki yaşlı kadının varlığını hatırlayınca hemen arka kapıyı açarak kadının eline uzanmıştı.
“Hoş geldin Sevcan hala, öpeyim,” dediğinde yaşlı kadın gözleri ıslak bir şekilde genç adama bakıyordu.
“Ne kadar da babama benziyorsun?” yaşlı kadın Erhan’ın iki yanağını tutarak yüzüne bakarken Ali gülümseyerek ikiliyi izliyordu. Ailedeki herkes Erhan ağabeyinin dedesine benzediğini biliyordu. Bu yüzden rahmetli dedeleri Erhan ağabeyine daha bir ilgi gösterirdi.
“Babam seni bekliyor hala, hadi konağa gidelim.” Başında ki lacivert yemenisi yaşlı kadını yeşil gözlerini daha da belirgin yapmıştı. Yaşına göre oldukça dinç duran kadın Erhan’ı şaşırtmıştı. Ona göre babasının halasının daha yaşlı görünmesi gerekiyordu.
“Maşallah hala çok gençsin, sırrını bize de açıklar mısın?” Erhan kadına takılırken peşinden gelen adamların arabayı durdurmasıyla Erhan iki adamına bakarak “Siz benim arabayı konağa götürün ben Ali ile geleceğim,” dedi. Yaşlı kadının yanına geçen Erhan kadının kendisini izlemesine izin vermişti.
“Konakta işler nasıl, herkes iyi mi?” Sevcan hala merakla sorarken sesindeki ton Erhan’ın dikkatinden kaçmamıştı.
“İyi hala seni bekliyorlar?”
“Nedret karısı hala yaşıyor mu?” kadının sesindeki nefret elle tutulur şekilde hissediliyordu. Ali ve Erhan aynadan göz göze geldiğinde ikili de yutkunma ihtiyacı hissetmişti.
“Babaannem hayatta hala, gidince konuşursunuz.”
“Beni gördüğüne pek memnun olmayacaktır o kadın.” Yaşlı kadın sessizleşirken araba on dakika sonra konağın büyük avlusundan içeriye girince onları kapıda annesi ve babası karşılamıştı. Sevcan hanım Erhan’ın yardımıyla arabadan inerken yaşlılığın getirdiği yavaşlıkla kadın doğrularak karşısında ki ikiliye bakmıştı. Hikmet bey ailenin en büyük üyesinin elini öpmek için davrandığında yaşlı kadının hıçkırarak ağlamaya başlaması beklenilen bir şey değildi. Gözleri yaşlı adamın üzerinden ayrılmıyordu.
“Eslem’e ne kadar da benziyorsun!” Hikmet bey ve diğerleri şaşkınlıkla birbirine bakarken merdivenin başında öfkeli ses dikkatleri üzerine çekmişti.
“Senin bu konakta ne işin var?” Nedret hanım öfkeyle bastonu yere vururken aynı anda Hikmet beyin sesi ortama yankılanmıştı.
“Eslem kim?” Sevcan hanım torununun sorusuyla hızla ona dönmüştü. Yaşlı adamın ciddi olup olmadığını anlamaya çalışırken adamın gerçekten Eslem’i tanımadığını anladığında dişlerini sıkarak Nedret hanıma dönmüştü.
“Beni aileden kopardığın gibi Eslem’in adını da mı sildin! Seni parçalarım Nedret, kimse seni elimden alamaz!” yaşlı kadının sözleri herkesi şoka sokarken akıllarda tek bir soru vardı…
Eslem kim?
***
Sizce Eslem kim? Hikayenin gidişatı hakkında yorum yaparsanız sevinirim. Sizce çok mu uzatıyorum konuları!
34. BÖLÜM <<<<<<<———>>>>>>> 36. BÖLÜM
[…] 33. BÖLÜM <<<<<<——->>>>>>> 35. BÖLÜM […]
Ellerine emeğine yüreğine sağlık yazarım hikaye çok güzel ilerliyor bence her bölümü merakla bekliyorum
35.bölüm için suzan hikmet beyin annesi olabilir mi?
Ellerine emeğine sağlık
Suzan hikmet ağanın annesi
O yaşlı hasta kadın da demişti önceki bölümde
Bölümler çok güzel ilerliyor
Suzan Hn kim haladan hikayeyi dinlemek için sabırsızlanıyorum
İşler büyüyor Suzan hikmet beyin annesi. ❤️
Ay bölüm tam yerinde bitmiş ya.. Suzan, hala ve Hikmet olayını baya merak ettim. Umarım yeni bölüm hemen gelir
Suzan bence hikmetin gerçek annesi sanırım
Sevcan hala , Nedreti ve tayfasını ezer geçer artık. Hikmet bey büyük ihtimal geçmiş bölümlerde bir kadın vardı Suzan onun oğlu. Tam hatırlasam da Erhanlar bir düğüne gittiğnde bir kadından bahsediyorlardı
Düğünde bir şey olmaz inşallah ya korktum :/ Üvey olan Hikmet bey bence Suzan da annesi olup sebebi de bu Nedretdir 😡 Çisem hamile ama yaa❤️ hadi bakalım gelir gelmez şöyle hala ne saklaniyorsa
Sevcan hala nedreti hesnayi evire çevire dovse yali halleriyle ne gulerim suzan hikmetin annesi bence nedret o yuzden sevmiyor hikmeti kendi yeğenini çocuğu gibi büyütüp nüfusa aldırmış ya ağalık onda olsa herkesi yönetirim diye düşünüyor herhalde kitap güzel ilerliyor yazarcim ellerine emeğine yüreğine aklına sağlık
Sevcan hala Nedret ‘in hakkından geleceğe benziyor. Çisem hamile mi yoksa ne güzel olurdu, Ellerine yüreğine sağlık
Ellerine emeğine yüreğini sağlık yazarcığım suzan hikmetin annesi nedrette başkasından peydahladığı çocuğu hikmetin babasının diye yamadı pisliğin ipi çıksın pazara
Aha hikmet beyin anası ayrıymış
Hikm6 beyin annesi o yüzden sevmiyor onun cocuklarını
Allah ım meraktan çatlicam nasıl geçer bir hafta gerçekler ortaya çıkacak bakalım neler olacak emeğine sağlık
Off neler oluyor Suzan Hikmet beyin annesimi yoksa ay bu Nedret hnm, ćok kötü kim bilir daha neler var bilinmeyen evlerden ırak kendisi.Bu arada Çişem hamilemi yoksa baş dönmeleri beni şüphelendirdi hayırlısı inşallah öyledir Erhan ağam çok sevinir .Birdw bu eski koca var kaçması kötü olmuş inşallah bir zararı dokunmadan yakalanır .Harika bir bölümdü ama bir sonraki bölümü daha çok merak ediyorum şu an emeģine saģlık yazarcım .
Suzan Hikmet’in annesi, amca dedikleri de Nedret’in oğlu. Gerisini ise çok merak ediyorum
Konağın ortasına pimi çekilmiş bir bomba düştü, hadi bakalım nedret cadısı seni konağın dışına sonsuza kadar alalım, ayyy çok heyecanlı yerde kaldı…
Nedret dedenin ikinci eşi galiba baksana evin kızını bile sürgün etmiş adını bile andırmamış, gelinin başını da bu yedi kesin Suzan Erhanın babaannesi demekki yani ilk eşi dedenin nedrette ikinci eş ahh neler etti bu yılan gençliğinde kimbilir korkmaya başladım ben
Yine bir soru işareti ile bitti. Bekle yeni bölüm mü Güzel bölümdü. Hala sonunda geldi. Nedret yandı.
Bölüm çok heyecanlı yerinde kaldı ellerinize emeğinize sağlık muhteşemdi ❤️
eslem değil miydi kuzummmm
Doğru Eslem’di ve senden başka kimse fark etmedi? 🙂
Üvey olan hikmet ağa bence …
Ellerine sağlık biriktirip okuyayım dedim dayanamadım ama öyle bir yerde bitti ki bekle ki yeni bölüm gelsin …
[…] 35. BÖLÜM <<<<<<——->>>>>> […]