S.S.Kalpler 36. Bölüm

Merhaba arkadaşlar. Söz verdiğim gibi ikinci bölümü yayınlıyorum. Bölümün sonu çok güzel oldu bana kalırsa. Umarım seversiniz. Keyifli okumalar!

****

Avlu kalabalıklaşmaya başladığında bundan rahatsız olan Sevim Hanım herkese işlerinin başına dönmesini söylemişti. Kocasının koluna dokunan kadın “Halan uzun yoldan geldi, dinlensin konuşursunuz,” dediğinde Hikmet bey karısına hak vermişti. Yaşlı kadının koluna giren adam “Seni odana çıkaralım hala, sonra uzun uzun konuşuruz,” dediğinde Nedret hanım öfkeyle ikiliye bakıyordu.

“O kadın bu konağa giremez,” diye öfkeyle çıkışan Nedret hanıma cevabı Çisem vermişti.

“Sanırım buna karar verecek kişi benim, konak benim sorumluluğumda olduğuna göre…” Nedret nefretle Çisem’e dönerken Çisem oldukça rahat bir tavırla yaşlı kadının yanından geçerek merdivenlerden aşağı inip Sevcan hanımın karşısına geçmişti.

“Hoş geldiniz Sevcan hala, bizi çok uğraştırdınız…” Çisem kadının gözlerinde ki şüpheli bakışlar karşısında hafif gülümsemişti. Annesinden öğrendiği şekilde evine gelen misafiri güler yüzüyle ağırlıyordu. Kaldı ki kadın misafir bile değildi, ev sahibiydi.

“Hoş buldum, sen kimsin?” yaşlı kadının sorusuyla Çisem kadına müzip bir şekilde gülümsemişti. Erhan karısının konuşmayı farklı yöne çekeceğini anladığında hemen araya girmişti.

“Kendisi benim karım, konağın hanım ağası Sevcan hala.” Yaşlı kadın konuşan Erhan’a imayla bakarken başını iki yana sallayarak gülümsemişti.

“Konakta işler epey karışık anlaşılan.”

“Sonra anlatırız hala şimdi biraz dinle. Akşama düğünümüz var,” diyen bu kez Hikmet bey olmuştu. Sevim hanım yaşlı kadının diğer koluna girerek kadını merdivene yönlendirmişti. Nedret hanım kendisini takmayan aile üyelerine öfkelenerek hızla odasına yönelmişti. Onun gidişini izleyen Sevcan Hanım da en az Nedret Hanım kadar öfke doluydu.

“Kim evleniyor?”

“Benim üçüncü oğlan evleniyor. Aslında evlendi de düğününü yapacağız.” Yaşlı kadın anladığını belli ederek başını sallamıştı. Merdivenleri çıkıp büyük salonun yanından geçerken duraksamıştı. Salonun kapısının hemen karşısında babasının büyük bir portesi vardı. Ağır adımlarla salondan içeriye girerek yıllardır görmediği babasının ve ağabeyinin portesine bakarken gözleri nemlenmişti.

“Bak baba, yıllardır sürgün yaşadığım evime geri döndüm.” Yaşlı kadının sendelemesiyle Erhan hızla kolunu tutmuştu.

“Ben iyiyim evladım, hadi siz işinize bakın. Düğüne hazırlık gerek…”

“Merak etme hala düğünle ilgilenecek yeterince insan var. Yatmadan önce biraz yemek yemelisin.”

“Aç değilim, gelirken Ali yeğenimle yedik bir şeyler.” Erhan kardeşine bakarken Ali onu onaylamıştı.

“O zaman odanda geçelim hala,” Sevim hanım kadına samimi bir şekilde yaklaşırken kadın yaşlı kadının gözlerinin içine sevgiyle bakmıştı.

“Maşallah bu yılanların içine sağlam kalabilmişsin.” Hikmet halasının sözleriyle yutkunurken karısının solan yüzü karşısında bir kez daha kendisini suçlamıştı. Sonunda yaşlı kadını odasına götürüp yatıran Sevim Hanım hazırlıklara bakmak için odadan dışarıya çıkmıştı. Özellikle eski konakta kadın için en sakin odayı hazırlamışlardı.

***

Nedret hanım odasında dört dönerken onu susturmak için türlü türlü planlar kuruyordu. Yaşına rağmen ilk kez bu kadar hareketliydi. Bir süre sonra yorulup yatağının üzerine oturduğunda odanın kapısının tıklatılmasıyla hızla başını kapıya çevirdi.

“Gel Hesna ne oldu? Her şey hazır mı?”

“Hazır anne nasıl yapacağız. Konakta çok insan var,” diyen kadınla Nedret hanım başını sallamıştı.

“Kalabalık işimize gelecek. Şimdi daha önemli sorunumuz var. Nusret nerede?”

“O diğer konağa gitti, seyis aradı sorun varmış.”

“Tam zamanını buldu gidecek,” diyen kadın oldukça gergindi. Hesna kadının neden bu kadar gergin olduğunu anlamadığı için düşünmeye başlamıştı. Bu gün büyük gündü, bu günü atlatırsalar birçok sorundan kurtulacaklarını düşünüyorlardı.

“Neriman gelecek değil mi?” yaşlı kadın merakla sorarken Hesna onu onaylamıştı.

“Gelecek merak etme, o planımızın en önemli parçası.”

“Dikkatli olun, kimse bizden şüphelenmemeli. Hadi çık şimdi akşama kadar dinleneceğim.” Hesna hanım odadan çıkarken Nedret Hanım gözüne uyku girmeyeceğinin farkındaydı. Akşam her şey kusursuz olmalıydı. Haftalardır bu plan üzerine düşünüyorlardı ve başarısızlık düşünebileceği en şey olmalıydı.

***

Çisem heyecanla gelinliğine bakan kardeşine gülümseyerek bakarken bir gözü de sürekli çocuklarına takılıyordu. Narin’in üzerinde hoş bir gelinlik vardı. Küçük gelin olarak odada dolanıp dururken Cihangir’i henüz giydirmemişti.

“Ne düşünüyorsun abla, neden bu kadar dalgınsın?”

“İçimde garip bir his var Çisil, düşünmeden edemiyorum.”

“Hayırlara gitsin abla.” Kadının makyajının son dokunuşlarını bitiren kadın araya girmişti.

“Gelinliğinizi giyebilirsiniz hanımım,” Çisil hemen oturduğu yerden kalkarak koruman içinde olan ve oldukça merak ettiği gelinliğe doğru ilerlemişti. Gül ve Naz Çisil’in tepkisini merak ettikleri için dikkatle onu izliyorlardı. Genç kadın koruyucuyu açtığında gözleri parlayarak içinden çıkan gelinliğe bakmıştı. Gelinliği çıkardığındaysa yutkunarak iki kıza döndü. Elleri özenle yapıldığı belli olan işlemelere giderken “Bu çok güzel,” diye hayranlıkla konuşmuştu. Çok kabarık olmayan eteği bel kısmından aşağıya doğru işlemeliydi. Üzerinde tek bir taş olmamasına rağmen taş varmışçasına parıl parıl parlıyordu. Görüntüsünün aksine gelinlik oldukça hafifti ve bu durum Çisil’i şaşırtmıştı.

“Hadi giy de üzerinde görelim. Bir potluk olursa hemen hallederiz.” Genç kadın heyecanla odada banyoya geçerken Çisem de kardeşine yarım etmek için peşinden gitmişti. İki kardeş Çisil’in makyajına dikkat ederek gelinliği genç kadının üzerine geçirmişti. Çisil bedenine değen ipek iç kumaşla gülümserken ablasına bakarak “Çok rahat,” dedi.

“Sana da çok yakıştı, kızlar işini biliyor.”

“Abla içinde harika hissediyorum. İpek bedenimi okşuyor gibi,” dediğinde Çisem kardeşinin çocuksu sevincine gülmeden edememişti. Gelinlik ipek ince kumaşın üzerine işlemeli tüllerle süslenmişti. Bu yüzden oldukça hafif ve hareket kısıtlamayacak bir formdaydı. Kolları hafif balon ve dirseğe kadar iç göstermeyen tülle yapılmıştı. Dirseğin hemen üst kısmındaysa İspanyol şekilde işlemeler bileğine kadar dökülüyordu. Dekoltesi olmamasına rağmen dekolte görünümlü önüyse iki genç kadını mest etmişti. Göğüs kısmı tamamen işlemeliydi ve bel kısmına kadar işlemeler devam ediyordu. Gelinliğin etek ucuna kadar su damlası şeklinde kendinden kabarıktı. Tarlatana gerek duymadan Çisil gelinliği oldukça güzel taşımıştı. Arkasını dönerek ablasının fermuarını çekmesini bekleyen genç kadın üzerine deri gibi oturan gelinliğe bir kez daha hayranlıkla bakmıştı.

“Asaf seni görünce çıldıracak.”

“Beğenir değil mi?” kardeşinin sözlerine kahkaha atan genç kadın banyo kapısının vurulmasıyla ikili birbirine bakmıştı.

“Geliyoruz,” diye seslenen Çisem görümcesi Naz’ın sesini duymuştu.

“Çıkında bizde görelim yengemi,” diye seslenen kızla Çisem kapıyı açarak önden çıkmış ardından gelen kardeşine gülümseyerek bakmıştı. Çisil odaya girdiğinde odadaki kalabalığın arttığını gören genç kadın heyecanla etrafına dönmüştü.

“Nasıl olmuşum?”

“Abim bizi kesecek,” diyen Gül’ü onaylayan Naz herkesi güldürmüştü.

“Abin size dokunamaz, alırım boyunun ölçüsünü,” Çisil görümcelerine gülümserken Çisem kardeşinin mutluluğuna iç çekmişti.

“Benim aşağıya bakmam lazım, biliyorsunuz ağır misafirimiz var.” Çisem’in büyük haladan bahsettiğini anlayan kızla onu onaylamıştı.

“Biz burayı hallederiz yenge sen işini halledebilirsin.”

“Çocuklar size emanet, gözünüzü üzerlerinden ayırmayın.” Çisem odadan çıkarken içindeki huzursuzluğa anlam veremiyordu. Bakışları iki oda sonra aralık kapıdan gördüğü kişilere takılmıştı. Hesna ve Dicle oturmuş kendi aralarında konuşuyordu. Kısa bir süre anne kızı izledikten sonra derin bir nefes alarak konakta kocasını aramaya başlamıştı.

“Erhan ağayı gördünüz mü?” çalışanlardan birini durdurup sorduğunda çalışan görmediğini söyleyerek yoluna devam etmişti. İlk önce kendi dairelerine bakan genç kadın orada kocasını bulamayınca bu kez dairenin büyük terasına çıkıp oradan aşağıdaki hazırlıklara bakmaya başlamıştı. Her şey hazırlanmış gibi görünüyordu. Kazan kazan kaynayan yemeklerden dumanlar yükselirken bir yandan da masalara son dokunuşlar yapılıyordu. Gözleri konağın dışındaki kalabalığa dönerken içini yiyip bitiren o hissi yeniden yaşamıştı. Başını çevirdiğinde kaybolan gölge Çisem’i rahatsız etmeye yetmişti.

Terastan içeriye girerek bu kez çalışma odasına gitmeye karar veren genç kadın çalışanlardan birinin çağırmasıyla yönünü mutfağa çevirmişti. Tatlılar konusunda sorun yaşayan görevlilere yapmaları gerekenleri söyleyerek mutfaktan çıkarken bu kez gözüne Sevim Hanım takılmıştı.

“Anne Erhan’ı gördün mü?”

“Babanla çalışma odasına geçmişti kızım, oraya bak istersen.”

“Tamam anne, yapabileceğim bir şey var mı?” Çisem kadına sorarken Sevim Hanım gülümseyerek başını sallamıştı.

“Her şey hazır kızım sen hazırlanmaya başla istersen. Hala giyinmemişsin,” diyen kadınla derin bir iç çekmişti. Yaşlı kadının hakkı vardı düğün neredeyse başlamak üzereydi ve Çisem hala giyinmemişti. Konağın dışı son model arabalarla dolarken sabahtan beri gelen misafirlere yapılan ikramı düşünmeden edemedi. Sadece konakta değil, ilçenin genelinde kazanlar kaynatılıp fakire fukaraya yemek dağıtılmıştı. Odasına giderek hazırladığı kıyafeti giymeye karar veren genç kadın kocasıyla sonra konuşmayı düşündü.

***

Hava iyice kararmıştı. Konağın avlusu daha da kalabalıklaşırken ortamda davul sesleri yankılanıyordu. Aşiret ağaları için ayrı bir alan ayarlanış diğer misafirler içinde hemen karşılarına masa kurulmuştu. Çisem düğün için hazırlandıktan sonra hizmet eden çalışanların arasında dolanıp ihtiyaçların giderilmesi için emirler veriyordu. Sevim hanım ve görümceleri de ona yardım ederken garip bir şekilde Hesna Hanım ve Nedret Hanım köşesine çekilmiş gelenleri sakince izliyordu. Sabahtan beri kocasını ve Hikmet babasını görmeyen Çisem endişelenmeye başlamıştı. Akşamüzeri çalışma odasına geçtiğinde ne Erhan’ı ne de diğerlerini orada bulamamıştı. Günay erkekleri sanki bir anda ortadan yok olmuştu.

“Anne Erhan’ı görmedim, nereye kayboldu haberin var mı?” Sevim hanım başını iki yana sallayarak gelinine cevap vermişti.

“Bilmiyorum kızım, babanda yok ortalarda.” Çisem ağır ağır etrafı gözlemlerken sıkıntıyla nefes almıştı.

“Ben bir Çisil’e bakayım, belki Asaf nerede olduklarını bilir.” Sevim hanım gelen kadın misafirleri karşılarken Çisem hızla merdivenlere yönelip gelin odası olarak ayarlanan odaya gitmişti. Kapıyı tıklatan genç kadın içeriden onay sesini duyduktan sonra hızla içeriye girmişti. Asaf ve Çisil yan yana oturmuş Menekşe ve Azra ile konuşuyordu.

“Hayırdır yenge ne bu acele?”

“Abin nerede Asaf, onu bir türlü bulamıyorum. Babam da yok ortada.”

“Dışarıda işi vardı gelir birazdan. Neden bu kadar endişelendin ki?” Asaf kaşlarını çatarken Çisem bir türlü rahatlayamıyordu.

“Bilmem gereken bir şey var mı Asaf? Bende bir şey saklamıyorsunuz değil mi?” Çisem’in sorusuyla odadaki tüm kadınların bakışları Asaf’a dönmüştü.

“Yok yenge ne olacak? Gelir birazdan alınacaklar vardı onları almaya gitti.”

“Onca çalışan varken aşiretin ağası mı ihtiyaçları almaya gitti. Senin karşında çocuk mu kandırıyorsun Asaf?” Çisem bu kez gerçekten sinirlenmişti. Çisil de ablasını gibi kaşlarını çatarak kocasına bakmıştı.

“Ne saklıyorsun Asaf? Ablam ne kadar endişelendi görmüyor musun?”

“Ya bir şey sakladığımı nereden çıkardınız. Birazdan gelince kendin sorarsın nereye gittiğini.” Asaf yerinden kalkarak odanın penceresine doğru gidip dışarıyı seyretmeye başlamıştı. Zaten Çisil’i gelinlikle gördüğünden beri içini kıskançlık duyguları kemiriyordu bir de sorguya çekilmek genç adama hiç iyi gelmemişti. Karısı o kadar güzel olmuştu ki onu bu şekilde aşiretin önüne çıkarmak istemiyordu. Çisil’e değecek tüm bakışları yakabilirdi.

“Düğünü iptal mi etsek?”  Asaf’ın sorusuyla ortam sessizleşmişti.

“O ne demek Asaf, neden düğünü iptal ediyoruz?” Çisil kocasına çıkışırken Asaf yüzü asık bir şekilde karısına dönmüştü.

“Şu haline bak Çisil seni onca adamın önüne nasıl çıkarayım ben. Sana değecek her hangi bir gözü oymamak için kendimi nasıl tutacağım.”

“Saçmalama Asaf o nasıl söz öyle?” Çisem kızgın bir şekilde kayınına çıkışırken Asaf yengesine dönerek konuşmuştu.

“Yenge şunun güzelliğini görmüyor musun? Neden daha basit bir şey giydirmediniz ki?” Asaf’ı ilk kez bu kadar kıskanç gören diğerler şaşkınlıkla ona bakmıştı.

“Bunu sen mi söylüyorsun? Daha önce kimsenin kıyafetine karıştığını görmemiştim Asaf.” Menekşe yengesi şaşkınlıkla konuşurken Asaf çocuk gibi omzunu silkmişti.

“Onlar benim karım değildi, karımın güzelliği sadece bana özel olmalı,” dediğinde Çisil tek kaşını kaldırarak kocasına bakmıştı. Kendisi de aşırı kıskançtı ancak düğünde kocasına smokin giyme diyemezdi. Tıpkı Asaf’ın gelinliğine laf edemeyeceği gibi.

“Bu sözleri sen söylemedin bende duymadım Asaf, o düğüne ineceğiz ve herkese karının kim olduğunu göstereceksin. Aşiret mi yoksa başkası mı ben anlamam, bir daha kocama eş aramaya kalkan olursa acımam vururum,” dediğinde Çisem gözlerini devirerek kardeşine bakmıştı.

“Sizinle uğraşamam ben kocamı aramaya gidiyorum. Sizde yarım saat sonra aşağıya ineceksiniz ona göre hazırlıklı olun.” Çisem odadan çıkıp giderken önüne çıkan çalışanlara Erhan ağayı soruyordu. Sonunda kocasını üst kattaki terasta bulduğundaysa derin bir nefes aldı.

“Neredeydin sen, her yerde seni aradım?” Erhan karısının sesini duyunca hızla ona dönmüştü. Genç kadının güzelliğini yanına gelene kadar içi giderek izleyen genç adam kolunu açarak karısını yanına davet etmişti. Çisem tereddütsüz kocasının kolunun altına girerken onun gibi avludaki kalabalığı izlemeye başlamıştı.

“Çok kalabalık,” diyen kadınla Erhan iç çekerek cevap vermişti.

“Haklısın, gereksiz bir kalabalık var.” Çisem şaşkınlıkla kocasına bakarken Erhan’ın gözleri biran olsun avludan ayrılmamıştı.

“Neler oluyor Erhan, ne bu surat?” Erhan sabahtan beri düşünüyordu. Sevcan halayı, babasını ve bahsedilen Eslem hanımı.

“Bilmiyorum şu düğün bitsin dananın kuyruğu kopacak gibi geliyor. Ailede büyük bir kaos olacak Çisem ve ben onları nasıl sakinleştireceğimi bilmiyorum.”

“Sen bulursun bir yolunu,” diyen kadın bir elini kocasının göğsüne koyarak başını üzerine yaslamıştı.

“Bu kez ne yapacağımı bende bilmiyorum Çisem, özellikle büyük halanın ortaya attıkları ve söyleyecekleri aile için çok önemli. Babam sabahtan beri düşünüyor ve kalbi zayıf biliyorsun. Ona bir şey olmasından korkuyorum.”

“Babam iyi sen merak etme. Hem ben ne güne duruyorum. Bu güne bu gün aşiretin hanım ağasıyım. Gerekirse elimi masaya vururum,” diye şaka yapan genç kadın kocasının gülmediğini görünce Erhan’ın ciddi olduğunu anlamıştı.

“Haklısın bu aşiretin hanım ağası sensin. Ben olmasam da onları idare etmek senin görevin. Annem, babam, kardeşlerim ve özellikle Narin senin sorumluluğunda. Bunu sakın unutma,” diyen adamla genç kadın kaşlarını çatmıştı.

“Neden böyle konuşuyorsun Erhan beni endişelendirmeye başladın bilesin.” Erhan hafif  gülümseyerek karısının endişeli bakışlarına gözlerini dikmişti.

“Korkma her zaman yanında olacağım. O aşık olduğum mavilerini çevirdiğin her yerde ben olacağım.” Diyen adamla yutkunan genç kadın ağzını açacağı sırada aşağıdan gelen korna sesiyle hızla oraya bakmıştı.

“Geldiler sonunda,” diyen adam karısının şaşkın bir şekilde bakmasını gülümseyerek izlemişti.

“Annemler geldi,” diyen kadın heyecanla kocasına dönmüştü.

“Hadi git karşıla onları, benim az bir işim var birazdan yanına gelirim.” Çisem başını sallayarak hızlı adımlarla terastan aşağıya inmeye başlamıştı. Ailesini ne zamandır görmüyordu. Yüzünde kocaman bir gülümsemeyle avluya indiğinde kalabalık hanım ağalarına yol açarak ilerlemesine yardımcı oluyordu.

“Anne, baba…” genç kadın hızla annesine sarılırken Servet bey de kızının sevindi karşısında gülümsemişti.

“Bana sarılmak yok mu kızım?” Çisem annesinden ayrılıp bu kez babasına sıkıca sarılmıştı.

“Sarılmaz mıyım hiç… Çok özledim sizi…” arkadan gelen boğaz temizleme sesiyle genç kadının bakışları ağabeyi Cesur ve eşi Aylin’le çakışmıştı.

“Abicim,” diyerek bu kez Cesur’un kollarına sığınan Çisem babasının homurdanmasıyla gülerek ona baktı. Sırayla Aylin, yeğeni Ayşem ve Aylin’in kardeşi Doktor Serdar’a da sarılan genç kadın geri çekildiğinde yeniden annesinin koluna girmişti. Sevim hanım dünürlerini güler yüzle karşılarken Ayşem Hanım zarafetiyle kadına karşılık vermişti.

“Hoş geldiniz dünürüm, sefalar getirdiniz.” Ayşem hanım Sevim hanıma sarılarak “Hoş bulduk, bu ne kalabalım böyle?” diye sorarken Sevim hanım başını sallayarak cevaplamıştı. ,

“Bizde beklemiyorduk bu kadar kalabalığı, malum sezon olduğu için birçok kişi farklı illere dağılmıştı. Ama bereketli oldu böyle.”

“Sizde hoş geldiniz Cesur evladım,” diyen kadınla Cesur eğilerek yaşlı kadının elini öpmüştü.

“Hoş bulduk Sevim teyze nasılsın?”

“Şükür halimize, gelinim sizi görünce çok mutlu olacak.” Çisil anne ve babasının geldiğini bilmediği için ona da sürpriz olacaktı.

“Erhan arayınca hemen yola çıktık kendisi yok mu?” Çisem bakışlarıyla etrafı kontrol ederek kocasını görmeye çalışmış ama gözüne takılan gölgeyle yanlış gördüğünü düşünerek duraksamıştı.

“Birazda yanımıza gelir az işi vardı,” diyen Çisem’in bakışları az önce gördüğü kişinin olduğu alana odaklanmıştı.

“Anne baba siz içeri geçin benim az işim var geleceğim,” diyen genç kadın hızlı adımlarla konağın arka avlusuna doğru ilerlerken oldukça endişeliydi. Yanlış görmeyi umuyordu.

“Çisem nereye böyle?” Çisem kocasının sesiyle duraksamıştı.

“Arka avluya bakacaktım, birini gördüm sandım,” dediğinde Erhan kaşlarını çatmıştı.

“Kimi gördün?” Erhan’ın sorusuyla genç kadın duraksamıştı. Boş yere adamı da endişelendirmek istemediği için susmayı tercih etti.

“Önemli değil, benzettim galiba,” diyen kadın kocasının yanına giderken bakışları sürekli etrafında dolanıyordu. Erhan karısının elini tutarak alana giriş yaptığında birçok ağa yerinden kalkarak genç adama selam verip elini sıkmıştı. Erhan daha önce görmediği birçok yeni yüzle karşılaşınca şüphelense de belli etmemeye çalışmıştı. Özellikle o ve karısı için hazırlanan masaya geçtiğinde uzaktan kendine selam verenleri elini göğsüne koyarak selamlıyordu.

“Sen iyi misin?” Erhan karısının yüzünün beyazladığını görünce endişesi iki katına çıkmıştı. ,

“İyiyim,” diyen genç kadın alkış sesleriyle başını merdivenden aşağıya inen çifte çevirmişti. Gözleri sürekli etrafta koşturan çocuklara kayıyordu. Cihangir’i alışanlardan Zeynep’e teslim etmiş, Narin de alanda yaşıtlarıyla koşturup duruyordu. Çisil ve Asaf yerlerine geçip oturduğunda Hikmet Bey ailenin büyüğü olarak formalite icabı Çisil ve Asaf’ın evliliğini duyurmuş eğlenceyi başlatmıştı. Çekilen halaylar, oynana farklı oyunlarla eğlencenin doruğuna çıkan davetliler herkese şenlik sunarken bu şenlikten nasibini sadece Erhan ve Çisem almamıştı. İkisi de gece boyu dikkatli gözlerle etrafını süzüp durmuştu. Bütün kardeşler bir masada toplanmış ortada oynayanları izlerken Ayşem Hanım ve Sevim Hanım çocuklarına bakarak iç geçiriyorlardı. Sevim hanım geriye tek bekar kalan oğlu Suat ve Ali’ye bakarken en kısa zamanda onların da kısmetini bulması için dua ediyordu.

Gelin ve damat istek üzerine ortaya geçtiğinde gelinin anne tarafının Mardinli olması ikilinin reyhani oynaması için müzik çalmaya başlamıştı.

“Ben bir etrafa bakıp geliyorum,” Erhan karısının kulağına eğilerek konurken adamın telaşla kalkması onu endişelendirmişti. Kocası biraz uzaklaştıktan sonra yanında oturan abisine eğilerek “Ben Cihangir’e bakıp geliyorum,” diyip hızla masadan kalkmıştı. Genç kadın merdivenlerden yukarıya doğru hızlı adımlarla çıkarken nefesinin kesildiğini hissediyordu. Hızlı bir şekilde taş duvarların ardından geçerek kendi dairesine ulaştığında aceleyle odaya giriş yapmıştı. Dairenin salonu boştu.

“Zeynep?” Çisem genç kıza seslenirken çocukların odasına bakmış orada kızı bulamayınca son çare kendi odasına bakmıştı. Odaya girdiğinde karanlıkla karşılaşan genç kadın kaşlarını çatarak odadan terasa açılan kapıya yönelmişti. Uçuşan perdelerin arasından terasa çıktığında genç kızı yerde baygın görünce korkuyla ona doğru koşmuştu.

“Zeynep?” genç kızı sarsmadan uyandırmaya çalışan genç kadın etrafa bakınarak oğlunu görmeye çalışıyordu.

“Zeynep Cihangir nerede?” genç kızın güçlükle gözlerini araladığı anda fısıltı gibi çıkan sesi Çisem’i gafil avlamıştı.

“O kadın aldı! Engel olamadım,” diyen kız tekrar bakınırken Çisem hızla yerinden kalkarak terastan aşağıya bakmaya başlamıştı. Arka avluda hareketlilik vardı. Oğlu ortalıklarda yoktu. Eli ayağı boşalan genç kadın hızla kendini toparlayarak odadan çıkmıştı. Çalışanlardan birine Zeynep ile ilgilenmesini söylerken kalabalığın arasından koşturarak mutfak bölümüne geçmiş oradan da koşarak arka avluya çıkmıştı. Avluya çıkar çıkmaz genç kadının karşılaştığı manzarayla yer ayağının altından çekiliyormuş gibi hisseden genç kadın korkuyla birkaç adım öne çıkmıştı.

“Cihangir!” genç kadının acı çığlığıyla Erhan elindeki silahı indirmeden karısına gelmemesi için elini kaldırmıştı.

“Olduğun yerde kal Çisem…”

“Erhan Cihangir!” diyen kadın koşarak kocasının yanına geldiğinde oğlunu Soner’in kollarında görmeyi beklemediği için korkuyla ona bakmıştı. Soner’in elinde tıpkı Erhan gibi silah vardı ve namlu onlara doğru döndürülmüştü.

“Sende geldiğine göre kaldığımız yerden devam edebiliriz değil mi?”Soner’in pişkin gülümsemesi karşısında Çisem onun delirdiğini düşünmeye başlamıştı.

“Soner sen ne yapıyorsun? Bırak oğlumu!”

“O benimde oğlum ve sen benim oğlumu bu adamın soyadına yazdırarak büyük hata yaptın.”

“Soner çocuk korkuyor,” diyen kadın ağlayan oğlunu sakinleştirmek için öne bir adım attığında Soner öfkeyle “Kal olduğun yerde acımam sıkarım,” dedi. Çisem olduğu yerde kalırken Erhan’ın sakin oluşu onu çıldırtıyordu.

“Buradan çıkabileceğini mi düşünüyorsun gerçekten. Etrafta birçok adamım var, on metre gitmeden seni yakalarlar.”

“Umurumda mı sence? Hayatımı mahvettiniz.”

“Biz sana bir şey yapmadık ne yaptıysan sen kendine hırsın yüzünden yaptın.” Çisem bağırırken Soner deli gibi gülmeye başlamıştı. Adamın arkasında beliren kişiyle yutkunan Çissem gözlerini kapatarak olanları görmek istememişti. Soner kendini o kadar konuşmaya kaptırmıştı ki arkasındaki Çisem’in koruması olan Âdem’i fark etmemişti. Adem adamın silah tutan elini hızla tutup geriye bükerken Soner2in kucağında ki Cihangir’i düşmek üzereyken Erhan hızlıca kendi kucağına almıştı. Erhan oğlanı Çisem’e vererek “Onu hemen götür buradan,” diye bağırırken Çisem korkuyla başını iki yana sallamıştı.

“Erhan…”

“Hadi gidin burayı ben hallederim,” diyen adamla Çisem arkasını dönüp konağın kapısından içeriye girerken duyulan silah sesiyle olduğu yerde donup kalmıştı. Hemen ardından ikinci bir el silah sesi daha duyan genç kadın korkuyla arkasını döndüğünde kendisine acıyla bakan kocasını görünce boğazı yırtılırcasına “Erhan!” diye çığlık atmıştı. Öyle ki genç kadının çığlığı düğün gürültüsüne rağmen birçok yerden duyulmuştu.

“Erhan!”

***

Gitti Erhan ağa… Bakalım Erhan’a ne oldu. Bu arada bu hafta Asil Kan hikayesine bölüm yazıp yayınlamayı düşünüyordum ancak yazamayacağım. Çünküüü benim uzaktan minnoş yeğenim ziyarete gelecek. Henüz dört aylı olacak ve ben bu bir haftamın her anını onunla geçirmek istiyorum. Kardeşim şehir dışında yaşadığı için miniğimi istediğim zaman göremiyorum maalesef. Ailenin ilk bebeği olduğu için aşırı sevgi içeriyorum şuanda. 🙂 Anlayış göstereceğinize inanıyorum. Teşekkür ederim. Yorumlarınızı bekliyorum. Son olarak kimse fark etmedi ama Suzan değil daha önceden Eslem adı kullanılmıştı. Bu yüzden düzenliyorum önceki bölümü.

35. BÖLÜM <<<<<<——->>>>>> 37. BÖLÜM

32431cookie-checkS.S.Kalpler 36. Bölüm

16 yorum

  1. Soneri getirecekleri belliydi 😡 Neslihan da Narını kaçırdı 😡 nasıl haşin bu ya artık her şeyi ortaya çıksa pisliğin 😡 Sevcan hala tamam da Eslem hanım kim hatırlayamadım 😀 ah Erhan bir şey planladıklarını bildiğin halde tuzağa düştün nasıl iş 🙁

  2. Nedret kötü planları bitmiyor. Düğününde huzurunu bozdu. Soneri getirmesini beklemiyordum.

  3. Sonere yardım eden kim oldu acaba. Erhan Ağaya bir şey olmaz diye düşünüyorum. Ve artık umarım şu aile sırrı açıklanır artık yeni bölümde..

  4. Oy oy şiştum da nedir bu olanlar artık bir rahaat versinler Erhana bişey olmasın yazarcım Nedret cadısıda artık gitsin

  5. Erhan ölemez çünkü çisem e çok aşık onun için yaşayacak…ellerinize emeğinize sağlık muhteşemdi ❤️

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir